Elitler Sınıfı - Cilt 21 - Bölüm 4-4
Tam fikrimi açıklamak üzereyken sözüm kesildi, bu da içimde bir tür rahatsızlık ve biraz da mide bulantısı bıraktı.
Ya da belki de yediğim yemeklerden gelen hazımsızlık başlamıştı.
“Ortalama 11 puan. Yazık oldu, Ibuki-san.”
Böylece, değerlendirmemin dahil edilmeyeceği belli olmuştu, belki de bu yüzden çağrılmam gereksizdi…
Geçmişte kalan bir anı olsa da, içimdeki hayal kırıklığı duygusunu bir türlü atamıyordum.
“Ugugu…”(çn:ne demek istediğini anlamadım)
Zaten baştan beri yemek yapmayı bilmeyen Ibuki, haddini aşmasının sonucunu kabullenmek zorunda kalmıştı.
“Eğer daha sonra yeniden yapacağını söylersen, belki senin için zaman ayırırım.”
“Ölsem de yapmam!”
Baştan sona eleştirilmekten bıkmış olan Ibuki, bir tur yemek yapmanın onu tükettiğini belli eden bir tonda memnuniyetsizliğini haykırdı.
“Erken pes etmek kötü bir şey değil. Anlaşılan şuan için yemek yapmak sana göre değil.”
Yine eleştirilmesine rağmen, Ibuki kararını çoktan vermişti. Kollarını kavuşturup sert bir şekilde homurdandı.
“Aksine, yemek yapmanın saçma olduğunu fark ettim. Hepiniz zamanınızı boşa harcıyorsunuz.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Bir marketten veya bakkaldan basit bir bento satın alabilirsiniz. Hem zamandan tasarruf edersiniz hem de artıklarla uğraşmak zorunda kalmazsınız. Ayrıca tadı da lezzetli olur. Öyle değil mi?!”
Yani… Hazır bir bento’nun avantajı bu olsa gerek…
“Bunu yapmamalısın. Yemek hazırlarken besin değerlerini iyi düşünmelisin. Kaç kere söylediğimi tekrar etmem gerekiyor? Bu yüzden büyüyemiyorsun zaten.”
“Ahahaha, bu doğru. Sadece zihnsel değil, fiziksel gelişimin de durmuş gibi görünüyor.”
“Hey Kushida! Neyi ima etmeye çalışıyorsun?!”
“Sence?”
“Seni şimdi tekmeleyeceğim! Özür dilemeye mecbur bırakacağım!”
“Tamam, tamam. Her küçük olaya bu kadar kızma. Sürekli diken üstünde olman, yeterince beslenemediğini kanıtlıyor. Bu akşam saat yedide odama gel.”
“Eğer bu kadar ısrar ediyorsan, kabul ediyorum!”
Gidiyor muydu?
Reddedip gitmesini bekliyordum ama Ibuki, rahatsız olmasına rağmen kabul etti.
Horikita’nın sürekli azarlamalarına maruz kalmak kötü bir şeydi, ancak artıları düşünülünce bu fırsat kaçırılmayacak kadar değerliydi.
Yemeklerden tasarruf ederken, besleyici ve lezzetli bir yemek yiyebilirdiniz.
“O halde görüşürüz!”
Vedalaşma niteliğinde sözler bırakarak, Ibuki hızlı adımlarla oradan ayrıldı.
Bir apartmanda olsaydı, adımları alt kattaki insanları rahatsız ederdi.
“Getirdiği bento kutusunu ortada bırakıp temizlememesi, gerçekten…”
Kızının beceriksizliğinden şikayet eden bir anne gibi bir tavır sergileyen Horikita, etrafa dağılmış bento setini topladı.
Onu eve götürüp yıkayacak mıydı?
Yanında oturan Kushida, tüm bunlardan gözlerini kaçırdı ve ayağa kalktı.
“O zaman ben de yedide rahatsız edeceğim seni.”
“Seni davet etmedim, ama?”
“Umurum dışı. Mümkün olduğunca özel puanlardan tasarruf etmek istiyorum. Ve senin paranla ödenmiş bir yemek hiç de fena değil. Tadını çıkaracağım.”
Diğerlerinden tamamen farklı zevklere sahipmiş gibi görünüyordu.
“Zaten yeterince özel puanın yok mu?”
“Hâlâ yeterince yok. Her ay birinden para almam gerekiyordu ama beklenmedik bir şekilde planlar değişti.”
Yüzünde nazik bir gülümseme varken, soğuk gözleri bana yönelmişti.
Sonra, her zamanki melek gibi haliyle kafeteryaya doğru kayboldu.
“Eh, böylece her şey tamam. İyi iş çıkardık.”
“Evet, iyi iş çıkardık—Hey, bir dakika.”
Horikita, bento kutusunu alıp kayıtsızca gitmek üzereyken onu zorla durdurdum.
“Ne var?”
“Sadece kötü bir bento tatayım diye öğle yemeğine davet edildiğimi hatırlamıyorum, değil mi?”
“Hiç tereddüt etmeden o berbat bentonun tamamını yiyebilirdin.”
Bento kutusunu bana uzattı, içinde hâlâ çok şey kalmıştı, ama tereddüt etmeden geri ittim.
“Bu bir şakaydı. Hadi kafeteryaya gidelim. Sana ne istersen ısmarlayacağım.”
Horikita’nın vicdanının kırıntıları varmış gibi görünüyordu ki böyle yanıt verdi.
“Fakat Ibuki ve Kushida’ya yemek ısmarlamak pahalıya mal olmalı. İki kişi, değil mi?”
“Sayelerinde yemek masraflarım neredeyse iki katına çıktı. Kushida-san davet edilmediği halde gelecek.”
“Sence senin ve Ibuki’nin varlığı, Kushida için iyi bir stres atma aracı olabilir mi?”
Gerçekten nefret ediyorlarsa, birlikte zaman geçirmeyi seçmezlerdi, bedava yemek olsa bile.
“Merak ediyorum. Bana zarar vermekten daha çok keyif alıyor gibi görünüyor. Ibuki-san da dahil olmak üzere, benim mücadelelerimi ve hayal kırıklığı içindeki yüz ifademi görmek istiyorlar gibi hissediyorum.”
Anlıyorum. Bu da doğru olabilirdi.
Aynı zaman dilimini paylaşarak, Horikita’nın zayıf yanını görme şansları olabilirdi.
“Tasavvur etmesi zor olabilir, ama üçünüz bir araya geldiğinde mutlaka eğlenceli anlar da oluyordur, değil mi?”
“Öyle bir şey yok. Bu tipik bir kızlar buluşması değil. Gülmek yok, her zaman gerginlik var. Az önceki tartışmamızı görmedin mi?”
Geriye dönüp baktığımda, gerçekten o anki buluşmaya hiçbir açıdan keyifli denemezdi.
Kushida’nın alışkanlık haline getirdiği gibi, bir gülümseme göstermesi ise, başkalarıyla olduğundan yarı yarıya daha azdı.
Ama tuhaf bir şekilde, ağır ya da gergin bir atmosfer de yoktu. Aksine, garip bir şekilde rahatlatıcıydı.
“Hadi gidelim. Bu ikili hakkında konuşmaya devam etmek vakit kaybı.”
“Kulağa iyi geliyor.”
Yürümeye başladığımızda, az önceki küçük olay üzerine düşünmeye başladım.
Dilimde ve midemde bıraktığı rahatsızlığa rağmen, bugünkü buluşma oldukça anlamlıydı.
Horikita, Kushida ve başka bir sınıftan gelen Ibuki.
Bu üçlü arasındaki yeni oluşmuş, bir nevi bozuk ilişkiler yumağı, şaşırtıcı derecede sağlamdı ve hafife alınmamalıydı.
Onlara “arkadaşlık” dediğimde kesinlikle reddedeceklerdi, ancak benim yorumum, sürprizlerin kaynağının filizlenen bir arkadaşlığın ortaya çıkmasından kaynaklandığı yönündeydi.
Ancak…
“Ne var?”
Belki de yanımda yürürken ona baktığımı fark eden Horikita bu duruma kızmıştı.
Gözlerini meydan okurcasına kısmıştı.
“Sadece bana ısmarlayacağın pahalı yiyecekleri düşünüyordum.”
“Eğer öyleyse, maliyeti düşünmeden ne istersen ye.”
“Sadece en pahalı şeyi yemek istiyorum.”
“Sadece… ne istiyorsan yap.”
Ancak nedense sonunda ekonomik bir menü seçmiştim.