Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 28 - İftira (1)
Cilt 5 – Bölüm 28 – İftira (1)
Revire geri döndüğümde Chabashira-sensei de içerideydi. Revirden sorumlu öğretmen lafa girdi.
“Harika, ben de Horikita-san’ı kaçıracağım diyordum.”
“Seni araması için Kushida’yı göndermiştim, demek seni hemencecik bulmuş.”
Yanımda duran Kushida-san rahatsız bir tavırla öğretmenlerin konuşmasını dinliyordu.
“Sorun nedir?”
Az önce gördüğüm perdeyle kapatılmış yataktan bir kızın hıçkırarak ağladığını duyabiliyordum. Chabashira-sensei perdeyi hafifçe açtı. Yatakta yatan kişi C sınıfından Kinoshita-san’dı. Aniden perdeyi kapatıp beni koridora çağırdılar.
“Kinoshita-san sabahki engelli koşuda seninle beraber koştu ve düştü. Hatırlıyor musun?”
“Elbette. Bana doğru koşup düştü sonuçta.”
Bu olay spor festivalime çomak soktu, tabii ki hatırlıyordum.
“Horikita, bak… Kinoshita senin onu kasten düşürdüğünü söylüyor.”
Bir anlığına ne dediğini anlayamadım.
“Mümkün değil. Tesadüfen gerçekleşen bir kazaydı. Eğer değilse—“
“Eğer değilse ne?”
Ayanokouji-kun’un söylediği Ryuuen-kun’un stratejisi aklıma geldi ve söylemekten vazgeçtim. Bir kanıt olmadığına göre, sadece bir düşünceden ibaretti.
“Hayır, sensei. Kaza tesadüf eseri oldu.”
“İşlerin iyiye gideceğine inanmak istiyorum ama durum iyi değil.”
“Kinoshita yarış sırasında defalarca ona baktığına dair ifade verdi. Doğrulamak için videoları inceledik ve senin 2 kez ona dönüp baktığın ortaya çıktı.”
“Çünkü sürekli bana seslendi ben de dönüp arkama baktım.”
“Sana seslendi, ha?… Peki. Bu kısmı geçelim. Asıl sorun şu ki, bacağına sert bir şekilde tekme attığını iddia ediyor. Bu sebeple de sonraki hiçbir yarışmaya katılamadığını belirtti. Yaralarını da kontrol ettik ve kasten bir yaralanma olduğu apaçık.”
“Ayrıca bu da çok temelsiz bir iddia, sensei. İkimizde düşünce ciddi yaralandık. Ben hiçbir şey yapmadım.”
“Tabii ki de senin masum olduğuna inanıyorum. Ancak Japonya, zayıfların el üstünde tutulduğu ülkelerden birisi. Bu okulda da aynı kurallar geçerli. Kasıtlı olma ihtimalini ortadan kaldırmadığımız sürece, bunun kasıtlı olduğunu düşünmemiz normal.”
“Bu aptalca ama.”
“Fakat bu iş, burada bitmiyor. Eğer bu sorunu, görmeden gelirsen sorun büyüyecek. Açıkçası bu diğer öğretmenlerin kulağına geldi… ve bu şekilde devam ederse öğrenci konseyine bile sürüklenecek. Durum gittikçe kötüleşiyor, yani... Sudou’nun C sınıfı ile dövüştüğünde ne olduğunu unutmadın, değil mi?”
Eğer öğrenci konseyine sürüklenirse abim de kesinlikle öğrenir…. Aptal kardeşi, başına iş açmış olacak. Ancak masum olduğum sürece, direnmekten başka çarem yok. İster Ryuuen-kun’un stratejisi olsun, ister tesadüf olsun, yalan söyleyemem.
“Eğer beni çağırmanızdaki amacınız doğruyu öğrenmekse, öğrendiniz. Tekrarlayayım, ben hiçbir şey yapmadım. Bundan sonra yapmam gereken bir işim var, izninizle, sensei.“
Şu anda olduğunca hızlı bir şekilde Sudou-kun’u bulmalı ve geri getirmeliyim. Arkamı döndüğümde Chabashira-sensei bana seslendi.
“Şu anki durumu göz önüne alırsak, kasıtlı olduğunu söylemek tesadüf olduğunu söylemekten daha yatıştırıcı olacaktır. Kinoshita engelli koşudan sonraki hiçbir yarışmaya katılamadı. Fakat senin katılıp puan kazandığını hesaba katmamız gerekiyor. Dahası, tavsiye edilen yarışmalara da katılmayacak. Tabii, bacağı bu haldeyken yarışmalara katılması dahi mantıksız… Kinoshita atletik bir öğrenci. Hız olarak, senden hızlı değilse bile, sana eşittir. Kısacası, Kinoshita’nın yaralarının tesadüf sonucu olduğunu hayal etmek zor.”
Böyle açıklamasını temellendirmesinin bir anlamı yoktu: ben masumum.
asum olduğumu söylemek zor değildi fakat zaman aleyhimize işliyordu. Zamanımı böyle bir şey için harcayamazdım.
“Ben zaten Tavsiye Edilen yarışmalardan çekilmeyi planlıyordum. Engelli parkurdan bu yana sıralamam tatmin edici değil. Eğer Kinoshita-san gibi yok yazılacaksam, bunu seve seve kabul ederim. Ancak kasten onu düşürecek veya yaralayacak bir şey yapmadım.”
Iyi bir karar mı diye… Chabashira-sensei’ye sordum. Ancak—
“Ama Kinoshita bunu kabul etmeyecek gibi, okula bildireceğini söylüyor. İfadesi ve videoyu göz önünde bulundurursak, bu konuyu kapatabileceğimizi sanmıyorum. Onun bakış açısından bakıldığında sanki bu duruma zorlanmış gibi. Anlatabiliyor muyum? Ayrıca Kinoshita’yı kaybettiklerinden dolayı C sınıfı zor zamanlar geçirecek. Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun, değil mi?”
“…probatio diabolica, yani. Öyle mi?” (Ç.N: şeytan karinesi) [1]
Chabashira-sensei inkar etmedi aksine kollarını sessizce birbirlerine bağladı.
Yeryüzünde uzaylıların olduğunu kanıtlamak için tek yapmanız gereken gezegenin bir yerinden bir uzaylı yakalayıp getirmektir ancak yeryüzünde uzaylı olmadığını kanıtlayacaksanız gezegenin her kuytu köşesini araştırmanız gerekir, bu da başarması imkansız bir şey. İşte buna da şeytanın kanıtı deniyor.
Chabashira-sensei’n söylemek istediği şey: masumiyetimi kanıtlayacak herhangi bir delili olmadığı sürece masumiyetimi kanıtlayamayacağım anlamına geliyordu…
“Peki bu olayı nasıl duydun, Chabashira-sensei? Bu durumu başka kim biliyor?”
“Kushida bana danıştı. Büyük bir olay çıkartmak istemediğini ama ne yapması gerektiğini bilmediğini söyledi.”
“Özür dilerim, Horikita-san. Kinoshita-san ne olursa olsun bir öğretmene danışman için ısrar etti.”
“Endişeniz için teşekkür ederim. Çünkü eğer başka bir sınıftan öğretmen olsaydı oldukça büyük bir sorun olacaktı. Ama bazı şüphelerim var. Kushida, Kinoshita-san’ın burada olduğunu kimden duydun?”
Kushida-san endişeyle revirin girişine baktı.
“Çünkü Kinoshita-san’la arkadaşız… molada onun nasıl olduğunu görmeye gittiğimde söyledi.”
“Demek böyle oldu.”
Bahsettiğimiz kişi geniş bir sosyal ağa sahip olan Kushida-san olduğundan pek garip değildi.
Her neyse, şu anda bunu bilenler yalnızca ilgili taraflar; Kinoshita-san ve ben. Ayrıca Kushida-san ve Chabashira-sensei de tabii. Mümkünse bunu gizli tutup çözmek istiyorum ama…
“Kinoshita-san ile konuşmak ister misin?”
“Bilmiyorum. Şu anda biraz korkmuş gibi. Duygusal açıdan dengesiz olabilir…”
“Lütfen. İşleri kötüleştirmek istemiyorum.”
Başını eğdim ve aynı şekilde Kushida-san da başını eğdi.
“Ben de yalvarıyorum, sensei.”
“Pekala, o zaman hadi onunla biraz konuşmayı deneyelim.”
Chabashira-sensei’den izin aldığımızda koridordan gelen ayak seslerini duydum. O birden revirin içine girdi. Ellerini ceplerine sokmuş, mekanın sahibiymiş gibi davranıyordu.
“Bu iş büyümüş.”
“Ryuuen-kun…”
Neden buradaki şimdi bu?
Kafa karışıklığımdan kurtularak sakin rolü yaptım. Ama o sanki bunu fark etmiş gibi önümüzde durdu ve alay eder gibi güldü.
“Buraya Kinoshita benden istediği için geldim. Birinin, onu kasten yaraladığını düşündüğü için.”
Bunu söyleyerek yanımızdan geçti ve revire girdi. Biz de panikle onu takip ettik. Revire girdikten sonra, öğretmenin onu durdurma girişimlerinden kurtuldu ve Kinoshita-san’ın tedavi gördüğü yatağın perdesi açtı.
“Hey, Kinoshita. İyi misin? Görünüşe göre biraz zor zamanlar geçirmişsin.”
Ryuuen-kun’u gören Kinoshita-san resmen korkudan titredi.
“Bacağın yaralanmış? Göster.”
Kinoshita-san’ın bacağını çarşafın altından çekmeden önce konuştu.
“Kötü oldu. Yaşananları düşünürsek……”.
Ryuuen-kun Kinoshita-san’ın acı verici gözüken bandajlarla sarılı bacağını tutuyordu.
“Özür dilerim… sonraki yarışa da katılmak istedim ve katılmaya çalıştım ama… bacağım izin vermedi… bu yüzden… ahh!”
“Kendini suçlama, Kinoshita. Üç ayaklı koşuya katılmaya çalıştın, biliyorum.”
“… bu tesadüfen oluşan bir çarpışmaydı. Kinoshita-san, seni düşürdüğümü ima ederek ne elde etmeye çalışıyorsun?”
“……!”
Onu hafif bir kötü bakışla sorguladığımda Kinoshita-san gözlerini kaçırdı. Sonra Ryuuen-kun önüne geçti.
“Kinoshita’nın dediğine göre, onu gerçekten düşürmeye çalışan sensin. Kasten yaptın, demi?”
“Dalga geçmeyi bırak. Böyle bir şey yaptığımı mı söylüyorsun?”
“Kimin ne yapacağı belli mi ki bu hayatta? Şu kızın durumuna bak. Senden daha atletik diye, Kinoshita ciddi yaraladın. Ve çekilmek zorunda kaldı. Daha da önemlisi, Tavsiye Edilen Katılım etkinliklerine katılmayı planlıyordu. Sense, yaralansan da yarışmaya devam ettin. Şüphelenmemek mümkün mü?“
As kadrosundan birisini kaybetmesi… önemliydi, tabii. Ama yaptığı açıklamayla olayın yönünü değiştirip konuyu istediği noktaya getirmesi… onun hakkındaki şüphelerimi daha da arttırdı.
Kinoshita-san’ın amacı şüphelendiğim gibi bana çarpmak mıydı…?
Benden daha atletik olduğu için… kendini feda mı etmesi gerekiyordu? Böyle mi şüphe çekmeyecekti yani?
Ama… bu şüpheleri daha da arttıracaktır.
Şimdii.. bu işte Ryuuen’in çıkarı ne?
Kinoshita-san bana çarpmasa daha fazla puan getirebilirdi sınıfına. Fakat bana çarpınca, ortaya bir soru çıkıyor: Kinoshita-san’ın kazandıracağı puandan önemli ne olabilir ya da bu çarpma ile ne kazandırabilirdi ki sınıfına?
Dahası eğer gerçekten Sadece Tavsiye Edilen Yarışmaların hepsine katılmayı planlamışsa bu C sınıfının 400.000 puan kaybettiği anlamına gelirdi.
Tüm bu avantajların hepsini yalnızca beni ezmek ve zaferin tadını çıkarmak için mi feda ettiler?
Ryueen, yalnızca bunun için sınıf arkadaşına zarar verip bedelini ödeyecek ve hatta kazanma şansını azaltacak?
En azından şu ana kadarki hayatımda, hiç bu kadar verimsiz bir hareket görmemiştim.
“Sessiz sessiz…ne hakkında düşünüyorsun, söyle bakalım?”
Ryuuen-kun elleri cebinde,önüme eğilerek bana ters ters baktı.
“Evet, bu tartışmayı uzatmanın faydası yok, değil mi, Kinoshita?”
Konuşmanın ortasında Ryuuen-kun, Kinoshita-san’ı zorla konuşmaya kattı.
“Horikita-san… düştükten sonra… kesinlikle kazanamayacağımı söyledin…”
“Öyle bir şey söylemedim. Yalan söylediğinin farkında mısın?”
“Horikita, olay anına kadar Kinoshita’ya bakıyordun. Neden?”
Chabashira-sensei yeniden aynı soruyu sordu.
“Arkama baktığımı kabul ediyorum ancak bunun sebebi birçok kez bana arkamdan seslenmesiydi. İlk başta duymazdan geldim ama oldukça garipti o yüzden de arkama baktım.”
“Öyle mi, Kinoshita?”
Chabashira-sensei bu seferde Kinoshita’ya soruyordu.
“Sana hiç seslenmedim, bir kere bile.”
Chabashira-sensei bunu itiraf ettirmeye çalıştı, Kinoshita-san onu reddetti.
“Söz konusu kişi gördüğünüz gibi reddediyor, sensei. Ayrıca Kinoshita, Suzune’ye seslense bile bunun nesi yanlış? Birine seslenmek faul sayılmıyor. Muhtemelen umutsuzca kazanma arzusudan kaynaklanan bir çığlıktı. Kinoshita rekabetçi bir ruha sahip ne de olsa. Eğer bu tür şeylere her seferinde tepki vermeye devam ederse herkes, bunun sonu gelmez.”
Anlaşılan bu tartışma böyle giderse bitmeyecek. Bu ikisinin birlikte bir komplo kurduğu konusunda hiçbir şüphem kalmadı artık.
“Ummm… Kinoshita-san, Ryuuen-kun. İşlerin bu hale gelmesi talihsiz bir durum ancak Horikita-san rakibini bilerek yaralayacak tipte biri değil.”
Her iki tarafı da dinleyen Kushida-san sanki beni koruyormuş gibi konuştu.
“Ama Horikita-san… kesinlikle kazanmama izin vermeyeceğini söyledi…!”
“Asınızı kaybetmek istemiyorsun, değil mi? Bence Horikita-san da kendisi düşünce şaşırdı, o da çaresizdi.”
Kinoshita-san’a tek bir kelime bile etmedim, katlandım. Ancak Kinoshita-san devam etti.
“Ama— onu affetmeyeceğim… şimdi uzun bir süre spor bile yapamayacağım…”
“…hiç utanmıyor musun? Yalan söylemek ve birilerini kandırmak senin için eğlenceli mi? Yoksa her şeyi Ryuuen-kun mu planladı? Zaten burada boy göstermesinin, tesadüf olduğundan şüpheliyim.”
Sırf ağlıyor, mağduru oynuyor diye ona boyun eğeceğimi mi sanıyor? Yalan söylüyordu, yalan.
…sert bir çıkış yapmaya karar verdim. Ryuuen’in buradaki varlığını, dezavantajdan avantaja çevirmem gerekiyor.
Çeviren: Viztorio
[1] Probatio diabolica : Şeytan Karinesi
Elde edilmesi imkansız bir delilin bulunması anlamına geliyor. detaylı bilgi için tıklayınız.
KEYİFLİ OKUMALAR