Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 36 - Gizemli Kız
Cilt 5 – Bölüm 36 – Gizemli Kız
“…vay be, o ne hızdı öyle.”
Yarışmadan sonra, Karuizawa benden gözlerini kaçırarak bunu söyledi.
“Rakibimin yavaş olduğu için, hızlıydım ama?”
“Ciddi misin sen? Herkesin tepkisini gördükten sonra cidden bunu mu söylüyorsun?”
“Şakayı bir kenara bırakalım, sonuç olarak öğrenci konseyi başkanını yenemedim, değil mi?”
“Eh bu talihsiz oldu işte. Önünde koşan kişi düştü maalesef, olan sana oldu.”
İkimizin de kendisine hayret verici bir tempoyla yaklaşmasından dolayı önümde koşan koşucu panikleyip düştü ve böylece yolumu kapamış oldu.
Onu atlattım ama en ufak bir gecikmenin bile ne kadarı önemli olduğunun kanıtı olarak Horikita’nın abisi beni geçti.
Bu kaza olmasa sonuç ne olurdu bilmiyorum ama böyle şeyleri cidden önemsemiyorum.
Kesin olan tek şey, bu final yarışmasıyla tüm okulun dikkatini üzerime çektim.
Bitiş çizgisine geldiğimde koşmayı bitirenlerin çoğu merakla bana baktı.
“Ayanokouji! O ne hızdı öyle? Şimdiye kadar kendini tutuyor muydun yoksa?”
Bana doğru koşan Sudou, sırtıma vurdu. Tüm gücünü verdiği belliydi, canım yandı ya.
“Ne de olsa koşmak benim tek iyi özelliğim. Ama fazla abarttım. Sanırım buna histerik güç deniyor.” [1]
Yalnızca Sudou değil bir kaç öğrenci daha şaşkınlıklarını gizleyemeyip yanıma geldiler.
“O neydi öyle? Hızın... Seni yalancı.”
Ayağını yavaşça arkasından sürükleyen Horikita da geldi. Elini bir bıçak gibi kullandı ve beni karnıma vurdu.
“Siz çocuklar, elinden gelenin en iyisini yapan bir askere, böyle davranmamalısınız….çocuğun canını yakıyorsunuz.”
Horikita yanıma geldiğinden, Karuizawa rahatsız etmemek için birkaç adım geri attı. Uzaktan, Sakura da bana bakıyordu ama etrafım kalabalık olduğundan yaklaşamıyordu.
“En başından beri böyle koşsaydın, işler farklı sonuçlanabilirdi. Ama neden anidan ciddileştin? Şimdi baya dikkat çekeceksin.”
Haklıydı. Hirata ve Shibata, zaten hızlı olduğu önceden bilinen öğrencilerdi, ya da Sudou; spor festivalinin başından beri tüm gücünü ortaya koyan birisiydi. Onlardan farklı olarak ben, şimdiye kadar gücümün yarısını kullanarak mücadele veriyordum.
Bu farkın kesinlikle bir etkisi olacak olacaktı ama nereden düşündüğünüze bağlıydı.
Katılım listesini değiştirmek pekte zor olmadı, beni şimdiye kadar yedekte tutma fikri ve sahne arkasındaki tüm manipülasyonlar, Hirata ve Horikita’nın stratejisinin bir parçasıydı.
Özellikle Ryuuen gibi insanları devre dışı bırakmayı seven birine karşı oldukça etkiliydi.
“Yakında sonuçları açıklayacaklar. Hadi gidelim.”
Anlaşılan, sonuçlar kapanış töreninde birlikte açıklanacak. Tüm öğrenciler dev elektronik duyuru panosuna döndü.
“Peki şimdi, bu yılın spor festivali sonuçlarını duyuracağız—“
Elektronik duyuru panosunda, Kırmızı ve Beyaz Takım olarak ikiye ayrılmıştık ve puanların sayımı başladı.
Tüm 13 etkinlikten kazanılan toplam puanların toplamı. Kazanan takım…
“Kırmızı Takım kazandı.”
Puanlar takım adlarının yanında gösterildi. Gerçekten zor kazanılan bir savaştı ama Kırmızı Takım, D-A koalisyonu kazanmıştı.
“Şimdi sıra geldi, her bir sınıfın genel puanlarını açıklamaya.”
12 sınıf üç kategoriye ayrıldı, her sınıfın toplam puanı bir kerede gösterildi.
Bizim için 10. ve 11.sınıfların istatistikleri hiçbir şey ifade etmiyordu. Önemli olan D sınıfının pozisyonu ve puanıydı.
- Sıra: 9/B Sınıfı
- Sıra: 9/C Sınıfı
- Sıra: 9/A Sınıfı
- Sıra: 9/D Sınıfı
“Offff! Düşündüğüm gibi! Kaybettik!”
“…pekala, bu şekilde biteceğini tahmin edebiliyorduk.”
Kırmızı takımın kazanması harikaydı ancak 9’lar olarak mesuliyetimiz çoktu.
Belki de kaçınılmazdı kaybetmemiz. Sonuçta Kouenji ve Sakayanagi’nin devamsızlıkları önemli bir faktördü.
- Ve 11. sınıflarda A sınıfları açık ara öndeydi. D sınıfları da 2.yada 3.lüğü alarak gayet iyi iş çıkarmışlardı.
Ne yazık ki, Kırmızı takımın bir parçası olarak kazanmış olan A sınıfı genel puanlamada üçüncü oldu ve bu onlara eksi 50 puan olarak döndü. D sınıfı en alt sırada olduğu için eksi 100 puan….
Beyaz takımın kayıpları nedeniyle, C sınıfı da 100 puan kaybetti. B sınıfı genel puanlamada birinci olduğundan 50 puan kazandılar ve yine aynı kayıptan dolayı, -50 puan ceza aldılar. Festival, böylece tüm sınıfların kaybıyla bitti.
Bu şekilde sonuçlandığı için herkes hem üzgün hem yorgundu. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmıştı ama puan düşüşüne engel olamamıştı. Sanki, emekleri boşa gitmiş gibiydi.
Tabii ki, bireysel olarak yarışma kazanan öğrenciler, gelecek sınavlarda puanlarını kullanabilecekler, bu yüzden her şeyin anlamsız olduğunu söyleyemeyeceğim.
“Son olarak, 9. 10 ve 11. sınıfların enlerini açıklayacağız.”
Bu muhtemelen Sudou’nun en çok beklediği bölüm.
Eğer birinci olabilirse, Sudou mutluluktan uçacaktı çünkü Horikita’yı adıyla seslenmek için izin kazanmış olacaktı. Ancak—
9.Sınıfların En İyi Öğrencisi – B Sınıfından – Shibata Sou
Bu elektronik duyuru panosunda gösterildi.
“Guaaaah! Demek başaramadım!”
Son umudunu kaybeden Sudou çığlık attı. Shibata tüm yarışmalarda ya 1. oldu ya 2..
Sudou katıldığı tüm yarışmalarda 1. sırayı aldı ama malum devamsızlığının, büyük bir etkisi oldu.
Uzun koşuyu onunda kaybetmiş olması, yarasına tuz basmaya benzedi. Kapanış töreni bittiğinde bile hayal kırıklığıyla elektronik duyuru panosuna bakmaya devam etti.
“Sudou-kun, 9. sınıflarda birinci olamadın. Sözümüzü hatırlıyorsun, değil mi?”
“…evet, maalesef hatırlıyorum. Ama söz sözdür.”
“Beklenmedik bir kararlılığın var, ha.”
Horikita alay eder bir tavırla hafifçe güldü.
“Sana söylemeyi unuttum ama önerdiğin talebe karşılık olarak evet ya da hayır demedim.”
“Bu ne demek oluyor şimdi?”
“Eğer birinci olursan bana adımla seslenecektin. Bana böylesine bencil şartlar öneren sensin, benim de karşılığında başarısız olursan sana ceza vermem normal, değil mi?”
“Pekala, haklısın ama…”
“İşte bu yüzden hedefine ulaşamadığın için seni cezalandıracağım. Bir daha asla haklı olmadığın durumlarda şiddet kullanmayacaksın. Bana bunun için söz verebilir misin?”
“…bu bir ceza, değil mi?” Söz veriyorum.”
“Tabii ki, unutma ki haklı bir sebep olup olmadığına sen karar vermeyeceksin. Buna ben ya da üçüncü bir şahıs karar verecek.”
Sudou ona itaat edip uydu.
Sudou, bu olaydan dolayı kendi aptallığını fark etmiş ve daha olgun davranmaya karar vermiş olabilir. Horikita yavaşça arkasını döndü ve yürümeye başladı.
“Ama gerçek şu ki… bu spor festivalinde, senin gibi, ben de kimsenin beklentisini karşılayamadım.”
“Ahh? Elinden gelen bir şey yoktu, değil mi? Yaralanmıştın ne de olsa.”
“Evet ama kendimi affedemiyorum. Benim de cezalandırılmam gerekiyor.”
Horikita bu sözlerinden sonra arkasını döndü ve:
“Bana ceza olarak, adımla seslenebilirsin.“
“Ne? O-Oi?”
“Bu da benim cezam.”
Bu Horikita’nın kendisiyle uzlaşma yoluydu. Hmm, ‘ ortak paydada buluşmak’ dedikleri bu olsa gerek.
“Sonuncu olmamıza rağmen gelecek sınavlar için motivasyon ve umut bulduk bence. Gerçekten minnettarım.”
“…o-oh.”
Sudou utanarak bir eliyle burnunun ucunu ovuşturdu ve başka bir yöne baktı, kızarmış yanakları için batan güneşi suçluyor gibiydi: diğer eliyle yüzünü kapatmaya çalıştı.
“Ohhhhhh, evet, harika!”
Sudou, tüm yorgunluğu üzerinden uçup gitmiş gibi bağırdı ve iki elini de havaya kaldırdı.
“Bu spor festivali harikaydı! Harika, Suzune!”
“Senin için iyi oldu, Sudou.”
“Evet!”
“Kutlama yapıyorken böldüğüm için özür dilerim ama bana biraz zaman ayırabilir misin?”
Bitirmeye karar verip okul binasına yaklaştığımızda, birisi seslendi. Bunu söyleyen kişi sakin görünümlü bir kızdı.
Adını ve kişiliğini bilmiyorum ama söyleyebileceğim tek şey A sınıfından bir öğrenci, süvari savaşı sırasında fark etmiştim onu.
“Üstünü değiştirdikten sonra, bana biraz eşlik edebilir misin?”
“…neden ben?”
“Çünkü sana söyleyeceklerim var. Saat beşte. Ön kapıya gel.”
“O-Oi, Ayanokouji. Bu da neydi, bu da neydi? Bu durumda neydi böyle!?”
Bir anlığına, ben de bir ilanı aşk konuşması hayal ettim ama bu kızdan öyle bir şey hissedemiyorum.
“Oi. Söyleyecek bir şeyim varla ne demek istiyorsun–“
Onu durdurmaya çalıştım ama bana bakmadan arkasını dönüp gitti.
“Bu da neydi? Aşk rüzgarları senin için çoktan esmeye başladı mı(gençliğin baharı senin için çoktan geldi mi)?”
“Öyle değil gibi..sanki…”
“Kız seni çapa olarak gördükten sonra, ilk görüşte sana vurulmuş olma ihtimali var.”
“…yok artık…”
Fakat sakinliğimi korumakta zorlanıyordum, neden görüşmeye çağrıldığımı anlayamadığım için…
O kızla konuşmamdan sonra, soyunma odasında üstümü değiştirip sınıfa geri döndüm.
Kapanış töreninde dağılabilirsiniz dendikten sonra, öğrencilerin yarısı çoktan geri dönmüştü.
Üniformasını giyip gelen Horikita, benden birkaç dakika sonra gelip yerine oturdu, ona seslendim.
“Bu sefer kötü yenildik, fena oldu.”
Bu şekilde cevap veren Horikita’nın, yüzünde hüzün yoktu.
“Ben, bu festival sayesinde biraz daha büyüdüğümü, olgunlaştığımı, hissediyorum. ‘başarısızlığını yakıt olarak kullan’ sözünü asla kullanacağım aklıma gelmezdi. Ama tam olarak gerçekleşen de, bu.”
“Evet. Olgunlaşabildiğini düşünüyorsan, bu güzel bir şey, ha?”
“Bu sınıf daha da güçlenecek. Ve kesinlikle üst sınıflara yükseleceğiz.”
“Bu sözler de ne? İçimi ürperti kaplıyor.”
“…haklısın. Bu cümleler hiç benlik değil.”
Buna kendisi de şaşırdı ve utanarak gözlerini çevirdi.
“Ama tonlarca sorunumuz var. Temizlememiz gereken bir kişisel sorunum da var. Ama ilk olarak, bunu yapabilmek için diz çökmem gerekecek.”
“Diz çökmek derken?”
Aniden çıkan bu kelime beni endişelendirdi ama Horikita hiç bu konuyu açmaya çalışmadı.
“Boş ver, bu seni ilgilendirmiyor…Bu arada, bugün için teşekkür ederim.”
**********************
Çeviren : Viztorio & Editör: Fatoshisme
[1]: Histerik güç, insanlar tarafından, normal olduğuna inanılanın ötesinde, genellikle insanlar ölüm kalım durumlarında ortaya çıkan aşırı gücün bir göstergesidir.
NOT: Çevirmen ve editör arkadaşlara, yorum ve teşekkürü bir borç bilelim.