Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 13 - Yarın 20 Ekim
Cilt 6 – Bölüm 13 – Yarın 20 Ekim
Okuldan sonra hemen harekete geçtim. Yukimura ile konuşup Miyake ile iletişime geçtim. Hepimiz çalışma grubu konusunda anlaştık. Hirata’ya sorup önceden izin aldım.
“Ya Hasebe?”
Dersler biter bitmez gözden kaybolmuştu.
“Kaçtı mı yoksa?”
Yukimura hafif sinirlenerek söylendi.
“Hasebe yapmaz öyle şey. Belki bizden önce çıkmıştır?”
“Neden bizden önce çıksın ki?”
“Eh, belki bi işi çıktı ne bileyim bir sürü ihtimal var.”
Miyake, Hasebe’yi iyi tanıyor gibiydi bu yüzden de endişeli değildi.
Şimdilik ders çalışacağımız kafe Pallet’e doğru ilerlemeye başladık.
Ardından yolumuzun üzerindeki uzun koridorda, Hasabe’yle karşılaştık.
“Bizi niye beklemedin?”
Yukimura onu görmez sordu.
“Dikkat çekmek istemiyorum desem? Sınıfta kalmak beni geriyor.”
Belirsiz bir cevap verince Yukimura, üzerine alındı.
“Bizimle konuşurken görülmekten hoşlanmadığını mı söylüyorsun şimdi?”
“Hayır. Sadece bazı sorunlarım var.”
“Endişelenme, Yukimura. Hasebe hep böyledir.”
“Burda beklersek oturacak masa kalmayacak. Hadi içeri girelim?”
Yukimura’nın düşüncelerini anlayabiliyorum. Durumu garipsiyor ve yansıtıyordu da. Ama şuan bu konuyu bir kenara bırakmamız gerekiyordu.
Zaten son zil çalalı çok oldu, kafede yer kalmayabilirdi.
“Evett… hadi gidelim, yoksa oturacak yer kalmayacak.”
Yukimura tekrar kendine gelip öne geçti.
“Sözlerine biraz dikkat et, lütfen.”
“Söylediklerim kötü müydü? Peki, dikkat ederim.”
Demek Hasebe bile isteye kaba davranmıyordu.
4 kişilik bir masa bulduk ve oturduk.
“Uh, kısacası, lütfen bana yardımcı ol.”
Yukimura benim yanımda oturdu. Hasabe ile. Miyake da yan yana karşımızda oturdular.
Burada toplanmayı nasıl başardık ya da nasıl bu raddeye geldik bilmiyorum ama bir masada 4ümüz de oturmuş bekliyorduk. Özellikle de atmosfer çok garipti.
“Sorunuz varsa, sorun.”
Bu sözlerimden sonra, gruptaki tek kız, Hasebe, elini kaldırdı:
“Demek Ayanokōji-kun konuşabiliyor?”
“……gerçekten sormak istediğin soru bu mu??”
Hasebe bana merakla baktı. Demek onlarla konuşuyor olmam garip hissettiriyordu.
“Nasıl desem… senin bende hiç izlenimin yoktu. Varlığıyla da yokluğuyla da bir olan öğrencilerden gibisin mi desem?”
Hasebe ile daha önce konuşmuşluğum yoktu. Üzerinde bir izlenimim olsa dahi, beni tanıyor olmasına imkan yoktu. Söylediklerini duyan Miyake, festival konusunu açtı.
“Bu arada uzun koşuda çapa olarak efsane hızlı koştun. Hatta o yarış sayesinde, okulun tüm dikkatlerini üzerine çekti.”
“Görmek istiyordum ama o sırada lavaboya gitmiştim, Ayanokōji-kun’un yarışını kaçırdım. Bana biraz garip geliyor ama. Eski öğrenci başkanıyla koşmadın mı? Festival bitince herkes bunu konuşuyordu.”
“Ortaokulda atletizm bölümünde miydin, Ayanokōji? Atletizm kulübünden birkaç kişi seni görmeye gelmişti hatta.”
“Ah, evet geldiler. Ama reddettim.”
Bu tarz kulübe alma çabaları hep geçici heveslerle olurdu. Atletizm kulübü beni unutmuştur bile. Zaten birisi istemiyorsa, peşine düşüp zorlamanın manası yoktu.
“Açıkçası, hiçbir kulübe katılmadım daha önce. Nasıl işliyor bilmiyorum.”
“Ah öyle mi? Üzdü.”
Sohbet devam ettikçe, Yukimura sadece dinledi tek kelime eklemedi. Hasebe, konuyu Miyake’ye getirdi, hiç içinde bulundukları durumu düşünmeden.
“Miyatchi, okçuluk kulübünde. Her gün yay atmak güzel mi sence?”
“Eğlenceli olmasa hiç uğraşmazdım zaten. Bu arada yay atılmıyor, ok atılıyor.”
Haklıydı…
“Kulüpler ilgimi çekmiyor…..sevdiğim işlerle uğraşmayı daha çok seviyorum.”
Bu ikili tahmin ettiğimden daha farklı çıktılar. Hatta çok daha konuşkanlardı.
“Oh Miyatchi, kulübüne geç kalacaksın galiba?”
“İzin aldım.”
“Güzel.”
“Öncelik neyse ona zaman ayıracağım. Okçuluk kulübünde çok sert kurallar yok zaten.”
“Beni biraz dinler misiniz? Ders çalışmaya başlamadan önce söylemek istediklerim var.”
Sohbeti şimdiye kadar sessizce dinleyen Yukimura sakince konuştu. Gözlerini odakladığı insan bu ikili değil, bendim?!
“Festivaldeki gibi, sırların yok değil mi, Ayanokōji_”
“Eh? Nasıl yani, anlamadım?”
“Akademik başarı gibi. Horikita’dan yetenekli olduğunu duydum.”
“……O kız….”
Demek Horikita, Yukimura’ya benden habersiz gereksiz bilgiler vermiş…
“Tek başarım ezber yapmak. Konsantre olursam epey başarılı oluyorum.”
Bu kadarını söylemeseydi, Yukimura’nın güvenini kazanmam çok zor olacaktı.
“ ‘Bizim çocuk zeki ama çalışmıyor’ tabirine uyanlardan mısın yoksa?”
“Sana bu konuda ayak dahi uyduramam. Benden yüksek beklentilerin olmasın. Maalesef, ders anlatabilme becerim de yok.”
“Anladım. Çalışmayı dikkate almalısın. Neyse, zaten ben ders anlatacağım ara sınavlardan daha yüksek puan alacağına eminim.”
Ardından Yukimura, diğerlerine dönüp sordu:
“İlk dönemin final ve ara sınav kağıtlarını getirdiniz mi?”
“Eh, evet.”
Hasebe konuştu, Miyake başını salladı. Çantalarından kağıtları çıkartıp ona uzattılar.
Kağıtlarına göz ucuyla baktım ve konulardan emin oldum. Sonuç olarak….
“Fen bilimleri alanında harikasınız ama beşeri bilimlerde notlarınız çok kötü.”
Matematik puanları ortalama 70’di, ki bu yüksek bir puan sayılır. Ama dünya tarihi ve dil bilgisinde ortalama 40’dı. Endişeli olmalarına şaşmamalı.
“Bu kadar yakın olduğunuzu da aynı derslerde başarısız olduğunuzu da bilmiyordum.”
“Kütüphanede ders çalışırken, Hasebe ile denk gelip arkadaş olduk. Böyle başladı arkadaşlığımız.”
“Miyatchi ile ben, bağımsız tiplerdeniz aslında. Dahası, sınıfla muhatap olmak istemiyorum ben pek.”
Bu ikili sınıfla arasına mesafe koyuyor ve hiçbir gruba dahil olmak istemiyorlardı.
Sınıfın kalanıyla iletişim halinde olmama sebepler bu muydu acaba?
“Ben de aynıyım. Hatta şuan burada bile kendimi garip hissediyorum.”
“Peki neden grup kurmak istediniz?”
“Aslında bu grup sayılmaz. Çalışmak için beraberiz sadece. Zaten az olduğumuz için sakin geçecek. Genelde tek çalıştığım için yeni bir metot düşüneceğim. Biraz zaman alabilir bilginiz olsun..”
“Tamam. Ben de beklerken çay molası vereceğim.”
Hasebe telefonunu çıkartıp rahatlamaya başladı.
Bu günlerde, telefonunuz olduğu sürece zaman öldürmek o kadar kolay ki…. ben de mi çıkarsam telefonumu acaba. Böyle bir durumda ne yapmak gerekirdi ki?
Aniden birinin bana baktığını hissettim ve refleks olarak kafamı çevirdim.
Birkaç erkek öğrenci bizi seyrediyordu birisi de konuşuyordu.
Sadece aralarından 3 öğrenciyi tanıdım. Hepsi C Sınıfndandı. Ama sadece aralarından birinin adını hatırlıyordum, ortada duran çocuk : Ishizaki.
Umarım belaya bulaşmam…
Neyse ki, Ishizaki olay çıkartmadı. Arada bi bize baktılar ama kasiyerin yanındaki pasta tezgahının orada dikildiler.
Pasta tezgahında çok fazla yiyecek ve içecek çeşidi vardı. Çilekli Kurabiyeli Pasta(strawberry shortcake) ile Mont Blanc en çok tercih edilen lezzetlerdendi. Ama tatları nasıl falan pek bilgim yok.
Kasiyer, öğrenciler seslerini duymakta zorlanıyordu. Tezgaha ulaşmakta da zorlanınca gerildi ve nasıl özür dileyeceğini bilemedi.
“Bir şeyler yapamaz mısınız yani!?”
Ishizaki sabırsızlanıp bağırdı. Sesinin yükselmesiyle, kafeye sessizlik hakim oldu.
“Ne kadar ısrar ederseniz edin, özel bir kek siparişi vermek istiyorsanız, en az 1 hafta öncesinden bildirmeniz gerekiyor. Aynı gün içinde hazır etmemiz çok zor.”
Kasiyerin cevabından sonra, Pallet tekrar uğultuyla doldu ve hiçbir şey olmamış gibi herkes devam etti.
“O neydi?”
Hasebe kalemini parmakları arasında döndürürken, Ishizaki’ye tiksinerek baktı.
“Boş ver, bizi ilgilendirmez.”
Yukimura olanlarla hiç ilgilenmedi ve ona verdikleri ara sınav testlerine bakarak bir şeyler yazıp çizdi. Zayıf oldukları konuların detaylarını inceliyor, önlem almak için plan yapıyordu.
“Pasta…”
Ishizak’nin söyledikleri beni de ilgilendirmiyordu. Ama aklıma gelen şey : Yarının, doğum günüm olduğuydu.
Açıkçası, doğum günlerini insanlar nasıl geçiriyor hiç bilmiyordum. Benim için tek bir anlamı vardı: bir yıl daha yaşlandığım.
Gerçekten bilgim yoktu. Tek bildiğim doğum günlerinde insanların ailesiyle, sevgilisiyle ya da arkadaşlarıyla geçirdiğiydi. Ama böyle bir günde bir insan nasıl duygular hisseder bilmiyordum.
“Noldu, Ayanokōji-kun?”
“Hiç.”
Yarın, ekimin 20’si...
Okulda bir sürü öğrenci, çalışan ve öğretmen vs vardı.
Birkaç kişinin aynı günde doğum günün olması, şaşırtıcı olmazdı.
Onlarla aramdaki tek fark: doğum günümü yalnız geçirip geçirmeyeceğimdi.
Gelecek yıl doğum günümü birisi hatırlar mı diye merak etmeden duramadım.
Ç.N: beni en çok duygulandıran bölümdür. *