Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 20 - Ayanoukoji’nin Formasyonu
Cilt 6- Bölüm 20 – Ayanoukoji’nin Formasyonu
Zaman su gibi akıp geçti. Yukimura grubunun 5.toplantısına geldik.
2, 3 ve 4. toplantılarımızı kafe Pallet’de yapmıştık ancak bugün Keyaki alışveriş merkezinde bir kafede yapmaya karar verdik.
Çünkü kulüpler, finaller yaklaştığı için faaliyetlerine ara vermiş, etraf öğrenci kaynar olmuştu.
Biz de orası çok kalabalık olur diye başka bir yerde buluşmaya karar verdik.
“Burası da çok gürültülüymüş.”
Yukimura kafenin içindeki öğrenci çokluğuna şaşırdı. Yer kapmayı başarmıştık ama kafe çok kalabalıktı.
Etraf öğrenci gruplarıyla kaynıyordu. Sessiz sakin çalışan kesim de vardı ancak kütüphanedeki gibi bir sakinlik mümkün değildi.
“Ya kütüphanede ya da odamda olmalıydık.”
“Yok, ya burası daha iyi. Değil mi, Miyatchi?”
“Evet. Okçuluk kulübünden sonra epey bunaldım zaten.”
Yukimura’nın aksine, ikisi gayet rahattı burada.
Küçük bir odada sıkış tıkış oturmaktansa, burası daha güzel geldi galiba.
Arkadaşlarla sohbet ederek öğrenmek daha modern bir çalışma yöntemiydi.
İşte, dejeneratif gelişim.
“Peki, çalışacak olan sizlersiniz. Bugünün çalışma konusu bu. ”
Zayıf olduğu konuların sorularıyla dolu not defterini uzattıktan sonra, hazırlıklara başladılar.
Sorular, aynı festivalde patlatılan havai fişekleri gibiydi.
Yukimura gaza gelmiş, belli.
“Aagh, bugün yine beşeri bilimlerle dolu sorular var…… Yukimū, hiç acıman yok.”
Ders çalışmayı sevmiyor olabilirdi ancak zayıf konulara çalışmak zorundaydı. Hasebe’nin rahatsız olması anlaşılırdı.Miyake’nin de midesi bulanıyordu. Sağ eliyle karnına baskı yapıyor bir yandan da notlara göz atıyordu.
“Daha başlamadan niye korkuyorsunuz ki?”
“Haklısın…..ama bu sefer daha fazla soru var ve zor geldi.”
“Daha başlamadan önce bu kanıya varırsanız, gözünüzü korkutmuş olursunuz anca. Soruları düşünüp kendinizi daha yükseğe çıkartmanız, meydan okumanızın ilk aşaması, hadi bakalım.”
Yukimura konuşmasıyla, verdi gazı.
“Yani bir öncekinden kolay mı sorular diyorsun?” “Tabii ki zorlar.”
“……Çok zorlar bence.”
Büyük ihtimalle zorlaştırmıştı. Sürekli kolay sorması mümkün değildi zaten.
Yukimura’nın soruları ve açıklamaları harikaydı. Öğretmenlik yeteneği iyiydi gerçekten.
Onları azarlarken bile pes etmiyor, anlamadıklarında sesini yükseltmiyordu.
Yukimura’nın gelişimi, Horikita’nın etkisine mi bağlıydı acaba? Bu kadar değişime hayret etmemek elde değildi.
Ilk dönem Yukimura ile Horikita bu sınıfa yanlışlıkla yerleştirildiklerinde ısrar edip durmuşlardı…
“Hadi, Hasebe.”
Miyake şikayet etmenin faydası olmadığını görünce çalışmaya koyuldu.
“Çok motive gördüm seni, Miyatchi. Ne oldu, kanın mı kaynıyor?”
“Kulüpten tatil geldi ama ders çalışma isteğim hala yok. Bitince direkt odama gitmek istiyorum?”
“Tabii.”
Yukimura ile Horikita’nın farklı öğretim teknikleri vardı. Horikita, düzgün bir eğitim sağlamak amacıyla süre belirleyerek planlı çalıştırıyordu herkesi. Yukimura ise, zaman konusunda takılmıyordu. Hazırladığı notların hepsinin gözden geçirilmesini bekliyordu. Onun dersleri bazen erken bitiyor bazen geç.
Her çalışma metodu öğrenciden öğrenciye farklılık gösterir.
Yukimura büyük ihtimalle, bu ikili için en uygun yöntemin bu olduğuna karar vermişti.
Ike gibi bir grup öğrenci için, Yukimura’nın bu çalışma programı daha ağır olabilirdi.
Hatta sırf erken bitirmek için soruları sallayabilirlerdi..
Böyle bir durumda da, büyük ihtimalle Yukimura ‘zabaha kadar burdayız’ derdi…(güncel espriler yükleniyor)
“Zamanın yoksa, kulübü bırak?”
“Kulüp aktivitelerine de katılmayı da, boş zamanı da istiyorum.”
“Ne kadar bencilsin.~”
Motivasyonlarının artması gerekiyordu. Birinin gruptan ayrılması demek,
Horikita’nın benden beklentisinin artması anlamına geliyordu…
Yukimura’nın onlarda oluşturduğu güven, ikilinin üzerinde güzel bir etkiye sahipti. Yukimura’nın bu yaklaşımından artık şüphe edeceklerini sanmıyorum.
“Peki, Ayanokōji. Bugünden itibaren, sen de onlara katılacaksın.”
“……anlamadım?”
“Senin de iyi bir puan alman lazım. Partnerin, Satō. İyi hazırlanıp notları baştan sona gözden geçirmen lazım. Ikiniz de okuldan atılırsanız, bunun geri dönüşü olmaz.”
“Hayır, ben-”
“Ayanokōji-kun. …ölüme birlikte mi gidiyoruz…?”
Hasebe boynunu bükerek hayalet gibi baktı bana. Ardından eliyle beni kendi cehennemini yaşamam için çekiştirdi.
“Hoş geldinnn~~”
Ürkütücü sesiyle beni karanlığına davet etmesiyle, beşeri ilimler sorularıyla boğulup kaldım.
Not: Dersler; İlk ‘beşeri bilimler’ diye çevirdim, çünkü İngilizce aslı böyleydi. Sonra sosyal bilimler diye geçti.. kısacası sözel dersler olarak düşünebilirsiniz.
Yukimu’nun sözlerine karşı, Ayanoukoji’nin yapmak istediği : (bu sefer gifi eklemeyi başaramadım.. video olarak ekledim 🙁 )