Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 21 - Behlül kaçar
Cilt 8 – Bölüm 21 – Behlül kaçar
Kouenji’yi ormanda bırakıp gruba dönüş yaptım. Yaklaşık 10 dakikadır gruptan uzak kalmamaa rağmen çok uzakta olmadıklarını düşünüyorum. Etrafta gruptan birine henüz rastlamadığım için hızımı arttırıp onları yakalamaya çalıştım. Çok geçmeden Keisei’gili yürürken gördüm. Tokitou’nun beni fark etmesiyle, herkes arkasını dönüp bana baktı.
“N’aptın….“
“Onu buldum ama….“
“İşe yaramadı, değil mi?“
Onu bulmanın getirmemize faydası olmayacağını bilen Hashimoto, acıyla gülümsedi. Kimse beni suçlamadı.. Kouenji’nin yokluğundan yakınmakla yetindiler. Dönüş noktasına gidene kadar Kouenji’ye bir güzel sövdüler falan.
Dönüş noktasına geldiğimizde de Chabashira kolları belinde bizi bekliyordu. Onu birkaç gündür görmüyordum…tahminimce başka derslerde yardımcı oluyordur.
“10 ve 11’ler döneli çok oldu. Geç kaldınız.”
“Saat kaç, sensei?“
“11’e geliyor.”
Öğlen molasına daha 1 saat vardı. Yol düz olsaydı, bu kadar zorlanmazdık. Hatta boşa vaktimiz bile kalırdı. Yamaç ve dağlık bir yolda olduğumuz için hem yorulduk hem zorlandık.
Kendi hızımızı arttırmazsak, öğle molasını unutmak zorunda kalacağız..
“Ben önden gidiyorum. Yemeğe geç kalamam.”
“Durun. Gitmeden önce yoklama alacağım. Herkes adını ve sınıfını söylesin. “
Dönüş noktasına gelen öğrenciler için bir liste hazırlanmıştı. Onların adı işaretlenerek kayıt altına alınıyordu. Ishizaki yoklamaya adını yazdırır yazdırmaz tüydü.
Galiba bundan sonrası herkes, kendi çabasıyla devam edecek. Albert de arkasından koşmaya başladı.
“Gidelim, Kiyotaka.”
“Sen önden git. Kouenji’nin dönüşünü bekleyeceğim.”
“İyi ama…sadece bir saat kaldı molaya… emin misin?“
“Kendime güveniyorum. Ben hallederim.”
“Uzun mesafe ile kısa mesafe koşusu farklı biliyorsundur… off neyse, bunları söylemek bana düşmez.. ben kimim ki..haha.”
Kendisine güldükten sonra Keisei garip bir halde yürümeye başladı. Birazdan hızlanıp koşmaya başlar inşaallah.. yani, umudum sağ salim okula dönmesi yönünde.
“Ben önden gideyim o zaman.”
“Görüşürüz.”
Sona kalan Hashimoto da tüm vücudunu esnettikten sonra koşmaya başladı. Chabashira ile baş başa kaldık.
“Umarım benimle konuşmak için beklemiyorsundur.”
“Kouenji’yi bekliyorum. Zaten sona kaldığım için erken hareket etmezsem, başım belaya girebilir.”
“Başın belaya girecek, ha?“
Ishizaki gini bir öğrencinin ilk bitirenlerden olması, arkada kalanların fark edilmesine engel olacaktır. Zaten zamanda tutulmuyor ki acele edelim. Bize verilen süre içinde tamamlasak yeterli. Verilen süre zarfında tamamladığımız sürece, herkes eşit değerlendirilecekti.
Keisei atletik olmasa da kendisini zorlayarak bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Değer görecektir. Bu arada 20 dakika sonra falan geldi malum arkadaş.
“Burası dönüş noktası mıymış?”
Üstü başı çamur ve yaprak doluydu. Etrafta eğlendiğine kanıt işte..
“Son gelen sensin, Kouenji. 40 dakikan var.”
“Demek öyle. Vahşi domuzla olan mücadelem biraz tahmin ettiğimden uzun sürmüş.”
“Vahşi domuz mu?“
“O zaman, bana müsaade. Behlül kaçar.”
Chabashira, o saçma cümleye karşılık soru sorsa da, Kouenji veda eder etmez arkasını dönüp koşmaya başladı.
“Kouenji. Yoklama alıyorum. Koşmanın sana faydası yok şuan.”
Chabashira, ona seslenince, Kouenji arkasına bakmadan bağırdı.
“Adım, Kouenji Rokusuke. Unutmayın hocam.”
Ardından bir kahkaha sesi ormanda yankılandı…
“Sensei, sınıfını söylemedi bile.”
“Adını söyledi en azından. Gerisini görmezden geliyorum.”
“O zaman bana da müsaade.”
Geç kaldığım için, ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum. İlerledikçe etraftaki ‘vahşi domuzlara dikkat’ uyarı tabelalarını gördüm. Ardından arkası dönük 2 erkek öğrenci.. birisi tahmin ettiğim gibi Keisei, idi.
Zaten kendisini epey yormuştu.. Zar zor ilerlemesini bekliyordum ama sendeleyerek yanındaki kişiye tutunarak ilerliyordu. Diğer kişi de Hashimoto. Onların yanına koştum hemen.
“Ayağını mı burktun?“
Hashimoto : “Ayanokouji? Öyle olmuş. Dönüş noktasından sonra ilerlemesi zorlaştı.”
Keisei yerine Hashimoto açıklama yaptı. Birinin yükünü almak zordur ama halinden şikayetçi de değildi.
“Çok acınası bir haldeyim..insan yürümeyi de mi başaramaz…?“
Öfkeli olmasına rağmen düşüncelerindeki değişimi görebiliyordum. Eskiden sporun önemli olmadığını vurgular, akademik başarıyı ön plana çıkartırdı. Şimdi yanlış düşündüğünün farkına varmış bir halde yakınıyordu.
Hashimoto’nun neden esneyip arkadan koştuğunu anladım gibi.
“Ben de yardım edeyim.”
Bir elin nesi var iki elin sesi var demişler. Keisei’nin diğer tarafına geçerek dengeli bir şekilde onu taşımak için el attım.
“..hayır, benim yüzümden ikiniz de öğlen yemeğini kaçıracaksınız.”
“Seni bırakalım da daha kötü mü ol? Senin yaralanman da sınav sonucunu etkileyecek. Sırf sana yardım edeceğiz diye öğlen yemeğini kaçıracaksak, kaçıralım. Sınavda zor durumda kalmayalım da.. haksız mıyım Ayanokouji?“
“Evet.”
“Ama…..“
“Arkadan gelmek bizim de suçumuz.”
Bu sözlerimden sonra Hashimoto ekledi.
“Kouenji de vitesi 5e taktı fişek gibi geçti yanımızdan. Bu çocuk tam bir canavar.”
“Fiziksel açıdan efsane olduğu kesin. Hatta 9’lar arasındaki en iyisi o.”
Onu övmüyorum aslında.. Kouenji’nin gerçekten böyle yüksek bir potansiyeli vardı.
“A sınıfını, ayıptır söylemesi bok gibi olan karakterinden dolayı kaçırmış olabilir, Kouenji. İşe yarar biri olmaktan çok C sınıfının ayak bağı olduğunu kanıtladı bu sınavda.”
Kouenji tüm gücünü kullansa, A sınıfı için bir tehdit olurdu, evet. Onu sınıfımızın gizli silahı olarak görmek mümkün mü bilmem ama.. malum kullanılabilir birisi olup olmadığından emin değilim.
Keisei’yi zar zor dağ okuluna12.40 civarı getirdik. Keisei okulun revirine geçerek tedavi oldu. Hashimoto ile yaklaşık 10 dakika kadar koridorda bekledik. Keisei odandan çıktı.
Hashimoto : “Neyin varmış?“
Keisei acı bir gülümsemeyle cevapladı.
“Hafif bir burukluk. Sayenizde ciddi bir yaraya dönüşmedi. Sağ olun.”
“Sınava az kaldı. Kendi sağlığına dikkat etmen gerekiyor.”
Hashimoto gülümseyerek Keisei’nin omzuna hafifçe vurdu.
“Bana yardım ettiniz biliyorum ama bunu..…“
Daha cümlesini tamamlamadan Hashimoto hemen ne demek istediğini anladı.
“Tamamdır, sır olarak saklarım. Zaten böyle daha rahat edersin, değil mi?“
Hashimoto’nun ağzından laf çıkmayacağını duyan Keisei sevinerek derin bir oh çekti.
✭ ✭ ✭ ✭ ✭ ✭
Malum öğle yemeğini kaçırınca, akşam yemeği için bayağı sabırsızlanmaya başladım. Hemencecik içeri girip kendime bir yer seçip oturdum.
“Kiyopon, yanın boş mu?“
Haruka’nın sesini duyunca kafamı çevirdim ve bizim grup tas tamam olarak karşımda duruyordu.
“Çok şükür. Kiyopon’un yüzünü gören cennetlikti, vallahi.”
“..kusura bakmayın. Bu kafeterya çok büyükmüş, denk gelemiyoruz.”
Grup olarak hareket etmek daha uygun olduğu için, bir araya gelmemiz de zorlaşıyordu. Yanımda yeterli boş koltuk olmadığı için onlarla ortak oturabileceğimiz bir masaya geçtik.
“G—görüşmeyeli uzun zaman oldu, Kiyotaka-kun.”
Airi çekinerek söyledi. Haklı ya. Normalde bu kadar uzun süre görüşmediğimiz olmamıştı. Ya araşıyorduk ya da buluşup takılıyorduk.
“Eee, Miyachi nasıl gidiyor? Ryuuen-kun ile aranız nasıl, limoni değildir inşaallah?“
Haruka, Akito’ya bu durumu sorduğuna göre, bir yerden haber almış olmalı..
“Eh, iyi sayılır ya. Ona karşı dikkatli olmaya çalışıyorum ama o her zamanki halinde. Derslere de kulak kesilmiş bir halde dinliyor.”
“Zazen ve maraton derslerinde de elinden geleni yapıyor mu?“
“Evet. O kadar normal davranıyor ki korkuyorum bazen. Bazılarından daha çekimser davranıyor ama. Yani birkaç kez onunla konuşmaya çalıştım ama kimseyle takılmak, konuşmak istemiyor. “
“Belki de son yaşananlardan sonra, cesaretini kaybetmiştir?“
“Bilemiyorum. Bana pek geçmişe takılı kalıp hayatını mahveden tiplerden gibi gelmiyor.”
Akito kendisini desteklercesine kafasını salladı.
“Ya sen? Grubundakilerle anlaşabiliyor musun?“
“Ben mi? İyiyim ya. Gruptakilerle pek konuşmadığım gibi, olaylara da karışmıyorum. Airi ile aynı gruptayız. Bu kadarı bana kafi.”
“Bizim grupta sen olduğun için ben de rahatım, Haruka-chan.”
Bu ikisi demek aynı grupta.. yakın arkadaşlarından biriyle aynı grupta olmak epey iyi geliyordur onlara.
“Bizim grubun asıl sorun yaşayanı belli oldu o zaman: Kiyotaka.”
“Olabilir.”
“Ehh, gerçekten mi?“
Haruka ile Airi şaşırıp birbirlerine baktılar. Erkekler cephesinden dedikodu almadılar herhalde.
“Kimseyi takmayan bir Kouenji’miz var. Herkesle kavga etmek için can atan bir de Ishizaki’miz var. İkisini de kontrol edemiyoruz. Belki de Albert’e güveniyordur, İshizaki. Onu da yanına katabilir her an. Böyle işte, gruba zorluk çıkartıp duruyorlar.”
“Kouenji-kun demek sizin grupta…rahat edebiliyor musunuz peki, Kiyotaka-kun?“
“Direkt olarak kimseye zarar vermiyor.”
“O zaman asıl sorun.. Ishizaki? Ryuuen-kun’u dövdü diye havalanıyor olmasın? Daha üç dört güne kadar, onun uşağıydı sonuçta.”
Ishizaki’nin böyle davranma sebebinin… benimle aynı gruba düşmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Öfkesini ve sinirini, ben hariç herkesten çıkartmaya çalışıyor gibi…
“Artık öyle ya da böyle lider olarak bu konuların üstesinden gelmeye çalışacağım…“
Keisei omzundaki ağır yükün — ya da patlamaya hazır bombanın varlığının – bilinciyle, kendisini teselli etmeye çalıştı.
“Siz erkekler de zorlanıyorsunuz demek~“
“Ama nedense asıl konudan bağımsızmışız gibi hissediyorum.”
“Ne güzel işte? Sorun yaşamıyorsanız, rahatça sınavı atlatırsınız?“
Akito’nun dediği doğruydu.
Kei’den az çok bilgi alsam da kızlar cephesinde ne olduğunu hala tam olarak bilmiyorum.
Ama Haruka ile Airi aynı grupta sorun yaşamadan ilerliyorlarsa şayet, kendi sınavımıza daha rahat odaklanabiliriz demektir.