Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4.5, Kısım 3, Part 3

 

Hiçbir kızla karşılaşmadan odasına çıkmak için, kimsenin asansörü kullanmadığı anı kolladım. Böyle gizli gizli hareket etmek çok acınası bir şey ya. Ama elimden bu kadarı geliyordu.

Doğru zamanı yakalayıp Horikita’nın kaldığı 13.kata çıktım. Zile bastım, bir süre bekledim. Ama kapıyı açan yoktu. Ben de kendim açmak için azıcık ittim ve kilitli olmadığı için açılıverdi.

“Horikita?”

Horikita’nın kaldığı odanın içinde ek bir oda daha vardı, yatak odası yani. Koridor ile mutfak nerdeyse hiç değiştirilmemişti, aynı ilk okula başladığımız zamanlardaki gibi.
Hala Horikita’dan eser yok ya.

“Teksin değil mi? İçeri girebilirsin.”

İçerideki kapıdan geliyordu ses.

“Yurtlarda kalıyoruz evet halka açık sayılır ama yine de tehlikeli.”

” Sorun yok. Zaten şüpheli birisi odama girse bile, sağ elimdeki yıkıcı güç onu alt etmeye yeter.”

Bu ne demekti şimdi ya? Tam bu sözlerinde neyi kast ettiğini düşünüyorken odasına girdim. Horikita’nın arkası dönük bir şekilde oturduğu için farklı bir şey göremedim onda, ne de ifadesini anlayabiliyordum.

Odanın içi de gayet sadeydi, garip olabilecek hiçbir şey yok bence.

“Geldim. Sorun nedir?”

“Görünce, anlarsın.”

Bu sözlerinden sonra yavaşça ayağa kalkıp bana döndü.

Tam o anda,  şaşkınlıkla olayı çözmenin verdiği garip bir duygu vardı.

“Demek…..sorun bu?”

“Evet.”

Sağ koluna dikkatlice baktım. Sağ elini sarmalamış olan, kızların kullandığı küçük bir su şişesi vardı.

 

“Ne desem bilemiyorum….bu hiç senlik değil ya. Onunla oynarken bşına bunun geldiğini söylemeyeceksin değil mi?”

“Saçmalama.”

“Ama böyle bir şey mümkün, değil mi? Yani,  ne bileyim, bir kova mısırı dizi izlerken üzerine dökmek gibi?”

Onu kızdırmış olmalıyım ki sol elini beine dayayıp bana dik dik baktı.

“Ş-şaka yaptım.”

“Komik olmayan espiriyi yapmanın ne anlamı var.”

“Sorun şakada değil de, benim seninle dalga geçmiş olmamda değil mi?”

“Yıkayıp temizleyeyim derken oldu. Bu cevabım bana yardım etmen için tatmin edicidir değil mi?”

Demek böyle olmuş.  Su şişesinin uc kısmından tutup çektim ama benim çekmemle Horikita da hareket edip bir adım öne geldi.

” Şişeden zaten tek başına kurtulamamışsın. Lütfen olduğun yerde kal.”

Eğer şişeyi her çektiğimde o da öne doğru hareket edecekse, çıkarılmaz ki şişe ya.

“Biliyorum ama çok yoruldum. Lütfen hızlı olmaya çalış.”

Tabii 2 saatten fazladır bununla uğraşıyorsa bitkin düşmesi normal.
tekrar şişeye asıldım, daha çok güç uygulayıp çektim. Horikta da bir adım geriye attı kendini, canının yandığını hissedebiliyordum. Ama alışmış bir hali vardı çünkü şişe oynamadı bile .

“Boşa uğraşıyoruz. Çıkmayacak.”.

“Tam beklediğim gibi..”

Horikita da şişenin çıkmayacağı fikrine kendini alıştırmış olacak ki, çok hayal kırıklığına uğramış bir hali yoktu.

“Biraz sabunla ovalayıp öyle çekmeyi deneyelim bir de. Hadi murfağa geçelim.”

“Ama bu da işe yaramaz ki. Su kesintisi varmış haverin yok mu?” dedi.

Doğru ya. 12’ye kadar su kullanamayacağız.  Tek kullanabileceğim su lavobadaki şifondaki su. Ama buna da Horikita razı gelmeyebilir.

“Ben bi kafeteryaya gidip geleyim.”

 

Başka çaremiz yok. Eğer biraz su olursa, çıkarma ihtimalimiz olur.
hemen odadan çıkıp kafeteryaya doğru yöneldim. Tam kafeteryaya girdim ki, beklemediğim bir şey oldu.

“Maalesef beklediğimizden daha fazla öğrenci geldiği için, suyumuz kalmadı.”

Kafeteryadaki yaşlı kadın üzgün bir ses tonuyla beni uyardı. Akşam yemeği için herkes kafeteryaya koşmuş anlaşılan.

“Tamam, ben de yiyecek içecek makinasından alırım artık.”

“İyi akşamlar.”

Az bir miktarda suya ihtiyacımız var. 2 bardak su yeter de artar bile diye düşünürken yakınlardaki makinalardan birine yöneldim. Ama maalesef hiç su kalmamıştı. Su, meyve suları… içecek namına ne varsa bitmişti.

“…ilk defa böyle bir makinayı boş görüyorum ya…”


Yeni bölüm, 15 kasım perşembe günü yayınlanacaktır.

Yorum yaparak yada sosyal medyada blogumuzu paylaşarak bize destek olabilrisiniz. Keyifli okumalar~~