Emperor Of Solo Play - Bölüm 131 - Arife (2)
Ahn Jaehyun, ucuz plastik kaseyi; et aromalı pilav lapasıyla doldururken, kendi yanılgısı mı bilmiyorum, üstünden orta parmağı andıran hafif bir buhar bulutu yükseldi. Lapanın içinde et bulmak samanlıkta iğne aramak gibi olduğundan et aromalı demek oldukça isabetliydi.
Ahn Jaehyun eline geçirdiği kaşıkla keşkek kıvamındaki lapayı hararetle karıştırmaya başlarken çıkan buhar gözlüklerini buğulandırdı. Arada bir de olsa denk gelen o et parçasını bulamadığından olsa gerek yüzünde somurtkan bir ifade vardı. Kaşığı lapanın ortasına saplayarak başını ekranı git gel yapmaya başlayan tablet bilgisayarına çevirdi.
Buğulanmış gözlüklerinin arasından ince tablet bilgisayarını zorlukla görebilse de her zaman yapıyormuşçasına bir hareketle tablet bilgisayarı eline aldı ve ekranın ortasına yumruğunun köşesiyle 2 kez tıklattı.
Ahn Jaehyun mucizevi bir şekilde düzelen ekrana kendinden memnun bir şekilde sırıtarak baktı. Nerden öğrendi bilmiyor ama rahmetli dedesinden öğrendiği bu teknik hiç şaşmıyordu.
ÇN: Bu teknik neden tanıdık geliyor…
[Büyük Savaş. Nihayetinde onların Bayramına evrildi.]
[Yeni Oyuncular Ana Senaryo Görevine katılamıyor. Bu gerçekten uygun mu?]
[Olay olay olay, Warlord Uzmanları açıkladı yeni oyuncular için herhangi bir etkinlik planlanıyor mu yoksa daha çok mu beklerler?]
[Şok şok şok, yeni oyuncular Ana senaryo görevine katılamayacak…]
Forumda yeni konu başlıkları yağmur gibi yağıyordu. Bunlar oyun uzmanlarının büyük savaş etkinliğine dair yeni görüşlerini içeriyordu. Anlamak için bakmasına bile gerek yoktu. Başlıklardan açıklamaların hala çok yeni olduğu kolayca anlaşılıyordu. Ahn Jaehyun ilgisizce ekranı aşağıya kaydırdı.(sayfayı yeniledi)
[Red Bulls canlı yayınlarda yeni bir çağ başlattı.]
[Red Bulls’un Argardo Baskını videosunu sadece bir günde otuz bin kişi satın aldı!]
[Red Bulls Ahlaksız Prens Baskını’nda Hahoe Maskesiyle işbirliği yapacak mı?!]
[RedBulls’un Ahlaksız Prens Baskını canlı yayını için reklam noktaları tükendi!]
Ekran Yenilendiğinde, güncel manşetler bir kez daha belirdi.
“Ooh ooh…….”
O anda Ahn Jaehyun’un ağzından istemsizce bir mırıltı çıktı. Bu, kuzeninin tarla satın aldığını duyduğunda çıkan türden bir sesti. Ahn Jaehyun büyük savaşta muazzam miktarda kâr elde etmişti.
ÇN: Korecede Ooh pekiştirmesi genelde tonlamasına göre şaşırma yada ilgi belirten bir ifade. Eee sonra, yada vay anasını gibi düşünürsek Jaehyun’unki daha çok vay anasını tarzında bir ooh ifadesi.
İlk olarak Ağlayan Kılıç’ı kazandı. Seviye 180 Kronik Epik dereceli bir silahtı. Şu anda Warlord’da bulunabilecek en iyi silahtı. Kazanımlarından bahsederken, Argardo’nun giydiği Kara Leke zırh setini de unutması mümkün değildi.
Meze olarakta tüm İstatistiklerini %5 artıran iki Unvan kazanmıştı. Yakında, Büyük Savaş’ın Kahramanı Silahının ana malzemelerini alacaktı. Büyük Savaş’ın Kahramanı Silahı üretildiğinde bağlı hale gelsede gerekli ana malzemeler takas edilebiliyordu. Ekipman’ın özellikleri henüz açıklanmamıştı ancak malzemelerin fiyatı şimdiden yüz bin altındı. Fahiş bir piyasa fiyatı belirlenmişti.
Gelecekte kazanacağı pek çok şey vardı. Sadece Ahlaksız Prens Baskınına katılarak bile Yozlaşmış İnfazcısı Unvanını ve Yozlaşmış İnfazcısı aksesuarlarını elde edebilecekti. Ahlaksız Prens zırh setini de kazanabilirse ikinci Ana Senaryo Görevi ile ilgili olarak kazanabileceği her şeyi kazanmış olacaktı.
“Bütün işi ben yaptım ama asıl parayı sığırlar kazandı.”
Ancak Ahn Jaehyun’un kazancı, Red Bulls’un büyük savaştan elde ettiği kazançla kıyaslanamazdı bile.
O anda aklına Chev’le yaptığı konuşma geldi. Chev ona elinde kopmuş sol koluyla beraber yaklaşmıştı bu yüzden o konuşmayı hatırlaması çok da zor değildi. Chev sol kolunu Hahoe Maskesi’ne iade ederken sadece iki şey söylemişti.
“Teşekkür ederim.”
Söylediği ilk şey buydu.
“Seninle tekrar çalışmak için sabırsızlanıyorum.”
İkinci söylediğiyse bu kelimelerdi….
Chev sadece bu iki cümleyi söyledi.
Hyrkan ilk başta Chev’in kendisine bu şeyleri neden söylediğini anlamadı. Red Bulls loncası açısından bakıldığında, Hahoe Maskesi’nin Argardo Baskınının sonunda zar zor da olsa başarısız olması en iyisi olurdu. Dahası, Argardo Baskınında kazanılabilecek ekipmanlar herhangi bir ekipman değildi. Şimdiye kadar çıkan tüm ekipmanlara kıyasla sahip olunabilecek en iyi ekipmanlar olduğu tartışmasızdı.
Sonunda Red Bulls tarafından kaç tane canlı bilet satıldığını öğrendiğinde içinde tarif edilemez bir yanma hissetti.
“Yüzde on…… Hayır, yüzde beş bile olsa pay istemeliydim!”
Red Bulls’un Argardo Baskını için canlı bilet fiyatı 5 dolardı. Yaklaşık 3 milyon bilet satmışlardı. Hahoe Maskesinin en azından 1 milyon biletin satışından tek başına sorumlu olduğu konusunda bir görüş birliği bile vardı. Dahası, Red Bulls Argardo Baskını’nın ücretli videosunu satın alan insan sayısıda dikkate değer bir rakamda seyrediyordu.
Canlı biletlerden ve ücretli videodan elde edilen kârın %10’unu alabilseydi… Hayır, Ahn Jaehyun’un istediği %5 bile olsa…. Şans getiren türden altın bir pilav kasesi almaya yeterdi.
“Aklımı kaçırmış olmalıyım.”
Ahn Jaehyun, Argardo Baskını’ndan elde edilecek parayı tahmin edemediği için kendini suçladı.
Üstelik bu son değildi. Ahn Jaehyun, Ahlaksız Prens Baskını’nın canlı yayınından elde ettiği kazancın tüm haklarını da Red Bulls’a devretmişti.
Gerçek etli pilav yerine bu et aromalı pilav lapasını yemesinin nedeni de buydu. Parası olmadığı için yiyemiyordu.
İçi yanıyordu, bu yüzden uzun zaman önce satın aldığı sözde etli pilav lapasını yemeye karar verdi. Şu anda daha fazla para harcamaya yüreği yoktu.
Elbette, içini yakan tek sorun Red Bulls’un gaflet anında verdiği video hakları üzerinden yaptığı bedava fuhuş da değildi. Argardo Baskını onu çok daha fazla etkilemişti. Savaş için muazzam miktarda sermaye harcamıştı. Çeşitli stresler üst üste yığılırken büyük savaş için kendisini fiziksel anlamda da sonuna kadar zorlamıştı. Her şey bittikten sonra hissettiği gerginliği bilinçsizce serbest bıraktı.
Mide yanmasını lapa yiyerek azaltabildiği için oldukça şanslıydı. Pirinç lapasını yiyebildiğine göre bu, mide yada bağırsak duvarlarında bir delik olmadığı anlamına geliyordu.
ÇN: Adamın içi harbiden yanıyormuş, yoğun stres kaynaklı mide ülserinden bahsediyor. Bu hastalıktan muzdarip kişiler kısaca fazla kafein tüketmemeli uykuya dikkat etmeli ve çok sıcak yada soğuk şeyler tüketmemeli ancak Ahn-Jaehyun 30’lu bölümlerden beri mide ve bağırsak yanmasından yakınsada kendisine hiç dikkat etmiyor. Gelmek istediğim detaysa bizim oğlan muhtemelen bu yüzden pilavını soğutmadan yemeye başlamadı.
“Hay içine!”
Tabii ki bu gerçek Ahn Jaehyun’u çok fazla teselli etmedi.
Ahn Jaehyun, nihayet yeterli kadar soğuduktan sonra pilavını yiyebildi. Pilavın pek bir tadı yoktu. Ne tadı ne de reayası vardı. Markette indirime girdiği sırada acil durum erzağı olarak satın almıştı, bu yüzden ondan herhangi bir lezzet beklemesi de garip olurdu.
Üstelik pilavın tadını çıkarma lüksüne de sahip değildi. Zihninin arka tarafı sorunlarla doluydu.
“Peh, sanki sözleşmeden cayabilirim de.”
Red Bulls’la sözleşme yaptığında sözlü bir sözleşme yapmamıştı. Gerçek bir sözleşmeye elektronik imza atması gerekiyordu. Sözleşmeden cayması imkânsızdı. Sözleşmeden caysa bile pek fazla seçeneği yoktu.
Red Bulls’la işbirliğini bıraktığını varsayalım. Ahn Jaehyun’un birlikte çalışabileceği diğer loncalar Hydra loncası ve Stormhunters loncasıydı. Sonunda, Red Bulls loncasıyla yaptığına benzer anlaşmalar yapmak zorunda kalacaktı.
Eninde sonunda yine üzücü bir karar vermek zorundaydı.
“Şu ucuz gururum.”
Ahn Jaehyun geçmişini hatırlamak istemedi. Zaten midesi yanıyordu, boşu boşuna yarasının üzerine tuz basmasına hiç mi hiç gerek yoktu.
Ahn Jaehyun kendini farklı bir konu hakkında düşünmeye zorladı.
‘Bu şekilde sonuçlandığına göre, Ahlaksız Prens’ten elde edilebilecek tüm faydaları yutmak zorunda kalacağım.’
Yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğinden Ahlaksız Prens aracılığıyla elde edilebilecek her şeyi elde etmek zorundaydı.
Ahlaksız Prens Baskınındaki kilit nokta, Ahlaksız Prens setinin en çok katkısı olan 10 oyuncuya verilmesiydi. Bu setide kazanabilirse, temelde kazanabileceği tüm önemli şeyleri kazandığı anlamına gelirdi.
Dahası, mevcut durumuna bakılırsa Ahn Jaehyun’un Ahlaksız Prens setini kazanma olasılığı oldukça yüksekti.
Ahn Jaehyun Argardo Baskını’nda savaş yeteneğini göstermişti. Warlord’un yüzü olan en iyi Öncülerle kıyaslansa bile eksiği yok fazlası vardı.
Dahası, Red Bulls bundan böyle Ahn Jaehyun’u ön plana çıkaracaktı. Red Bulls, Ahn Jaehyun’la varılan anlaşmayı resmi olarak açıklamasada söylentiler çoktan yayılmıştı.
Bu durum, Red Bulls’un Ahlaksız Prens baskını için bütün reklam noktalarının rezerve edilmesiylede kanıtlandı.
Başka bir deyişle, Red Bulls Ahn Jaehyun’a ön plana çıkma fırsatı vermek zorundaydı. Ahn Jaehyun’un yeteneklerini sergileyebileceği sahneler hazırlamaktan başka çareleri yoktu.
Sorun, Ahlaksız Prens’in ta kendisiydi.
“İlk Öldürme imkansız olacak.”
Beş kez.
Geçmişe dönmeden önce, Ahlaksız Prens Baskını 5 kez başarısız oldu.
Başarısızlığın ardındaki neden karmaşıktı. İlk sorun Ahlâksız Prens Baskınının katılımcılarıydı. Savaş Jetonlarına sahip oyuncuların %90’ı 30 büyük loncadandı. Elbette, 30 büyük lonca birbirleriyle işbirliği yapmıyordu. İşbirliği yapmış olsalar bile, bu en fazla iki lonca arasındaki bir işbirliğiydi.
Ayrıca, o dönemde 30 büyük lonca büyük savaş aşamasını sorunsuzca geçti. Kendilerine güvenleri tamdı ve o sırada Argardo baskınını çok fazla zorluk çekmeden bitirdiklerinde şans onlardan yanaydı.
Bu yüzden 30 büyük lonca, Ahlaksız Prens’i bir dağın zirvesi gibi görmedi. Ona dondurmanın üzerine yerleştirilmiş bir kiraz gibi davrandı.
30 büyük lonca, Ahlaksız Prens’i küçümsemekten başka bir şey yapamadı. Dahası, loncaların gözleri kiraza imrenmekten kıpkırmızı olmuştu. Sonunda, kendilerine olan güvenleri kibre dönüştü ve her şey bir karmaşa haline geldi.
“Başarısız bir baskın yok oluş anlamına gelir.”
Her şeyden öte, Ahlaksız Prens Baskının’da başarısız olunduğunda, katılan tüm grup yok ediliyordu. Ahlaksız Prens Baskını, özel bir zindan gibiydi bu yüzden herhangi bir geri çekilmeye yer yoktu.
Peki bu sefer ne olacaktı?
‘Mevcut durum daha iyi ama…….’
Geçmişe dönmeden önceki durumla şimdiki olaylar çok farklıydı. Şu anda hiç kimse Ahlaksız Prens’i hafife almıyordu. Ancak bu, en çok Savaş Jetonuna sahip 3 loncanın birbirleriyle işbirliği yapacağını da garanti etmiyordu. Ahn Jaehyun da bu 3 loncanın iç işleyişini bilmiyordu.
Aslında, herkes işbirliği yapmaya karar verse bile Ahn Jaehyun’un mevcut savaş gücü de önemliydi.
Ahn Jaehyun Argardo’yu solo öldürmeyi başaramasaydı olduğu gibi savaşacaktı. Endişelenmesi için bir nedeni olmazdı.
‘Nihayetinde kendi hayatıma dikkat etmek zorundayım.’
Ancak Argardo’yu solo öldürmeyi başarmıştı, bu yüzden durumu biraz değişmişti. Yeni bir kart edinmişti.
“Şu anki seviyem 173.”
Seviye 180’e ulaştığında; Ağlayan Kılıç ve Kara leke setini kuşanacak, dahası Ahlaksız Prens Baskını’nda pek yardımı dokunmayacak olsa da Ateş Golemi Becerisini kazanacaktı.
Temelde, 7 seviye yükseltebilirse, Ahlaksız Prens Baskını’ndaki hayatta kalma ve başarı oranı çok daha fazla olacaktı. Bu da Ahlaksız Prens setini elde etme şansını büyük ölçüde artıracaktı. Elbette, Savaş Jetonlarına sahip diğer katılımcılar kendi çıkarları adına Ahn Jaehyun’un kendisini geliştirmesini beklemeyecekti.
“Hmmm.”
Bir anda Ahn Jaehyun’un ifadesi daha rahattı. Pirinç lapası olmasada başka bir düşünce yüzüne rahat bir ifade yerleştirmesini sağladı.
‘Red Bulls geri çekilirse, diğer iki loncanın işbirliği yapma olasılığı da azalacaktır. Şu anda, Red Bulls loncası da canlı yayınının reklamlarını benim üzerimden yapıyor. Bu durumda ben hazırım demeden başlamaları da pek olası değil. Değil mi?’
O anda bir şey hatırlayan Ahn Jaehyun hızlıca tablet bilgisayarını kullanarak Red Bulls’la yaptığı sözleşmeyi açtı. Sözleşmenin içeriği aşırı karmaşık değildi. Sadece önemli noktalar belirtilmişti.
“Bak sen şu işe…”
Bu yüzden Ahlaksız Prens Baskını’na ne zaman katılması gerektiği belirtilmemişti. Buna dair herhangi bir hüküm yoktu.
O anda Ahn Jaehyun’un dudaklarında memnun bir gülümseme oluştu.
“O halde exp(TP) trenine binmenin tam zamanı.”
O anda, Ahn Jaehyun’un kaşları çatılırken garip bir yüz ifadesi vardı. Sonunda yemeğin tadını almıştı.
‘İçinde et olmaması yetmiyormuş gibi tadıda kartona benziyor.’
Ahn Jaehyun ambalajındaki aldatıcı resmi düşünürken sıkıntıyla mırıldandı
5.
Bar, Warlord’da çok popülerdi. Birincisi, çok ucuza bir çok yiyecek ve içeceğin eşsiz lezzetinin tadını çıkarmak mümkündü. İstenildiği kadar bomba ayran içilebilir, ancak asla akşamdan kalma olunmazdı. Tabii ki istense de olunamıyordu.
İki oyuncunun önlerinde Kavun kokteyli ile sohbet etmelerinin nedeni buydu.
“Bundan sonra ne olacağını düşünüyorsun?”
“Neden bahsediyorsun?”
İkili arasındaki konuşmaya kimse ilgi göstermiyordu. Özel bir şey ya da ünlü yüzler değillerdi. Dahası, ortaya koydukları performansta o kadar dikkat çekici değildi.
Elbette, seviyeleri kafalarının üzerinde görünseydi, çığ gibi büyüyen bakışlar ve ilgi onlara odaklanacağı için barda rahatça sohbet etmeyi bırak bara girmeleri bile mümkün olmazdı.
Sinclair ve Horus El loncasındandı. Seviyelerinin toplamı, kolayca 400. seviyenin üzerine çıkabilirdi.
Elbette bu, üst düzey oyuncuların herhangi bir endişesi olmadığı anlamına gelmiyordu.
“Bence daha fazla zaman kazanmakla hata ettik. Planlarımız ters gitti.”
Sinclair kaşlarını çattı. Bu anlamsız bir endişe değildi. Gerçek bir endişeden bahsediyordu.
Bu yüzden Horus, Sinclair’in endişelerini ciddiye alarak dinledi.
“İşlerin ters gittiğini söyleyemem. Sadece sınırımızı ortaya çıkardı.”
“Neyin sınırı?”
Horus hemen cevap vermedi ve Kavun Kokteylini kafasına dikti. Fincanın tamamını fondipledikten sonra devam etti.
“Yöntemlerimizin sınırı.”
“Sınırımız hakkında konuşmak biraz aşırı bir tepki değil mi? Doğrusu, Hahoe Maskesi ortaya çıkmamış olsaydı…”
“Hahoe Maskesi ortaya çıkmamış olsaydı bile sonuç şimdikinden çokta farklı olmazdı. Argardo Baskını RedBulls ve Stormhunters arasında çözülmüş olacaktı.”
“30 büyük loncanın büyük savaşa katılmasının nedeni Hahoe Maskesi değil miydi?”
“Bu Argardo Baskını’ndan ayrı bir konu. Argardo Baskını bir savunma savaşı değildi. Kaleyi ele geçirmek için yapılan bir kuşatmaydı.”
Sinclair, Horus’un son sözlerini duyunca açmak üzere olduğu ağzını kapattı. Sinclair konuyla ilgili olarak çenesini kapalı tutmaya karar vermiş gibi görünüyordu, bu yüzden sessizce Kavun Kokteylini yudumlamaya başladı.
Horus Sinclair’e bakmadı. Etrafına bakındı. Kimse kimliklerini bilmemeliydi ama dikkatli olmanın da bir zararı yoktu.
Koohng!
Sonunda Sinclair fincanını hafifçe masaya vurdu. Horus bunu bir işaret olarak algıladı ve ağzını açtı.
“Sonunda, bilgi toplama açısından Hydra loncasına tekrar yenildik. Planımız bu açıdan zaten başarısız olmuştu. Dahası, Hydra loncasının RedBulls ve Stormhunters’ı kendi tarafına çekmediğinden emin miyiz?”
“Henüz teyit edilmedi.”
“Teyit edilmesi önemli değil. Bu sadece yöntemlerimizin sınırını gösterir. Diyelim ki Hydra, Red Bulls ve Stormhunters birlikte çalışıyor. O zaman hâlâ El’e ihtiyaçları olacak mı?”
Sinclair başını iki yana salladı.
“Öyleyse bundan sonra…….”
“Hey, Sinclair.”
Horus, Sinclair’in sözlerini anında yarıda kesti.
“Sakın bunu söylediğimi kimseye söyleme. Seni önce bir arkadaş, sonra da bir çalışan olarak görüyorum.”
Sinclair hızla başını salladı. İkisi gizlice masanın ortasına doğru birbirlerine yaklaştılar. Aralarındaki mesafe biraz daha azaldı.
“Yakında loncamızda bir yeniden yapılanma olacak.”
“Yeniden yapılanma mı?”
“Çalışma yöntemimiz artık işe yaramıyorken bu şekilde devam etmemiz için bir neden var mı?”
“Nasıl yeniden yapılanacak?”
“Rakip bir at olarak ortaya çıkmalıyız. Öndeki atların kuyruğunu titretebilecek bir rakip olmalıyız.”
“Rakip bir at mı? Nasıl yani?”
“Arka plandan ipleri elimize aldığımız devrin kapandığını söylüyorum. Eminim birçoğumuz yakında sahneye çıkacak. Hayır, öyle olacağını şimdiden söyleyebilirim. Son dönemdeki faaliyetlerimize bakarsan, gölgeden çok güneş ışığında çalışıyoruz.”
Koong!
O anda Horus’un yumruğu hafifçe masaya vururken Sinclair hafifçe omzunu silkti.
Horus hafifçe şaşırmış olan Sinclair’e doğru daha alçak bir sesle konuştu.
“Sonunda şansımız döndü. Gerçekte, seviye ve becerileri daha düşük olan oyunculara ünlüler gibi davranılıyor. Oyun bitene kadar bu şekilde devam edemeyecek değiliz ama ne olursa olsun, güneşe doğru yola çıkıyorum. Zaten… Benzer şekilde düşünen birkaç kişi var.”
Bu sözler üzerine Sinclair düşünceli bir şekilde dudaklarına dokunmaya başladı.
“Bana kim olduklarını söyleyebilir misin?”
Gülümsemesini bastırmaya çalışıyordu.
Not: El loncası, üyeleri daha önce de karşımıza çıkan yardımcılar adı altında paralı askerlik yapan elit ve gizli paralı asker loncası. Hyrkan’ın El’den haberi yok.
////Yeni bölümlerin hızlı gelmesi hakkında hayal satmak istemesemde, zaman zaman hızlı zaman zaman yavaş gelebilir. Benim için olağandışı bir şey olmazsa hızlı periyodla devam edeceğim.
#Response ve Yorum atarsanız sevinirim#