Emperor Of Solo Play - Bölüm 132 - Arife (3)
[seviye atladın.]
Nihayet seviye atlayan Hyrkan belinden sarkan küçük keseye uzandı. 5 İskelet Parçası çıkardı ve arkasına doğru fırlattı. İskelet Parçaları yerde meşe palamudu gibi yuvarlanırken hızla gri cüppeli İskelet Büyücülerine dönüştü.
İskelet Büyücüleri ortaya çıktıktan sonra ellerini aduket benzeri bir pozisyonda birleştirirken avuçlarının arasında zayıf bir alev topu filizlendi. Birkaç ovalama hareketinin teşviki altında alev topları hızla büyüdü. Bir çocuğun yumruğu büyüklüğündeki ateş topları, birdenbire yetişkin bir insan kafası büyüklüğündeydi. O anda, İskelet Büyücüleri hızla ateş toplarını fırlattı.
Hwah-roo-rooh!
Beş ateş topu bir yay çizerek uçtu. Yayın ucundaysa devam eden bir savaş vardı.
Ggah-ahng, kah-ahng!
Çeliğin çeliğe sürtünmesinden çıkan seslerinin ardı arkası kesilmiyordu. Savaşan iki grup arasındaki farkı ayırt etmek çok kolaydı. Kontrast çok keskindi.
Bir taraf; başlarında boynuzları olan, siyah renkli ağaç kabuklarından yapılmış zırhlar giyen İskelet Savaşçılarından oluşurken diğer taraftaysa derilerinden siyah tüyler büyüyen zırhlı insansı kertenkeleler görülebiliyordu. Onlar Kara Tımar Kertenkele Savaşçılarıydı.
İskelet Savaşçıları ile Kara Tımar Kertenkele savaşçıları arasındaki savaş şiddetli ve çekişmeliydi. İki grup birbirine o kadar yakındı ki mırıltılar karşı taraftan duyulabiliyordu.
Beş devasa ateş topu hızla savaş alanına düştü. Elbette, ateş topları düşmanlar ve müttefikler arasında ayrım yapamıyordu.
Puh-uhng, puh-uhng.
Art arda gelen beş patlama sesi savaş alanında yankılandı. Kara Tımar Kertenkelelerinin siyah tüyleri yanmaya başlarken İskelet Savaşçılarından siyah renkli bir sıvı akmaya başladı.
[Kara Tımar Kertenkele Savaşçıları Kara Özden etkilendi].
Kara Ağaç setinin etkisi tetiklendi.
Aynı zamanda, İskelet Savaşçıları anında orijinal tam SP’li formlarına geri döndü. Üzerlerinde herhangi bir büyü hasarı izi görülemiyordu.
Öte yandan, Kara Tımar Kertenkele Savaşçıları büyülü saldırının etkilerinden dolayı utanmış ve sefil görünüyordu. Tüyleri yanıyordu ve üzerlerine yapışan Kara Öz SP’lerini hızla azaltıyordu.
Sha-ah! Shah-ah!
Kara Tımar Kertenkele savaşçılarının ağızlarından tiz bir çığlık yükseldi. Tehditkâr bir çığlık değildi. Kesinlikle acı dolu bir çığlıktı. Bu bile uzun sürmedi. Önlerinde Kara Kobalt Kralı’nın kılıcını kuşanan bir İskelet Şövalye belirdi ve varlığıyla Kara Tımar Kertenkele savaşçılarını susturdu. Kara Tımar Kertenkele savaşçıları o kadar gergindi ki, derilerine yapışan alevi bile söndürmeye çalışamadı.
İskelet Şövalye hiç ses çıkarmadı. Sadece ağzını sonuna kadar açtı ve kılıcını Kara Tımar Kertenkele Savaşçılarına doğru savururken sessizce kükredi.
Büyünün neden olduğu patlamalar savaş alanında bir durgunluk anı yaratmıştı, ancak İskelet Şövalye bir kez daha ortalığı karıştırdı.
O anda Hyrkan bu sahneye bakmıyordu. Hyrkan’ın bakışları sol taraftaydı. Uzakta, Hyrkan’ı gözlemleyen bir oyuncu vardı.
“Bir sonraki yer neresi?”
Oyuncu, Hyrkan’ın sorusunu hızla yanıtladı.
“Çoktan hazırladık!”
Burası; diğer adıyla Red Bulls loncasının özel avlanma yeri olan Kara Tımar Kertenkele savaşçılarının yuvasıydı.
Warlord’da seviye atlama destek ekipleri vardı.
Bu çok saçma bir kavram olsada 30 büyük lonca, Ayakaltı loncaları ve tüm büyük loncalar seviye atlama destek ekiplerine sahipti. Hatta bazı bireylerin kişisel seviye atlama destek ekipleri bile vardı. Warlord Seviye Sıralamasında 1. Sırada yer alan Perfect One Sulwoo bunun en iyi örneğiydi.
Elbette, seviye atlama destek ekibinin rolü, bir oyuncunun seviye atlamasına yardımcı olmaktı.
Temel prosedür, ekibin teknik destek vermesiydi. Aslında, çoğu makul büyüklükteki lonca bunu yapıyordu. Sabit bir bölgeyi ana avlanma yerleri olarak belirlerken lonca, lonca üyelerine avlanırken ihtiyaç duydukları öğeleri sağlardı. Buna ek olarak, sadece buff ve İyileştirme büyüleri yapan buff ekipleri de vardı. Bir de canavarların yağmalarını toplayan Toplama ekipleri vardı.
“Onun bir canavar olduğunu biliyordum ama ne tür bir canavar olduğunu hiç bilmiyordum.”
Bower, Red Bulls loncasının seviye atlama destek ekibinin takım lideriydi. Temelde Red Bulls loncasının gizli eğitmeniydi ve çok deneyimliydi. Aynı zamanda gerçek hayatta Chev’e çok yakındı.
Red Bulls’a sadık bir oyuncuydu, ancak bu oyuna yeteneği olmadığını erkenden fark etmişti. Bu nedenle Red Bulls’a dışsal konularda yardım etmiş ve mevcut konumuna bu şekilde yükselebilmişti.
Şu anda Hahoe Maskesi’nin seviye atlamasına yardımcı oluyordu.
– Avlanma hızı inanılmaz. Üç kişilik bir ekibin 5 dakikada temizlediği yeri o tek başına 3 dakikada hallediyor. Sadece verimlilik açısından konuşursak, kasılma hızı yaklaşık 5 kat daha hızlı olmalı.
Elbette, Hahoe Maskesi’ne yardım eden tek kişi Bower değildi.
Bower’a yanıt veren sesin sahibinin adı Ricky’ydi. Warlord’u seven 20 yaşında genç bir delikanlıydı. Birlikte çalışmaya başlayalı henüz iki ay olmuştu, yani bu işlerde yeniydi.
“Aslında tam olarak 5 kat daha hızlı olmak kadar basit değil, hızı Perfect one’la eşit gibi görünüyor.”
Ricky, Red Bulls loncasının memurlarından birinin küçük kuzeniydi. Destek ekibinde çalışmak, biraz para kazanmak için yaptığı geçici bir işti. Ayrıca Perfect one’ın büyük bir hayranıydı.
– Cidden mi? Perfect one’la karşılaştırılabilir mi?
“Bana göre, Perfect One’dan daha hızlı.”
– Daha neler? Yok artık!
Bu zaman zaman oluyordu. Ricky torpi- yani kuzeni sayesinde üst düzey destek ekibine paraşütle atlamıştı, bu yüzden amiriyle çelişirken hiç tereddüt etmedi.
– Perfect One daha dün 220. seviyeye ulaştı. Şu anda ilk 100’le arasında 15 seviye fark var! Doğrusu, Perfect One’ı Hahoe Maskesiyle kıyaslamak ailevi değerlere küfür etmekten farksız olur.
Bower, Ricky’nin cevabı karşısında acı bir kahkaha atmaktan kendini alamadı.
“Bilmeyen biri bunu görse, onun benim amirim olduğunu düşünürdü.”
Tabii ki Ricky’nin ani tepkisinden hoşlanmadı.
Öte yandan, Ricky’nin tepkisini de anlıyordu. Ricky’nin sözlerine normal bir oyuncunun gözüyle bakılırsa, haksız da sayılmazdı.
Perfect One seviye atlama konusunda canavar yiyen bir şeytandı. Hayır, o bundan daha da fazlasıydı. Kanıtı ilk andan beri değişmeyen sıralamasıydı.
İlk 100’deki her isim, sanki ölüm kalım meselesiymiş gibi seviye atlamaya çabalıyordu. Tek bir seviye farkı, 100 metrelik koşudaki 1 saniyelik fark gibiydi. Bu çok büyük bir farktı.
Yine de Perfect One, ilk 100’le arasındaki mesafeyi sürekli açık tutabiliyordu.
Elbette, Bower bunu biliyordu.
Bower, Red Bulls’un seviye atlama destek ekibini erken bir dönemden itibaren yönetmişti. Görevlerinden biri de seviye atlamanın daha hızlı yollarını bulmaktı, bu yüzden ilk 100’ün teknik bilgilerini derinden araştırmıştı. Haliyle Bower Perfect One hakkında Ricky’den çok daha bilgiliydi.
“Tamam, sensin.”
Elbette şu anda Ricky’le tartışmayacaktı. Sadece Chev’le gizlice konuşacaktı. Chev’e Ricky’nin bir pislik olduğunu buraya babasının tarlası gibi davrandığını falan söyleyecekti. Sonra Chev de, Ricky’nin defterini dürüp eline verecekti.
– Perfect One idolüm ya her zaman en iyisidir. Keşke anamdan kız doğsaydımda pon pon kızı olu….
Ricky’nin kaderinin ne zaman mühürlendiği hakkında hiçbir fikri yoktu, bu yüzden tutkuyla ideallerini anlatmaya devam etti. Ancak, histerik, düzeye ulaşan Perfect One övgüleri Bower tarafından görmezden gelindi. Bower Hahoe Maskesi’nin savaş videosunu bir kez daha izliyordu.
Aslında, seviye atlaması için Hahoe Maskesi’ne yardım etmesine gerek yoktu. Bower sadece basit bir eğitmen değildi. Red Bulls loncasındaki ana baskın ekibi üyelerinin Uzun Bacaklı Babası gibiydi. Seviye 20~30 civarından beri onlara destek oluyordu. Bower, Red Bulls’un tüm deneyimli oyuncuları için bir ağabey gibiydi.
Böyle bir statüye sahip olmasına rağmen kendisine bu görev verilmişti çünkü Hahoe Maskesi’nin tüm bilgi birikimini çalmakla görevlendirilmişti. Hahoe Maskesi’nin gülünç avlanma yöntemini, savaş tekniklerini ve onu özel kılan diğer tüm bilgileri çalmakla görevlendirilmişti.
‘O Perfect One’dan daha hızlı.’
Bu yüzden verdiği cevaptan emindi. Hahoe Maskesi’nin kasılma hızı, aynı seviyedeki Perfect One’dan daha hızlıydı.
‘Ancak, çok sık savaş yapıyor. Rahatlayamıyor.’
Aynı zamanda, Hahoe Maskesi’nin zayıflığını da görebiliyordu. Hahoe Maskesi bir savaşa girdiğinde aciliyet içerisinde savaşıyordu. Savaşı olabildiğince hızlı bitirmek için başından sonuna kadar odaklanmak zorundaydı. Bu, Perfect One’dan açık bir farktı.
Perfect One bir savaş sırasında bile savaşın ritmini değiştirirdi. Hızlı olmak isterse, 5 dakika içinde bitirebilecekse de, 5 dakika içinde bitirmek için kendini fazla yormazdı. Bunun yerine, 10 dakika içinde bitirmek için yavaşça avlanırdı. Bu, savaşlarda ortaya çıkan yorgunluk ve konsantrasyon kaybını geciktirmek için kullanılan bir yöntemdi. Perfect One bu yöntemi kullanarak daha önce görülmemiş miktarda oyun süresi elde etti. Rekor onun elindeydi.
Onun felsefesine göre en uzun süre koşan yarışı kazanırdı. O bu felsefenin faydalarının canlı kanıtıydı.
Temel olarak, Hahoe Maskesi bir mutasyondu.
“O tehlikeli biri.”
Bu yüzden tehlikeliydi. Hahoe Maskesi geleneksel yönteme karşı çıkmıştı. Kendi yöntemini Perfect One ve ilk 100’le arasındaki mesafeyi daraltmak için kullanıyordu.
Küçük bir değişiklik ya da büyük bir değişiklik olması fark etmezdi. Eğer Hahoe Maskesi seviye sıralamasında yükselmeyi başarırsa, işlerin nasıl yürüdüğünde bir değişiklik olacaktı. RedBulls şu anda mevcut düzenin en tepesinde yer alıyordu, dolayısıyla bu değişiklik onların aleyhine işleyebilirdi.
Bower derin düşüncelere dalmıştı ve yüzü sertleşmeye devam ediyordu.
– Hahoe Maskesi Son Nokta’yı istedi. En çok canavarın olduğu bölgeyi bilmek istiyor.
Bower, Hahoe Maskesi’nin yanında yardım eden bir yöneticinin sesini duyduğunda, sertleşmiş yüz ifadesini gevşetti.
7.
[Hyrkan]
– Seviye : 179
– Sınıf : Necromancer
– Ünvanlar : 144
– İstatistikler: Güç(2192)/Dayanıklılık(1132)/Zeka(1327)/Mana(1601)
Ahn Jaehyun Hahoe Maskesi’nin karakter penceresini kontrol ederken ağzından yarı boş bir sıvı paketi sarkıyordu. Bu içeceğin telaffuzu zor bir ismi vardı. Bu isim Smart Pouch’du.(Akıllı Kese)
ÇN: Korecede r yok o yüzden şöyle Korenglish olarak söylemesi zahmetli bir ‘seumateu pauchi’ye dönüyor. Oda Akıllı Kese demek. Halk dilinde bizim üç harfli marketlerdeki Capri Sun meyve sularının ambalajından bahsediyor.
Hüüüüfp!
Ahn Jaehyun jöleyi hızla tekrar emdi ve kese büzüştü. Tek bir damla bile sıvı çıkmayana kadar emdi. Ahn Jaehyun kaşlarını çattı.
“Sadece birkaç fırt çektim ama hepsi bitti mi?”
Ahn Jaehyun keseyi ağzından çıkardı ve gelişigüzel bir şekilde masanın üzerine fırlattı. Masanın üzerinde sac gibi dümdüz olmuş üç kese daha vardı. Biraz yana bakılırsa, içinde sayısız düz kesenin istiflendiği siyah bir poşette görülebilirdi.
Yiyecekleri sindirmekte zorlanan hastalar için yapılmış ve bir öğün yerine geçen sağlıklı jöleydi. Bu Ahn Jaehyun’un ana yemeğiydi.
‘Gerçekten pahalı, tatsız ve miktarı az…. Siktir. Ben ne yapıyorum böyle?’
Argardo Baskını’ndan sonra Ahn Jaehyun’un iç dünyası hala sakinleşmemişti ve ziyadesiyle kötü bir durumdaydı.
Hastaneye gittiğinde gastroskopiye yönlendirildi. Doktor ona büyük bir sorun olmadığını, ancak sindirim sorunu yaşayabileceğini söyledi. Önlem olarak, tetikleyici olabilecek yiyeceklerden uzak durması ve stresini azaltması söylenirken düzenli bir program dahilinde fiziksel aktiviteler yapması da tembihlendi.(gastroskopi’de ağızdan mideye kamera sarkıtıyorlar)
Elbette Ahn Jaehyun’un uyduğu tek tavsiye, durumunu tetikleyen yiyecekleri yemekten kaçınmaktı.
Bunun dışında, Ahn Jaehyun normalden daha sıkı bir programla Warlord oynadı. Başka seçeneği yoktu.
“180. seviyeye ulaşmak için sadece bir seviye daha atlamam gerekiyor.”
Red Bulls’la pazarlık yapmıştı. Daha doğrusu, onlara şantaj yaptı.
Seviye 180’e ulaşana kadar Ahlaksız Prens Baskını’na katılamayacağını belirten tek taraflı bir mesaj gönderdi. Red Bulls canlı yayında reklam yerlerini satmak için Hahoe Maskesi’nin adını kullanmıştı, bu yüzden onun bu mesajını görmezden gelemezlerdi.
Sonunda Red Bulls, henüz kitlelere açıklanmamış bir şeyi ortaya çıkarmak zorunda kaldı. Ahn Jaehyun’un avlanma yeri olarak Kara Tımar Kertenkele savaşçılarının yuvasını kullanmasına izin verdi. Hatta ona bir premium seviye atlama destek ekibi bile verdiler. Özetle avlanması dışında her şey Red Bulls tarafından sağlandı. Ona sarf malzemeleri sağlamakta bile tereddüt etmediler.
Bu bir daha eline geçmeyecek bir şanstı. Midesi yanıyordu ama bu fırsatı kaçıramazdı.
‘Seviye atlama işi bittiği gibi Ahlaksız Prens Baskını’na katılacağım. Bu gerçekleşmeden önce kondisyonumu mümkün olduğunca çok artırmalıyım.’
Kendisine bu fırsat verildiğine göre, Ahn Jaehyun 180. seviyeye ulaştıktan sonra Ahlaksız Prens baskınında zirve durumunda olmak zorundaydı. İçinde bulunduğu çeşitli stresleri göz önünde bulundurduğunda, midesinin iyileşmesini beklemek muhtemelen çok fazlaydı.
“Yine de olaylar oldukça iyi gidiyor.”
Neyse ki, Ahlaksız Prens Baskını’nın yarattığı aciliyet hissi henüz çok fazla olmasada hiç kimse onu öldürmeye çalışmamış gibi de değildi. Savaş Jetonlarına sahip normal oyuncular birbirleriyle ittifak kurdu ve Ahlaksız Prens’in saklandığı gizli yeri bulmak için Savaş Jetonlarında verilen ipuçlarını bir araya getirdi. Baskın için iki deneme yapılmıştı.
Bu iki girişimin de sonucu çok sefildi.
[Ahlaksız Prens’e saldırılamaz! Ekip zafere ulaşamazsa, herkes siliniyor!]
[Tarihteki en güçlü patron canavar ortaya çıktı. Onu temizlemek için ne yapılabilir?]
Silinmek!
Eğer bir kişi Savaş Jetonu kazanabilmişse, Warlord’da oldukça yetenekli bir oyuncu sayılırdı. Ancak, bu oyuncular Ahlaksız Prens’e karşı aktif bir rol bile oynayamadı. Hiçbiri Ahlaksız Prens’le doğru düzgün bir savaş bile yapamadı.
Ahlaksız Prens işte bu kadar güçlüydü. Ahlaksız Prens’le yapılan savaşların videoları yayınlandı. Hydra, Stormhunters ve Red Bulls loncaları bile Ahlaksız Prens Baskını’na aceleyle kalkışmaya cesaret edemedi.
Daha fazla açıklamaya ne gerek vardı?
RedBulls’un Hahoe Maskesi’nin seviye atlamasına hiçbir şikâyette bulunmadan yardım etmesinin nedeni de buydu. Hahoe Maskesi’nin Ahlaksız Prens Baskınına katılımı artık isteğe bağlı değildi. Bu bir gereklilikti.
Bu, Ahn Jaehyun’un durumdan memnun olduğu anlamına da gelmiyordu.
“Bu kolay olmayacak.”
Geçmişe dönmeden önce, Ahlaksız Prens’le savaşmayı hiç deneyimlememişti. Onunla savaşmaya cesaret edememişti. Videoyu gördükten sonra ilk kez Ahlaksız Prens’le olası bir savaşı düşünüyordu. Bunun ilk deneyimi olacağı gerçeği omurgasında bir ürperti yarattı.
Aslında, yöntem çok basitti.
Ahlaksız Prens, Yozlaşmış Güç sayesinde güçlüydü. Bu, Kafir Krallık tarafından geride bırakılmış kadim bir güçtü. Dahası, bu kadim gücü yayan kalıntılar Ahlaksız Prens’in etrafında saklıydı. Elbette, bu kalıntılardan biri her yok edildiğinde Ahlaksız Prens önemli miktarda güç kaybediyordu.
Sonunda, Ahlaksız Prens Baskını Ahlaksız Prens’i engellemekle ilgiliydi, Kalıntı Yıkım Ekibi’ne müdahale etmesini engellemek gerekiyordu.
Yöntem basitti. Ancak, bunu uygulamak çok zordu.
“Beklenenden çok daha hızlı.”
En büyük sorun hızıydı.
Warlord’da şimdiye kadar hız, bir oyuncunun silahıydı. Ancak, Ahlaksız Prens tarafından sergilenen hız, herhangi bir oyuncudan daha hızlıydı.
Dahası, Ahlaksız Prens’in kullandığı becerilerin türü de can sıkıcıydı. Üçgen yılan sembolü Bilgelik, Kudret ve İdeali temsil ediyordu. Arkasında bu 3 anlamı taşıyan bir sembolü kullanan biri olarak Ahlaksız Prens, Kılıç Ustası ve Büyücü sınıfının ana becerilerine benzer beceriler kullanabiliyordu.
Aslında, Ahlaksız Prens’in becerileri oyuncular tarafından kullanılan becerilerden çok daha güçlüydü.
‘Becerileri Kafir Krallığın kadim gücü tarafından güçlendirildi. Elbette, normal beceriler bunun eline su dökemez.”
Ahlaksız Prens tarafından kullanılan Beceriler, oyuncuların Ana Senaryo Görevinin üçüncü bölümüne ulaştıklarında karşılaşacakları yeni içeriklerin bir parçasıydı. Bu, Kafir Krallık bölümüydü.
Her neyse, Ahlaksız Prens bir oyuncunun sahip olduğu tüm avantajlara sahip bir canavardı. Bu bir Baskın rakibiyle karşılaşmak olarak görülmemeliydi. Bunu bir PVP savaşı olarak düşünmek gerekiyordu. Bu yüzden Ahlaksız Prens Baskını için birden fazla yetenekli oyuncuya ihtiyaç vardı. Ahlaksız Prens’le en az bir dakika dayanabilecek uzmanlara ihtiyaç vardı.
“Nihayetinde sayısal üstünlüğümüzü kullanmak zorundayız.”
Hydra loncasının Sohank’ı, Red Bulls’un Chev’i, Stormhunters’ın Shir’i ve Hahoe Maskesi Hyrkan vardı.
Baskının başarılı mı yoksa başarısız mı olacağına bu 4 kişi karar verecekti.
“Hoo-ooh.”
Bunu düşündüğünde Ahn Jaehyun’un ağzından otomatik bir poflama sesi çıktı. Kendisi de dahil olmak üzere, yeterince yetenekli olduğunu bildiği dört kişi vardı. Öte yandan, sorunlu kişilikleriyle dolup taşan dört oyuncu birlikte çalışabilecek miydi?
“Umarım deli sürtük(shir), deli piçlerle(hydranın 9 başı) savaş çıkartmaz.”
Bunu düşünmek bile midesini acıtıyordu. Ahn Jaehyun midesini yatıştırmak için bir akıllı kese daha aldı. Dudaklarını kapağına yapıştırdı.
“Ha?”
O anda Ahn Jaehyun Tablet Bilgisayarında bir e-postanın geldiğini gösteren bir bildirim gördü. Ahn Jaehyun parmağıyla hafifçe dokundu.
Chev tarafından gönderilmişti.
“Bu ne olabilir ki?”
İçerik….
“Sonunda, o deli sürtük pervasızca bir şey yaptı!”
Stormhunters loncası haydutluğa başlamıştı.
8.
‘Nasıl görürsem göreyim, bu delilik. ‘
Hatch, sarf malzemelerini vücudunun her yerinde bulunan ceplere koyuyordu. Kısa bir an için hareketlerini durdurdu ve başını iki yana salladı.
‘Ahlaksız Prens Baskını’nı kendi başımıza destek almadan yapmamızı istiyor….’
Ahlaksız Prens Baskını iki kez başarısız olunca, Ahlaksız Prens farklı bir yere taşındı.
Ahlaksız Prens’in yerini bildiren ipuçları, Savaş Jetonları aracılığıyla verildi. Stormhunters loncası bilgi ağını kullandı ve yeni konumu çabucak bulmayı başardı. O noktaya kadar her şey olağan seyrindeydi.
Ancak yer tespit edildiğinde, Ahlaksız Prens Baskını için hazır bekleyen Baskın ekiplerini harekete geçiren özel bir emir geldi.
Shir, Ahlaksız Prens Baskını’nı destek almadan denemek istiyordu!
“Kraliçe aklını tamamen kaçırmış.”
Bu karar rasyonel ve mantıklı bir zihinden çıkmış olamazdı.
Başka bir deyişle, bu Shir’in tarif edilemeyecek kadar öfkeli olduğunun bir kanıtıydı.
‘Şimdiye kadar okkalı bir üçüncü tekerlek muamelesi gördü. Kraliçe’nin kişiliği düşünüldüğünde, şimdiye kadar sakin kalması bir mucize.’
Çn: Üçüncü teker, iki sevgilinin yanında diğer ikisi tarafından hoş karşılanmayan ya da ilgi görmeyen üçüncü kişiyi ifade eden bir deyim.
Shir her zaman en iyi spot ışıklarını almıştı. Her zaman en üst sırada yer almıştı, ancak son zamanlarda kimse ona ilgi göstermiyordu. Bu ilgisizlik onun için katlanılması zor bir aşağılanmaydı.
Dahası, Hahoe Maskesi’nin ünü gökyüzünü delip geçiyordu ve o farkında olmadan RedBulls 30 büyük loncanın en iyisi olarak görülüyordu. Bu mutlak bir sorundu ve buna tahammül edemezdi.
Shir’le uğraşmak, bombanın patlamasına neden olan kabloyu kesmek anlamına geliyordu.
“Bu doğru bir hareket tarzı değil.”
O anda Hatch cesaretini topladı.
Stormhunters Hatch’in iş yeriydi. Warlord artık hayatının bir parçasıydı. Başarısız bir baskının maliyeti çok büyük olurdu. Bu gerçeğin çok iyi farkındaydı. Bu kaçınılmazsa, zararı minimuma indirmek zorundaydı. Bir lider pervasızca bir şey yapmaya karar verdiğinde, astları yarayı tamponlamak zorundaydı.
‘Sonuçta yüzüne konuşursam Kraliçe beni zaten dinlemeyecek… Hydra ve Red Bulls’u bilgilendirmekten başka çarem yok.’
Hatch bu işi sonuna kadar götürmeye kararlıydı.
‘Öfff. Bir an önce bu loncadan defolup gitmeliyim. Burada kalırsam, hayatımı dolu dolu yaşayabileceğimi sanmıyorum. Doktor, sindirim sistemimde bir miktar kanama gördüklerini söyledi. Tetikleyici yiyecekler yemekten kaçınmamı ve stresten uzak durmamı bile tembihlediler…..’
Not: Fallen Kingdom -> Kâfir/Sapkın Krallık olarak çevirdim daha önce yıkılmış krallık olarak çeviriyordum ama mevcut durumda yıkılmış biraz uygunsuz görünüyor yorumlarda bu daha iyi uyar dediğiniz karşılıklarda önerebilirsiniz
Not2: Bu arada yeni bölüm sonraki bölümler uzun olduğu için sarktı, önümüzdeki bölümler 3600-5000 kelime gibi dolgulu bölümler.
#Response ve yorum atarsanız sevinirim#