Karabasan - Bölüm 0
Baskı.
Sanırsam karabasanı ya da bilimsel ismiyle uyku felcini size tek kelimeyle böyle
özetleyebilirim.
Gözlerinizi açmadan önce zaten gece yarısı uyandığınızı anlarsınız. Aslında karabasana
yakalandığınızı da anlarsınız fakat o vücudunuzdaki herhangi bir eklemi oynatmaya
çalışana kadar karabasana yakalandım mı yoksa sadece gece yarısına mı uyandım
sorusu aklınızda dolaşır.
Kolunuzu kaldırmaya çalıştıktan sonra vücudunuzda o kimsenin kaldıramadığı tanıdık
ağırlığı hissedersiniz ve hiçbir yerinizin kalkmadığını görürsünüz. O an sanki kalbiniz
derin bir nefes veriyormuş gibi duracak kadar yavaş bir şekilde atar.
Sanırım göz kapaklarımız bu bilinmeyen yükteki ağırlıktan etkilenmeyen tek şey ki
hemen gözlerinizi açarsınız. Aslında herkes gözlerini açmaz bazıları hemen ne olduğunu
ve neyin geleceğini anlar.
Gözlerinizi açtıktan sonra ne göreceğiniz sizin şansınıza kalmış, genellikle siyah bir
gölge ya da siyaha bürünmüş insana benzeyen bir vücut. Eğer bunları gördüyseniz şanslı
olan taraftasınız tabi ki.
Onlardan birinin size doğru geldiğini siz daha o görüş alanınıza girmeden hissedersiniz.
Görüş alanınıza girdiğinde sanki sihirli bir şeyi ilk defa görüyormuş gibi veya o korku
filmlerinde gördüğünüz şeyin sizin gözünüzün önünde olması içinizde garip bir “Evet, şu
an bunu yaşıyorum” hissini uyandırır.
Onlar size yaklaştıkça yaklaşır. Siz uyanacağınızı bildiğiniz halde korkarsınız. Daha fazla
yaklaşırlar. Bazıları içinden tanrıya yakarır bazıları korkudan uyanacakları ihtimalini
unutur. Yüzünüz onların yüzüyle paralel bir şekilde durur. Kalbinizde sanki sizinle
durmuş gibi olur ve hiçbir şeyin sesini duymazsınız.
Uyanırsınız.
Peki ama.
Neden?
NOT: Bu seri bir çeviri değil de bir okuyucumuzun kendi kurgusudur. Yorum yaparken bu konuda yeni olduğunu unutmayalım.
Kimse iyi bir yazar olarak doğmaz 🙂