Sonsuzda Bir - Bölüm 3
Peltek Olmak Tatlı Mı?
Aradan haftalar geçti, bu süre boyunca son sınıf öğrencileri istedikleri kadar devamsızlık yapabildiğinden Cloud bunu kullanarak “evde kalıp sınava çalışacağım” diyerek kendini kandırdı ve olabildiğince okuldan kaytardı…
Kitaplarını hazırladı, atıştırmalıklarını ve Reryou’nun motivasyon olsun diye verdiği fosforlu kalemlerini aldı, birkaç “nasıl ders çalışılır” videosu izledi, masanın başına oturdu. Kendine güveniyordu akademik başarısı düşük biri değildi, ortaokuldayken en azından… “YOK OLMUYOR!” Bir türlü ders çalışamıyordu, makası aldığından beri, Elly’le tanışıp farklı evrenlerin ve sahip olduğu güçlerin varlığından haberdar olduğundan beri bütün bunlar boş geliyordu. Ne zaman soru çözmek istese bunalıyor, bir saate tamamlayamadan sigara molası bahanesiyle bırakıp bir daha dönmüyordu. Böylece kalan zamanını da anime izleyip video oyunu oynayarak geçirdi. Hayatını devam ettirmek için kullandığı ölü ailesinden kalan parayı da oyunları yatırmak canını sıkmıyor değildi, geriye çok fazla kalmamıştı, yeni bir kazanç bulmalıydı. Makası kullanarak bir şekilde para bulamaz mıydı? Ya ne yapacaktı? En basitinden bir bankanın kasasına portal açmak kameralardan ve tutulan paraların belli kodları olduğundan imkansızdı, teknoloji ne ara bu kadar gelişmişti? Tek şansı makası kullanarak tanıdığı zengin birinin değerli bir eşyasını ya da yastık altındaki altınlarını falan çalmaktı, ama bunun için tam olarak alması gereken şeyin nerde olduğunu bilmeliydi hem hali hazırda öyle biri de yoktu.
Aramaya bir baloncuk sesiyle katıldı Reryou “Alo, nasılsın Cloud? Bir süredir görüşmüyoruz değil mi, neden aramıştın?” “Sana attığım soruya baksana çözemedim.” Aslında amacı sorunun cevabını öğrenmek değil oldukça sıkı çalıştığını iddia eden Reryou’yu test etmekti, attığı soru aşırı basit bir taneydi. “Ehh, yok çözemedim. Hem sen çözemediysen ben nasıl çözeceğim ki? Sen benden daha iyi biliyorsun?” dedi Reryou rahat bir şekilde “Hani sen sıkı çalışıyordun? Fazla zamanımız kalmadı ve bu kadar basit bir soruyu bile çözemiyor musun?” Bir süre daha tartıştıktan sonra yapılacak en mantıklı şeyi yapmaya karar verdiler. Biraz video oyunu oynamaya. Reryou lobiyi oluşturdu arkaya müziğini açtı ve birlikte dinleme bağlantısı gönderdi. “Sadece bir el.”
“Lan E yeteneğini bir kere tuttur bir kere! İki buçuk saattir oynuyoruz bir kere denk getirdiğini görmedim!” “Clooouuuuddd…. Artık bırakalım mı? Lütfen, çok sıkıldım, uykum geldi.” “Hayır, oyunu öğrenene kadar uyumak yok sana.” Sesi cidden sinirli geliyordu. “Neden şu oyunu bu kadar takıyorsun ya?” “Olay oyun değil, senin bu kadar basit bir şeyi yapamayacak kadar salak olman!” “Tabi sana söylemesi kolay, oyundaki en basit ve güçlü karakteri oynuyorsun. O karakteri ben alsam seni rahat yenerim.” Cloud kulaklarına inanamıyordu “Ne?”
Birbirlerinin karakterlerini alıp özel bir odaya geçtiler, Reryou buna gerek olmadığında ısrar etse de onu zorla oynatacaktı, az önce dediği şey o kadar yanlıştı ki cezasını çekmeliydi. Cloud’un en çok oynadığı karakter kılıç kullanan sert bir savaşçıydı, Reryou’nunkiyse büyücü güzel bir kadın karakterdi.
Reryou önce neredeyse rastgele tuşlara basıyormuşçasına iğrenç bir oynayış sergiledi ve kaybetti, ilk defa oynuyorum, şimdi çözdüm, gibi laflarla oyunu baştan başlattı. Bu sefer de sürekli geride durduğu için aşırı uzun ve sıkıcı bir maçın ardından tek yiyerek ağır bir mağlubiyet aldı. “Evet dinliyorum” dedi Cloud, arkadaşından açıklama bekliyordu. “BEN SENİN GİBİ HER AKŞAM BU OYUNU OYNAMIYORUM HAYATIMDA DAHA ÖNEMLİ ŞEYLER VAR TAMAM MI BİR HAFTA SONRAKİ SINAV GİBİ MESELA!” “Şimdi de bahanen bu mu? Reryou derin bir iç çekti. “Baksana, yarın Elly’ye gitmeye ne dersin? Sınavdan önce moral olmuş olur.”
Arkadaşı uyumak için aramadan çıktığında Cloud oyna tuşuna uzun uzun baktı, aslında bu büyücü karakter hoşuna gitmemiş değildi. Büyücü olduğu için ön yargıyla yaklaşmış olsa da yetenekleri oldukça kullanışlıydı, her ne kadar Reryou onu sadece replikleri ve güzelliği için oynadığını iddia etse de. “Sadece bir el daha.”
Reryou evinin arka bahçesinde açılan portaldan içeri, Cloud ‘un odasına girdi. Buraya en son geleli birkaç hafta olmuş olmalıydı, aynı dar oda, yarısını yatak ve bilgisayar masası kaplıyor, eski tarz bir camı ve perdesi var, etrafsa hazır makarna çöpleriyle dolu… “Hey Cloud, nasılsın bakalım? Eminim iğrençsindir, dün akşam yatarken aklıma geldi de bu makas ve çoklu evrenlerle ilgili bilgimiz henüz çok sınırlı, ya makas diğerindeyken önümüzde rastgele bir portal açılırsa ve ikimizden biri açtı sanıp içeri girersek ama aslında ısıya dayanıklı uzaylılar tarafından bir yıldızdan açılmış olsa ve zavallı kısa hayatımız acılar içinde yanarak son bulsa, üzücü olur değil mi? Ben de kendimce şöyle bir taktik geliştirdim, sürekli boyumla dalga geçtiğinden senin açtığın portalların uzunluklarına dikkat ediyordum bu yüzden artık portal görünce açanın sen olup olmadığını anlayabiliyorum, nasılım ama?!” Cloud’un sesi ölmek üzere olan birininkini andırıyordu “Bugün çok enerjiksin.” “Evet sen- Oha çok kötü görünüyorsun Cloud. Sabahladın mı yoksa?” Cloud’un uzun beyaz saçları taranmamış, üzerine baştan savma bir t-shirt geçirmiş, gözleri tamamen kızarmış ve altları mosmordu, ayakta zor duruyormuş gibi bir hali vardı.
Makası kullanarak Elly’nin evinin önüne portal açtılar, burası “Mor Uçurum” dedikleri yerdi, portal makası için bir çeşit lobi görevi görüyordu, normalde insanın direkt ruhunu okuyarak düşündüğü yere portal açabilen makas, hiçbir yer düşünülmeden öylesine savrulduğunda buraya açılıyordu. Bir ormanın ortasında göl kenarındaki ahşap, büyük bir evin önünde duruyorlardı. Ağaç yaprakları, gökyüzü, çimenler, etraftaki böcekler bile morun farklı tonlarından oluşuyordu, su bile gökyüzünü yansıttığından su değil de mor renkli başka bir sıvıydı sanki. Ufukta ise tüm bu yerin ortasında yer alan devasa yapraksız bir ağaç vardı, dalları neredeyse bütün gökyüzünü kaplıyordu. Cloud kapıyı tıklattığı sırada Reryou evin hemen kenarındaki göldeki balıklara bakıyordu. “Cloud tahmin et buradaki balıklar ne renk?” “Mor mu?” “Hayır salak, gri. Normalde balıklar mavi mi?”
Bir süre sonra ahşap kapı küçük bir gıcırtıyla açıldı. “Oh, meyhaba beyaz saçlı Cloud ve yoldaşı! Göyüşmeyeli uzun zaman oluyo!”