Tharold - Bölüm 14 - GERÇEK ASKERLER
GERÇEK ASKERLER
A üssünü kapısına geldiğimde güneş doğuyordu gece yarısı olan olaylardan sonra iyi uyuyamadım D üssü bu son olan olaylardan sonra kapanmıştı ve D üssünde görev yapan askerler diğer üslere eşit bir şekilde dağıtılmıştı bize ekstradan 2 siyah renge sahip asker geldi bu Üssümüz adına çok iyi olmuştu Üssün gücü artmıştı ve artık şehir daha korunaklıydı gelen iki siyah renkten biri daha önce Victor’a yumruk atmaya çalışıp
sonrada hak ettiğini alan siyah renk ismi Shun Daiki gücü dokunduğu kişinin yer çekimini ayarlayabiliyor gelen 2.siyah renk asker ise ismi Lukas Kaiser gücü telekinezi orta boyutlu ve küçük boyutlu cisimleri kaldırıp fırlatabiliyor.
C üssüne geçici olarak tahinim çıktı 1 sene hem orda kendimi geliştirerek tecrübe kazanacağım ve orda eğitmenlik yapacağım
Ayame’nin gözünden
Sabah iç avluda sıraya girdiğimde nefesimi sayıyorum: içeri dört, dışarı iki. Sayılar, düşünceleri sessizleştiriyor. Üniformamın kol dikişini düzeltirken, parmağımla kumaşın çizgisine bir kez dokunuyorum; bu, günün ilk “oldu” işareti.
Bugün de kendime söz veriyorum: az konuş, doğru yerde görün.
Ekip yürüyüşe geçiyor. Kimse acele etmiyor, kimse gecikmiyor. Nefeslerin ritmi birbirine yaklaşınca içimdeki gerginlik de yavaşça çözünüyor.
Avluda bir duyuru yapılacaktık herkes uykulu gözlerle beklerken Baş komutan Ellie belirdi
Ellie: Gençler bugün size önemli bir duyuru yapacağım artık sizi tam anlamıyla gerçek bir asker yapmak için 1 yıllık bir sıkı eğitime sokacağız 1 yıllık eğitim sonunda mezun oluyorsunuz umarım eğitiminiz iyi geçer başarılar
1.Ay takım içi Kimya
Bize ilk ayda her 3 günde bir değişen takımlar veriyorlardı sürekli takım değişiyorduk bize yanınızdaki askerlerle hızlı uyum sağlamamız için yapıldığını söylediler Rory ile aynı takıma düşmemek için çabalıyordum
Bu sürekli değişen takımlarla takımlar arasında bir antrenman dövüşü oluyordu bu da baya zordu çünkü takımındaki insanlara alışamadan takımım değişiyordu güç bela bu ilk ayı tamamlamıştım
2.Ay Büyüleri Birleştirme
2.ayda bize takım arkadaşlarımız ile yaptığımız büyüleri birleştirmeyi gösteriyorlardı bu antrenman tam bana uygun değildi çünkü tek yapabildiğim kalan vermek ve uzuvları iyileştirmek oluyordu Caitlyn hocam bana ‘başka yeşil renkli askerler ile iyileştirmeni hızlandırabilir veya güçlendirebilsin’ dedi bende öbür yeşil renkli askerler ile bunları deniyordum
Bu ay benim adıma yapacak çok bir şey olmadığı için üste Kiyoshi’yi arıyordum Ellie komutana Kiyoshi’nin nerede olduğunu sorduğumda ‘geçici olarak C üssüne tahin edildi’ dedi Kiyoshi’nin olmaması beni gerçekten üzüyordu ama neden üzdüğünü bilmiyordum hep onun adına endişeleniyordum halbuki çok güçlüydü ama endişelenemeden duramıyordum
3 ve 4.Aylar Dövüş Sanatları
- ve 4. Aylarda bize farklı farklı dövüş teknikleri gösteriyorlardı jiujitsu,kickboks ,tekvando ve boksu tam olarak öğretiyorlardı benim açımdan çok zor bir eğitim ayıydı dövüş sanatlarında pek iyi değildim aslında genel olarak dövüşte pek iyi değilim Kelvin ve Rory baktığımda onlar hem eğitimlerde üst sıralarda bitiriyorlardı ikisi de gerçekten çok güçlüydü bende elimden geleni yapmak için tüm gücümle devam ediyordum bir gün Kelvi’nin yanına gittim ve kendimi dövüş sanatlarında nasıl daha iyi yapabilirim diye sordum bana ‘Dövüşürken rakiplerinin hareketlerini tahmin etmeye çalış ve saldırırken gerçekten öldürecekmiş gibi saldır’ dedi bu benim için biraz imkansızdı hayatımda daha karınca bile öldürememiştim ama güçlü olmak için yapmak zorundaydım güç bela 4. ayın sonunda daha iyi dövüşüyordum ama Kelvin ve Rory yetişmek için 40 fırın ekmek yemem lazımdı
5 ve 6. Aylar Renk koyulaştırma
5 ve 6. aylarda renklerimizi güçlendirmek adına onları koyulaştırma antrenmanına soktular sürekli büyülerimizi kullanıyorduk enerjimizi çok fazla harcatan bir antren-
mandı sürekli ya birini iyileştiriyordum ya da kalkan veriyordum gerçekten zorlayıcıydı
ama büyümün geliştiğini hissedebiliyordum
- ayın ortalarında bize üç kişilik bir takım kurmamız istendi ilerleyen aylarda bu takımlarla görevlere çıkacakmışız yani kalıcı bir takım kuruyorduk gözlerim anlık Kiyoshi’yi aradı ama onun tahini çıktığını hatırladım tekrardan hüzünlendim o sırada yanıma Kelvin yaklaştı
Kelvin: Ayame takım olmak ister misin?
Ayame: yine senle takım olacağım anlaşılan en iyi senle anlaşıyorum Kelvin
Kelvin: evet ama bir kişi eksiğiz yanımıza gerçekten güçlü birini almak isterim
Ayame : Rory’e ne dersin
Kelvin : Rory mi dalga geçiyorsun herhalde
Ayame : Hayır ben gayet ciddiyim bence gayet uygun siz ikiniz takımın ana gücü olurken bende sizi arkadan desteklerim
Kelvin : doğru diyorsun da Rory ile anlaşabilecek miyiz?
Rory konuşmamızı duyar ve bize yaklaşır
Rory : Fena fikir değil Ayame sizle güçlü bir takım olabiliriz gibi
Kelvin : Bizimle anlaşabileceğini sanıyor musun?
Rory : sanmıyorum ama zorundayım Kiyoshi piçini geçmem gerekiyor
Bir şekilde anlaştık ve üçlü bir takım olduk 6. ayın sonlarına doğru birlikte daha falza çalıştık ve takım kimyamızı geliştirdik gerçekten güçlü bir ekip olmuştuk artık göreve çıkmaya hazırdık
Bekle bizi Kiyoshi sana yetişeceğiz
7.Ay Takım içi iletişimi geliştirme
Üçümüz aynı çizgide daha çok zaman geçirdik: Kelvin, Rory ve ben. Eğitim aralarında konuşmalar kısaydı ama yerindeydi. Kelvin’in sesi sakindi; ne söylemesi gerekiyorsa onu söyledi. Rory netti; lafı uzatmadı. Ben dinledim, gerektiğinde tek cümle kurdum.
Günler geçtikçe yüz ifadelerini okumayı öğrendim. Kelvin hafifçe kaşını kaldırınca “devam” demekti. Rory yan bakış attığında “hızlan” demekti. Birlikte yürürken adımlarımız aynı ritme girdi. Arkadaş gibi olduk; tartıştığımız anlar bile kısa sürdü. Tartışma bittiğinde herkes yerini yeniden aldı. O ayın sonunda, yanımda kim yürürse yürüsün, ne yapacağını tahmin edebildim.
8. Ay — Küçük Tarikat Görevi
Bir tarikat hücresinin yeri açığa çıktı. Görev basitti: içeri gir, tarikatçıları etkisiz hâle getir, tümünü raporla ve önemli eşyaları üsse getir.
Gece vakti girdik. Dış kapıdan sonra kısa bir koridor vardı. Kelvin önde ilerledi; ilk teması o aldı. Rory içeri sızıp sağ taraftaki odayı temizledi. Ben arkada kaldım, gerektiği anda kalkan açıp ön hattın yükünü azalttım. Yakın mesafede hızlı hareket etmek zorundaydık.
Direnenler oldu; hepsi tek tek düşürüldü. Gereksiz risk almadık, uzatmadık. Not edilmesi gereken belgeler, semboller ve cihazlar toparlandı. Dönüşte rapor verildi; ele geçirilen her şey teslim edildi. Kimse sevinç göstermedi, kimse kahramanlık anlatmadı. “Görev bitti” demek yeterliydi.
9. Ay — Renklerin Koyulaşması
Bu ay gücümüzü daha çok kullandık. Benim yeşilim bir ton biraz koyu oldu; kalkan daha sağlam durdu, iyileştirme daha hızlı aktı. Kelvin net biçimde koyu seviyeye çıktı; vuruşlarındaki fazlalık kayboldu. Rory de koyu oldu; hızında savrulma yoktu.
Bir eğitim turunda Kelvin’in bileği kaydı. Durmadı. Ona kısa bir dokunuşla destek verdim; nefesi bozulmadan yürümeye devam etti. O an şunu anladım: güç göstermek değil, gücü tam zamanında göstermek değerli.
10. Ay — Fransa’daki Köy
Avrupa’da, Fransa sınırları içinde bir köyden yardım çağrısı geldi. Tarikatçılar köyü şiddete maruz bırakmıştı. Görev, köyü kurtarmak ve oradaki hücreyi yok etmekti.
Yollar dar, evler dip dibeydi. İnsanları güvenli alana almak birinci sıradaydı. Kelvin önde kaldı; tehlikeli geçitleri temizledi. Rory ara sokaklardan dolaşıp tehdidi parçaladı. Ben, insanların arkasında durdum; üzerlerine gelen her şeyin hızını kestim, gerektiğinde koridorlar açtım.
Tarikatçılar dağıtıldı. Köyün içinde sessizlik geri dönerken kimse alkışlamadı; buna gerek yoktu. Sadece insanları tek tek kontrol ettik, eksikleri bildirdik. Akşamüstü gökyüzü açıldığında, üçümüz de normal nefes döngümüze geri dönmüştük.
11. Ay — Kendi Planımız
Artık başkalarının çizdiği planlara bakıp kendi planımızı kurabiliyorduk. Basit bir çerçeve:
- Kelvin ilk teması alır ve çizgiyi tutar.
- Rory yan hattı kapatır, açık vermez.
- Ben tempoyu ayarlar, doğru yerde destek veririm.
Bu planın adı yoktu. Her turda aynı cümleyi tekrar etmeye gerek kalmadan işliyordu. Bazen tek bakış yetti. Bir anda herkes aynı kararı verdiğinde, sanki üç kişi değil tek kişi gibi hareket ettik. Yanlış yaptığımız günler oldu; planı değiştirdik, devam ettik. Değişmeyen tek şey, birbirimize bakıp aynı anda ilerlememizdi.
12. Ay — Rodney ile Spar
Sıra kabul için yapılacak denemeye geldi. Karşımızdaki kişi, sınavın gözetmeni Rodney’di. Kapalı salonda, soğuk zeminde karşısına çıktık.
Başlangıçta hızlanmadım. Kelvin öne çıktı, Rodney’in yönünü okudu. Rory açı aradı. Ben geri hattı tuttum; gerektiği anda kalkan açtım, sonra geri çektim, sonra yeniden öne verdim. Tek hamlede karar vermedik; kısa, net hamlelerle ilerledik.
Rodney bir anda ritmi bozdu. Attığı adım, planımızın ortasını kırdı. Kelvin çizgiyi tutmaya çalıştı, ben arkasına destek verdim, Rory yeni bir açı denedi. Birkaç tur böyle döndük. Yenildik.
Rodney yine de karşıya geçip kısa konuştu. “Eksikleriniz var,” dedi, “ama birlikte hareket ediyorsunuz. Bu, tek başına gücünüzden daha kıymetli.”
Sözleri uzun sürmedi. Biz de uzatmadık. Başımızı sallayıp yerlerimize döndük. Kaybetmek canımı yakmadı; kabul görmek yeterliydi. Çünkü bu on iki ayın sonunda öğrendiğim en önemli şey buydu:
Birlikte yürüyorsak, kayıp bile doğru yöne atılmış bir adımdır.
Koridordan çıkarken ayakkabılarımızın sesi aynı ritimde yankılandı. Üç kişiydik. Tek nefes gibiydik. Yarın ne söylenirse söylensin, önce dinleyecek, sonra harekete geçecektik.