Tharold - Bölüm 5 - SEÇKİN BİRLİK EĞİTİMİ
SEÇKİN BİRLİK EĞİTİMİ
Üsse tekrar döndüğümde Matteo’yla antrenman programına başlamadan önce bana şunu söylüyor:
Matteo: “Seni 4 aylık bir eğitim programına sokacağım. Bu programda hem fiziksel gücünü kullanmayı hem de kişisel tekniğini (büyü gücünü) açığa çıkarıp kullanmayı öğreneceksin. Program bitince herkes gibi bölüğüne geçersin. Bölük derken sınıf gibi düşün; herkes bölüklere ayrılmış—zayıftan güçlüye doğru. Her bölük farklı eğitim alıyor. Güçlenirsen bölük atlama şansın var. Bunu bil ki bölüğüne gittiğinde mal mal etrafa bakmayasın diye anlatıyorum.”
Kiyoshi: “Merak etme; zaten en güçlü bölükteyimdir.”
Matteo: “Onu demişken, senin bölüğün daha belli değil. Bu, 4 aylık eğitimin gidişatına bağlı.”
Kiyoshi: “Hımm… iyi. O zaman ben de elimden geleni yapayım.”
Matteo: “Aferin. Hadi eğitim odasına gidelim; sana öğreteceğim çok şey var.”
(Arada garip garip hareketler yapıyor.)
— Bu adamdan gerçekten tiksiniyorum. Bir insan hiç mi ciddi olmaz?
— Kiyoshi 4 aylık eğitim programına devam ederken Ayame —
Bölüğüm B Bölüğüymüş. Toplam E, D, C, B, A—beş bölük var ve her bölükte on kişi. Kötü değil; iyi bir yerdeyim.
Sınıfımı ararken Kiyoshi’nin spar yaptığı çocuğa denk geliyorum. Rory. Belki aynı kattayızdır, yerini biliyordur.
Ayame: “Hey, merhaba. Hangi sınıftasın acaba?”
Rory: “A Sınıfı. Seni bir yerden tanıyor muyum? Sınavda falan karşılaşmış mıydık?”
Ayame: “Benim takımdaki birini tanıyorsun galiba. Ondandır.”
Rory: “Kimi tanıyormuşum?”
Ayame: “Kiyoshi Kazuki. Onunla spar yapmıştın.”
Rory: “Ha… Demek o herifin takımındaki eziklerden birisin. Nasıl oldu da B Sınıfı‘na geçtin?”
Ayame: “Ağzını topla. Toplamazsan seni şikâyet edeceğim.”
Rory kahkaha atıyor.
Rory: “Sen mi beni şikâyet edeceksin? HAHAHA! Komiksin ha.”
Zorbalığa devam ederken Rory’nin omzunu biri tutuyor. Mavi saçlı bir çocuk—ortalama boylu. Rory dönüp yumruk savuruyor; mavi saçlı geri kaçar.
Rory: “Ne tutuyorsun lan, maviş?”
Mavi saçlı: “Bir kızı zorbalamak, ha… Ruhun pislikten ibaret senin.”
Rory: “Gel de göster, kim pislikten ibaret.”
Tam kavga kopacakken sınavın gözetmeni Rodney araya giriyor. Sesi sert, tehditkâr:
Rodney: “KAVGAYI KESİN. Yoksa hepinizi dayak manyağı yaparım.”
İkisi birden toparlanıyor, hazır ol.
Rory & Mavi saçlı: “Anlaşıldı, komutanım. Bir daha olmayacak.”
Rodney: “Dağılın.”
Ben yerde, korkudan donakalmış beklerken Rodney elini uzatıyor.
Rodney: “İyi misin, Ayame? Hadi sınıfına geç.”
Ayame: “Komutanım, üzgünüm ama sınıfın yerini bilmiyorum.”
Rodney: “Tamam, göstereyim.”
Rodney beni sınıfın kapısına kadar getiriyor. Teşekkür edip içeri giriyorum. Yan sırada, az önce Rory’yle gerilen mavi saçlı çocuk oturuyor.
Ayame: “Az önce benim yüzümden azar işittin; kusura bakma. İsmin neydi bu arada?”
Mavi saçlı: “Sorun değil. Yardıma ihtiyacı olan herkes için savaşırım. İsmim Kelvin Morgan. Seninki?”
Ayame: “Ayame Chiharu. Tanıştığıma memnun oldum.”
Kelvin: “Ben de memnun oldum.”
Sınav, Birlik, renkler… muhabbet ederken içeri hoca giriyor.
Caitlyn: “Herkese merhaba. İsmim Caitlyn Gloria; bu sınıfın baş hocasıyım. Bir sorununuz olduğunda, bir şey bildirmek istediğinizde bana geleceksiniz. Anlaşıldı mı?”
Sınıf (bir ağızdan): “Anlaşıldı, hocam.”
Caitlyn: “Bu arada ‘hocam’ değil, komutanım diyeceksiniz.”
Sınıf: “Anlaşıldı, komutanım.”
İlk derste herkes tek tek kendini tanıtıyor. Kelimeler kısa,
Sınıfın renk dağılımı çoğunlukla orta koyulukta. Bir–iki kişide biraz koyu ton var; onlardan biri de mavi saçlı Kelvin Morgan. Güçlü duruyor; rengi Mavi, saçları gibi.
Teneffüste yanıma geliyor.
Kelvin: “O çocuk tekrar sataşırsa bana söyle.”
Ayame: “Tamam.”
İlk bir buçuk haftayı sınıfta geçiriyoruz. Belli başlı konular öğretiyorlar; bugün konu uzaylıların güçleri.
Caitlyn tahta kalemini eline alıp sınıfa dönüyor.
Caitlyn: “Sınıf, iyi dinleyin—burası önemli. Uzaylıların güçleri bizimkilerine biraz benzer.
Kırmızı görünenler alev kullanır. Mavi olanlar su. Kahverengi olanları zaten anlarsınız; genelde tank gibidirler—kocaman olurlar, on–on iki metreyi bulur.
Gri farklı: Bunlar suikastçı türü, çok gizlidirler—özellikle dikkat edin.
Yeşil renkli uzaylı yok.
Bir de insan şeklinde olanlar var; en tehlikelileri bunlar. Çoğu zaman iki veya daha fazla element gücüne sahip olurlar. Onlarla beş kişiden az savaşmayın—ölürsünüz.
Ve insan şeklinde olup elementi varsa: derhal kaçın. Bir Siyah renkli komutana haber verin. Kesinlikle savaşmayın, iletişime geçmeyin, görünmeyin. Bunları not edin ve unutmayın.”
Arka sıralardan biri el kaldırıyor.
Öğrenci: “Komutanım, elementi yoksa niye kaçıyoruz?”
Caitlyn: “Çünkü kesinlikle kişisel bir tekniği (büyüsü) vardır ve lider olurlar.”
Aynı öğrenci tekrar soruyor:
Öğrenci: “Onların da komutanı var mı?”
Caitlyn: “Var ama bizden farklı. Onlarda en güçlü kimse o komutan olur. Neyse—bugünlük dağılın. Çıkarken renklerinize göre kolluklar dağıtılıyor; koyuluğunuza dikkat edin. Hadi, ben kaçtım.”
Kapı önünde tezgâh kuruluyor. Herkes rengine göre kolluğunu takıyor.
Benimki Yeşil – Orta koyulukta. Koluma geçirdiğim an, kumaşın serinliği bileğime değiyor; B Bölüğü‘nün ritmi artık biraz daha net.
Caitlyn tahta kalemini bir kez daha tıklatıyor:
Caitlyn: “Son not: Her uzaylının bir yenilenme özelliği var. Hızları güçlerine bağlı olarak değişir; bazıları saniyeler içinde doku toplar, bazıları dakikalar sürer. Bu yüzden ‘yıkıldı’ diye dönüp arkanızı dönmeyin.
Onları net biçimde etkisiz kılmanın tek güvenli yolu: çekirdeklerini parçalamak.
Çekirdek = kalpleri gibi düşünün; enerji düğümleri. Çekirdek kırılırsa uzaylı ölür—yenilenme durur.
Taktik kısa notlar:
Kırmızı/Mavi: Çekirdek genelde göğüs hattında, darbeye duyarlı; tek eksenli vuruş tercih edin.
Kahverengi (tank): Çekirdek derindir; önce kabuğu çatlatın (seri mikro vuruş veya kilit), ardından bitiriş.
Gri (suikastçı): Görünmezlik/yanılsama kullanabilir; çekirdeğe gitmeden sabitleyin (zincirleme kilit, dar koridor).
İnsan formu: Çekirdek maskelenmiş olabilir; beş kişi altı yasak. Tespit edemiyorsanız temas kesip Siyah rengi olan bir komutana haber verin.”
Tahtaya büyük harflerle yazıyor: “Yenilenir → Çekirdeği kır.”
Sınıf sessiz. Ben defterime aynı cümleyi iki kez daha yazıyorum. Kolumdaki Yeşil – Orta kolluk hafifçe sıkıyor; nabzım düz. Anlaşıldı.
Üçüncü haftadan sonra antrenman sahasında güçler açılıyor. Çizgiler yanıyor, sensörler aktif. Bizi takımlara bölüyorlar; antrenman dövüşü başlıyor.
Yanımda Kelvin (Mavi – biraz koyu). Ben Yeşil – orta. Rol dağılımı net: Kelvin vurucu güç, ben destek.
Benim işim: dengeyi tutmak, hatayı telafi etmek, düşeni toparlamak. Onunki: alanı kırmak ve bitiriş penceresi açmak.
İlk raundda iki kişi üstümüze geliyor. Kelvin adımıyla çizgiyi suyla inceltiyor; rakiplerin ayakları kayıyor. Ben önden mikro kalkan ve eklem sabitlemeyle teması yumuşatıyorum—çekirdek yok, sadece durdurma.
Kelvin fırsatı görünce tek eksende içeri giriyor: omuz–bilek—PATT! Birincisi diz üstü. İkincisi kaçarken ayağı kayıyor; ben toplayıp yere temiz indiriyorum. Eğitmenin başı hafifçe onayda.
Raundlar ilerledikçe Kelvin’in vuruşları daha sert, benim toparlamam daha hızlı oluyor. Kural sabit: yan hasar yok, kontrol var. Bizim dizilişimiz çalışıyor: Kelvin açar, ben güvenceye alırım.
Ayame: “İyi iş çıkarıyoruz gibi görünüyor, Kelvin. Herkes bizi izliyor.”
Kelvin: “Gerçekten öyle. Arkadan çok iyi destek veriyorsun.”
Şu iltifatlara hâlâ alışamıyorum; yüzüm ısınıyor. Sesimi kısıp fısıldıyorum:
Ayame: “Te–teşekkür ederim.”
Kelvin gülümseyip omuz silkiyor: “Bir şey değil.”
Antrenman dövüşleri sürüyor; derste uzaylıların zayıf noktaları üstüne bilgi almaya devam ediyoruz. Dördüncü ayın sonunda sınıfa yeni biri geleceği duyuruluyor. Kimin olduğunu bilmiyorum.
Caitlyn: “Evet arkadaşlar, sınıfa yeni bir üyemiz katılıyor. Hadi içeri gir, Kiyoshi.”
— Kiyoshi mi?! Onu A Sınıfında sanıyordum…
— Tekrar Kiyoshi —
Matteo: “Ulan, gene iyisin ha… A Sınıfına çıkmışsın.”
Kiyoshi: “Tabii lan, ne sandın? Bu üste benden iyisi yok.”
Eşyaları toparlayıp A sınıfının kapısına yürüyorum. İçeri girer girmez Rory ile göz göze geliyoruz; on saniye bile sürmüyor.
Rory: “Lan piç, sen nasıl A Sınıfı’na geldin?”
Orada kopuyorum. Artık tam güç kontrolünü biliyorum; çıkışı %100‘e kilitliyorum. Aramızda 20 metre—bir saniyede yanına düşüyorum. Yumruğu tek eksende kapatıp koyuyorum.
GÜÜM!
Rory oracıkta bayılıyor.
Koridorda alarm yanıp sönüyor:
[PROTOKOL İHLALİ: Eğitim alanında tam güç teması.]
Cezası net: Beni B Sınıfına indiriyorlar. Umursadığım söylenemez. Matteo yakama yapışıyor.
Matteo: “Ulan gerizekâlı, niye sınıfından birine tam güç yumruk atıyorsun? Öldürmek mi istedin adamı? Siyahsın diye sana sonsuz ayrıcalık tanımazlar. Hareketlerine dikkat et.”
Kiyoshi: “O ibneyle aynı sınıfta olacağıma alt sınıfta olurum; daha iyi.”
Matteo: “Kes. B Sınıfına götürüyorum seni. Takip et.”
Peşinden gidiyorum. B sınıfının kapısında içeriden bir ses: “Gel.” Adımlarımı içeri atıyorum. Sınıfa göz gezdiriyorum; Ayame‘yi görüyorum. Ama önce tanıtım.
Kiyoshi: “Merhaba arkadaşlar. Ben Kiyoshi Kazuki. Rengim SİYAH. Tanıştığıma memnun oldum.”
Sınıfta uğultu yükseliyor: “Siyah mı? Oha ilk defa görüyorum…”
Ayame’nin arka sırasında boş yer var; tanıdığım tek yüz o, oraya geçiyorum. Otururken mavi saçlı bir çocuk (Kelvin) bana uzun uzun bakıyor; bakış sert, ölçer gibi.
— Ulan, Rory gibi çıkmasın da… Yine dövmek zorunda kalmayayım.
Ders başlıyor. Caitlyn konuşuyor, tahtaya not düşüyor. Dinledikçe uykum geliyor. Kafayı sıraya koyuyorum; gözler kapanıyor.
TIK!
Alnıma bir şey çarpıyor. Kafayı kaldırıyorum: Caitlyn bana bakıyor; tahta kalemini fırlatmış.
Caitlyn: “Lan, uyuma sınıfta, ibiş.”
Kiyoshi: “Özür dilerim, komutanım.”
Son on dakikayı gözümü kırpmadan geçiriyorum. Hep bildiğim şeyler; kulağım derste değil. Zil çalıyor. Ayame bana dönüyor.
Ayame: “Kiyoshi, A Sınıfı‘nda değil miydin? Niye B‘ye geldin?”
Kiyoshi: “Rory‘yi dövdüm. Ceza yedim.”
Ayame kahkahayı patlatıyor. O sırada mavi saçlı çocuk dönüyor.
Kelvin: “Kiyoshi’ydi, değil mi? Ayame’yle nereden tanışıyorsun?”
Kiyoshi: “Sınavda aynı takımdaydık.”
Kelvin’le biraz sohbet ediyoruz. Kötü çocuk değil; ölçülü, net. Gün bitiyor. Eve gidiyorum. Dört aylık antrenman güzel geçmiş; gücü tam anlamıyla kontrol edebiliyorum.
“Ama bir sorun var.”