Tharold - Bölüm 9 - KAHRAMAN
KAHRAMAN
Ve tam yumruğu vuracakken araya Linda’nın kalkanı giriyor. Linda’ya bağırıyorum:
Kiyoshi: “AFERİN LİNDA!”
Kalkanın desteğiyle yeniden üstünlük kurmaya başlıyorum; katanayla kesiklere devam ediyorum. Çekirdek hafifçe görünüyor ama Linda’nın kalkanı daha fazla dayanamayıp kırılıyor. Geri adım atmak zorunda kalıyorum. Antenli uzaylı tekrar yaklaşıp üstünlüğü almak için yumruk yağmurunu sürdürüyor; katanayla gard alıyorum, durmak bilmiyor. Linda kalkanını yeniden açıyor; uzaylı bu kez Linda’yı fark ediyor, beni bırakıp onun üstüne uçuyor.
Kiyoshi: “LİNDA, KAÇ!!!”
Linda kalkanı kendine çekiyor ama yetmiyor; uzaylı kalkanı paramparça etmeye başlamıştı bile.
…Yine kimseyi kurtaramayacağım. Yine aynı senaryo. Güçlendiğimi sandığım her an, güçsüzlüğüm yüzüme vuruyor. Ama buna izin vermeyeceğim. İZİN VERMEYECEĞİM!
Kiyoshi: “AAAAAAAAHHHHHHHHHHHH!!!”
— LİNDA’NIN GÖZÜNDEN —
Kalkan artık dayanmıyor; buradan çıkmalıyım. Uzaklaşmayı deniyorum fakat uzaylı yine dibimde bitiyor.
…Siktir, bir şekilde uzaklaşmalıyım…
Kalkan kırılıyor. Uzaylı boğazımı sıkıyor; nefesim kesiliyor, bilincimi yitiriyorum. O sırada Kaptan yetişip uzaylının kolunu kesiyor.
Linda: “Teşekkür ederim…Kaptan iyi misin?”
Kaptan yanıt vermiyor. Gözleri kıpkırmızı; doğru düzgün düşünebildiğinden şüpheliyim.
Uzaylı Kaptan’a dönüyor ve saldırılarını ona yapmaya başlıyor; ama etkisiz. Kaptan yerinden kımıldamıyor bile. Birkaç yumruktan sonra uzaylının sol elini tutuyor ve karartmaya başlıyor. Uzaylı kaçmaya çalışıyor, nafile—resmen yapışmış durumda.
Kaptan, uzaylıya kafa atıyor; uzaylının kafası kopuyor. Yenilenmeye başlıyor ama bu kez Kaptan izin vermiyor. Attığı her yumruk uzaylının üzerinde delikler açıyor; uzaylıya yenilenme fırsatı tanımıyor. Çekirdek artık net görünüyor. Kaptan çekirdeği çekip elinde sıkıyor ve kırıyor. Uzaylı eriyerek yok oluyor. Kaptan kazanmıştı, ama o da fazla dayanamayıp bayılıyor.
Kaptanı iyileştirecek gücüm kalmadığı için onu ambulansların yanına götürüyorum. Sedyeye bağlayıp ambulansa teslim ediyoruz.
— TEKRAR KİYOSHI —
Gözümü açtığımda bir hastane yatağında yatıyorum. Hareket etmek bile canımı yakıyor. Yanımda baş komutanım Ellie var.
Ellie: “Günaydın, kahraman.”
Kiyoshi: “Komutanım, ‘kahraman’ derken… Ben sadece görevimi yapıyordum. Hatta neredeyse Linda ölüyordu. Dövüşü pek hatırlamıyorum ama Linda’nın göğsüne yumruk yiyeceğini hatırlıyorum.”
Ellie: “Uzaylıyla olan dövüşü duydum. Linda’nın anlattığına göre bilincin yerinde değilmiş ve gözlerin kıpkırmızıymış.”
Kiyoshi: “En son hatırladığım; yine birini kaybedecek olmak ve sinirlerime hâkim olamamam.”
Ellie: “Sana ne olduğunu ben de bilmiyorum. Ama olanlar sadece bizim üste yaşanmadı; tüm üslerde oldu ve büyük kayıplar var. Senin sayende bizim üs fazla kayıp vermedi.”
Kiyoshi: “Efendim… bu arada Matteo tarikatçılardan çıktı.”
Ellie: “Evet, onu da duydum. Bizim adımıza büyük bir kayıp. Onu bulduğum yerde fena döveceğim. Neyse, şimdilik anın tadını çıkar.”
Kiyoshi: “Tadı çıkarılacak bir an varsa, neden olmasın.”
Ellie: “Hadi ama öyle deme. Halk seni kahraman olarak görüyor. Pencereden dışarı bak istersen.”
Pencereden baktığımda, ismimi taşıyan bir sürü pankart görüyorum. Hepsi “KAHRAMAN KİYOSHI” diye bağırıyor. Ne olduğunu anlamıyorum; öylece bakakalıyorum. Bandajlarla ayağa kalkmaya çalışıyorum; dengemi koruyamıyorum. Ellie, yürümem için koluma giriyor. Bir kolumu onun omzuna atıyorum. Hastane kapısına yaklaştıkça sesler daha da yükseliyor; sanki herkes beni bekliyormuş gibi.
Ellie: “Halka konuşma sırası sende, kahraman.”
Bu söz beni fena utandırıyor. Hastane kapısından çıkınca oradaki atmosfer beni büyülüyor; insanların ismimi haykırışını dinliyorum. Keiji yanıma yaklaşip bana bir mikrofon uzatıyor, kulağıma fısıldıyor:
Keiji: “Eşimin hayatını kurtardığınız için teşekkür ederim, Kaptan.”
Keiji’ye sadece gülümsüyorum. Mikrofonu ağzıma yaklaştırıyorum.
Kiyoshi: “MİLLET, BEN SADECE GÖREVİMİ YAPIYORDUM. EĞER BİR TEBRİK HAK EDECEKSEM, BUNU DİĞER GÖREV ARKADAŞLARIM DA HAK EDİYORDUR. LÜTFEN SADECE BENİ DEĞİL, TÜM EKİBİ KUTLAYIN. BUNU ASLA TEK BAŞIMA BAŞARAMAZDIM!”
Kalabalığın sesi daha da gürlüyor. Ellie bana tebrik eder gibi bir bakış atıyor. Tekrar hastane odama dönüp dinleniyorum.
İki hafta sonra tamamen iyileşiyorum. Taburcu günümde Ayame beni ziyarete geliyor.
Ayame: “İyileştiğin için senin adına çok sevindim. Bunu kutlamak için üste parti vereceğiz; katılmanı çok isterim.”
Kiyoshi: “Partilere çok alışık bir insan değilim. Gelirim ama büyük bir beklentiye girme; sosyal bir adam değilimdir.”
Ayame: “Olsun, orada bulunman bile bizim için yeterli.”
Akşama doğru üste, sınıfıma gidiyorum. Kapıyı açtığımda bir sürü konfeti patlıyor; başımdan aşağı kağıt parçaları yağıyor. Herkes “Taburcu olduğun için tebrikler!” diyor. Elime içecekler tıkıştırılıyor ve müzik açılıyor. Bir sıraya geçip sakinleşmeye çalışıyorum; bu kadar sosyallik bana fazla. Yanıma Kelvin yaklaşıyor.
Kelvin: “Eee kahraman, o uzaylıyla kapışmak nasıl bir histi?”
Kiyoshi: “Emin ol, hiç o kadar eğlenceli değildi.”
Kelvin: “Az çok tahmin edebiliyorum.”
Kiyoshi: “Karşılaşmadığın için anlaman biraz zor.”
Bunu dediğim için Kelvin biraz alınıyor ama… Orada olmasaydım üssümüz harap olabilirdi. O anda tek umudun ben olduğumu fark ettim.
Şaka yollu Kelvin’e:
Kiyoshi: “Neyse, o kadar kafaya takma. Bir gün sen de benim gibi olursun.”
Kelvin: “Ahahaha, güldürme beni! Seni zaten geçeceğim.”
Partide herkes eğleniyor; her şey yolunda gibi görünüyor ama kafama takılan bir şey var: Dövüşü neden hatırlayamıyorum? Gerçekten garip. O halimi bir daha deneyimlemem lazım. Parti bittikten sonra antrenman odasına gidiyorum; karartmayı aktif ediyorum. O anı tekrar aklımda canlandırıyorum ve içimde bir ürperti hissediyorum. Kavramaya başlıyorum; kalbim hızlanıyor.
İçimde, adını koyamadığım unutulmuş bir şey duruyordu. Ne olduğunu bilmiyordum—yakında anlayacaktım.