Elitler Sınıfı - Cilt 14 - Bölüm 8 - Quiz
Cilt 14 – Bölüm 8 – Quiz
“Varmak üzereyiz.”
“Evet!”
Göreve ulaşma amacıyla F8 bölgesine geçtik. İlerlerken de elimizde tabletlerimizle nerede olduğumuzu kontrol ettik.
“Bu arada, senpai. Bu görevde sanki çok rekabet olur.. haksız mıyım?”
“Eh, quiz testinde çok farklı şeyler çıkabilir.”
‘Quiz’ görevi, seçmeli sorulardan oluşan farklı kategorilerde bir test olacaktı.
Çoktan seçmeli olduğu için, katılım fazla olabilir. Sanat ve bilim konusunda az çok bilginiz yoksa, zorlanabileceğiniz bir test olacaktır.
Katılım grupça yapılıyordu ve en fazla 12 grubun katılımına açık bir görevdi. Katılımın gruplara açık olması demek, ne kadar çok üyeyle katılırsanız o kadar çok şansınız var demekti.
“Bazı kategorilerde kendime güveniyorum.”
“Ama… aslında sen E5 bölgesindeki göreve gitmek istiyordun değil mi, senpai?”
Yolumu kasıtlı olarak değiştirip ona uyum sağlamaya çalışıyordum. Demek fark etmiş.
“Düşünmedim desem yalan olur. Ama şansımı %50 gördüğüm için vazgeçtim. Kafana takma yani.”
“Bunu duyduğuma sevindim. Ama burada sana eşlik eden benim. Bana ayak uydurmak zorunda değilsin?”
“Hatırlatmana gerek yok. Zaten ödül açısından quiz daha mantıklıydı.”
‘Quiz’ görevinde birinciye 8, ikinciye 4, üçüncüye 2 puan ödül veriyordu. Grupta kaç kişinin göreve katıldığına bağlı olarak, size erzak listesinden yemek ya da su seçmenize izin veriyordu.
Son iki günlük tükettiğiniz erzağınızı geri kazanıp stoklamak için güzel bir görevdi.
Çok geçmeden görev alanı görüş alanımıza girdi. Etrafta toplanmış epey öğrenci vardı.
“Yo! Ayanokōji! Son 3 kişilik yer kaldı! Koş çabuk!”
Yaklaştığımı gören sınıf arkadaşım Sudō, bana bağırarak yanına çağırdı.
“Haklı galiba. Acele edelim.”
Nanase başını hafifçe salladı. Koşarak kaydı tamamlamak için hızlandık.
Quiz’e dair bilgi olmadığı için, hangi kategoriden sorular geleceğini bilmiyorduk. Birkaç grup gelene kadar veya kayıt süresi bitene kadar bekleyeceğiz şimdi. Yaklaşık 30 dakika var sürenin dolmasına.
Ike kayıt masasından biraz uzakta oturuyor, hafif ortamdan uzakta bir izlenim çiziyordu.
Ike sıkılmış ve ilgisizdi. Hondō onunla iletişim kurmakta zorlandığı için, bir kenarda zaman öldürüyordu.
Sudō’gilin grubunun arkadaşlıklarından gelen bir iş birliğiyle güçlendiği aşikar olsa da, şuan bu konuda nasıl bir ilerleme kaydettikleri muammaydı.
“Nasıl gidiyor?”
Şuan konuşmaya istekli tek kişi olan Sudō’ya bir soru sordum.
“Ben puanlara odaklı çalışıyorum. Bugünkü belirlenen alanlarda 3. olduk, dünkü iki görevden birinde de birinciliği kaptık. ”
“Dünkü kuvvet ölçümü görevine katılamasam da başarını gördüm, hem de fark atmıştın.”
“Yok artık, sen de mi katılacaktın!? Katılsaydın, kıçıma tekmeyi vurmuştun ha! Şanslıymışım, eh?”
Sudō elinin tersiyle alnından akan terleri siliyormuş gibi yaparak ucuz atlattık imajı çizdi.
“Grubun nasıl? İyi gidiyor mu?”
“Eh, su tahmin ettiğimizden daha hızlı tükeniyor…. Galiba etrafta fazla tur atıyoruz.”
İki gündür elinden geleni yapmasının etkisini görmeye başlamış demek.
“Ama bu tarz erzakları görevlerle de alabiliyoruz ya, üstesinden geliyoruz yani.”
Bu sözleriyle beraber Sudō’nun yüz ifadesi değişti, gerildi.
“Ama yani, Ike’n hali hal değil be.”
“Ne oldu ki?”
“Bilmem… Ta sınav başlamadan önce garip davranıyordu. Hala devam ediyor. Soruyorum neyin var diye, bir şey yok diyor. Anlamadım ki.”
Shinohara ile yaşananlar, üzerinde büyük etki bırakmış olmalı ki zihinsel olarak stabil durumda değil.
Issız ada sınavı başlamış, üzerinden 1.5 gün geçmişti.
Sevdiği kız Shinohara, rakibi olan Komiya ile birlikte adada zaman geçiriyordu. Bu konuya kafayı takmaması imkansız denebilir.
“Endişelenmeni anlıyorum ama görev, görevdir. Üçünüz elinizden geleni yaparsanız, üst sıralarda yer alabilirsiniz.”
“Oh, evet. Ya sen, Ayanokōji? Tek başınasın değil mi? Quiz seni zorlamasın?”
“Eh, başarılı olduğum bir kategori çıkarsa zorlanmam herhalde.”
Cevap vermeden önce Sudō, yanımdaki Nanase’yi fark etti. Ona doğru baktı.
“Hey, sen… 9.sınıflardan değil miydin? Adın neydi…?”
Sudō birkaç ay önce Hōsen ile kavga ettiği için, o sahneye şahit olan Nanase’ye de aşinaydı.
“Adım Nanase, Sudō-senpai.”
Önündeki güzel kıza gülümsemek yerine Sudō, ciddileşti.
“…Hey Ayanokōji, biraz özel konuşalım.”
Kolunu boynuma dolayarak beni Nanase’den uzaklaştırdı.
“O kızla beraber gelmişsin galiba? Ama o kız düşmanımız, ne yapıyorsun allah aşkına?”
“Beraber yolculuk yapabilir miyiz diye sordu. Aynı tabloya sahip olduğumuz için ses çıkartmadım.”
“Ne? Aynı tablo olsun olmasın, ne alaka ya? O kız, Hōsen ile birlikte seni okuldan attırmak için çalışmıyor mu? Bu kız başına bela olur, ahbap.”
Kendine has bir yöntemle Sudō, benden yana endişesini dile getirdi.
“Haklı olabilirsin.”
Fakat onun bana sebepsiz eşlik ettiğini düşünecek kadar da naif birisi değilim ben.
“Tehlikenin farkında bile değilsin, demi… halledeceğini bildiğin için sakinsindir şimdi sen, evet… eğer başın derde girer yardım lazım olursa haberdar et, tamam mı?”
Sudō’nun teklifine kafamı sallayınca, az çok tatmin olup konuyu üstelemedi.
“Canını sıkıyorsa, el atacaktım. Madem sorun etmiyorsun, o zaman ben de bu konuyu sana bırakıyorum.”
Konuşmasını bitirmesiyle, son grubun kaydının tamamlanması bir oldu.
“Sonra konuşalım. Görev, görevdir dediğin gibi.”
Sudō, Ike ile Hondō’nun yanına geçti. 12 grubun üyeleri de tabletlerini eline alıp soruların ekranda belirmesini bekledi. Test başladığı anda, kategori de belli oldu.
『Quiz Kategorisi・Anime』
Ha..? Anime mi?
Anime kelimesini idrak etmeyi daha başaramamışken, ilk soru ekranda belirdi.
『Soru 1: 13 bölümlük Televizyon animesi Mobil Samuray Bombdam’ın başlığı hangisidir?』
1)『Elveda, Bombdam』 2)『Ateş et! Bombdam』 3)『Hadi, Bombdam』 4)『Bombdam’ın Gözyaşları』
“…bu ne yahu?”
İstemsizce tepki verdim.
Anime kategorisi ve bu konuyla alakalı sorular olduğunu anlayabilsem de, soruya dair hiçbir fikrim yoktu.
“Ciddi misin sen!? Bu aşırı kolay ya!!”
Yakınlarda duran Hondō, heyecanla bağırarak hemen tabletten cevabını işaretledi.
Kolay mı? Bu soru mu kolay..?
Bombdam… Bombdam… bu kelimenin ne anlama geldiğini bile bilmeyen ben…
Kategori tahminlerimin ve bilgimin ötesindeydi. Fakat bu teste tabii tutulduğum için, sonuna kadar elimden geleni yapacağım.
Sakin olmam lazım. Malum 4 seçeneğim var, sallasam doğru tutturma şansım 25%.
Tahmin edeceksem şayet, 1-2-3. seçeneklerde ‘Bombdam’ kelimesi sonda, 4.seçenekte ise en başta yer alıyor. Belki bu bir ipucudur? Burada bir işaret varmış gibi düşünüp işaretledim. Ardından çok geçmeden doğru cevap belirdi.
『Doğru cevap: 2 – ‘Ateş et! Bombdam’』
Mantık arayışım boşa çıktı, cevabım yanlıştı.
İkinci soruya odaklanırken, yaz sıcağının altında dikelmekten hafif başımın döndüğünü hissettim.
『Soru 2: Anime Dashu Sea Chicken’nin açılış müziğini söyleyen şarkıcılar kimlerdir?』[2]
Gerçekler acıdır derler.. doğruymuş.
Yine hiçbir fikrim olmayan bir soru belirdi. Üstüne üstlük, seçenekler de birbirine benziyor. Ve böylece, bu teste devam etmenin zaman kaybından ileri gitmeyeceğini de anlamış oldum.
Rastgele seçim yapıp arada bir doğru cevaba denk gelmesini, yani bir mucizeyi, bekliyorum artık.
Kalan sorulara rastgelen yaklaşık 10 dakika daha cevap verdikten sonra, sessizce tabletimi kapattım.
20 sorudan, dördünü tutturabilmiştim. Doğru cevap oranım 20%. ortalamanın altındayım. Şaşırtıcı olmayan durum ise, Sudō’nun grubunun %95 ile birinci olmasıydı.
Akademik başarı ve fiziksel beceriler bu sınavda güç sağlamıyordu, bu tarz bilgiler de lazımdı. Chabashira’nın sınav başlamadan önce söyledikleri doğruydu.
“Sorular fazlasıyla zordu, değil mi ha?”
5 doğru cevapla Nanase’nin başarısı da benimkine benziyordu.
Anime hakkında hiç bilgisi yok desem abartmış olmam. Diğer gruplar da bizim gibi benzer sonuçlara sahipti.
“Başardık, Kanji!”
Başarılı olan grubun üyesi olarak Sudō ellerini kaldırıp arkadaşlarıyla beraber çak bir beşlik pozisyonu yaptı.
“Evet…”
Ike düşük enerjili bir tepki vererek nerdeyse arkadaşlarının eline dokunmadı bile. Bu halini görünce Sudō’ya durumdan bahsedip etmeme konusunda kararsız kaldım.
İkinci kez karşılaşmış olsak da, tekrar karşılaşacağımız meçhuldü. Ike, Shinohara ile Komiya’nın çıkmaya başladığını ya da bu sınavda yakınlaştığını öğrenirse, işler daha kötüye gidebilir.
Fakat─ Sudō, şuan Ike’a destek olacak doğru bir insan mı dersiniz? Akademik ve fiziksel becerilerini hatta zihinsel zekasını dahi geliştirip olgunlaştığını biliyorum ama duygusal desteğe ihtiyacı olan birine yardımcı olabilecek durumda olup olmadığından emin değilim.
“Bir sorun mu var?”
Nanase merakla sordu.
Görev bittiği için, burada daha fazla kalmamız için bir sebep yoktu.
“Sudō-senpai’nin grubunda bir sorun mu var?”
Yaşananlara ilk elden şahit olan Nanase, nokta atışı yaptı.
“Üçüncü bir taraf olarak, onun grubu sana nasıl görünüyor, Nanase? Eh, sordum ama Sudō dışında kimseyle tanışmadığın için önceden cevap vermen zor olabilir.”
“Evet. Bana biraz onlardan bahsedebilir misin peki?”
“Sudō’nun solundaki Ike Kanji, sağındaki Hondō Ryōtarō. Aptalca şeyler yapıp göze batan üçlü… eh, çok kolay gaza gelen tipler desem daha doğru olacak gibi. Sınıfa neşe kattıkları da doğru.”
Fazla basitleştirsem de, yanlış düşünmüyorum bence.
“Akademik başarıları yüksek öğrenciler değiller. Sudō’nun fiziksel başarısı yüksek ve Ike bu sınava uygun yeteneklere ve deneyime sahip. Hondō ise… Hareketli bir çocuk.”
Sınavdan paçayı kurtarıp eğlenceli zaman geçirmenizi sağlayacak bir grup diyebiliriz.
“Ike-senpai ve Hondō-senpai, dedin değil mi? Demek sınıfa neşe katıyorlar? Ike-senpai öyle değil gibi sanki.. hasta falan mı acaba?”
Yüz yüze daha önce hiç denk gelmediği halde, Nanase doğru bir çıkarımda bulundu.
Şuanki hal ve tavırlarından, neşe katacak birine benzemiyordu.
“Sınıfı canlandırdığı doğru. Enerjisi biraz düşük olsa da, fiziksel olarak iyi durumda.”
“Demek bu konudan yana endişelisin, Ayanokōji-senpai…”
Bu konuşmalarımızdan sonra Nanase, az çok anlamıştır.
“Eh, durum bu. Ama şuan başkalarını düşünecek durumda değilim. Bu testte ilk üçe girmeyi bırak sonuncu oldum. Onlarsa birinci oldular. Daha çok puan alan grup her zaman iyidir.”
Sudō’nun grubunun durumunu düşünüyorum ama onlar genel sıralamada benim önümdeler.
“Bu özel sınavın doğası bu bence? Güçlü olduğun alanlarda ön plana çıkmak şart. Bu bakımdan okulun da özellikle bu tarz ayarlamalar yaptığını söylemek mümkün. Hem kocaman bir adayı kiralayıp hem de içinde bu kadar geniş çaplı öğrencilerin güçlü ve zayıf yanlarını ölçen testler hazırlamışlar.”
Biraz kaba olacak ama Ike ve Hondō gibi öğrencilerin okulda aktif rol alması zordu. Bir öğrencinin öncelikli görevi, akademik başarı ve spor yeteneklerini geliştirmekti.
Bu iki alanda başarısız olanları, ciddi zorluklar bekliyor malum.
Bu sınava ise, farklı alanlar da dahil edilmiş. Sudō’nun grubunun dengeli olup olmamasından yana endişeliydim ama gayet iyi durumdalar.
Ike’n zihinsel sağlığı, grubun önüne taş koysa da çözümü zor bir durumdu…
Daha iyi koşullar altında rekabet etseydi, bu sınav onun karanlıktan çıkıp aydınlığa ulaştığı, kötü namının etkisini azalttığı bir sınav olabilirdi.
Tam böyle düşünürken─ görev alanını toparlayan yetişkinlere bir göz attım.
Okulumuz, sıradan liselerden çok farklıydı. Lüks yat gemisinden, çeşitli ekipmalara, ekstra iş gücüne kadar pek çok hayal edilmesi dahi zor lüks harcamalar vardı. Geçen yılki ıssız ada sınavı da epey etkileyici olmasına rağmen, bu sınav üst düzeydi.
Sadece sınavın bütçesi değil, içeriği de çok farklı bir seviyedeydi. Geçen yıl sınıfça yarışıyorken, bu sefer küçük gruplar halinde yarışıyorduk.
Bu küçük gruplaşmanın, öğrenciler arasında beklenmedik ve büyük kavgalara yol açması da mümkün denebilir.
Hastalık ve yaralanmaya karşı herkesin dikkat kesilmesi gerekiyordu. Hafif sıyırıklar ve ateşinizin düşmesi ciddi bir sorun olmasa da, kırık ya da bilek burkulması gibi ciddi sorunlar yaşayabilirdiniz.
İki haftalık sınav bitene kadar, okulun yetkililerinin hop oturup hop kalkacağını, içinin rahat etmeyeceğini söylesem abartmış olmam herhalde.
“Hadi gidelim.”
Burada beklemektense, yeni alana ya da yeni göreve geçmeliyiz.
“Senpai, yola çıkmadan önce bir ricada bulunabilir miyim?”
Tam yürümeye başlamıştım ki Nanase önüme geçip gözlerimin içine baktı.
“Yine beni görmezden gelerek kendin için en ideal güzergahı seçer misin, Ayanokōji-senpai?”
Bu özel ıssız ada sınavında bir iki kez birincilik almak yetmeyecekti. Kazanmak için, 2 haftalık bu uzun soluklu savaşta başarıdan başarıya koşmak gerekiyordu.
Tabii, büyük grupların avantajı hala çok. Tek başınaysanız, puan kazanmak için çok daha fazla kendinizi kasmanız gerekiyor.
“Bir kez daha tekrarlıyorum. Senin varlığın kararlarımı etkilemiyor. Bu konuda endişelenmene gerek dahi yok.”
Onunla yolculuk yaparak önüme taş koymuş olsaydım, zaten izin vermezdim.
Şuan bu sınava nasıl yaklaşmam gerektiğine dair net bir kararım var artık.
Bu sınavın kuralları ve öğrencilerin düşünce tarzları, bu sınavın kilit noktalarıydı.
“Duyduğuma sevindim, teşekkürler.”
Saate baktıktan sonra tabletimi çıkarttım.
Dördüncü belirlenen alanın duyurulma zamanıydı. Sınavın son ve ilk rastgele alanı burası olacak. Zaman gelince, ekrandaki haritadan neresinin geldiğine baktım: I7.
Kısa yolu seçeceksek, dağa çıkmamız gerekecek.
Güvenilir yol olarak dağın etrafından geçersek de zaman kaybedeceğiz.
Fakat kafa karıştıran nokta, bölgenin epey uzata olması.
“Gidelim mi?”
“Nanase, tabletini görebilir miyim?”
“Ah, evet. Aynı tabloya sahip olup olmadığımız netleşmemişti.”
Az da olsa çekinmesini beklerken çantasından tabletini çıkartıp saklamadan gösterdi. Onun da bir sonraki belirlenen alanı işaretli olarak I7 idi.
“Senpai, aynı tabloya sahibiz.”
“Öyleymiş.”
Ortak seçilen alanlara sahip olabileceğimiz ihtimalini düşünmüştüm. Fakat şimdiye kadarki denkliğine bakarsak, aynı tabloya sahibiz.
“Peki, kısa yoldan mı gideceğiz?”
“Hayır, varış bonusu için kendimi kasmayacağım. G8 ve G9’daki görevlere odaklanacağım.”
İki görevde akademik başarı üzerineydi. Birisi matematik testi diğeri ise ingilizce testiydi.
Kayıt için yetişirsem, ikisinden de iyi sonuç alabileceğimi düşünüyorum.
“Peki, kampı nereye kuruyoruz?”
“Eh… yarınki ilk belirlenen alan I7 etrafında olacak. Hareket edersek, yeni alanda gözümüzü açabiliriz. Puanlardan olmayalım.”
Güvende olma adına H9 da olmak daha mantıklı geliyor bana.
“Görevleri bitirdikten sonra H9’a geçip kamp kurabiliriz.”
Açıklamamı duyan Nanase, şikayetçi olmadan başını salladı.
“Oi Ayanokōji! H9’da mı kamp kuracağız dedin?”
Sudō görev bitiminden sonraki hazırlıklarını tamamlamış yola çıkmak üzereydi.
“Evet, ne oldu?”
“Yok, bizim de bir sonraki hedef bölgemiz H9. Şimdi nereye gidiyorsunuz?”
“Şimdilik G8 ve G9’a matematik ve İngilizce görevlerine geçeceğiz. ”
“Off, aman aman. Tamamdır. Biz almayalım.”
Sudō görevlerin içeriğinden yana dertlenerek hafifçe başını kaşıdı.
Biraz uzakta olsa da, Sudō’gil E9’daki göreve gidebilirler.
“İstersen, kampta görüşelim? Kalabalık oluruz, eğleniriz hem. Bizim sınav stratejimizi de anlatırım, önerin olursa dinleriz.”
Beklenmedik olsa da güzel bir teklifti. Dahası, bu güzel ilerlemesi için onu övmeliyim. Ike’n tavırları da kafama takılıyordu zaten.
Bu tesadüfi denk geliş ile, Ike da ona yaklaşmamı garipsemeyecek, kuşkulanmayacaktır.
“Ormanda birbirimizi bulmakta zorlanabiliriz, G9’daki sahilde buluşsak nasıl olur?”
Sahilde birbirimizi daha rahat görebileceğimiz için daha iyi bir seçenekti.
“Olur, kaç gibi görüşelim?”
“Buraya yakın sayılır, 17.30 nasıl?”
Görevleri bitirdikten sonra sorunsuz görüşebiliriz gibi.
“Tamamdır. G9’da 17.30’da görüşürüz.”
Bu sözleşmemizden sonra, Sudō ‘gil başka bir yöne, farklı bir göreve, doğru ilerledi.
Onlara İngilizce veya matematik testine katılın demek garip olurdu. Kendilerine uygun görevlere katılmak istemeleri doğal haliyle.
“Bu geceyi onlarla birlikte geçireceğiz gibi. Sorun olmaz değil mi, Nanase?”
Kendisinden büyük 4 çocukla geceyi geçireceği için, çekinip garipsemesi en doğal hakkıydı.
Eh, benimle tek başına geceyi geçirmesindense daha iyidir ama.
“Sorun değil. Aksine onları da tanıma fırsatım olacak.”
Bu fikre sıcak baktığı için sevindim.