Elitler Sınıfı - Cilt 22 - Bölüm 12
Sakayangi’yle iletişime geçmem için en kısa yolum onunla doğrudan konuşmamdı.
Yine de Sakayanagi’nin şu anki durumunu bilmek pek mümkün sayılmazdı.
Bana karşı dürüst olma ihtimali vardı ama bilerek bir şeyler saklama ihtimalini de göz ardı etmemek de lazımdı.
Diğer bir seçenek ise doğrudan bilgi almaya çalışmak yerine Sakayanagi’nin durumunu bileln ikinci bir şahıstan bilgi almaktı.
Ancak bu da kendi içinde riskli bir hareketti.
Sakayanigi’nin durumunu merak ediyordum,bunu eninde sonunda öğreneceklerdi.
Horikita’nın sınıfından Hondō ve Shinohara Sakayanagi ile aynı gruba yerleştirilmişlerdi ama ikisi de ne çenesini kapalı tutabilecek ne de iyi rol yapabilecek kişiliğe sahip değildi.
Lobiye inip düşüncelerimi düzenlemeye karar verdim.
Belki de Sakayanagiyle denk gelebilirdik.
“Ayanokōji-kun.”
Lobiye vardığımda bir öğrenci bana seslendi.
Bunu bana söylyen kişi Sakayanagi’yle aynı sınıfta olan Sanada’ydı.
Gözlüklerinin üstündeki birkaç damladan ve nemli saçlarından banyodan yeni çıktığını anlayabiliyordum.
“Biraz konuşabilir miyiz? Sana bir süredir sormak istediğim bir şey vardı da.”
“Sorun değil. Ne sormak istiyordun?”
Sanada ile konuşmak benim de işime gelirdi.
Kampın ilk günü Sakayanagi’nin grubuna karşı bir galibiyet kazanmıştı.
“Grubundan Hashimoto-kun hakkında. Hakkındaki çeşitli dedikoduları duymuşsundur.”
“Kamuro’nun atılmasında nasıl rol oynadığı gibi dedikodular mı?”
“Elimde somut bir kanıt olmadan bu konu hakkında yorum yapmayacağım ama şu anki durumla alakasız olarak kafama takılan bir şey var.Hashimoto’nun durumunu merak ediyorum.”
Artık A sınıfında dikkat çeken tek kişi Sakayanagi değildi,Hashimoto da kendini gösteriyordu.
Sanada gibi meraklı öğrencilerin olması epey doğaldı.
“Öncekinden farklı bir şey yok.Gayet iyi ilerliyor ki sahte bir gülümseme takındığını düşünmüyorum.’’
“Anlıyorum… Bunu duyduğuma sevindim.”
“Peki Sanada, ya Sakayanagi? Onda herhangi bir değişiklik var mı?”
Konuşmayı Sakayanagi’nin durumuna doğru yönlendirmeye çalıştım.
“Okulda onu gördüğüm kadarıyla iyi diyebilirim.”
“Grupları 3 kere kaybedince belki de oryantasyon kampsında bir sıkıntı yaşamıştır diye düşündüm.”
“Olabilir ama birbirimizi kampa geldiğimizden beri görmedim yani bu konuda bir şey bilmiyorum.”
Sanada en azından şimdilik konuyla ilgili bilgisi olmadığını belirtti.
“Ama daha bugün onun grubuna karşı bir oyun oynamadın mı?”
Bunu öne sürdüğümdeyse Sanada sessizce başını iki yana salladı.
“Oyuna katılmadı.Onu yandan talimat verirken de göremedim.”
O oyuna katılmamış olabilirdi ama bu noktada oryantasyonkampsına hiç katılmamış olması daha olası görünüyordu.
“Peki ya sen Ayanokōji-kun? Bir şey biliyor musun?”
“Maalesef ki hayır. Ben de senin kadar biliyorum.”
Hatta ve hatta elimdeki bilgi Sanada’nınkinden daha az bile olabilirdi.
“Hashimoto-kun’da hatta Sakayanagi-san’da da bir gözün olursa çok sevinirim.”
“Aynı grubun bir üyesi olarak, Hashimoto’ya mümkün olduğunca göz kulak olmak niyetindeyim, ancak durumun ayrıntılarını bilmiyorum, bu yüzden müdahale etmek bana düşmez.Sınıf arkadaşların gerçekten ne düşünüyor? Hashimoto’nun onlara gerçekten ihanet ettiğini düşünüyorlar mı?”
“Bu biraz—”
Doğrudan bir cevap vermeyi geç Sanada cevap bile verememişti.
“Direkt olarak sınıf arkadaşlarımla konuşmadım yani kimin ne düşündüğünü bilmiyorum. Ama ortada kesinlikle dedikodulara inanan bir topluluk var bundan eminim.”
Hashimoto ile daha önce yaptığımız konuşmadan aklıma gelen ilk kişi Kitō oldu.
Az konuşan bir adamdı ama A Sınıfına karşı her zaman itaatkâr olmuştu.
Sık sık birlikte oldukları için Kamuro ile iyi anlaşıyor gibiydiler.
Daha sonra Sanada ile biraz daha konuştuktan sonra Horikita’nın uzaktan bize baktığını gördüm.
Benimle konuşmak istiyor gibiydi, bu yüzden sohbetimizi makul bir noktada sonlandırdım.
Yalnız kaldığım anda Horikita bana yaklaştı.
Her ne kadar sadece 20 üçüncü sınıf öğrencisi olsa da, öğrenci sayısının çokluğuna rağmen biriyle karşılaşma ihtimali hala
yüksek görünüyordu.
“Neyse ki sana yetişebildim. Senden küçük bir iyilik isteyebilir miyim?”
Dostane bir şekilde bana yaklaşan Horikita’nın sorununun oryantasyon kampıyla bir alakası olduğunu düşünmüyordum.
Nagumo’nun grubunun ilk günden itibaren 5 oyunda zafer aldığını ve namağlup bir şekilde birinci olduğunu bilmeyen yoktu.
“Küçük iyilikten kastın nedir?”
Bunu sorduğumda Horikita beni tutup lobinin kenarına çekti.
“Amasawa-san hakkında…Sesli bir şekilde konuşamam.”
“Amasawa-san senin grubundaydı değil mi? Bir şey mi oldu?”
Sesli konuşamayacağını söyleyince akla ilk gelen şey bir sorun yaşandığıydı.
Ama Horikita’nın tavrına bakılırsa durum böyle değildi
“Biraz fazla konuşuyor ama bu sorun değil. Şuanlık davranışları gayet iyi.”
Biraz içim rahatladı ve dinlemeye devam ettim
“Onun fiziksel yeteneklerini gördün mü? O da dövüş sanatlarında epey yetenekli görünüyordu.”
“Dövüş sanatları kısmını bilmiyorum da,ara sıra ÖYD’yi kontrol ediyorum ve kabaca bir şeyler aklımda oluştu.”
Kararsız bir yanıt verdim çünkü konuşmanın gidişatı belli değildi,daha fazla bilgi bekledim.
“Bunu Amasawa’dan duymadığın sürece bilmen mümkün değil ama ona bir nevi ‘borcum’var—okul hayatımda yiyemeyeceğim türden bir borç.”
Dövüş sanatları ve borç ….
Direkt olarak söylemese de Amasawa ile yüzleştiği her halinden belliydi.
Geriye dönüp baktığımda, derinlemesine düşünmeden, böyle bir yüzleşme için tek sahnenin ıssız ada sınavı olduğunu düşünüyordum.(Peak cote dönemleri)
“Bu konuşmanın nereye evrildiğini hayal etmek biraz zor.”
Genel olarak insanlar böyle bir konuşmada nasıl şeyler söylerse onu söylemeye çalıştım.
“Pek çok şeye evrilecek.”
Horikita kaçamak bir cevap verdi ve ‘borç’ konusunu detaylandırmaya hiç niyeti olmadığını gösterdi.
Üstelemem gereken bir konu olmadığı için konuşmaya devam etmeye karar verdim.
“Yani,başka ne diyeceksin?”
“Her gün elimden geleni yapıyorum ama onunla kapışacak kadar güçlü müyüm bilmiyorum. Yani senden gücümü ölçmeni istiyorum.”
“Amasawa’ya olan borcunu ödemek istediğini biliyorum ama bu biraz tehlikeli gibi.”
“Evet normalde ben de öyle derdim ama o kızın gücü normal değil”
“Her ne kadar onun güçlü olduğunu söylesen de ben bu gücü bilmeden sana nasıl yardım edebilirim ki?İşe yarayacağını sanmıyorum.”
Rakibinizin seviyesini bilmeden böyle bir konuda yorum yapmanız akıntıya karşı kürek çekmeye benziyordu.
—Ben seviyesini biliyordum orası ayrı mesele.
Ama bunu kendime saklamayı doğru buldum.
“Sadece gücümü yorumlasan yeter. Tabii ki bir iki tavsiye verirsen çok iyi olur.”
Ses tonundan gücünü test etmemden çok benim tavsiyemle ilgilendiği anlaşılıyordu.
“Eğer gerçekten bir rövanş istiyorsan bu sana kalmış ama Amasawa’ya bunu sordun mu?”
“Henüz sormadım.”
Yine de Horikita konuşmasına devam etti.
“Eğer ki teklifimi kabul etmezse onu bunun için zorlamayacağım.”
Bu laflarına bakılırsa Horikita Amasawa’nın teklifini reddetmesi durumunu da düşünmüştü.
Ne de olsa benden özel olarak yardım istiyordu.
“Teklifimi… Kabul edecek misin?”
“Teklifinin kendisi sorun zaten.”
Amasawa’yla karşılaşmak oldukça dezavantajlı olacaktı.
Horikita yenilgisinden sonra ne kadar antrenman yapmış olursa olsun, yetenekleri arasındaki farkın bu kadar kolay kapanması pek mümkün değildi.
“Hey baksana İbuki şurada? Sana mutlu mutlu yardım edecektir.”
Yakınımızda saklanıp bizi dinleyen birine seslendim
“Cık,fark ettin demek…”
Sinirli bir şekilde dilini şıklatan Ibuki koridorun köşesinden kafasını eğerek kendini gösterdi.
Horikita pek şaşırmış görünmediğinden, bunun ikisi arasında önceden ayarlanmış bir plan olduğu açıktı.
“Maalesef ki Ibuki-san ile çalışmaktan yoruldum. Sürekli aynı rakiple çalışmak öğrendiğim giderek daha az şey öğrenmeme sebep oluyor.”
Yanında duran Ibuki’nin de benzer bir ‘borcu’ varmış gibi görünüyordu ve Horikita gibi bir tepki gösterdi.
Görünüşe göre bu yardım isteği, ellerinden gelen her şeyi yaptıktan sonra yapılan türden bir şeydi.
“Sonuçta güçlüsün,biraz yardım etmeye istekli olmalısın.”
“Sen de mi yardım istiyorsun?”
“Tabii isterim.Sadece bir yıldır burda okuyan bir bücüre kaybetmek çok sinir bozucu.”
Bir iki yumruk savurdu sonra da bir high-kick attı.
Hevesli olmak güzeldi ama Amasawa’dan küçük bir kız olarak bahsetse de aralarında sadece bir yaş fark vardı ve bücür dese de fizik açısından Ibuki aslında daha küçüktü…
(ÇN:High kick terimi yükseğe atılan tekmedir.Kick boksla uğraşırken hocam İngilizcesini kullanırdı ben de biraz baktım ama Türkçesini bulamayıp öyle bıraktım.)
“Bunu eğitim kampı sırasında yapmaya karar verdiniz çünkü dövüşecek bir yer bulmakta zorlanacaktınız, değil mi?”
“Okulda bir dövüş maçı yapmak çok dikkat çekici olurdu.”
Yanıt olarak küçük bir baş sallama hareketi yapan Horikita kararlı görünüyordu. Ibuki de öyle.
“Merak ediyorum… Dürüst olmak gerekirse, bunda senin için bir şey yok…”
“Gerçekten de, bundan kazanacağım hiçbir şey yok.”
“Ama eğer kabul edersen, tazminat olarak özel puanlarımı teklif etmeye hazırım-”
“I wonder… Honestly, there’s nothing in it for you…”
“Indeed, I don’t have anything to gain from this.”
“But if you were to accept, I’m willing to offer private points as compensation—”
She seemed ready to offer compensation, but it was pointless to accept such a thing.
“I don’t know how much it will help, but if you accept my conditions, I’m willing to take it on.”
I interrupted Horikita’s offer and responded.
“Really? I wasn’t expecting that at all…”
“Whether or not both parties agree to it, there are more disadvantages to getting into a fight at school. If you want to pay back some kind of debt, you don’t want to miss such a great opportunity. However, you can’t just go out at night.”
“Thank you. I couldn’t ask for more cooperation. So, what are the conditions?”
There were absolute conditions that had to be accepted in order to face Amasawa in a rematch.
“The first is to talk to Amasawa today. You’re in the same group, so it shouldn’t be hard to find an opportunity to do so. Of course, to avoid making a fuss, make sure no third party finds out. The timing should be early morning on the last day. You should get Amasawa to accept the rematch at that time.”
The chances were slim, but if she refused, the special training would be meaningless.
“Of course, I understand that. What are the other conditions?”
“I’ll talk about that once you’ve finished this one. There’s no point in special training if Amasawa doesn’t accept. Besides, we can’t do it in the middle of the night at the training camp, can we?”
Since this was a discussion based on the premise that she would accept, there shouldn’t be any objections even if they didn’t hear the remaining conditions.
“I’m ready to do it right now, you know?”
“You should keep quiet.”
Horikita, unlike Ibuki who had quickly agreed, had proper common sense.
Tazminat teklif etmeye hazır görünüyordu ama böyle bir şeyi kabul etmek anlamsızdı.
“Ne kadar yardımcı olacağını bilmiyorum ama koşullarımı kabul ederseniz, bunu üstlenmeye hazırım.”
“Birincisi bugün Amasawa ile konuşmak. Aynı gruptasınız, dolayısıyla bunu yapmak için bir fırsat bulmak zor olmayacaktır. Elbette yaygara koparmamak için üçüncü şahısların öğrenmediğinden emin olun. Zamanlama son gün sabahın erken saatleri olmalı. O zaman Amasawa’nın rövanşı kabul etmesini sağlamalısınız.”
“Bunu anladım.İkincisi nedir”
Eğer rövanş teklif etmeyi planlıyorsa, muhtemelen
Amasawa’nın keskin zekasını kandırabilirdi.
Horikita’dan küçük bir ricada bulundum.
“Bunun oryantasyon kampıyla bir alakası yok ama senden araştırmanı istediğim bir şey var.”
“Nedir?”
“Pek anlamadım ama bunu aklımda tutacağım. Amasawa’ya söylememem gerekiyor değil mi”
“Evet.”
“Anladım.Sorun değil.”
“Eğer ki Amasawa-san teklifimi kabul ederse haber göndereceğim.”
“Lütfen.Sabah bekliyor olacağım.”
Horikitaya teşekkür ettim.
Konuşmamız bitmişti
“Şimdi…”
Sakayanagi’yi biraz daha aramaya karar verdim.
Antrenman sahasında amaçsızca dolaştım ama Sakayanagi’yi bulamadım.
Akşam 9 civarında, kalabalık azalmaya başladığında, günü sonlandırmaya karar verdim.
Odama döndüğümde Hashimoto, Toyohashi ve Shintoku banyoya gitmeye hazırlanıyorlardı ve beni bekliyorlardı, ben de onlarla birlikte büyük banyoya gitmeye karar verdim.
Çeviri: M.cannn_
Ayanokokiahnıben
1.5 promosyon ichi kebap
Edit: horikita senpai