Elitler Sınıfı - Cilt 22 - Bölüm 14 & 15
İkinci günün sabahıydı. Saat hala 6’yı geçmemişti. Hava biraz aydınlanmaya başlamıştı, yeterli görüş mesafesi olduğunu söylemek zordu.
Görünmemek için binadan biraz uzaklaştım.
Bu saatte dışarı çıkacak çok fazla insan olmazdı.
Çok geçmeden anlaştığımız gibi Horikita ve Ibuki geldi.
‘’Uykum var ve hava soğuk.’’
Ibuki esnedi ve gerindi. Titriyordu.
‘’Beğenmiyorsan odana geri dönebilirsin.’’
‘’Şaka yapıyorsun. İntikamını kendi başına almana izin veremem.’’
Amasawa’ya karşı olmaktan ziyade, ana motivasyonu Horikita’nın istediğini yapmasına izin vermemek gibi görünüyordu.
‘’Görünüşe göre rövanşı kabul etmekten mutlu oldu.’’
‘’Evet. Anında kabul etti. Ama beklenmedik bir zorlukla karşılaştım.’’
‘’Beklenmedik mi?’’
“Seninle sözleştiğimiz gibi dördüncü günün sabahını istemiştim, ama o bunu üçüncü günün sabahına çekmek için pazarlık yaptı.”
‘’Bir gün erkene çekmek istedi.’’
“Tabii ki, senin iş birliği yapma şartın dördüncü günün sabahı olduğundan, ona taviz veremeyeceğimi söyledim. Sonunda pes etti ama pek de daha az rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Acaba bir planı mı vardı?”
‘’Sabahın bu kadar erken saatinde mi? Söylemesi zor. Zaten kabul ettiği için bunu görmezden gelsek olmaz mı?’’
Erken kalkmaktan nefret etmiyorsanız, üçüncü ve dördüncü gün arasında pek fark yoktur.
‘’Soran ben olduğum ve özel bir mesele olduğu için çok fazla kurcalamadım. Kızlara özgü bazı problem olabilir, eğer anlıyorsan üçüncü güne değiştirmemize izin verir misin?’’
Gerçekten de fiziksel yapıları nedeniyle kadınlar için potansiyel olarak dezavantajlı olabilecekleri bir döngü söz konusuydu.
Ama bu Horikita ve Ibuki için de geçerliydi ve ben Amasawa’nın bunu bir bahane olarak kullanacağını düşünmedim.
‘’Karşı taraf rahatsızlığına rağmen kabul etmişse, planlandığı gibi devam etmeliyiz. Özel eğitim seanslarımızı azaltmamalıyız.’’
‘’Acımasızsın.’’
‘’Dördüncü günün sabahı belirleyici gün. Eğer dediklerimi dinlemezseniz, size özel eğitimde eşlik edemem.’’
‘’Anlıyorum. Biraz suçlu hissediyorum ama elimizdeki plana sadık kalalım, olur mu?’’
‘’Karşı tarafı düşünerek kendinizi geri çekmeyi düşünmeyin.’’
Horikita bir şeyden rahatsız olmuş gibiydi.
‘’Anlıyorum. Kaybedeceğini hiç düşünmüyordur bile. Hatta benim için bile endişeleniyordur.’’
Bundan hoşnut değil gibiydi ama intikam isteyen taraf kendisi olduğu için bu durumda yapabileceği bir şey yoktu.
‘’Onu eşek sudan gelinceye kadar dövücem.’’
Ibuki yanımda intikam ateşini körüklüyordu.
Ateşi körüklemek kişinin kendi tercihiydi ancak çok ileri gitmek büyük sorunlar yaratabilirdi.
‘’Onun yüzüne zarar verme olur mu? Kavga duyulursa başımız belaya girer.’’
‘’Ne? Eğer zayıf noktasıysa her yerine vururum. Hatta yapmam gereken ilk şey Amasawa’nın yüzünü tekmelemek, değil mi?’’
Onu burada uyarsam bile, büyük ihtimalle zamanı gelince yine de acımasızca tekmelerdi.
‘’Motive olmuş olman iyi bir şey.’’
Olumlu bir tavır sergilediği için şimdilik bu kadarla yetinmeye karar verdim.
‘’Teklifi kabul etmek için ek koşulları söyleyebilir misin?’’
‘’Evet. Sadece bir şartım kaldı. Kazanmanın zor olduğuna karar verirseniz ikiye karşı bir dövüşeceğinize söz verin. Tereddüt etmeyin.’’
Aldığım kararı ilettiğimde ne Horikita ne de Ibuki bunu hemen kabullenebilmiş görünmüyordu.
‘’Pardon ama ikiye karşı bir derken ne demek istedin?’’
‘’Elbette bahsettiğim iki kişi sen ve Ibuki. Bunu kabul etmiyorsanız işbirliği yapmaya istekli değilim.’’
Onlara tekrar söylediğimde Ibuki yeri tekmeledi ve yumruğunu bana doğru savurdu.
‘’Huh!? İkiye karşı bir maç da ne? Bu çok saçma. Hayatta olmaz.’’
‘’Teke tek yapmamalısınız demiyorum. ‘Kazanmanın zor olduğuna karar verirseniz’ dedim, değil mi?
‘’Kulağa kendi başımıza kazanamayacağımızı düşünüyormuşsun gibi geliyor.’’
“Durumu yumuşatmak isterdim ama evet, durum tam olarak bu. Üzgünüm ama Amasawa’yı teke tekte yenme şansı neredeyse sıfır. Zaman kaybı olacak bir şeye zaman harcayacak değilim.”
Dürüst olmak gerekirse, ikiye karşı bir yapmayı başarsalar bile, geçen seferki gibi sonuçlanma ihtimali daha yüksek.
‘’Bu hoşuma gitmedi. Şartını kabul edemem.’’
‘’Ben de bunu beğenmedim. Ama konuşmana bakılırsa Amasawa’nın tam olarak ne kadar güçlü olduğunu biliyor gibisin, değil mi?
‘’Bu doğru. Dürüst olmak gerekirse tam bir eşleşme sayılmaz ama onun gücünü gördüm.’’
‘’Yani onunla aramızda büyük bir fark olduğunu mu düşünüyorsun?’’
Ben onaylayınca, Ibuki daha da üzgün göründü ve homurdanarak başını çevirdi.
‘’Bunu yapamam. Ayanokouji’nin yardımına ihtiyacım yok. Kendi başıma hallederim. Aslında, sen de böyle yapmalısın.’’
‘’Gerçekten de beklenmedik şekilde kabullenmesi zor şartlar öne sürdün.’’
Buraya gelmeden önce çoğu şeyi gözü kapalı kabul etmeyi planlıyor olmalıydı.
Şu an tereddüt etmesine şaşmamalıydı ama amaç olmadan özel eğitim almanın bir anlamı yoktu.
“Eğer durum buysa, sorun değil. İşbirliği yapmak zorunda kalmazsam benim için daha kolay olur.”
‘’Bir kere daha sorayım: Amasawa-san’ın gücünü anlıyorsun değil mi?’’
“En azından senden veya Ibuki’den daha iyi anladığımı düşünüyorum. Sadece referans için olsa da, Amasawa’nın gücünü tahmin ederek de dövüşebilirim.”
Horikita muhtemelen sadece basit bir maç istiyordu ama benzer güçte bir rakibe karşı dövüşebilecekse, bunu cazip bulmaktan başka bir şey yapamazdı.
‘’Anlıyorum. Bu şartlara kabulüm ama ya Ibuki-san reddederse?’’
‘’Bu konuşma biter. Sadece ikiniz de işbirliği yaparsanız olur.’’
‘’Gücümün arttığını gördükten sonra mı karar vereceksin?’’
‘’Evet, hadi bir deneyelim.’’
Ayağımı yavaşça geri çekip, yere yaklaşık bir metre çapında küçük bir daire çizdim. Sonra dairenin ortasına geçip sol elimi öne, sağ elimi arkaya doğru uzattım.
‘’Burdan çıkmayacağım ve sadece sol elime saldırıcağım.’’(ÇN Mehemolt: Aura farmer koji)
“Huh?”
“Bu durumda beni zorlayabiliyorsan, Amasawa’ya karşı da iyi bir mücadele verebilirsin.”
‘’Benimle dalga mı geçiyorsun?’’
‘’İstediğin gibi yorumlayabilirsin ama sana göstermemi isteyen sendin değil mi?’’
‘’Komik. Peki, ilk önce o kibrini söndüreceğim.’’
Ibuki ile en son karşılaştığımızda çoğunlukla tekmeleriyle dövüşmüştü.
Keskinliği biraz gelişmiş olabilir, ama dürüst olmak gerekirse, fark önemsizdi.
Ayağının yönünü tahmin edip sıyrıldım.
‘’Bu ne küstahlık! Sol kolunu yakalayabilirsem maç benimdir.’’
Görünüşe göre Ibuki sol kolumu yakalayıp saldırmamı engellemeye niyetli.
Eğer isteği buysa, istediği kadar tutmasına izin verirdim.
Sol elimi kasıtlı olarak kolay ulaşılabilir bir pozisyonda tuttuğumda, o fırsatı değerlendirip sol bileğimi yakaladı. Hemen ardından sol elimin parmaklarını açtım ve sol ayağımla büyük bir adım atarak Ibuki’nin hemen arkasına geçtim. Yakalanan elimi soldan sağa doğru bir yay çizerek, sol ayağımı kullanarak adım attım ve kendimi kurtardım.
Ibuki farkına bile varamadan sırtı tamamen açık bir şekilde savunmasız kaldı.
“Ne—!?”
Hala ne olduğunu kavramaya çalışan Ibuki’nin sırtına sol yumruğumu uzattım ve hafifçe dokundurdum.
‘’Ne oluyor lan..!?’’
‘’Bu bir çeşit Aikido. Ne kadar denersen dene sonuç değişmeyecektir.’’
(ÇN: Aikido, Japonya kökenli bir savunma sanatıdır. Rakibe zarar vermek yerine, onun enerjisini yönlendirerek etkisiz hale getirmeyi hedefler.)
Teke tek bir dövüşte, ne kadar çok dövüşürseniz dövüşün, yetenek farkı ortadan kaldırılamaz.
Şansınız olması için, ikiye bir durumu kabul etmeniz ve rakibinizden sayıca üstün olmanız gerekiyordu.
‘’Benimle yer değiştirir misin Ibuki-san?’’
‘’Anlaman için denemen mi gerekiyor?’’
“Öyle değil. Az önceki kısa karşılaşma bile, gücünün boyutunu tam olarak anlayabildim. Bu yüzden Ibuki-san’ın bunu objektif olarak görmesini istiyorum. Ne olduğunu bilmezsen, hiçbir ilerleme olmaz.”
Ibuki’nin kendi başına deneyim kazanmasını istiyor gibi görünüyordu.
‘’Aynı şekilde, sol elini de bağlayacağım. Ama aynı şekilde bırakmayacağım.’’
‘’Bu daha iyi. Gelip kasten aynı şekilde yenilmeye çalışmak aptalca.’’
Ibuki’nin geri çekilmesine izin verdim ve şimdi Horikita karşımda duruyordu.
‘’İstediğin zaman başlayabilirsin.’’
‘’Niyetim o.’’
Nefeslenmek için zaman alacağını düşündüm ama hemen harekete geçti.
Hızlıca sol bileğimi değil daha aşağısını tutmaya çalıştı.
Sanırım başka bir şey söylemeden önce içgüdülerimi test etmek istedi.
Ancak kendimi ustaca ayarlayarak kolumu çektim ve onu bileğimi tutmaya zorladım.
“Kuh…!”
Beni tutmak yerine kendi kendini tutarken buldu. Horikita bunu fark etse bile çoktan harekete başladığı için yarı yolda duramazdı. Kafasında bunun dezavantajlı bir pozisyon olduğunu anlamasına rağmen, Ibuki ile aynı şekilde hareket etti.
Ona istediği yeri tutmasına izin vermek yerine istemediği bir yeri tutmasını sağladım.
İnsan zihni garip bir şeydir. Onu tutmaman gerektiğini bilsen bile, beynin yine de tutmanın tutmamaktan daha iyi olacağına karar verecektir.
Çünkü o, tutmamayı kendi için avantajlı hale getirecek deneyime sahip değildi.
‘’Yani benim düştüğüm durum az önce olanla aynıydı..’’
‘’Doğru.’’
‘’Aynı şeyin başıma gelmesine izin vermeyecektim ama farkına bile varmadan yenilmiştim.’’
Hayal kırıklığına uğrayan Horikita gözlerini bana dikti.
‘’Yani bu Amasawa-san ve bizim aramızdaki yetenek farkı mı?’’
‘’Evet. En azından, kendi koyduğum kuralları çiğnememi sağlayamazsan, kazanma şansını hiç görmüyorum.’’
Ya beni dairenin içinden çıkarmak ya da sağ kolumu kullanmaya zorlamak.
Bu ikisinden birini başarmadan intikam almaya çalışmak gülünç olur.
‘’Şimdi ikna oldunuz mu? Amasawa ile teke tek dövüşmenin ne kadar pervasızca olduğunu.’’
Horikita hala düşüncelerini kontrol altında tutuyordu ama Ibuki açıkça hayal kırıklığına uğramıştı.
Şimdilik onu yenmek konusunda emin olmayı bırakıp durumu anlamada bir miktar ilerleme kaydettiğini varsayalım.
‘’Ne kadar büyük?’’
‘’Ne demek istedin?’’
‘’Amasawa ile aramızdaki fark. Anlaması kolay olması için sayılarla söyleyemez misin?’’
Gerçekten de, sadece bununla ilgili belirsiz bir hisse sahip olmak, gelecekteki motivasyonunu sürdürmek için yeterli olmayabilir.
‘’Fiziksel yeteneklerden bahsediyorsak, ikinizi eşit kabul edip size 50 puan verirsem, Amasawa 60 puan olurdu yani aranızdaki fark 10 kadar.’’
Ben böyle cevapladıktan sonra ikisi de birbirlerine baktılar, belki de aradaki farkın düşündüklerinden az olmasına şaşırdılar.
‘’Ancak teknik becerileri de hesaba katarsak bu başka bir hikaye olur. İkiniz tek bir dövüş sanatına odaklanırken Amasawa çok daha geniş bir yelpazeye odaklanıyor. Bunu da hesaba katarsak aradaki fark daha da büyük hale geliyor.’’
Rakamlar yaklaşık bir tahmin olması için kullandım ama bu sadece kılavuz olması içindi.
Sonuç o günün şartlarına göre değişebilirdi; beklenmedik olaylar, yanlış tahminler ya da şans. Ama aradaki beceri farkı ne kadar büyükse o kadar antrenman yapılması gerekecektir.
‘’Bundan sonra ikiniz benimle aynı anda dövüşeceksiniz.’’
‘’Bunu beğenmedim.’’
‘’Sana katılıyorum Ibuki-san. Ama bunun neden gerekli olduğunu anlıyorsun değil mi?’’
‘’Onu kesinlikle iki elini de kullanmaya zorlicam. Tamam mı?’’
‘’Bundan emin değilim. Sence de onu dairenin içinden çıkarmak daha kolay olmaz mı?’’
‘’Umurumda değil. Sen bana ayak uydur.’’
Daha dövüş başlamadan bile nasıl dövüşmeleri hakkında tartışmaya başladılar. Horikita ve Ibuki su ve yağ gibi. Büyük ihtimalle daha en başından beri işbirliği yapmaya niyetleri yoktu.
Şimdilik karışmadan istediklerini yapmalarına göz yumacağım.
‘’Birbirimize uyum sağlayamıyoruz. Tamam, şimdilik istediğimiz gibi saldıralım.’’
‘’Bence de.’’
Görünüşe göre uzlaşmaya yanaşmayacakları aksine aynı anda saldırıp ikisi de kendi başına hareket edecekti.
**********************************************
‘’Artık duralım mı?’’
İkisi de büyük ölçüde yorgundu, kısmen de olsa alışık olmadıkları bir ikili olarak savaşmak zorunda kaldıkları için. Ben bitirelim dediğimde, ikisi de neredeyse aynı anda oturdular.
Bunu bir gün daha yapsak bile çok büyük fark yaratmayacaktır yine de birazcık daha iyi olacaktır.
Amasawa’ya rehberlik olmadan intikam için meydan okurlarsa kazanmak için hiç şansları olmayacaktır.
‘’Sen nasıl bu kadar güçlü oldun..?’’
‘’Sadece küçüklüğümden beri dövüş sanatları öğreniyorum, bu kadar.’’
‘’Bende öyleyim. Karateye odaklanarak çevremdekilere kaybetmemeye çalışıyordum.’’
Belki biraz fazla sert davrandım. Horikita’nın özgüvenine mi zarar verdim? Bu onun deneyimlerine dayanıyor gibi görünüyordu.
Acilen mental destek vermeyi düşünmüştüm ama bunun için endişelenmeye gerek yok gibi görünüyordu.
‘’Ama seni bir istisna olarak görmeye karar verdim. Abimin seni onaylıyor oluşu benim için bir moral kaynağı.
“Hmm…”
Horikita’nın aksine hala mızmızlanan Ibuki, ayağa kalktı ve arkasını döndü.
‘’Yarın kesinlikle iki elini de kullandırtıcam.’’
Bu sözleri söyledikten sonra yere hışımla basarak kampa döndü.
‘’O gerçekten bir mızıkçı.’’
Bu kötü bir şey değildi ama bu yüzden görüşünün daralıyor olması bir kayıptı.
Onun tüm hareketleri ve dövüş stillerini öğrenip öğrenemeyeceğinden emin değildim.
‘’Sorun yok. Onunla daha sonra konuşurum ve bugünün deneyimlerini gözden geçiririz. Gerekirse zorla.’’
Bu güven vericiydi.
Horikitayla kampa geri yürüdüm.
‘’Bu kadar işbirliği yapacağını düşünmemiştim. Kendini geride planda tutarsın ya da mesafeli olursun sanmıştım.’’
Birkaç neden söyleyebilirdim ama elimdeki kartları fazla açmamamın ana nedeni, bunun gelecekteki Horikita için çok sert olacağını düşünmemdi.
‘’Bazen hayır işi yaparım’’
‘’Bu şüpheli. Bunun arkasında bir şeyler olduğunu düşünmeden edemiyorum.”
“Bu olay olduğunda hazırlıklı olmak dışında başka bir seçenek yok.”
Bunu ima ederek söylediğimde, Horikita inanamayan bir ifadeyle gözlerini kısarak bana baktı.
‘’Tamam. Birbirimize karşı sabırlı olalım.’’
O kabul ettikten sonra, Horikita ile binanın önünde ayrıldım ve ayrı ayrı odalarımıza dönmeye karar verdik.
Amasawa onları eğittiğimi bilmese daha iyi olurdu.
Bu arada saat yedi olmadan hemen önce odama geri döndüm. Hashimoto tam o sırada uyanıyor ve yatağında oturuyordu.
‘’Pekala ben sabah duşumu almaya gidiyorum. Siz ne yapacaksınız?’’
Hashimoto’ya katılıp duşun keyfini sürmeye karar verdim.
‘’Oh, Ayanokouji-senpai de mi geliyor!?’’
‘’Planım öyle…’’
“Yanagi, Kobayashi, Kozumi, hadi biz de gidelim!”
“Huh? hayır, biz…”
‘’Sadece gelin! Ayanokouji-senpai bizi çağırıyor!’’
Hayır, kesinlikle kimseyi çağırmıyorum. Güç zehirlenmesi olarak anlaşılabilecek hiçbir şey söylemezseniz çok sevinirim.
NOT(ayanokojiayniben):Selam arkadaşlar bir süredir bilgisayarım yok ve bilgisayarsız bırakın bölüm çevirmeyi bölüm yüklemek bile işkence…Bir süreliğine diğer çevirmen arkadaşlar devam edecek sabrınız için teşekkür ederim.
Çevirmen: Mehemolt