Elitler Sınıfı - Cilt 22 - Bölüm 7
Kısa süre içinde değişim toplantısının ilk turuna dair detaylar açıklandı ve oyun başladı.
Ondan önce, aynı odada telefonuyla oynayan Hashimoto’ya bu meseleyi anlatmaya karar verdim.
Bütün oyunlara katıldığımı gizlesem bile, Hashimoto bu garip durumu fark ederdi zaten.
Grup içindeki insanların birbirini sorgulaması da sorgulanması da gereksizdi; bunu en baştan engellemek en iyisiydi.
“Nagumo’yla birkaç maçım olacak” dedim.
Maçın içeriğinden biraz bahsettim ama sonuçta bu, eski öğrenci konseyi başkanıyla olan bir karşılaşmaydı ve Hashimoto, duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemedi.
Hikâyeyi sonuna kadar dinledikten sonra ise birkaç kez iç çekti ve durumu anladığını belli etti.
“Sen gerçekten benim hayal gücümün ötesinde şeyler yapıyorsun, biliyorsun değil mi?”
“Olaylar benim istediğim gibi gelişmedi.”
“Öyle olsa bile, Nagumo-senpai ile yarışıyor olman inanılmaz bir şey. Üstelik bu sadece grup savaşıyla ilgili değil, senin bireysel performansına odaklanılmış. 19 oyundan 17’sini kazanman bekleniyor, bu başlı başına müthiş bir şey.”
Bu durumun zorlu olacağını bekliyordu, ama Hashimoto nedense bu işten tuhaf bir mutluluk duyuyor gibiydi.
“Bu sadece onun sana olan ilgisini gösteriyor.”
“Gayriresmî bir değişim toplantısı bile olsa bu tamamen keyfi bir hareket. Grup içi dengeleri bozan bir şey bu. Bu yüzden seninle konuşmak istedim grubun uyumunu koruyabilmek için.”
“Ne demek istediğini anlıyorum ama bence endişelenmene gerek yok.”
“Nasıl yani?”
“Şöyle düşün. Bu eğlenceli bir oyun olsaydı herkes katılmak için yarışabilirdi, ama sence liseli çocukların hepsi çiçek baskısı yapıp nakış işlemek ister mi? Sanmam.”
(Not: Oshibana [押し花], Japonya’ya özgü, çiçeklerin ezilip kurutularak desen oluşturacak şekilde düzenlenmesiyle yapılan geleneksel bir sanattır.)
Ben oldukça ilgilenmiştim ama anlaşılan diğer öğrenciler öyle değildi.
“Yani senin her oyuna katılman, herkes için memnuniyet verici bir şey aslında.”
“Değişim toplantısını tamamen kazanmayı mı düşünüyorsun? Kiryūin-senpai bu konuda ne düşünüyor acaba? Duruma bakılırsa, senin de bir fikrin vardır diye tahmin ediyorum?”
“Ah, açıkçası emin değilim. Tamamen ilgisiz değil bence ama Nagumo kadar heyecanlı olduğunu sanmıyorum. Hatta işi tamamen kōhai’lerine bırakabilir.”
Kiryūin’in Nagumo’yla olan maça ilgisi sadece benim performansım yüzündendi.
Bu duruma mezuniyet öncesi biraz ekstra eğlence olarak bakıyordu.
“Bu sefer kazandığım özel puanlar sadece harçlık olarak kullanılsa bile, elimdeki puanları daha etkili şekilde kullanabilirim. Gerçekten daha üst sıraları hedefleyip ödül parasını almak istiyorum.”
Hem içeride hem dışarıda düşmanları olan Hashimoto için bu savaş fonu çok önemliydi.
“Her neyse, Ayanokōji, sen birinci sınıflarla iyi geçinmeye bak.”
“İyi geçinmek mi…?”
“Birinci sınıflarla iyi geçinmek sence zor mu?”
Biraz düşündüm, sonra başımı salladım. Hashimoto dizine vurup ayağa kalktı.
“O zaman bundan en iyi şekilde yararlanacağız. Önce birinci sınıfların gerginliğini azaltacağım, bu geceye kadar onlarla iyi geçinmeye çalışırım.”
Hashimoto, birinci sınıflarla yakınlaşmakta hiç zorlanmayacağını hemen belli etti.
“O sırada elimden geldiğince bilgi toplamaya da çalışırım ama Kiryūin-senpai bir şey yapmazsa senin gücün şart. Yani hava karardığında, birinci sınıflarla iyi geçinmek için senin de iş birliği yapman gerekecek, tamam mı?”
Karşılık vermeden sadece talepte bulunmak doğru olmazdı; yardım etmek doğruydu.
Hashimoto’yu, grubun zaferi için çabalayan birini desteklemek daha iyiydi.
“Tabii… Eğer yapabilirsem yaparım.”
Ama kendime güvenmediğimi ne kadar erken belli edersem o kadar iyiydi. Fakat Hashimoto zaten bunu çoktan anlamıştı
“Bana bırak bunu. Böyle işlerde epey iyiyimdir. Ayrıca bu, prensesi kontrol altında tutmak için de işe yarar ve Ryūen’in görmezden gelebileceği bir şey değil.”
Benimle iş birliği yapıyordu ama aynı zamanda kendi çıkarlarını da düşünüyordu. Hesapçı olmak kötü bir şey değildi. Hatta, çıkar çatışması varsa durumu iyi niyetle çözmekten çok daha iyiydi bu yaklaşım.
“Bu arada, Nagumo-senpai’yi yenersen ne kadar para alacaksın?”
“Bilmiyorum, tam olarak ne kadar olduğunu sormadım.”
“Üçüncü sınıf temsilcisi olduğunu düşünürsek, birkaç bin ya da on binle sınırlı kalmaz herhalde, değil mi?”
Onun asıl merakı benim alacağım para miktarı değil, kendi alacağı parasının ne olacağıydı.
“Anladım. Kazanırsak parayı gruba eşit olarak dağıtırım, rahat ol.”
“Bunu duyduğuma sevindim. Ama performansa göre farklı miktarlar verirsen daha iyi olur, herkese aynı miktar verilmesin.”
“Peki, ben gidiyorum. Boş vakitlerimde birkaç görüşme yapabilirim sanırım.”
Her saniyeyi değerlendirmek istermiş gibi, Hashimoto hızla ortak odadan çıktı.
Çeviri: M.Cannn_
Ayanokojiaynıben
Shiro Oni
Edit: horikita senpai