Emperor Of Solo Play - Bölüm 127 - Argardo Baskını (2)
Lanetli kale bilinmeyen bir büyücünün fedakârlığı sayesinde korkunç haliyle mühürlenmişti. Kale, dört kahramanın çabalarıyla ışığına yeniden kavuştu. Daha sonra, süslü ekipmanlarla donatılmış oyuncular kaleyi doldurdu. Bir ilhamla buraya Havanz kalesi adı verildi.
Ancak, zarif kale artık Beyaz Gözlü Şövalye’nin varlığıyla lekelenmişti. Havanz kalesinin görünümü, Lanetli Kale olarak adlandırıldığı zamandan daha korkunç bir hal almıştı. Kale daha da kötü bir umutsuzluk duygusuyla kaplanmıştı.
Bu umutsuzluğa karşı savaşmak için süslü oyuncular yerine yıldız oyuncular toplanmaya başladı.
Sayıları kolayca bini aşan oyuncular Havanz kalesini görebilecekleri bir yerde konumlanmıştı. Burası bir köy değildi. Burada barikatlar da kurulmamıştı. Bir karşılaştırma yapmakta ısrar edilirse, burası devasa bir kamp alanı ya da ona benzer bir şeydi. Warlord’un normal mantığına göre, bu yapılmaması gereken tehlikeli bir şeydi. Temelde canavarların saldırılarına karşı savunmasızlardı.
Ancak buradaki oyuncuların hiçbiri endişeli değildi. Havanz kalesi yakınlarında ortaya çıkan canavarlar cep harçlığı ya da damaklarını temizleyen talı bir dondurma gibiydi.
Şu anda, bu oyuncuları bile korkutacak varlıklar ortaya çıkmıştı.
“Uzun zaman oldu.”
Yıldızlar arasında bir güneş belirmişti. Aslında, birden fazla güneş vardı. İki güneş ortaya çıkmıştı.
“Seninle konuşuyorum. Normal bir insanın en azından başını sallaması gerekir değil mi? Neden bana karşı bu kadar soğuk davranmak zorundasın?”
“Bir derdin varsa sadede gel?”
Shir ve Chev’di.
Havanz kalesinin önünde Argardo Baskını için büyük yeteneklere ve şöhrete sahip çok sayıda oyuncu belirmişti. Ancak, bu ikisinin yanında soluk kalıyorlardı. Bu oyuncular artık başrol veya yardımcı rol oynayacak nitelikte değillerdi. Bu ikisinin önünde birer seyirciye dönüşmüşlerdi.
Oyuncular dikkatlerini bu ikili arasında gerçekleşen muhabbete odakladı.
Bu ikisi yıldızlar arasında birer güneşti. Shir ve Chev gerçek yüzlerini gösterdiklerinde kendilerine odaklanan bakışlardan rahatsız olmadı. Shir, Chev’e çok soğuk bir şekilde davranıyordu. Araları iyiymiş gibi davranmaya hiç gerek yoktu. Üstelik aralarının iyi olmamasının iyi bir nedeni vardı.
“Buraya çok önemli bir şey için gelmedim. Sıranızı kontrol ettim ve siz bizim ardımızdan geliyorsunuz. Ben de sizi karşılamaya karar verdim.”
Chev’in sözleri karşısında Shir’in yüz ifadesi buruştu.
Zaten kötü olan ilişkilerinin daha da kötüleşmesinin nedeni buydu.
“Yani beni kışkırtmak için buradasın.”
“Hiçte bile.”
Argardo Baskını’nın büyük savaşın ünlem işareti gibi olduğunu herkes görebiliyordu. Bu yüzden herkes Argardo Baskını’na katılmak için birbiriyle yarışıyordu. Sıralama kura ile belirlenmişti. Stormhunters, Redbulls’un hemen ardından gidiyordu.
Elbette, bu Shir’in moralini bozdu.
‘Redbulls’dan başka bir lonca olsaydı….’
Stormhunters loncası sıranın oldukça gerisindeydi. Redbulls da dâhil olmak üzere, önünde 30 büyük loncadan toplam dört lonca vardı.
Ancak, sadece Red Bulls onun gözünde bir dikendi. Diğer loncalar Argardo Baskını’nda başarılı olursa, bu bir mucize olarak kabul edilecekti. Ancak, bu Red Bulls için kolay bir galibiyet olabilirdi. Redbulls hakkında böyle düşünüyordu.
Her şey bir yana, Chev henüz Redbulls’un sırası gelmemiş olmasına rağmen durumu kontrol etmeye gelmişti.
Bu, Red Bulls’un daha fazla canlı bilet satmak için sıcak bir konuyu kullanma girişimi değildi. Yaptıkları, sanki her şeyi riske ederek bu işi başaracağını anlatmak gibiydi.
Shir de Chev ile benzer sebeplerden dolayı buradaydı.
Chev de benzer nedenlerle Shir’i bilerek kışkırtmak için yaklaşmıştı.
Birbirlerine karşı kafa kafaya savaşan rakipler değillerse bile ikisinin de okları aynı hedefe yönelmişti. Bu durumda samimi bir atmosferin oluşmasına imkân yoktu. Aralarında kıvılcımlar uçuşuyordu.
Bu sahneyi görenler arasında dedikodular alevlendi.
“Sanırım bu iki loncadan biri başarılı olacak.”
“Red Bull’un Argardoyu öldürme olasılığının daha yüksek olduğunu düşünmüyor musunuz?”
“Tam tersi. Red Bulls baskın sırasında stratejisinin çoğunu ifşa ederse, Stormhunters’ın başarı oranı önemli ölçüde artacaktır.”
“Bu, birinin sofrada mı yiyeceği yoksa dökülen artıkları yerden mi yiyeceği meselesi.”
Bu iki oyuncuyu çok dikkatli gözlerle izleyen birisi vardı.
‘Nihayetinde, Hahoe Maskesi bu iki loncanın ekmeğine yağ sürerek çok sıkıntılı bir şey yaptı.’
Sinclair V&V loncasındaydı. Baskın partisinin bir üyesi olarak buradaydı. Birkaç saat içinde Argardo baskınını deneyeceklerdi. Fırtına Kraliçesi ve Matador’un ortaya çıktığını gördüğünde acı bir sesle homurdandı.
Ancak, Sinclair’i de keskin gözlerle izleyen biri vardı.
“Bu şerefsizin burada ne işi var?”
Bu oyuncu yumuşak tasarımlı bir çelik zırh giyiyordu. Miğferi tüm yüzünü kaplıyordu ve bir pelerin giymişti. Warlord’da her yerde görülebilecek tipik bir Kılıç Ustası Sınıfı oyuncusuna benziyordu.
Hyrkan, Sinclair’i keşfettiğinde kalbi sıkıştı.
‘Bu iş yine tersine dönüyor. Bu piçin göğsündeki V&V logosuyla burada ne işi var?’
Hyrkan Argardo Baskını’na tek başına katılmak için burada değildi.
Argardo inanılmaz ekipmanlar düşürecekti. Argardo seti 180. seviye Kronik Eşsiz dereceli bir ekipman setiydi. Ağlayan Kılıçsa 180. seviye Kronik Epik bir silahtı. Bu iki ekipman 200. seviyenin ortalarına kadar kullanılabilirdi. Silah çok iyi bir silahtı.
Ancak, Hyrkan’ın bu silahı elde etmesi zor olacaktı.
“Kahretsin. Üçüncü taraf olarak katılmam kolay olmayacak.”
Argardo Baskını tek başına yapılamazdı. Sadece Argardo’yla savaşmak zorunda olsaydı, baskını çoktan denemiş olurdu. Tabii ki, şansı çok yüksek olmazdı.
Argardo Baskını ile ilgili sorun, bunun basit bir Patron Baskını olmamasıydı. Bu, büyük savaş çerçevesinde gerçekleşen bir Baskındı.
İlk olarak, Havanz kalesini savunan Yozlaşmış orduyu yenmek gerekiyordu. Sonra kale duvarına tırmanmak gerekiyordu. Argardo’yla savaşmak için bilet alabilmek için Havanz kalesinin kuşatmasını kazanmak gerekiyordu. Ancak bunu Hyrkan’ın tek başına yapması imkansızdı.
Hyrkan bu yüzden bir anlaşma yapmayı planlamıştı. Bu Baskını kazanmak için bir as kartı eksik olan iyi bir Ayakaltı loncasına katılmayı planlamıştı. Onların bakış açısına göre, anlaşmayı reddetmeleri için hiçbir neden yoktu.
En azından diğerlerinin, özellikle de 30 büyük loncanın Argardo’yu öldürmesini engellemeyecekti. Bu anlaşma, diğerleri Argardo’yu öldürürken avucunu yalamasından çok daha iyi olurdu.
Ancak, Sinclair V&V loncasının bir üyesi olarak ortaya çıkmıştı. Sinclair zaten Hyrkan’ı öldürmeye çalışan bir oyuncuydu. Bunun arkasında fark edilebilir bir sebep yoktu. Hyrkan’a düşüncesizce bir PK girişiminde bulundu.
‘Bahse girerim onun önünde bir kez daha Bekçi stilinden bahsedersem, beni öldürmek için evimi bulmaya çalışacak.”
Hyrkan Sinclair’in yerinde olsaydı, onu görür görmez gözleri öfkeden geriye yuvarlanırdı.
“Siktir. Görünüşe göre planımı değiştirmem gerekecek.”
Hyrkan bir kez daha acı sözleri yuttu. O anda Sinclair başını hafifçe çevirerek Hyrkan’a baktı. Sinclair Hyrkan’ın kendisine baktığını hissetmişti. Hyrkan o anda paniklemişti ama bunu dışa vuran herhangi bir belirti göstermedi. Başını çevirse ya da bakışlarını başka yöne çevirse, bu Sinclair’in şüphelenmesine neden olacaktı.
Sinclair, Hyrkan’ı gördüğünde şaşkınlıkla başını eğdi.
‘Kim o? Bana mı bakıyor? Yoksa bana mı öyle geldi?’
Bu düşüncelerin kapsamı buydu.
“Ah. Hareket ediyorlar.”
“Ne hakkında konuşuyorlardı?”
Shir ve Chev konuşmalarını bitirmişti. Sırtlarını döndüler ve birbirlerinden uzaklaştılar. Onlar farklı yönlere giderken ikisinin üzerindeki bakışlar da dağıldı. Görüş açısından kaybolduklarında tüm oyuncular merakla dolmuştu. Birbirleriyle özel sohbetten konuşmaya başladılar.
Böylesine huzursuz bir ortamda Sinclair ve Hyrkan ortalıkta görünmüyordu.
6.
“Pes! Pes!”
Bu bağırış duyulduğunda Argardo Baskınının mesaj panosu gürültülü bir hal aldı.
– Yenilgiyi kabul ettiler! Kale duvarını bile geçemediler!
– Sayıları doldurmak için vasat oyuncuları topladılar. Bu beklenen bir şeydi.
– 1.05 kat geri dönüş aldım. Afied.
– Bu ne ahlaksızlık bu ne noğmussuzluk site linkini vermessen yasadışı bahis oynamaktan adli işlem başlatıcam.
Oyuncular, Argardo Baskınını yürütecek Şövalyeyi Öldür Ekibini oluşturmak için bir araya geldi. Ancak, bu ekip Baskından vazgeçti.
Şövalyeyi Öldür, 1.200 oyuncu tarafından oluşturulan kolpa bir ekipti. Bu ekip, kendilerinden önceki Baskın Ekipleri tarafından yıkılmış olan kale duvarına bile tırmanamadı. Elbette, Çimento Solucanları yıkılan kale duvarını onarmaya çalışıyordu, bu yüzden sadece biraz yamalıydı. Şövalyeyi Öldür ekibi bu durumdan faydalanmak istedi, ancak savaşı çok özensiz bir şekilde yürüttüler.
Kritik darbe kale duvarı yıkıldığında geldi. Giriş tıkandığında oyuncular kaleye girmek için acele etti. Bu tıkanıklık, düşmanların alan tesirli saldırılarını kullanarak birçok oyuncunun Game Over olmasına sebebiyet vermesine olanak sağladı. (Çn: game over’a sağlam bir karşılık önerin yorumlarda)
Kaleleri geri almak bu yüzden göz korkutucuydu. Hahoe Maskesinin nasıl yapılır videosunda ortaya attığı taktik gibiydi. Tıkanıklığa yapılan saldırı, kalelerin savunulmasında kesin bir zafer sağladı. Ancak, tıkanıklık artık oyuncular için bir engele dönüşmüştü. Bu saldırı yöntemi kesin zaferi garantiliyordu ve buna karşı koyacak bir yöntem bulmak kolay değildi.
Aslında hiç kimse Şövalyeyi Öldür ekibinin başarılı olmasını beklemiyordu. Sweepers loncası gibi canavarları temizlemek için inanılmaz miktarda büyülü ateş gücüne ya da bir savaşta anlık kararlar verebilen eşsiz bir ağır siklete ihtiyaç vardı. Sadece çok sayıda oyuncuya sahip olmak anlamsızdı.
– V&V loncası için çok kötü oldu. Argardo’ya ulaşmayı başardılar, ancak sonunda geri çekilmek zorunda kaldılar.
– V&V loncasından bahsettiğimize göre, canavarları öldüren inanılmaz derecede yetenekli bir oyuncu vardı. O oyuncu neden Argardo’yla savaşmak için öne çıkmadı?
– Ben de merak ediyorum. Gerçekten de Argardoyla savaşan oyunculardan daha iyi savaştı. Ancak, ortadan kayboldu.
Warlord hayranları, Şövalyeyi Öldür takımının ardından Baskına katılacak 3 takım için heyecanlıydı.
– Her neyse, sonraki 3 savaş bu işi kesinlikle çözecek.
– Bu doğru.
Öyle bir şekilde denk gelmişti ki, 30 büyük lonca içindeki üç lonca Argardo Baskını’nı birbiri ardına deniyordu.
– Yani sıralama Big Smile, Red Bulls ve Stormhunters mı?
Baskın düzenleme konusunda, bu iki loncanın Warlord’un en iyileri olduğu düşünülüyordu. Bu yüzden herkesin beklentileri yüksekti. Beklenti ile dolup taşıyorlardı. Bu iki lonca başarısız olursa, hiç kimsenin Baskında başarılı olabilecek başka bir lonca düşünemeyeceğini söylemek abartı olmazdı.
Tabii bir de şaka konusu olan lonca vardı.
– Big Smile atılacak kart olsa bile, Red Bulls ve ya Stormhunter bunu sona erdirecektir.
– Neden Big Smile atılacak kart oluyormuş? Onlar Çin’deki en güçlü lonca. Diğer iki lonca ile karşılaştırıldığında Big Smile’ın daha düşük bir konuma getirilmesi için hiçbir neden yok.
– ㄴ Çin’de en güçlü = Dünyada sadece zayıf bir osuruk.
– Sadece insan denizi taktikleriyle nasıl hareket edeceklerini biliyorlar. Başka hangi konuda iyiler?
– Sürü halinde hareket ediyorlar ve 5 öldürüyorlarsa 15 ölüyorlar. Bu konuda çok iyiler.
– ㄴ Tebrikler aliexpressten bir adet orta parmak seti kazandınız.
– ㄴ Üstteki arkadaşın belli ki bir karın sancısı var, uzmanlar gebelikte ilk 3 ayın çok önemli olduğunu söylüyor. Kontrolerine gitsen iyi olur.
– ㄴ Üstteki arkadaş anlaşılan tecrübelisin adres verde reyelde görüşelim.
– ㄴ XXX mahallesi, XXX caddesi, No:301 Seul, Güney Kore gelmeyen jigolo çocuğu
ÇN: Malum, Kore, Çin, Japonya üçlüsü birbirini pek sevmez yazarda azda olsa çinlilere dokundurmuş.
Big Smile diğer iki loncanın yanına konuldu ve acımasızca eleştirildi.
Bu eleştirilerin sonucu satılan canlı bilet miktarınada yansıdı. Big Smile’ın Argardo Baskını sadece 290,000 canlı bilet sattı. Bilet satışı için sadece bir gün olduğu hesaba katılsa bile, Big Smile Çin’deki en büyük hayran havuzuna sahipti. Big Smile’ın bakış açısına göre bu durum gururlarını incitti.
“Hay böyle işin içine koyim. İşe yaramayan görevleri yapmak için destek olarak arkada kalmamı istiyorlar. Bana tamamen çöpmüşüm gibi davranıyorlar. Bu ne cüret!”
Bu Baskını pek önemsemiyordu ama subay olmasına rağmen cephe gerisi destek ekibinde görevlendirilmişti. Durumu Korece bir ifadeyle anlatmak isterse, bu Baskına garnitür olarak katılmıştı. Bu Apollo’nun gururuna büyük bir darbe vurmuştu.
Chiroro Apollo’yu yatıştırmak için bir kez daha onun yanına konmuştu. Gururu da büyük bir şekilde incinmişti ve bu hissettiği her şeyi çarpıtıyordu.
‘Sen iğrenç bir pisliksin.’
Apollo bu seviyedeki bir Baskına katılmayı bırak baskına katılacakların ayakkabılarını cilalayacak nitelikte bile değildi. Ekipman ve seviye bakımından yetersiz olmasada kişisel becerileri çok eksikti. Bu Baskına kaç kişinin katılabileceği konusunda bir sınırlama olsaydı, Apollo’nun adı yedek listeye bile giremezdi. Bu durum, loncanın kaç oyuncu getirebileceği konusunda herhangi bir kısıtlamanın olmadığı bir durumdu. Apollo’nun Argardo Baskınına katılabilmesinin nedeni buydu.
Elbette tek sebep bu değildi.
‘Brooks’a ödeme yapmamış olsaydın, kimse senin gibi bir pisliği koklamak istemezdi.’
Brooks, Big Smile’ın bir subayıydı ve Apollo’nun baskına katılmasına yardım etmişti. Basit bir ifadeyle, Brooks’a rüşvet verilmişti.
‘Acaba ne kadar aldı, bu işin ekmeğini bi ben mi yiyemedim lan?’
Bu çok açıktı ama Apollo’nun her şeyi yapması mümkündü çünkü Brooks’a çok rüşvet vermişti.
Chiroro’nun bakış açısına göre, mevcut durumdan hiç hoşlanmıyordu. Apollo’ya katılmaktan hoşlanmıyordu. Tüm bunların ötesinde, Argardo Baskını ile ilgili hiçbir beklentisi yoktu.
‘Loncamız zaten pamuk ipliğine bağlı. Bu baskını neden yapıyoruz? Ana gücümüzü getirmişte değiliz.’
Big Smile, şu sıralar gündemde olduğu için Argardo Baskını’na katılıyordu. Görünüşe göre sadece canlı bilet satmayı düşünüyorlardı. Elbette bunun arkasında bir neden daha vardı. Big Smile loncası, katılmayacağını açıklayan dokuz loncadan biriydi. Katılmayacaklarını açıklamamış olsalardı muhtemelen bunu yapmazlardı.
Bu bir gerçekti. Kazanma şansları yoktu.
Planın ayrıntıları henüz ortaya çıkmadı ama Chiroro ne olacağını söyleyebilirdi. Kale duvarını geçerek Argardo’nun yüzünü görecekler ve Argardo’yla yalancıktan biraz boğuştuktan sonra ayrılacaklardı. Canlı biletleri sattıklarına göre, savaşı bir saat boyunca sürdürmeleri gerekecekti. Normal bir baskın bu kadar sürerdi.
Düşünceleri bu noktaya ulaştığında, Chiroro’nun yüzü bilinçsizce bükülerek gerçek duygularını açığa vurdu. İfadesi üzerindeki kontrolünü kaybetmek üzereydi.
O anda.
“Sen Chiroro-nim değil misin?”
Birisi Chiroro’ya yaklaşırken ona sesleniyordu. Chiroro’nun ifadesi onu gördüğünde hızla değişti.
“Sinclair-nim?”
Bu oyuncunun kimliği, V&V loncasının bir üyesi olarak Argardo baskınına katılmış olan Sinclair’di. Argardo Baskınına katılmayı bitirmişti, ancak kısa bir süre geçtikten sonra bir kez daha geldi.
Elbette buraya Chiroro’yla buluşmaya gelmemişti. Stormhunters ve Redbulls’un ilerleyişini kontrol etmek istiyordu. Yine de, V&V loncası çoktan ayrıldığı için orada tek başına durmak onun için biraz garipti. Sinclair, Big Smile loncasında bir subay olmaya yakın olan Chiroro’yu selamlamaya karar verdi.
“Burada ne yapıyorsun?”
“Durumu değerlendirmek için buradan geçiyordum ve Chiroro-nim’i gördüm. Seni selamlamak için buraya geldim.”
“Senin tarafından selamlanmam gereken bir seviyede değilim. Onur duydum.”
İkisi o kadar da yakın değildi. Sinclair, Big Smile loncasına birkaç kez yardım etmişti ve Chiroro da böyle bir etkinlik sırasında orada bulunmuştu.
Öte yandan, Apollo’nun Sinclair ile herhangi bir bağlantısı yoktu. Apollo’nun bakış açısına göre, birden bire kendisini tatsız hissetti.
Apollo ağzını açarken sabırsızlanıyordu.
“Kimsin?”
Chiroro’nun ifadesi bu soru karşısında hafifçe buruştu. Ancak Apollo bir subaydı, bu yüzden onu öylece başından savamazdı. Chiroro Sinclar’ı Apollo ile tanıştırdı. Tanışma faslından sonra ikisi el sıkıştı.
O anda, çok uzakta olmayan iki oyuncu da el sıkışıyordu. Kimsenin onları göremeyeceği çok tenha bir yerde duruyorlardı.
7.
Baskın bir Go oyunu gibiydi.
Rakip her zaman bir düzen içinde hareket ederdi. Kişi bu düzeni analiz etmeli ve bu düzenle başa çıkmanın bir yolunu bulmalıydı. Rakibin hamlesini okumaya çalışmak gerekirdi ve rakip de buna göre tepki verirdi. Baskın, Go’dan sadece birkaç derece farklıydı.
Bir Baskın saldırısı için plan yapmak kolay değildi. Plan yapma konusunda Red Bulls için çalışan ve çok iyi olduğu bilinen bir stratejist vardı ve Argardo baskını için bir plan yapmıştı.
Ancak, stratejist Nunum tarafından yapılan plan hurdaya çıkarıldı.
“Bunu gerçekten yapacak mıyız?”
Chev’den bir emirdi.
Planda aniden bir değişiklik yapılmasını talep etti.
“Bu mümkün mü?”
“Yapabilirim, ama bunu gerçekten yapmak istiyor musun?”
Bu hamlenin ardındaki neden çok şaşırtıcıydı. Nunum’un bunu tekrar sormasının nedeni buydu. Ancak Chev soruya gülümseyerek cevap verdi. Ancak gülümsemesi hiçbir şeyi açıklamıyordu, sadece yüzünde hala aptal bir ifade vardı. Sonunda Chev kararını açıkladı.
“Her halükarda, zafer şansımız o kadar da yüksek değil. Eğer durum buysa, bunu daha eğlenceli hale getirmeyi tercih ederim. İzleyicilerimizi dikkate almak zorundayız. En azından bu yöntemi kullanırsak izleyicilerimiz hayal kırıklığına uğramayacaktır.”
Bu sözler üzerine Nunum düşünürken garip bir gülümseme takındı.
‘Hayal kırıklığına uğramayacaklar. Sonuç ne olursa olsun büyük bir ikramiye olacak.’