Solentra - Bölüm 12
Tam o anda…
Ağaçların arkasından biri çıktı.
Silueti zarif ama tehditkârdı.
Gövdesi uzun, parmakları neredeyse bıçak gibi sivriydi.
Üzerindeki kırmızı-siyah cüppe, rüzgârda dalgalanıyordu.
Ama en dikkat çeken… gözleriydi.
Kandandı.
Sanki ruh yerine kana sahipti.
Vereth’in sesi bir anda kesildi.
Sonra… mırıldandı: “Wave.”
Luneth’in kaşları çatıldı. Kaen kılıcını çıkardı.
Wave: “Vereth… yeni bir sahibin var ha?”
(Sesi çatal dilli gibidir, hem sıcak hem tiksindirici bir tonda)
“Hatırladın mı beni… Eski dostum—”
Vereth (sert keser):
“Artık senin değilim.”
Wave yaklaşırken havadaki sis, kana dönüştü. Harf harf dökülen kırmızı bir perde gibi.
Wave ellerini havaya kaldırdı.
Ve… ağaçların arasında üç figür belirdi.
Gözleri kıpkırmızı, tenleri gri. Tırnakları uzun, dişleri keskin. Vampir savaşçılar.
Luneth kılıcını çekti.
Vereth bir çığlık attı:
“KAN ZAMANI!” Savaş
başladı.
Luneth bir anda ileri fırladı.
Vereth’in aurası açılmıştı.
Kılıç her sallandığında bir kan izini yırtar gibi havayı parçaladı.
Vampirlerden biri yüksekten Luneth’e saldırdı.
Luneth yere çöküp, zıpladı — “Vereth! Dönüş vuruşu!” Vereth:
“Şehvetli kesik geliyor!!”
—kılıç yukarıdan daire çizerek rakibin göğsünü yarıp geçti.
O sırada Kaen elini ileri uzattı.
Parmak uçlarından kıvılcımlar çıktı.
Kaen:
“Yandaki bana ait.”
Vampirin üzerine yürüdü.
Bir elini yere koydu.
Toprak çatladı, alttan bir alev sütunu fırladı.
Vampir alevlerin içinden çıkmaya çalıştı ama— Kaen kılıcını alevle kapladı.
“Kızıl Çizgi.”
Ve tek darbede yarı yarıya böldü.
Ama Wave hâlâ hareketsizdi.
Wave (gülerek):
“Beklediğimden güçlüymüşsünüz. Ama hâlâ çok… zayıfsınız.”
Parmaklarını birbirine bastırdı.
Havadaki tüm kanlar… bir anda bir araya toplandı.
Bir kırmızı küre oluşturdu.
Ve onu Luneth’e doğru fırlattı!
BOOM!
Luneth savruldu, omzu kan içinde kaldı.
Kaen araya girdi.
Ama o da sırtına bir darbe aldı — başka bir vampir yeniden ayağa kalkmıştı!
Vereth:
“Lanet olsun! Bu adam… her zaman bana karışık sinyaller verirdi!” Wave yaklaştı, Vereth’e doğru yürüdü.
Wave: “Beni unutamazsın.
Ben senin ilk sahibinim.
Kanla dövdük, kanla büyüdük. Sana bir ev verdim.
Luneth… seni sadece taşıyor.”
Luneth yere diz çökmüştü ama kafasını kaldırdı. Kan dolu gözlerle Vereth’e baktı.
Luneth:
“Eğer Vereth seni bu kadar seviyorsa… neden yanında değil?”
Vereth:
“Wave beni ilk tuttuğun günden beri seni öldürmek istemiştim.”
Wave’in eli titredi. Kızdı.
O anda son saldırısını yaptı.
Devasa bir kandan kılıç oluşturarak Kaen’e fırlattı!
Kaen… kımıldayamıyordu.
Kan kılıcı kaburgasının altından geçmişti.
Alevli kılıcı hâlâ elindeydi, ama tutuşu zayıflıyordu.
Kaen (dişlerini sıkarak): “T-tamam… hâlâ… hayattayım… ama…” Dizlerinin üstüne çöktü.
Gözleri kapanmak üzereydi.
Tam o sırada—
Vereth’in sesi yankılandı.
Bu kez daha tiz, daha öfkeli, daha… gerçekti.
Vereth (çığlık atar gibi):
“LUNETH! KALK! ÇABUK KALK SALAK! DÖVÜŞMEMİZ
LAZIM!!”
Luneth gözlerini araladı.
Yaralıydı. Sol omzundan kan sızıyordu. Ama o çığlık, içini titretti.
Luneth:
“Of… tamam ya…
Beni öldüreceksen en azından dramatik yap bari…” Elini uzattı, Vereth’i kavradı.
Kılıçla avuç içi temas ettiği anda— Bir aura patladı.
Karanlık mavi ve kırmızı renkler, gövdesini sardı.
Gözleri kıpkırmızıya döndü.
Zırhı parçalandı, yerine kısmi bir gölge zırh oluştu.
Omzunda alev gibi kıvrılan siyah ruh parçaları belirdi.
Vereth (fısıltıyla):
“Hoş geldin… eski benliğime.”
Luneth dişlerini sıktı, sonra başını kaldırdı. Bağırarak; “Kan.”
Ve havaya sıçradı.
Vereth’le, Wave’e doğru yıldırım gibi uçtu.
Wave, kanı geri çekerek kendini korumaya aldı.
Ama Luneth’in kılıcı, kan duvarını çatırdatıyordu.
Bir vuruş.
Bir kesik.
Bir geri sıçrayış.
Yere indiğinde, toz duman kalktı.
Wave:
“Güçlenmişsin… ama bu yetmez.” Ellerini yere bastı.
Topraktan kan fışkırdı — kan ipleri!
Ama Luneth onlara bile gülümsedi.
Gülümseyen Luneth miydi yoksa Vereth miydi anlaşılmıyordu.
Luneth ve Vereth:
“Ben artık sadece savaşmıyorum.” “Vereth’le birlikte… hislerle dövüşüyoruz.”
Şeytani formu, yere bastığında gölge titreşti. Vereth parladı.
Vereth(kılıç formu):
“Gölge Fırtınası: Kızıl Hançer Dalgası!”
Luneth kılıcı savurdu —
Beş ayrı kanat gibi enerji, Wave’e doğru fırladı.
Wave zar zor savundu.
Ama bu onu yormuştu.
Wave:
“Ben seni yarattım…
Sen de beni yok edeceksin öyle mi?” Luneth kılıcını yere sapladı.
Ağır ağır yürüdü.
Yüzü gölgede kaldı.
Sonra bir adım daha attı.
Luneth:
“Sen… sadece başlatandın. Ama ben… bitirenim.”
Son bir hamle.
Tek, düz bir kesik.
Wave’in vücudu havada bir an asılı kaldı. Sonra dizlerinin üzerine çöktü.
Wave (son nefesiyle):
“Vereth…
Hâlâ… güzel parlıyorsun.”
Vereth (sessizce):
“Bu kez… gerçek bi arkadaşım var.”
Wave’in gözlerinden bir damla kan süzüldü. Ve yavaşça yere yığıldı.
Luneth sırtını dönmeden, Vereth’i kınına yerleştirdi. Aurası yavaşça söndü.
Tam o anda, arkadan adımlar duyuldu.
Bel ormanın arasından çıktı.
Saçları savruluyordu.
Gözleri Luneth’in sırtındaydı.
Sonra yere yığılan Kaen’i fark etti.
Koşarak yanına gitti.
Kaen gözlerini araladı. “Ben iyiyim… ama Luneth…”
Bel başını çevirdi.
Luneth (gülümseyerek):
“Savaşmak yorucuymuş…
Vereth… konuşmasan bile olurmuş aslında…”
Vereth (sessizce):
“Hayır. Seninle konuşmayı seviyorum.” Vereth’in gözü kapandı
Luneth hâlâ ayaktaydı.
Ama bir adım daha atınca…
<<Discord: @kerpetenes>>