Tharold - Bölüm 3 - SEÇKİN BİRLİK
SEÇKİN BİRLİK
İki yeni yaratık, kılıç gibi kollarıyla yaklaşırken ne yapacağımı düşünüyorum. O an fark ediyorum: katanamı hiç kullanmadım.
Gücümle birlikte onu da devreye sokacağım.
Vücudumla birlikte yanma vakti, katana.
Alevi bende ve katanada kısa bir nabız olarak yakıyorum. Ayame’ye dönüyorum:
Kiyoshi: “Ayame, güçlendirme. Takımdaki diğer üçü bu ikisiyle baş edemez.”
Ayame: “Anlaşıldı. Güçlendirme aktif.”
Isı damarlarımda hızlanıyor; hızım ve gücüm artıyor. Kılıç kollular hızla üzerimize gelirken onlara aradaki farkı gösterme vakti.
Adımı kaydırıyorum; katanayı düşük açıyla içeri süzüyorum. Uç, kısa bir alev patıyla ısırıyor—çıt. İlk yaratığın eklem dikişi siyaha dönüyor. İkincisi savuruyor; Ayame’nin parıltısı kalkan gibi sürünüyor, darbe yumuşuyor.
“Devam,” diyorum; katanayı geri alıp bir yarım adım daha atıyorum.
Kılıç-kollular çizgi gibi açılıyor; biri sağdan kesiyor, diğeri alçaktan dalıyor. Ayağımı kaydırıp taş platformun kenarını yokluyorum.
Uzun alev yok. Kısa pat, derin kes.
İlki üstüme düşüyor. Katanayı yatay tutup kıvılcım gibi bir nabızla ısıtıyorum; çeliği onun kılıç bileğine sürtüyorum.
ÇİİRT! Eklem dikişi siyaha dönüyor; metalin altından kızıl çizgi sızıyor.
“Film!” diyorum.
Mavi, zemine ince bir su tabakası bırakıyor. İkinci yaratık hızını alamayıp kayıyor; gövdesi açılıyor.
“Şimdi!” Katanayı düşük açıyla içeri kıstırıp PATT! diye tek bir kısa pat veriyorum. Kaburga plakaları çatlıyor; yaratık duvara sürtünerek sendeleyip geri düşüyor.
Ayame’nin parıltısı omuzuma akıyor; nefesim ritme oturuyor.
[GÜÇLENDİRME: %100]
İlki yeniden geliyor; kılıç-kolu yukarıdan indiriyor. Dizimi kırıp içeri giriyorum, sol omzuyla çenesinin altına body check, aynı anda sağ elimdeki katana yarım ay kesiyor.
TOK—PARR! Maske gibi bir parça kopuyor; yaratık çığırıp geri çekiliyor.
Ekranın köşesi yanıyor: [ISI +1]
Tamam. Sınırda tut.
“Set!”
Kahverengi, önümde bel hizasında taş bir omuz seti yükseltiyor. Üstünden sıçrayıp yaratığın omuzuna iniyorum; inişte katanayı bir çizgi daha ısıtıp boyun eklemine bastırıyorum.
KIRT. Plaka ayrılıyor. Yaratık gönder gibi sallanıyor, ben omzundan takla atıp arkaya düşüyorum.
İkinci yaratık arkadan dalıyor; gölge, su tabakasında ikiye bölünüyor.
Ayame: “Sağ!”
Ellerim kendiliğinden hareket ediyor; katanayı geriye savurup, temas anında mikro pat.
TİNK! Kılıç-kolun ucu kopuyor; kıvılcım ve buhar yüzüme vuruyor. Ayame’nin iyileştirmesi anında yanığı söndürüyor.
“Çamur kilidi!”
Mavi suyu yoğunlaştırıp ayaklarına sarıyor; Kahverengi zemini kabartıyor—çamur yükselip ayak bileklerini yarım halka kilitliyor. Yaratık gövdesini silkeleyip çözmeye çalışıyor.
Ben tam karşısına, nefesimi toplayıp iki vuruşluk kombinasyona giriyorum: sol feint, sağ çapraz.
PATT—KRAK! Boyun dikişi atıyor; yaratık diz üstüne düşüyor.
Ekran bir an daha parlıyor: [ISI +2]
Avuçlarım yanıyor; katanayı bir an bırakıp havayı ciğerlerde döndürüyorum. Ayame’nin eli kürek kemiğine değiyor.
“Devam,” diyor sakin. [MİKRO İYİLEŞTİRME]
İlki son bir öfke dalgasıyla üstüme atılıyor. Taş sette ayağı takılıyor—o tek seviyelik gecikmeyi hissediyorum.
Şimdi.
Katanayı kınına sürter gibi alçak çiziyorum; temas noktasında iğne ucu bir alev patı.
ÇAT! Göğüs plakasının altı açılıyor. Dizimi kilitleyip, son vuruşu tam kısa patla indiriyorum.
GÜM! Gövde arkaya katlanıyor; eklemlerden sönük bir ışık kaçıyor. Yaratık düşüyor.
İkincisi kilidi kırıp üstüme sürüyor. Mavi yanımdan bir “su kamçısı” çıkarıyor; yaratığın yüzüne şal gibi çarpıyor. Ben suyun izinden girip dirsek—diz—baş zinciri patlatıyorum; her temasta yarım nabız.
TOK—PATT—TAK! Kask yarılıyor. Katanayı son kez çevirip çeneden yukarı ince bir kesme…
TİİNK. Yaratık iki adım atıyor, sonra sessizce devriliyor.
Ekran yeşile dönüyor: [DALGA 2 TAMAMLANDI – 00:49]
Ayame nefes veriyor, ben katanayı alçaltıyorum.
Avuçlarım buhar çıkarıyor; uyarı sönüyor.
Tribünde bir kıpırdanma—kırmızı saçlıyla göz göze geliyorum. Sırıtırken parmağıyla boğazını keser gibi yapıyor.
Sıranı kaçırma.
Tavanın kapakları yeniden açılıyor. Bu kez ışık farklı, titreşim daha derin. Metal bir gölge ağır ağır iniyor; omuzlarında döner bıçaklar, gövdesinde ısı sensörü ikonları.
Ayame fısıldıyor: “Bunda uzun alev kesin yasak.”
“Biliyorum,” diyorum. Katananın sırtını kavrıyorum. Kısa patlarla, yakın—temiz.
3… 2… 1…
Yeni dalga başlıyor.
Yeni makine ağır iniyor. Omuzlarında döner bıçaklar, gövdesinde ısı sensörü ikonları. Zemin ince ince çatlıyor; titreşim mideme vuruyor.
Uzun alev yok. Kısa pat, yakın temas.
“Formasyon dar,” diyorum. “Kahverengi platform, Mavi kaydır!”
Taş basamak yükseliyor; Mavi ince film seriyor. Üstüne çıkıp hızlanıyorum. Katananın sırtı elimde, uç kısmı kısa nabızla ısınıyor.
Makine bir anda omuz bıçaklarını ateşliyor. Vıııın!
İlk hamlemde sağdan giriyorum; katanayı bilek aktüatörüne sürtüp minik bir PATT! bırakıyorum.
TİNK! Boya kabarıyor—ama zırh kalın; sadece iz.
“Sol!” diye uyarıyor Ayame. Kalkanı omzuma değiyor. Darbe emiliyor, ama basınç beni geriye savuruyor.
Ekran köşesinde sarı bir uyarı: [ISI +1]. Sorun yok, devam.
Makine bu kez zemin ızgaralarını yakıyor; sensör LED’leri kırmızıya dönüyor. Isıya duyarlı patern—yanlış vuruş zemini patlatacak.
“Set!”
Kahverengi bel hizası duvar açıyor; ben üstünden sıçrayıp sol tarafa iniyorum. Mavi’nin su kamçısı makinenin dizine sarılıyor—yarım saniye. Yarım saniye yeter.
Katanayı alçak açıyla ekleme bastırıyorum; kısa pat.
KRAK! Siper plakası çatlıyor… ama makine bıçaklarıyla taş seti kıyma gibi doğruyor. İlk Kahverengi geriye uçuyor.
Ayame’nin sesi: “Yardım!”
Gözüm bir an kayıyor—İkinci Kahverengi’yi döner bıçak diz hizasından alıp takla attırıyor. Mavi yanına siper oluyor; su perdesi bıçaklara çarpıp buhara dönüyor. Görüş bir an bembeyaz.
Lanet. Buğu bana karşı çalışıyor.
Makine, buharın içinden ani bir itkiyle fırlıyor. Kollarından biri bana; katanayı kalkan gibi kaldırıyorum.
ÇAT! Kollarım uyuşuyor. Ekran: [ISI +2]. Avuçlarım yanıyor; tutuşum gevşiyor.
Ayame’nin eli kürek kemiğimde: [Mikro İyileştirme]. Acı sönüyor; sıcaklık kalıyor.
“Bilek! Bilek!” diye bağırıyorum.
Mavi suyu tekrar eklemde döndürüyor; makine kayıyor, dengesini bozuyor. Şimdi aradığım açı. İçeri giriyorum—
Tam o anda yer sensörleri kırmızıdan mora yanıyor. AŞIRI ISI. Zemin bir karış çöküyor.
Ben adımı kesiyorum ama makine kesmiyor; döner bıçak taş platformu rende gibi sıyırıyor. Üstümde taş tozu yağmuru. Katanayı yatay indirip göğüs altına tam kısa pat bırakıyorum.
GÜM! Metal içeri göçüyor—ama makine karşılık olarak şok atımı veriyor. Gövdemde bir çarpma, kulaklarım ötüyor. Arkamdaki Mavi yere seriliyor.
Ekran: [ISI +3] – TUTUŞ %70
Daha fazlası elimden kaydırır.
Ayame nefes nefese: “Kalkan düşüyor!” Parıltısı inceliyor; rengi söndürmek için gücü bana değil düşene akıtıyor.
“Ben… dayanırım,” diyorum dişlerimin arasından. “Kalkanı Mavi’ye ver!”
Makine bu kez pivot yapıp süpürme saldırısına geçiyor. Bir düzine kıvılcım kıyıya çarpıyor. Kafamı eğiyorum, diz üstü kayıyorum; katanayı tabana sürtüp kıvılcım teli gibi uzatıyorum. Bıçağın miline sürtünce tink tink—mikro patlar; mil kilitleniyor.
Yarım saniye.
Dirseğimle gövde plakasına, sonra diz—baş. Her temasta yarım nabız.
TOK—PATT—TAK! Bobinlerden biri kopuyor.
Makine geriliyor, ama sensörleri bu kez benim üstümde yanıyor. Beni işaretledi. Omuz bıçakları çapraz pozisyona geçiyor; hız artıyor.
Ayame: “Dikkat!”
Kayan bir adımla kaçıyorum; tam o sırada zemin ızgaraları kırmızıya dönüyor ve bir hat boyunca patlıyor.
BOOM—BOOM—BOOM!
Hava göğsüme çarpıyor; taş tozu ağzıma doluyor. Katanayı refleksle bırakmıyorum ama parmaklarım uyuşuyor. Ekran titreyerek uyarı veriyor: [ISINMA SINIRI – GÜÇ DÜŞÜRÜLÜYOR]
Makine, boşluğu yakalayıp Ayame’ye dönüyor. Ayaklarımı yere vurup hızlanıyorum; araya girmem lazım.
“Bırakmam!” diye hırlıyorum.
Yetişiyorum—ama darbe geç. Omuz bıçağı Ayame’yi yana savuruyor; kız sırt üstü kayıyor, parıltısı sönüyor.
İkinci Kahverengi toparlanıp omuzla vuruyor; makineyi bir adım geri aldırıyor, sonra dozer bıçağı gibi süpürme yiyor ve duvara çakılıyor. Mavi nefes nefese. Benim kollarım titriyor.
Ekran: [Dayanıklılık %05]
Bir vuruşluk güç kaldı.
Katanayı sabitleyip tek çizgi, tek pat. Boyun bileğine—tam çizgi, tam zaman.
Adımı atıyorum.
Makine birden gövde içinden karşı şok çıkartıyor; bir halka gibi genişliyor.
VUUM!
Nefesim kesiliyor. Dizlerim boşalıyor. Katananın ucu yere değiyor.
Ekran kızarıyor: [DAYANIKLILIK 0]
Bir siren. Yeşil ışıklar beyaza dönüyor.
[SİSTEM]: DALGA 3 BAŞARISIZ. SİMÜLASYON SONLANDIRILIYOR.
[SİSTEM]: 3. BÖLÜM TAMAMLANDI. SONRAKİ AŞAMA HAZIRLIĞI:BEKLEME ODASI.
Makinenin bıçakları sönüyor. Zemin düzleşiyor.
Ayame yanımda doğruluyor; yüzü soluk, ama gülümsüyor. “İyisin,” diyor kısık.
Ben başımı sallıyorum; avuçlarım buhar çıkarıyor, kalbim ritmi buluyor.
Tribünden ıslıklar, karışık alkış. Kırmızı saçlı ayağa kalkmış; dudağının kenarı kıvrık.
Bitmedi.
Kapılar yana kayıyor. Soğuk bir hava koridora vuruyor. bekleme odasının kapısının ışığı yanıp sönüyor.
Katanayı kınına alıyorum. “Toplanın,” diyorum. “Sıradaki aşamada telafi var.”
Ayame ayağa kalkıyor; Mavi ve Kahverengiler birbirini çekip kaldırıyor.
Omuz omuza, ışığa yürüyoruz. İçimde küçük bir alev, kontrollü. Sıradaki kapı açılıyor.
Son aşamayı beklerken önceki turun süre tablosu ekrana geliyor.
12 takımdan 2.’yiz. Kırmızı saçlının takımı 3. olmuş.
Biz: 4:00 — Onlar: 3:47 — 1. takım: 5:10.
Bizim yenemediğimizi yenmişler; uzun dayanmışlar.
Bizim ekipten o üçlü anında dağılıyor. Zaten sahada pek iş görmediler. Ayame’nin yanıma yürüdüğünü görüyorum.
Ayame: “İyi iş çıkardık. Diğer üçlü çok bir şey yapmadı ama sen sırtladın.”
Kiyoshi: “Sen olmasan tek başıma bu kadar dayanamazdım. Gerçekten hayat kurtarıcısın.”
Söz ağzımdan çıkar çıkmaz Ayame’nin yüzü hafif kızarıyor. “Teşekkürler,” deyip fısıldıyor: “Sonraki aşamada bol şans.”
Tam o sırada gözetmen tekrar beliriyor.
Gözetmen: “3. bölümü geçenleri tebrik ederim. Sırada 4. bölüm var. Bu bölümde sırayla spar yapacaksınız (antrenman dövüşü). Kazanmanız ya da kaybetmeniz tek başına önemli değil; tek teke beceriniz ölçülecek. Kıyafetlerinizi çıkarıp geri verin; sadece 3. bölüm içindi. Soru var mı?”
Salondan ses çıkmıyor.
Gözetmen: “Her şey anlaşıldıysa kapıda ismi yananlar içeri.”
Yarım saat sonra kapıda benim adım yanıyor. Yanında bir isim daha: Rory Miles.
Demek spar edeceğim kişi bu…
Kapıya yürürken kırmızı saçlı da beliriyor.
Kiyoshi: “Ne işin var burada? Benim ismim yandı.”
Rory: “Benim de.”
Demek adı buydu…
Rory: “Demek senle spar. Sabırsızlanıyorum, çabuk düş.”
Kiyoshi: “Ringe çık. Sana sahada cevap veririm.”
Kısa bir bakışma. İkimiz de kapıdan giriyoruz; ringe çıkıyoruz.
Gözetmen: “Hazırlık için 5 dakika. Gongdan sonra başlarsınız. Dövüş 3 dakika sürer. Hakem gerektiğinde maçı durdurur. Başka soru?”
İkimiz de aynı anda: “Yok.”
Gong. 3:00
Rory gardını yüksek tutup ringin ortasını kapıyor. Adım sesleri lastikte tıs ediyor.
Yakın oyna. İlk değiş tokuşu ben alayım.
“Ne oldu, kahraman?” diyor dişlerinin arasından. “Hâlâ konuşacak mısın?”
“Konuşmam,” diyorum. “Seni ringde sustururum.”
2:45
Sol feint atıyorum; Rory yemiyor. Sağ jab’ım onun omzuna sürtüyor. Kafası hafif yana. O hemen karşılık: alttan body.
TOK! Midem sızlıyor; nefesi veriyorum. “Bu mu yani?” diyorum. “Kibar dokunuş.”
Rory sırıtıyor. “Asıl şimdi başlıyoruz.”
2:30
Ayak oyununa geçiyor; soluyla kafaya parlatıp sağ düşük tekme atıyor. Dizimi indirip blokluyorum, kaval kemiği çarpınca tak diye bir acı yükseliyor.
“İyi deneme,” diyorum; sağ kroşe fırlatıyorum. Kısa mesafe—yakalanıyor.
PATT! Çenesini yalayıp geçiyor. Hakem hafif yana kayıyor, bakıyor: “Devam!”
2:15
Rory gövdeye yükleniyor. İtiyor, boyun bağı deniyor. “Düş artık,” diye hırlıyor. “Senin gazın bitti.”
“Seninki hiç başlamadı,” diyorum. Kısa upper ile çenesini dürtüp clinch’i kırıyorum.
Rory küfredip ileri atılıyor: “Yiyorsa kaçma!”
“Ben kaçmam,” diyorum. “Gel.”
2:00
İkimiz de orta mesafedeyiz. O bir–iki–alttan kroşe kombosu deniyor. İlk ikisini parry’liyorum; alttan kroşeyi omuzla sönümlüyorum.
Ben: sol–sağ–düşük tekme feint—sonra sağ cross.
KRAK! Kafası geriye sekiyor. Seyirciden bir “ooo” çıkıyor.
Rory’nin gözleri kısılıyor. “Şans,” diyor.
“Şansın yüzüne böyle vurmaz,” diyorum.
1:40
Rory akıllanıp uzaklaşıyor; dönüp geri dalıyor—bu kez tehlikeli. Solu boş, sağı çivili. Sağ kroşeyi sonuna kadar getiriyor.
Kafayı içeri gömüp slip yapıyorum; yumruk kulak üstünden rüzgâr gibi geçiyor. Kontraya hazırken o diz patlatıyor.
GÜM! Gövdemde ateş gibi bir ağrı. Geriye iki adım. Ayame tribünden nefesini tutuyor—görüyorum.
Rory: “Hadi, kahraman—diz çök.”
“Sen diz çök,” diyorum. “Önce egona.”
1:20
Rory yükleniyor; komboları yağdırıyor. Ellerim otomatik: kapı, parry, içeri gir–çık.
Bir anda itişiyoruz; çenelerimiz birbirine yakın. O fısıldıyor: “Seni devireceğim.”
Ben de fısıldıyorum: “Denemeden bilemezsin.”
Kısa headbutt feint yapıp onu ürkütüyorum; hakem, “Temiz tut!” diye uyarıyor. Ellerimizi ayırıyor.
1:00
Orta mesafe. Zaman daralıyor. Round’u çalacak bir şey…
Rory solunu uzatıyor—ben parmak uçlarından tutup snap gibi itiyorum, zamanlama kırılıyor. Sağ overhand çıkarıyorum.
PATT! Kaşının kenarı açılıyor gibi. Hafif bir kan.
Rory köpürüyor: “Oynayalım madem!” Kafaya sahte atıp gövdeye iki çivi gibi kroşe.
TOK—TOK! Midem yanıyor. “İyi vuruyorsun,” diyorum, dişlerimin arasından. “Ama tadı yok.”
0:40
Rory tempo yükseltiyor; ring iplerine sürüklüyor. “Kaçamazsın.”
İplerde değilim; dönüp onu alıyorum. Omuz omuza.
“Bitti,” diyor.
“Bitmedi,” diyorum. Diz–dirsek kısa zincir: TOK—TAK! Hakem araya giriyor: “Dirsek yok! Uyardım!”
0:30
Merkezdeyiz yine. İkimiz de ter damlatıyoruz, göğüsler kalkıp iniyor.
Rory bir anda “Vahşi” moda geçiyor: rüzgâr gibi seri—ben sadece en kirli olanı bekliyorum.
Geliyor: sağ overhand. Kaydırıyorum, belden dönüp counter cross.
KRAK! Bu kez net. Rory’nin dizleri bir an titriyor.
“Konuş,” diyorum. “Hani sabırsızlanıyordun?”
“Konuşurum,” diyor, nefes nefese. “Seni gömerken.”
0:15
İkimiz de alev aldık. O çıldırmış gibi dalıyor; ben adımlarımı yarım ay çiziyorum. O sağdan, ben soldan; eller, dirsekler, omuzlar—kapanın elinde.
Hakem: “Temiz! Temiz!”
Son bir desen: ben jab—cross—low, o cross—hook.
Çarpışıyoruz. PATT—TOK—KRAK! İkimiz de sallanıyoruz, ikimiz de gülüyoruz.
“Fena değilsin,” diyor o.
“Sen de,” diyorum. “Ama yetmez.”
0:03
Rory her şeyini topluyor; bir spinning backfist deniyor. Gölgesinden anlıyorum.
Eğilip altından geçiyorum; gövdeye kısa gömlek gibi bir kroşe.
GÜM! Nefesi kesiliyor.
Gong. 0:00
İkimiz de birer adım geriye. Eller havada değil ama bakışlar kilit. Seyirciden karışık alkış; ıslıklar da var. Nefesimizi düzlüyoruz.
Hakem aramıza giriyor: “Güzel spar. Kurallara büyük ölçüde uyuldu.” Gülüyor. “Puan yok, gösteri. Ama notlarımı aldım.”
Rory elini uzatıyor. “Devamı olacak.”
Elini sıkıyorum. “İstediğin zaman.”
Yanından geçerken ekliyorum, fısıltıyla: “Sıranı kaçırma.”
Ringden inerken Ayame yanımda beliriyor. “İyiydin,” diyor.
“Sen de,” diyorum.
Rory tribünde bir süre daha bakıyor. Dudak kenarı kıpırdıyor: “Bitti sanma.”
Ben omzumu silkiliyorum. Bitmedi. Daha yeni başlıyor.
Herkesin sparı bitiyor ve sınav kapanıyor.
Gözetmen: “Sınavın sonucu yarın size gönderilecek. Bugünlük evlerinize gidebilirsiniz.”
Kalabalık dağılıyor. Ben de ön kapıya yöneliyorum. Kapıda Ayame‘yi beklerken buluyorum.
Kiyoshi: “Ayame, neden buradasın?”
Ayame: “Seni bekliyordum. Belki birlikte çıkarız diye.”
Kiyoshi: “İyi madem, gidelim.”
Yolda sınavı konuşuyoruz; onun da iyi geçmiş. Ayrılmadan önce Ayame son kez dönüyor.
Ayame: “Umarım birliğe katılabilirsin.”
Kiyoshi: “Umarım sen de.”
Eve gidip güzel bir uyku çekiyorum. Gerçekten iyi geçti.
Ertesi sabah kapıya bir posta düşüyor. Zarfı açıyorum:
“Sınavı geçtiğiniz için tebrikler. Birliğe katılmaya hak kazandınız. Şu saatte üssün kapısında olun.”
İçimde bir kıvılcım. Seviniyorum ama kendimi frenliyorum. Bitmedi. O uzaylı pislikler hâlâ yaşıyor.
Hazırlanıp tam vaktinde üssün kapısına varıyorum. Bana askeri kimliği veriyorlar. Kapıda gözetmen karşılıyor.
Gözetmen: “Tebrikler, Kiyoshi. Sınavda iyi iş çıkardın. Benim adım Rodney Roger. Hem çavuşun hem de eğitmenin olacağım.”
Gür bir sesle, refleksle:
Kiyoshi: “Anlaşıldı, komutanım!”
Rodney: “Artık rengini alma vakti. Beni takip et, yolunu göstereceğim.”
Koridordan ağır adımlarla yürüyoruz. Rengim ne olacak? Heyecanımı gizlemek zor. Laboratuvar kapısından içeri adım atarken içimde tek bir cümle yanıyor:
İntikamıma bir adım daha yaklaştım.