The Larvas's Evolution Journey - Bölüm 2: Kapan ve Avcı
Bölüm 2: Kapan ve Avcı
Üzerime gelen şey sadece bir böcek değildi; o, saf bir şiddet yumağıydı.
Çenelerini takırdatarak üzerime atılan larva, benden daha iriydi. Muhtemelen yumurtadan benden birkaç saat önce çıkmıştı ve bu, böylesine acımasız bir ekosistemde “kıdemli” olmak demekti. Baş kısmındaki kitin tabakası koyu sarıya dönmüştü, bu da dişlerinin benim yumuşak etimi tereyağı gibi keseceği anlamına geliyordu.
Kaçacak yerim yoktu. Arkamda girmeyi hedeflediğim o dar kaya çatlağı, önümde ise ölüm vardı.
İnsan zihnim (INT 14) zamanı yavaşlattı. Korku bir kenara itildi, yerini soğuk bir analize bıraktı.
Analiz: Düşman: Saldırgan Larva (Seviye 2 tahmini). Hız: Benden yüksek. Güç: Benden yüksek. Zayıflık: Zeka. Körlemesine saldırıyor. Sadece içgüdüleriyle hareket ediyor. Benim Avantajım: [Titreşim Algısı] ve bulunduğum zemin.
Saldırgan, vücudunu yay gibi gerip son hamlesini yaptığında, ben hareket etmedim. Bekledim. O anlık donup kalmam, onun ilkel beyninde “teslimiyet” olarak algılandı. Hızını kesmedi, aksine avının kaçmayacağını düşünerek daha pervasızca, savunmasını tamamen düşürerek atıldı.
Tam havada olduğu anda, o salisesinde, vücudumu yana değil, aşağıya doğru bastırdım. Zemin, diğer larvaların patlamış yumurtalarından akan sümüksü sıvıyla kaplıydı. Kendimi bu kaygan yüzeyde, sanki buz pateni yaparmış gibi yana doğru kaydırdım.
Saldırganın dişleri boşluğu ısırdı.
Momentumunu durduramayan larva, başını sertçe arkamdaki kayalıklara çarptı.
KÜT.
Kaya çatlamadı ama larvanın sersemlediğini görebiliyordum. Körlemesine bir öfkeyle sağa sola dönmeye çalıştı. İşte fırsatım buydu.
Normal bir larva olsa, bu durumda rakibinin sırtına veya kuyruğuna saldırırdı. Ama ben biliyordum ki, onun sırtındaki deri kalınlaşmaya başlamıştı. Dişlerim orayı delemezdi.
Bunun yerine, onun en yumuşak, en savunmasız yerine; alt karnına, sayısız küçük bacağın çıktığı o beyaz bölgeye yöneldim.
Kendimi altına kaydırdım ve henüz sertleşmemiş çenelerimi, onun karın zarına sapladım.
CIRRRRT.
Islak kumaşın yırtılmasına benzer bir ses duyuldu. Saldırgan larva acı bir çığlık attı -tiz, kulak tırmalayıcı bir ses- ve tüm vücuduyla üzerime çöküp beni ezmeye çalıştı. Ağırlığı altında nefesim kesildi (daha doğrusu hava deliklerim tıkandı). Kaburgalarımın (kıkırdaklarımın) çatırdadığını hissettim.
[SİSTEM UYARISI] HP: %65… %50… Kritik Ezilme Hasarı Alınıyor.
Beni eziyordu. Eğer bırakmazsam onunla birlikte ölecektim. Ama bırakırsam, dönüp kafamı koparacaktı.
“Bırakmak yok,” diye hırladım zihnimde. Çenelerimi daha da sıkıp, kafamı sağa sola sallayarak yarayı genişlettim. İç organlarını hedefliyordum.
Saldırganın hareketleri spazmlara dönüştü. Üzerimden yeşil, asidik bir sıvı boşaldı. Bu onun kanıydı. Derim yanmaya başladı ama [Aside Dayanıklı Deri] yeteneğim sayesinde derim erimedi, sadece feci şekilde kaşındı ve kabardı.
Son bir titremeyle üzerime yığıldı. Hareketsiz kaldı.
Kendimi zorla o ağır cesedin altından kurtardım. Nefes nefeseydim. Vücudumun her yeri ağrıyordu ama hayattaydım.
[DİNG!]
[Zorlu Savaş Kazanıldı!] Öldürülen Düşman: Gelişmiş Larva (Seviye 2) Kazanılan XP: 15 (Seviye farkı bonusu!) [İLERLEME: 18/10]
[SEVİYE ATLADINIZ!] Seviye 1 -> Seviye 2
Vücudumdaki ağrılar aniden hafifledi. O tanıdık altın ışık yoktu ama içimdeki “mana” benzeri enerjinin dokularımı onardığını, kaslarımı sıkılaştırdığını hissettim.
[DURUM GÜNCELLEMESİ]
- Güç:1 -> 0.3
- Çeviklik:2 -> 0.4
- Dayanıklılık:2 -> 0.5
- Serbest Stat Puanı: 0 (Larva formunda statlar otomatik dağıtılır.)
Güçlenmiştim. Hala zayıftım ama en azından artık “en zayıf” değildim.
Hemen cesede döndüm. Bu sefer tereddüt yoktu, mide bulantısı yoktu. Bu bir ziyafetti. Ölen larvanın biyokütlesi benim olacaktı. Hızla yemeye başladım. Her ısırıkta midemdeki o kara delik biraz daha kapanıyordu.
[DİNG!]
[Biyolojik Sentez] Aktif. Tüketilen Biyokütle Analiz Ediliyor… Genetik Materyal: Orta Kalite. Tespit Edilen Özellik: [Sert Çene] genleri. Entegrasyon Şansı: %40… BAŞARILI!
Kazanılan Pasif Yetenek: [Keskin Çeneler (Seviye 1)] Açıklama: Dişleriniz ve çene kaslarınız yoğunlaşır. Organik zırhı delme kapasiteniz artar. Isırma hasarı +2.
Ağzımda garip bir karıncalanma hissettim. Çenemi açıp kapattım. Tak. Tak. Ses artık daha toktu. Dişlerim sivrileşmiş ve sertleşmişti. Artık sadece yumuşak eti değil, ince kıkırdakları da parçalayabilirdim.
Ama kutlama yapacak zaman yoktu. Savaşın gürültüsü ve akan kanın kokusu, etraftaki diğer “kardeşlerimi” cezbediyordu. Mağaranın karanlık köşelerinden parlayan gözlerin bana döndüğünü hissettim.
Hemen az önceki hedefim olan o dar kaya çatlağına yöneldim. Ölen düşmanımın artakalan yarım cesedini de ağzımla kavrayıp sürükleyerek yanımda götürdüm.
Çatlağın içine, geri geri girdim. Burası mükemmeldi. Girişi sadece bir larvanın geçebileceği kadar dardı, içerisi ise benim rahatça dönebileceğim kadar genişti. Arkam ve yanlarım sağlam kayayla çevriliydi. Artık kimse bana arkadan saldıramazdı.
Burası benim kalemdi.
Cesedi çatlağın en dibine ittim ve girişin hemen gerisinde pusuya yattım.
Zihnimde bir plan şekillendi. Avlanmak için dışarı çıkıp risk almaya gerek yoktu. Açlık, dışarıdaki herkesin ortak zayıflığıydı.
Öldürdüğüm larvanın bacağından kopan etli bir parçayı, çatlağın girişinin hemen önüne, dışarıya bıraktım. Sonra gölgelere çekilip beklemeye başladım.
Ben artık bir avcı değildim. Ben bir tuzaktım.
Zaman, zindanda garip akıyordu. Ne gece vardı ne de gündüz. Sadece “Beslenme Döngüleri” ve “Uyku Döngüleri” vardı.
Benim “Tünel Stratejim” kusursuz işliyordu.
İlk kurbanım, kokuyu alıp gelen küçük bir larvaydı. Girişin önündeki eti yemeye çalışırken, karanlıktan fırlayıp yeni kazandığım [Keskin Çeneler] ile kafasını kopardım. Tek hamle. Temiz iş.
İkinci kurbanım daha zekiydi; içeri girmekte tereddüt etti. Ama açlığı mantığına galip geldi. Başını içeri soktuğu an, gözlerini hedef aldım. Kör kalan bir düşman, ölü bir düşmandı.
Saatler (veya günler?) geçtikçe, çatlağımın önü bir kemik ve kabuk mezarlığına dönüştü. Her av, beni biraz daha güçlendiriyordu.
[DİNG!]
[SEVİYE ATLADINIZ!] Seviye 2 -> Seviye 3
[DİNG!]
[SEVİYE ATLADINIZ!] Seviye 3 -> Seviye 4 Kazanılan Yetenek: [Gece Görüşü (Düşük Seviye)] – Artık ısı haritalarının ötesinde, silüetleri de seçebilirsiniz.
Seviye 4 olduğumda, vücudumda bariz değişiklikler başlamıştı. Rengim artık o savunmasız beyaz değildi; koyu gri, benekli bir renge bürünmüştüm. Bu bana mağaranın zemininde doğal bir kamuflaj sağlıyordu. Boyum uzamış, vücut segmentlerim belirginleşmişti. Artık sürünürken çok daha hızlıydım (AGI 0.9).
Ama en büyük değişim zihnimdeydi. O ilk baştaki “insan” paniği tamamen gitmişti. Artık bir canavarın sabrına ve bir insanın kurnazlığına sahiptim.
Ancak, her sistemin bir açığı vardı. Benim stratejimin açığı da “temizlik”ti.
Yuvamın önünde biriken ceset parçaları ve kan kokusu, sadece küçük larvaları değil, daha büyük şeyleri de çekmeye başlamıştı.
Mağaranın zemininde derin bir titreşim hissettim. [Titreşim Algısı] yeteneğim, bu gelenin bir larva olmadığını, çok daha ağır bir şey olduğunu haykırıyordu.
Yuvamın girişinden dışarıyı gözetledim.
Gelen şey, bir “Temizlikçi Böcek”ti. Biz larvaların evrimleşmiş hali değildi; zindanın ekosistemini temiz tutmakla görevli, yengeç benzeri, basık ve geniş bir türdü. Yaklaşık bir kalkan boyutundaydı. Kıskaçları yoktu ama ağzının yerinde, her şeyi vakum gibi çeken ve öğüten bir mekanizma vardı.
Yuvamın önündeki artıkları yiyordu. Sorun şuydu ki, o artıkları bitirdiğinde sıra bana gelecekti. Bu yaratıklar canlı ya da ölü ayırt etmezdi. Önüne çıkan her şeyi öğütürdü.
Yuvamın girişi dardı ama bu yaratığın asitli tükürüğü kayaları eritebilecek güçte görünüyordu.
Kaçmalı mıydım? Hayır. Seviye 4’tüm. Bir sonraki seviye, Seviye 5, larvalar için genellikle “Evrim Eşiği” demekti. Hissedebiliyordum. İçimdeki o biyolojik saat, değişimin yakın olduğunu fısıldıyordu. Bu Temizlikçi’yi yenersem, ihtiyacım olan son XP’yi alabilirdim.
Ama onun zırhı çok kalındı. Benim [Keskin Çenelerim] bile o kabuğu delemezdi.
“Düşün Elian,” dedim kendime. “Zırhı delemiyorsan, zırhın olmadığı yere vur.”
Yaratık, yuvamın girişine geldi. Ağzından salyalar akarak içeriye, bana doğru hamle yaptı. Dar giriş yüzünden içeri giremiyordu ama başını zorluyordu.
İşte şansım.
Geri çekilmedim. Aksine, ileri atıldım. Ama saldırmak için değil. Önceden ayırdığım, sindirilmesi zor olan sert bir kemik parçasını (önceki avlarımdan birinin omurgası) ağzımda tutuyordum.
Yaratık vakum gibi ağzını açıp beni yutmaya çalıştığında, o kemik parçasını dikey bir şekilde açık ağzının içine fırlattım/ittim.
GIRT.
Kemik, yaratğın öğütücü dişlerinin arasına sıkıştı. Mekanizması tıkandı. Ağzını kapatamıyor, öğütme işlemini yapamıyordu. Yaratık panikledi, geri çekilmeye çalıştı.
Şimdi sıra bendeydi.
Ağzı açık ve savunmasız kalmıştı. Zırhlı dış kabuğuyla uğraşmama gerek yoktu. İçeriden saldıracaktım.
Yuvamdan bir mermi gibi fırladım ve yaratığın o sıkışmış, açık ağzının içine daldım.
Bu delilikti. İntihar gibiydi. Ama en güvenli yer, canavarın midesine giden yoldu – eğer dişleri çalışmıyorsa.
Yaratığın ağız boşluğuna girdiğimde, yumuşak dokuları hissettim. Çenelerimi var gücümle sağa, sola, yukarı saplamaya başladım. Beynine giden sinirleri arıyordum.
Yaratık acı içinde debelendi. Mağaranın duvarlarına çarptı. Beni kusmaya, atmaya çalıştı ama ben bir kene gibi yapışmıştım.
[Keskin Çeneler] yumuşak dokuyu parçaladı. Acı, kekremsi bir sıvı her yerimi kapladı. Nefes alamıyordum ama durmadım. Isır. Kopar. Isır. Kopar.
Sonunda, yaratığın titremeleri durdu. Devasa bedeni yere yığıldı.
Ben, onun ağzının içinden, kan ve balçık içinde sürünerek çıktım. Zafer sarhoşluğuyla başım dönüyordu.
[DİNG!]
[Destansı Bir Öldürme!] Öldürülen Düşman: Zindan Temizlikçisi (Seviye 4) Kazanılan XP: 65 (Solo Kill Bonusu!) [İLERLEME: MAX]
[SEVİYE ATLADINIZ!] Seviye 4 -> Seviye 5
Ardından gelen bildirim, beklediğim şeydi. Ama beklediğimden çok daha fazlasıydı.
[DİKKAT!]
Larva formunun gelişim sınırına ulaştınız. Mevcut Biyokütle ve Genetik Veriler analiz ediliyor…
[EVRİM SEÇENEKLERİ HAZIRLANIYOR] Lütfen güvenli bir yere geçiniz. Evrim süreci 4 saat sürecektir ve bu süreçte tamamen savunmasız olacaksınız.
Yuvama, güvenli çatlağıma geri döndüm. Girişi, öldürdüğüm Temizlikçi’nin cesediyle “tıkadım”. Artık kimse içeri giremezdi. O ceset hem barikatım hem de evrim sonrası ilk yemeğim olacaktı.
Gözlerimi kapattım. Sistem arayüzü zifiri karanlıkta parladı.
Önümde üç yol ayrımı belirdi. Bu seçim, kaderimi belirleyecekti.
Lütfen Evrimleşmek İstediğiniz Formu Seçiniz:
- [Asit Tüküren (Acid Spitter)]
- Açıklama: Temizlikçi’den ve kendi asit direncinizden gelen verilerle oluşturuldu. Uzaktan asit mermileri fırlatabilen, menzilli bir avcı.
- Bonus: +5 Büyü Gücü, +Asit Üretim Bezleri.
- [Gölge Avcısı (Shadow Stalker)]
- Açıklama: Pusu kurma ve tuzak stratejilerinizden türetildi. Hızlı, sessiz ve ölümcül. Duvarlarda yürüyebilir, karanlıkta tamamen görünmez olabilir.
- Bonus: +5 Çeviklik, +Kamuflaj Derisi.
- [Zırhlı Delici (Armored Piercer)]
- Açıklama: [Keskin Çeneler] ve Temizlikçi’nin zırh verisi birleştirildi. Hem savunması yüksek hem de zırh delme yeteneği olan bir tank/savaşçı hibriti.
- Bonus: +3 Güç, +3 Dayanıklılık, +Sertleştirilmiş Kabuk.
Zihnim seçenekler arasında gidip geliyordu.
Asit Tüküren? Güvenliydi ama mana (büyü enerjisi) gerektiriyordu ve benim manamın olup olmadığını bile bilmiyordum. Ayrıca yakalandığım an ölürdüm. Zırhlı Delici? Güçlüydü ama hantaldı. Ben Kael’den, o ihanetten intikam alacaksam, sadece güçlü olmam yetmezdi. Onlara ulaşabilmem gerekirdi.
Gölge Avcısı. Karanlıkta görünmez olmak. Duvarlarda yürümek. Hız. Zihnimdeki intikam planlarına en uygun olan buydu. Zindanlarda en korkulan şey, gördüğünüz canavar değil; görmediğiniz canavardı.
“Seçimi onaylıyorum,” dedim zihnimden. “Gölge Avcısı.”
[SEÇİM ONAYLANDI.] [Kozalama Başlıyor…]
Vücudumdan gri, lifli bir sıvı salgılanmaya başladı. Bedenim uyuştu. Bilincim yavaş yavaş kapanırken, son düşündüğüm şey şuydu:
Uyandığımda, artık avlanan değil, avcı olacağım.
Karanlık beni yuttu.