Elitler Sınıfı - Cilt 11.5 - Bölüm 5 & 6 - İzlenimler
Cilt 11.5 – Bölüm 5 – İzlenimler
Iki öğrenci çıktıktan sonra, Mashima açıkça düşüncelerini meslektaşına söyledi.
“Yaşananlara inanamıyorum.”
“Ben de, Mashima-sensei. Fakat… Ayanokouji-kun’un dediği doğru… tek bildiğim bu.”
“Bir öğrenci için, okul sistemine mi müdahale edildi yani?”
Mashima-sensei etrafındaki inananlara karşın, durumu kabul etmekte zorlanıyordu.
“Ayanokouji’yi 1 yıldır tanıyorsun. Chabashira-sensei, nasıl birisi?”
“Zor bir soru sordun.”
Uzun süre aynı odada kalamayacakları için, Ayanokouji ve Sakayanagi çıktıktan 1 dakika sonra, onlar da odadan çıktı.
“İlk başta sıradan her liseli çocuk gibiydi; etrafıyla ilgilenmiyor, boş boş bakıyordu.”
Diğer öğretmenler de, farksız değildi. Onlardaki izlenimi de buna benzer olmakla birlikte, belki adını söyleseler yüzü akıllarına gelmezdi.
“Fakat madalyonun iki yüzü gibi. Farklı bir yanı var. O gözleri sanki her şeyi görüyor, sıradan bir öğrenci gibi hiç değil.”
“Inanması zor söylediklerinin…”
“Evet, lise 1 öğrencisinin geldiği seviye muazzam…”
“Birkaç yıldır öğretmenlik kariyerimde, çok çeşitli öğrencilere denk geldim. Son 2 yıla odaklanırsak şayet, Horikita Manabu ile Nagumo Miyabi en çok güçlü etki bırakan iki öğrencimiz.”
“Doğru.”
Bu iki öğrenci de, akademik ve sportif başarılarıyla kendi dönemlerinde herkesten üstündüler. Dahası, ikisinin de inanılmaz üstün liderlik yetenekleri vardı.
“Bu yılki 9’lardan böyle bir aura sezemiyorum. Tabii, bazı açılardan başarılılar fakat onlar gibi değiller. Genel manada, Ayanokouji’nin yeteneklerine ne diyorsun, ne kadar biliyorsun?”
“Düşüncem, hamlelerine yön verecek mi peki?”
“Hayır. Ayanokouji nasıl birisi olursa, olsun. Tsukishiro’nun istediğini yapmasına izin vermeyeceğim. Sadece meraktan soruyorum.”
“Meraktan demek… Sen genelde pek ilgilenmezdin böyle şeylerle. Ben de pek bilmiyorum desem.”
Chabashira da, Ayanokouji’yi tanımak isteyenler arasındaydı.
Cevap vermekte zorlandığı gerçekti.
“Çok zor bir soru.”
Mashima kollarını birbirine doladı.
“Normalde öğretmenler olarak öğrencilerle aramıza mesafe koymamız gerekiyor ki– onlarla öğretmen-öğrenci ilişkimiz sağlıklı bir şekilde yürüsün.”
“Yani, Tsukishiro’nun icabına hızlıca bakalım mı diyorsun?”
“Ondan kurtulduk diyelim, bu konudan paçamızı sıyırabilecek miyiz acaba?”
“Nasıl yani?”
“Vekil beyi gönderdik diyelim, ya birisi daha gelirse? Ayanokouji’nin durumu tüm 9’ları etkileyebilir..… Hatta en kötü senaryoda, tüm okul etkilenebilir, ağır sonuçları olabilir.”
Mashima rahatsız olduğu durumu dile getirdi. Tabii, bu düşüncelerine rağmen öğrencilerini yalnız bırakma niyetinde değildi.
“Bu olayların içinde, sanki boğuluyor gibi hissediyorum. Beni endişelendirip ürküten konu bu.”
“Evet.”
Durum devam ederse, çoğu öğrencinin adil bir eğitim alamayacağı açıktı.
Böyle bir olaya engel olmaları gerekiyordu.
“Umarım korktuğum başımıza gelmez.”
İki öğretmen de başlarına gelebilecek en kötü senaryoyu düşünüp dua ederek boşa çıkmalarını dilediler.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Cilt 11.5 – Bölüm 6 – Yeni Planlar
Zamanımı öğretmenler ve Sakayanagi ile konuşarak geçirdikten sonra, jimnastik salonuna geçtim.
Minnettarlık görüşmesi birazdan biter ve 11’ler gelir. Herkes, törenin devamını bekliyordu.
Zaman yaklaştıkça, 9 ve 10’ların endişesi de artıyor, geriliyorlardı.
Bazı 11.sınıflar tören biter bitmez okuldan gidecek, bir kısmı da son görüşmelerini yapıp öyle okuldan ayrılacaklardı.
Kaç kişiler acaba? Gördüğüm kadarıyla 100 falan.
Kalabalığın içinde tanıdığım birisine denk geldim.
“Merhaba.”
Kalabalığın içinde Horikita’ya başımla hafifçe selam verdim ama bana ters ters baktı.
Horikita: “…Ne oldu?”
“Hiç, sadece şaşırdım.”
Horikita: “Şaşırdın mı niye?”
“Eski halin olsaydı, asla buraya gelmezdin.”
Horikita ona söylediğim övgüden hoşnut olmadı.
“Gerçekten mi? Ben hiç değişmedim ama. Hep aynı kaldım.”
Gelişimini inkar etti. Kendisini değerlendirmeye bile almıyor mu?
…daha doğrusu, başkasının karşısında ‘kabullenmek’ istemiyordu.
Minnettarlık görüşmesi sonunda bitti, jimnastik salonunun kapıları açıldı.
Sonunda ya.
Mezunlar buradaki öğrencilerle vedalaşacak şimdi.
11’ler içeri girdi. Bir kısmı mutlu, bir kısmının yüzü dahi gülmüyordu.
Okuldan ayrılmanın verdiği boşluk mu… yoksa A sınıfından mezun olamamanın verdiği üzüntüden mi acaba?
Eğer A’dan mezun olamadıkları içinse, çoğu stresli ya da gergin gözükmüyor.
Fakat dikkatli bakınca, A sınıfından mezun olan öğrencilerin fazlasıyla sevinçli olduğunu görebiliyordunuz.
“Ne düşünüyorsun?”
Horikita’ya düşüncesini sordum.
“Hayallerine giden kısa yolda başarısız olsalar da, hala gerçekleştirecek güçleri var. Sadece güçlü olup çabalamaları gerekiyor.”
Hayat uzun bir süreç, evet.
Çoğu öğrencinin gerçekle yüzleşip ilerlemeye karar vermesi ve hayallerine giden yolda devam etmek için çabalaması gerekiyor.
Başka bir açıdan bakarsak şayet, bu 3 yıl boyunca burada olmayı hak edecek çok güzel zamanlar geçirdiler.
11’lerin bir kısmı sessizce yurtlarına döndüler ama çoğunluk içerde kaldı.
3 yıllık süreçteki çektikleri yaralar görülebilirdi.
Eski öğrenci konsey başkanımız Horikita Manabu hala burada.
Etrafına toplanan kimse olmadığı için, tam zamanıydı. Yanı dolarsa, Horikita yaklaşmakta tereddüt eder.
Horikita hem bu anı kolluyor, hem de çekiniyor; tek adım dahi atamıyordu.
“Hadisene.”
“…tamam…”
Söylememe bile gerek yok ama Horikita zaten abisiyle görüşmek için burada bekliyor.
Sadece adım atacak cesareti yok.
Anlık tereddütünden dolayı, Manabu’nun etrafı hafiften dolmaya başladı.
Burada harekete geçmeliyim diye düşündüm. Horikita’yı sırtından ittirdim.
“Ha? Ne yapıyorsun-”
“Kız kardeşi olarak öne geç.”
Arkasından ittirsem de, Horikita hareket etmemek için direndi.
“Yanına koşarsam, garipsenir.”
“Etrafındakilerin içine karışsan da garipsenmez.”
“Garipsenir diyorum. Hem onların tanıdığı birisi değilim, göze batarım.”
Horikita hemen bardağın boş tarafına baktı.
Okul başladığı zamanlar aklıma geldi.
Abisinin yaptığı konuşmasını uzaktan izlediğini hatırladım. Bir yıl boyunca ciddi bir ilerleme kaydetse de, bazı şeyler değişmiyordu.
Ne kadar deneyimli olursanız olun, tam olarak iyileştiremediğiniz yanlarınız vardır.
Bu arada yüzündeki çekingen ifadeden dolayı aklıma…
“Korkuyor falan değilim. Abimin bu üç yılda…. bu üç yılda ne kadar ilerlediğini görmek istiyorum.”
“Peki, peki.”
Abisiyle küçük bir sohbetten hoşnut kalmayacağını da belirtmiş oldu.
O sırada birkaç 10.sınıf öğrencisi Manabu’ya doğru koştu.
“Abinin epey hayranı varmış.”
A sınıfının lideri ve eski konsey başkanı olarak popüler olması doğaldı. 9’lar arasında popüler olmadığını düşündüğüm için, etrafında 9’ları da görmek garipsetti.
Zamanla etrafı daha çok mezunlarla dolmaya başladı.
Arada bir gülüyor nazikçe cevaplar veriyordu.
Bu arada farklı bir hava sezdim ondan.
Üzerinde taşıdığı ağır aura artık yoktu. Sanki o yükünden kurtulmuş gibiydi.
Yanımda ise, Horikita abisinden gözlerini alamıyor, gözünü bile kırpmadan onu izliyordu.
O sırada—- bir çocuk Manabu’nun yanına geçti.
10/A sınıfından, şuanki konsey başkanı, Nagumo Miyabi.
Arkasından Kiriyama, Sekreterler; Mizowaki ile Tonokawa ve Asahina Nazuna gitti yanına.
Ortamdaki hava sertleşmedi ama farklı bir havaya büründü.
“Tebrikler, Horikita-senpai, tebrikler!”
Nagumo, Horikita’ya samimi bir iltifatta bulunarak gülümsedi.
Manabu Horikita, Nagumo’ya hemen gülümseyerek karşılık verdi.
“Ahhhh, senpai’m olduğunu kanıtladın! Seni tehdit bile edemedim hah!”
“Eh, açıkçası başta ne olacağını ben de bilemiyordum. Bence beni yıkamamanın tek sebebi, aynı dönemde olmayışımızdan. Bana istediğin müdahaleyi yapamadın. 11.sınıf olsaydın, farklı olabilirdi. ”
Dönemler arası farkı aşamadığı için, savaşını başaramadı tam. Aynı sınavlara giremediği için, saldırıları kısıtlıydı.
Nagumo gerçekten onu al aşağı etmek isteseydi, Ryuuen’in stiliyle, kaba kuvvet ile, saldırabilirdi.
Fakat, Nagumo’nun böyle niyeti olmadı.
“Evet. Ah…….., neden bir yaş küçüğüm senden?”
Memnuniyetsizlikten çok, aynı yaşta olmadıkları için hayal kırıklığı yaşıyordu.
“Tokalaşabilir miyiz, senpai?”
“Tabii, neden olmasın.”
Manabu memnuniyetle kabul etti, el sıkıştılar.
Kısa ve huzurlu bir sessizlik çöktü ortama.
İkisi de öğrenci konsey başkanlığı yaparak, konuşmadan da birbirlerini anlıyorlardı.
“Önünde kocaman bir yıl var. Hoşnut olacağın zamanlar geçirmeni, güzel anılar biriktirmeni diliyorum.”
Senpai’sinden tavsiye aldı.
Sözleriyle Nagumo’nun bu saatten sonra ne yaptığıyla ilgilenmediğini de belirtmiş oldu.
Bir nevi, Nagumo’ya ne yaparsan yap dedi.
“Olur. Sen gidince, yeni senpai ben olacağım. Kişisel yeteneğe bağlı bir sisteme dönüştüreceğim bu okulu. Bu işe gönül verdim ve başarmaya hazırım.”
Manabu başını sallayarak ‘he he’ dedi.
“Aramızdaki yaş farkından yakınıyordum ya. Ben de aynı fikirdeyim. Bu okulda yapacaklarını görememek beni üzüyor. Keşke neler yapabileceğini görebilseydim, seni daha iyi anlardım.”
“Bundan emin değilim işte. Senpai senle pek anlaşamıyoruz.”
Biri okulun kurallarını ve geleneklerini korumak isterken, diğeri yıkmak, çiğnemek, istiyordu.
Fikirlerinin temelleri tamamen farklı— daha doğrusu zıt olduğu için, aralarında savaş çıkması kaçınılmazdı.
“Hem bizzat göremeyeceksin ama kardeşin burada, o şahit olacak?”
Nagumo bakışlarını olduğum yerden hafif uzakta duran Horikita’ya çevirdi.
Horikita ise gerildi.
“Kız kardeşinle haber salarım sana.”
İkisi de mezun olunca, er ya da geç okulda olanları konuşacaklardır.
İlerde haberlerimi duyarsın demeye getirdi kısaca.
“Olabilir.”
Manabu, Nagumo’nın elini sıkıca sıkıp bıraktı.
“Teşekkürler.”
“Ne demek.”
Eski ve yeni konsey başkanları: Manabu ile Nagumo.
Ağır bir perde düştü bu güzel ortama. Bu ikili biraz gerdi mi demeli?
Nagumo, garipliği sezip diğer öğrencileri rahatsız etmemek adına Manabu’nun yanından hemen uzaklaştı.
İki konsey başkanını yan yana görmek heyecan verici olsa da, onlara insanların yaklaşmasını engelliyor, çekinmelerine sebep oluyordu.
Nagumo, uzaktan izleyen bizim Horikita’nın yanına geldi.
10/A sınıfından Asahina Nazuna da peşinden geldi. Diğerleri, mezunlarla konuşmaya daldılar.
“Ne dediğimi duydun herhalde? Gelecek yıl için heyecanlanabilirsin. Adını yanlış hatırlamıyorsam-”
“Horik-Suzune.”
Horikita’nın sesi gergin çıkıyordu.
Her zamanki Horikita olsaydı, gerilmez; sesi titremezdi.
Abisi ile olan konuşmasını duyduğu için, geriliyordur.
Nagumo ise bu tepkisinden hoşnuttu, kafasını kaldırıp sırıttı.
Ardından Nagumo bakışlarını eski başkan Manabu’ya çevirdi. Hala ona olan tutkusundan vazgeçmiş gibi gelmedi bana.
Manabu ise, mezuniyetini kutlayan öğrencilerden tebrik buketleri alıyordu.
“Suzune, abin inanılmaz birisi. Onun kardeşi olduğun için gurur duymalısın.”
Bu övgü dolu sözlerini söyledikten sonra bakışlarını tekrar Horikita Suzune’ye çevirdi.
“Evet, gurur duyuyorum zaten.”
Tekrar bakışları üzerinde hisseden Horikita zoraki bir cevap verdi.
“Bana sormak istediğin bir soru varsa, sor. Bugün mutluyum cevaplayacağım...”
“Tabii, sorayım.”
Horikita, fırsatı kaçırmadı.
“Pişman değil misin?”
“Pişmanlık mı?”
“Gözlerinde pişmanlık göremiyorum.”
Az önceki el sıkışmalarını kast ediyor galiba.
Nagumo, Manabu’nun A sınıfından mezun olmasından yana hoşnut gibiydi.
Aralarındaki ilişki, öğrenci konsey başkanlığından öte desem daha doğru olur.
Nagumo, Manabu’yu A sınıfından indirmek için saldırıyordu.
Horikita ister istemez abisine saldıran birisine karşı temkinli olsa da, Nagumo abisini övdüğü için şaşkındı da.
Nagumo’nun saldırıları boşa çıkmış, savunmayı aşamamıştı. Bu durum hakkındaki düşüncelerini merak ediyordu.
“Horikita-senpai’yi kolayca yenemeyeceğimi biliyordum. Zorlu bir rakip.”
“Eh… doğru.”
“Sonunda Horikita-senpai’ye yenildiğini kabul ettin.”
Miyabi, nazikçe sohbete dahil olan Asahina’ya baktı.
“Yenilmek derken? Yenildiğimi kim söyledi, Nazuma?”
“Hmm? Horikita-senpai A sınıfından mezun oldu… bu da kaybettiğin anlamına geliyor?”
Asahina soruya cevap vermek yerine, bir çıkarımda bulundu.
Nagumo hemen duruma açıklık getirdi.
“Sonuca bakarsak, A sınıfından mezun olmasını engelleyemediğim doğrudur… fakat bunu yenilgiye nasıl bağlıyorsun anlayamadım?”
“Buna yenilgi denmiyor mu işte…? ben mi yanlış düşünüyorum?”
Asahina, Horikita’ya dönerek bir onay bekledi.
Horikita cevap vermek yerine Nagumo’nun açıklamasını bekledi.
“Onunla kavga etmek için çok meydan okudum. Fakat kazananı belirlemek için değildi bu meydan okumalarım. Horikita-senpai B sınıfına düşseydi de, bendeki izlenimi değişmeyecekti. Kişinin yetenekleri, yerleştirildiği sınıfa göre belirlenemez.”
Asahina hala ne demek istediğini anlayamadı. Boş boş baktı, Nagumo’ya.
“Anlamadın mı hala? O zaman şöyle bir soru sorayım. Bu bahsettiğin yenilgiden dolayı gözünden düştüm mü? Hala A sınıfı öğrencisiyim ve öğrenci konsey başkanıyım. Yenildiğimi düşündüren nedir?”
“Hayır, ama…”
“Farklı dönemlerde olan iki kişi arasındaki mücadelede kim yendi kim kazandı belirleyemezsin.”
Ne demek istediğini anlamak zor değildi. Direkt olarak onunla karşılaşamasa da, meydan okumasını sürdürmüştü.
“Onun yeteneklerimi kabul etmesini… beni rakip olarak görmesini istedim. Sürekli ona meydan okuma sebebim buydu.”
Horikita Manabu’nun ona bakışından, yeteneklerini kabul ettiği belliydi.
Hatta başından beri kabul etmişti demek daha doğru olur.
Sadece işleri yürütüş şeklinden hoşnut değildi.
Nagumo belki de Manabu’nun kendi çözüm problemlerini kabul etmesin istemiştir.
“Genç bir kız ilan-ı aşk ediyor sanki.”
“Eh, Horikita-senpai’nin gelecek planlarını öğrendim. Peşini bırakmayacağım.”
Nagumo’nun tavrında ne bir pişmanlık ne bir matem havası vardı.
Manabu ile olan mücadelesinden zevk mi alıyor acaba?
“Mezuniyetten sonra da mı? Şaka mısın sen? Horikita-senpai’nin izinden mi gideceksin, gölgesi misin onun sen?”
“Evet. Şuan için hedefim bu.”
“Ah~ Aynı Horikita-senpai gibisin.”
“Ne 10.sınıflarda ne de 9’larda rakibim yok. Bu okulda yapacak tek bi işim kaldı: Okulun yapısını değiştirmek ve bu okul hayatına heyecan katmak.”
Nagumo Miyabi’nin öğrenci konseyi olarak kalacağı sürenin yarısı geçti.
Fakat yeni veya kayda değer bir şey yapmış değildi.
Manabu mezun olduktan sonra, 11.sınıfa geçince, hızlanacaktır diye düşünüyorum.
Bu arada, yakın gelecekte ne olacağını pek bilemiyorum. Değişik şeyler olabilir.
“Bu arada, bu yıl seni değerlendirme fırsatım olmadı, Ayanokouji.”
Nagumo sonunda dikkatini bana çevirdi. Bakışlarından, Horikita kardeşlerden daha ‘sıkıcı’ birisi olduğum anlamını çıkardım.
“Gerçi, ortada kayda değer bir şey de yok.”
Horikita-senpai’nin dikkatini çeken birisi olduğum için, beni çetin ceviz falan sanmış, aramızda bir bağ aramıştı.
Fakat tesadüf olduğunu düşünmüş olacak ki peşimi bıraktı.
Bana karşı böyle bir tavır takındığına göre, onu kışkırtmaya gerek yok demektir.
“Önümüzdeki nisanda isteyen istemeyen herkes, çabalamak zorunda olacak. Okul başarıya dayalı bir hale gelecek ve herkes elini taşın altına koymak zorunda kalacak.”
Horikita’nın abisinin mezun olmasıyla, Nagumo okuldaki krallığını ilan edecek yani.
Öğrenci konseyinin, okul üzerinde ne kadar çok etkisi var söylemesi zor. Fakat, Nagumo’nun bu kadar çok kendine güvenmesinden dolayı, kayda değer değişiklikler yapacağını düşünüyorum.
“Öğrenciler arası mücadele sınıflarla sınırlı kalmayacak mı diyorsun yani?”
Horikita, Nagumo’nun söylediklerinden bir anlam çıkartarak soru sordu.
“Uygulamaya koyabilirsen fena olmaz ama okulun izin vereceğini sanmıyorum.”
Nagumo omuz silkip kaşlarını kaldırarak sırıttı.
“Okulun sistemini değiştirip daha fazla otorite kazanarak sistemin kendisini değiştirebilirim. Başarılı öğrencilerin üst sınıflarda olması, beklenen bir durum değil mi?”
Horikita bu konuya sessiz kalıp ne olumlu ne de olumsuz cevap verdi.
“Bu arada, okula bazı sınavlarda öğrencileri karıştırmasını önerdim. Okul uygun görürse, size karşı mücadele vermem an meselesi olacak.”
Nagumo için, önemli bir varlığım olmamasına rağmen, yine de kafasının bir köşesinde değerimi ölçüyor; yeteneklerime puan vermeye çalışıyordu.
“Ah, gitme zamanı gelmiş heh? Senpailere veda etmeyeceksiniz herhalde. Zaman azaldı.”
“Evet. Gelecek yılı her zaman konuşabiliriz.”
Nagumo ile Asahina, mezun olanların yanına geçerek Horikita’nın yanında uzaklaştı.
“Haa…. biriyle konuşmak bu kadar mı zor olur.”
“Öğrenci konsey başkanı olduğundandır.”
Arada bir yıllık bir fark olsa da, bizden uzaktaydı.
“Ben gidiyorum. Yapacağım her şeyi yaptım.”
Abisiyle konuşmaya bile çalışmadan vazgeçiyor demek.
“Emin misin? Yarın gidiyor abin.”
“…demene gerek yoktu… biliyorum.”
İkilem arasında kalan Horikita, daha fazla dayanamayıp arkasını dönerek yürümeye başladı.
Zorla onu durdurmak yerine gidişini izlemeyi tercih ettim. Bir an arkasını dönüp sordu:
“Sen kalıyor musun?”
“Ah, biraz daha buradayım, evet.”
“Oh…o zaman, görüşürüz.”
Horikita neden kalmak istediğimi merak etse de, arkasına bakmadan çekip gitti.
Horokita Manabu ve diğer 11’lere bakıp ortamı çözmeye çalıştım.
Meraklı değilim aslında.
Sadece bu sahneyi, aklıma kazımak istedim.
Bu arada,kendimi 2 yıl sonrasında hayal etmeden duramıyorum. Tabii, şuan için hayal etmesi bile zor.
Atmosfer fena değil ama tek tek ayrılıp gidiyorlar buradan.
Manabu herkesle vedalaştıktan sonra, beni fark edip yanıma geldi.
“Hala buradasın?”
Bu tarz bir ortama alışık olmadığını fark etmiştir.
“Beni mi bekliyordun?”
“Evet.”
11’lerden başka kimseyle konuşmadığım gibi, bir kenarda bekliyordum.
“Belki de son kez konuşuyorudur.. ne zaman gidiyorsun?”
Önce sadede gelmeyi tercih ettim.
Hemen okuldan gidecekse, Horikita’ya haber vereyim.
“31’inde öğlen 12:30 otobüsüyle gidiyorum.”
Demek bir hafta sonra gidecek. Zaman var hala. Çok değil ama hemen de gitmiyor en azından.
“Suzune yurda döndü herhalde.”
“3 yıllık okul hayatının birikimini kalbine kazıyarak döndü.”
Ikimiz de kapıya doğru baktık. Horikita yoktu.
“Öyle mi?”
Yüzündeki ifadeden ne istediğini anlayamadım.
Bu ikiliden biri harekete geçmezse, bunlar görüşemeden okuldan ayrılırlar ha.
Horikita’nın görüşmekten çekinip korkacağını düşünmüyorum aslında.
“Suzune’ye mesajımı iletir misin? 31’inde ana girişte öğlen onu bekliyor olacağım.”
“Ona kendin söylesen daha iyi olur bence. Hala vaktin var.”
Ikisi de görüşmek istese daha kolay olurdu. Horikita’ya kendi haber verirse, kız uçup gelebilir buraya.
“Belki isteksiz olur. Sen söylersen, daha iyi olacağını düşünüyorum.”
“Aksine ben söylersem, ters teper diye düşünüyordum ben de.”
Biraz inatçı ya .. .bilirsiniz işte.
”O zaman kendi kararı der saygı duyarım.”
“Ben mi ileteyim mesajı yani?”
Tekrar sorarak teyit edince, Manabu ısrar etti.
“Evet.”
Eh, peki. Zaten bu iş üstüme kalmaz diye düşünüyorum.
Horikita bu sözlerini duysa, kendisi gelmek ister zaten.
Aralarındaki ilişki gittikçe iyileşiyor, olur bu iş.
“Seninle konuşmak isterdim ama planlarım var.”
Son günlerini dolu dolu geçiriyor herhalde.
Bugün sıradan bir öğrenci olarak kardeşini önemsemeden zaman geçirecek sanırım.
“Havadan sudan konuşmak da istemezsin herhalde.”
“Evet.”
Popülerliği eski konsey başkanına düşünce azalsa da, hala sosyal birisi.
“Gideceğim gün seni de görmek isterim, umarım gelirsin.”
“Herkesin önünde konuşmaya pek alışık değilim.”
“Suzune ile seni çağırdım. Başka kimseyi çağırmam herhalde.”
Madem öyle, hafifçe başımı sallayarak onay verdim.
“Özür, görüşürüz.”
Bu sözünden sonra Horikita Manabu yanımdan uzaklaştı.
O gidince benim de burada işim kalmadı. Yurda dönerim herhalde şimdi.
Aniden arkamdan Hirata seslendi.
“Ayanokouji-kun. Beraber gidelim mi?”
Az önce bir grup mezunla konuştuğunu görmüştüm.
“Sen de görüşmelerini bitirdin herhalde?”
“Evet, mezuniyet töreni bitti ama çoğu bir süre daha kampüste kalacak. Bazıları onlara veda partisi de ayarlayacakmış diye duydum.”
Malum Hirata olunca, bu tarz etkinliklere davet alıyordu.
- sınıflar en fazla 5 nisana kadar okulda kalabilirdi.
Tabii, erken gitmek isteyenlere de engel olunmuyordu.
Okuldan sonraki hayatlarına hazırlanacakları için, zamanları kısıtlıydı.
Onu reddedecek bir sebebim olmadığı için, Hirata ile beraber yurda döndüm.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩