Elitler Sınıfı - Cilt 14 - Bölüm 24 - Çömezlerin Cephesi
Cilt 14 – Bölüm 24 – Çömezler Cephesi
Altıncı gün saat 9.00’da, 9.sınıfların sınıf temsilcileri F9 bölgesinde toplanma kararı aldı.
Görüşmeye katılması beklenen temsilciler sırasıyla; A sınıfından Takahashi Osamu, B’den Yagami Takuya, C’den Utomiya Riku ile Tsubaki Sakurako ve D’den Hōsen Kazuomi idi.
Bu kadar farklı öğrencilerin, farklı tablolara sahip olmasına rağmen, aynı yerde görüşmelerinin sebebi, sınav başlamadan önce sözleşmiş olmalarından dolayıydı.
Seçtikleri görüşme bölgesi plaj olduğu için, şenlik ateşi görüşme sinyali olarak ayarlanmıştı.
Şimdiye kadar kayda değer hiçbir hamlesi veya hareketi olmamasına rağmen, bu işi ayarlayan, öncülük eden kişi,… Tsubaki idi.
Sözleşilen zaman gelmesine rağmen, hala Hōsen ortada yoktu.
“Tsubaki-san, Hōsen-kun gelmemiş.”
“Eh, zamanında gelecek bir tip değil. Belki de gelmez.”
Gelme ihtimaline karşılık grup beklemeye karar vermişken, Takahashi bir eliyle karnını tutup bir elini havaya kaldırarak:
“Kusura bakmayın, çocuklar…karnım çok ağrıyor… b-ben biraz geç dönerim!”
Ardından ormana doğru koşturdu.
Takahashi’nin gidişini izlediler. Ardından Yagami, bakışlarını Tsubaki’ye çevirdi.
“Keşke başlamadan önce herkes burada olsaydı ama…”
Yagami bir anlığına duraksadıktan sonra devam etti.
“Hōsen-kun burada değil ama biraz bekleyebiliriz, değil mi?”
Sessizce yanan ateşi izleyen Tsubaki, gözlerini Yagami’ye çevirdi.
“Ne…?”
“Bize planını detaylı anlatsan fena olmaz diyorum.”
“Nasıl yani?”
“Bir şeyler çeviriyorsun ya hani? Sınavın ikinci yarısı başlamadan önce bizi burada topladığına göre, büyük işler peşindesin demektir. Gidişatı sormak için bizi buraya toplamadın herhalde?”
Tsubaki bakışlarını Yagami’ye kilitleyerek tek kelime de etmedi.
“ÖYD’deki değerlendirmen ortalama. Kayda değer bir başarın da yok gibi. Fakat, 9.sınıfların yer aldığı bu savaşta, kritik zamanlarda yardımın dokunuyor. Dahası…”
“Dahası ne?”
“Görünüşte sınıfın Ayanokōji-senpai’yi okuldan attırmak için adım atmıyor gibi gözükse de, arka planda iş çevirdiğini düşünüyorum. . Sözde Utomiya-kun C sınıfını kontrol etse de, arka planda kontrol senin elinde, değil mi?”
“Hmmm. İlginç şeyler söylüyorsun, Yagami-kun. Burada görüşme teklifimi kabul etme sebebin, bir şeyler yaşanacağını düşündüğün için miydi?”
Tsubaki bu görüşmeyi ayarlamak için çaba sarf ettiğinde, diğer sınıflardan istekli çıkmamıştı. Onun gibi belirsiz ve ilgisiz birisini dinlemeye gönüllü değillerdi.
Onları ikna eden kişi, Yagami idi. Ona destek çıkmıştı.
“En başından beri, 9. sınıf öğrencilerinin işbirliği yapmasını sürekli savundum. Bugün bizi buraya toplamanın arkasında derin bir neden yoksa dahi, Tsubaki-san, mevcut duruma dair bilgi edinmemizin bile fayda sağlayacağını düşünüyorum.”
“Yagami-kun, sana ilginç bir şey söyleyeyim ister misin?”
“İlginç bir şey mi? Heyecanlandırıyorsun.”
“Duyduktan sonra şunu unutma ki… hiçbir şeyin garantisini veremem ben.”
“… O zaman gerçekten büyüleyici bir şey söyleyeceksin.”
Yagami endişeli olsa da, soğukkanlılığını korudu ve Tsubaki’nin konuşmasını bekledi.
“Yagami-kun, az önce Utomiya-kun ile benim Ayanokōji-senpai’yi okuldan attırmak için saman altından su yürüttüğümü söyledin, değil mi?”
“Evet. Hōsen-kun ve Amasawa-san’ın son sınavda harekete geçen tek taraf gibi gözükse de, ikiniz de hedef aldınız onu.”
“Sadece bir senpai’yi okuldan attırmak için 20 milyon kişisel puana kimin ağzı sulanmaz ki?”
“Genelleme yapma, herkes aynı değil. Mesela, benim için geçerli değil.”
Yagami’nin sert inkarını duyan Tsubaki gözlerini kısarak ona baktı.
“Senin için değil mi? Pardon ama sana inanacak değilim. Kendini zararsız eleman gibi göstermene rağmen, Ayanokōji-senpai’yi okuldan attırmak istiyorsun? Benim gözümde, Hōsen-kun ve Amasawa-san’dan bile daha takıntılı olabilirsin.”
“Peki sana bunu düşündüren nedir? Şu ana kadar tek bir şey bile yapmadım.”
“Sırf sana bakarak bile bunu görebiliyorum ben. Ben insanları bir bakışımla tanırım, bilgin olsun.”
Yagami’nin gülümsemesi değişmemişken, hafif gerildiği belli oluyordu.
“Normal tavırlarını sürdürmeye devam etsen de… Planın, onun müttefiği gibi rol kesip onu arkadan vurmak değil mi? Yoksa yanılıyor muyum?”
Tsubaki, Yagami’ye onun ne mal olduğunu anladığını belli edercesine bakınca, Yagami refleks olarak bakışlarını kaçırdı.
Her zaman Tsubaki’nin sıradan bir öğrenci olmadığına dair önsezisi olsa da, Tsubaki’nin sert bakışları, tahmin ettiğinden daha da fazlası olduğunu düşündürüyordu.
“Sen…”
“Neyse, bu konuya sonra döneriz. Ana konumuza bakalım. Durum şu anda pek iç açıcı değil, demi?”
“Farklı hatta?”
“Nanase-san bir süredir Ayanokōji-senpai ile birlikteymiş. Yanında ilerlemesine izin vermiş dediler. GPS arama özelliğiyle nerede olduklarına da baktım. İkisi de şu anda C3 bölgesinde birlikteler.”
“Anladım. Yani, Hōsen-kun bir sonraki hamlesini yapmak için çoktan harekete geçti diyorsun?”
“Diyorum ki, erken harekete geçmeliyiz. Eğer Hōsen-kun, Ayanokōji-senpai’yi okuldan attırırsa, bizim hayallerimiz suya düşer. Mümkünse, senpai’yi okuldan attırmak için ne tarz bir plan düşündüğünü duymak isterim. Referans olması için. Anlıyor musun?”
“Planım yok dedim ya…”
Tsubaki, Yagami’ye doğru hafif eğilerek bakışlarındaki saflığı belli etti.
“Şu an kendi isteğinle işbirliği yapmazsan, daha sonra bedelini ağır ödersin.”
“Bedelini ağır ödemek derken…?”
“Senin için önemli biri tehlikeye düşer falan, mazallah.”
“K-kushida-senpai’ye bir şey yapmayacaksınız, değil mi!?”
Kushida’nın adını duyunca, Tsubaki’nin ifadesiz yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.
Yagami ve Kushida arasında, uzun zamandır bir bağ olduğunu biliyordu.
Ayrıca, Yagami’nin aralarında saklamak istediği bir şeyler olduğunun da bilincindeydi.
“Kushida-senpai’nin nesi varmış? Anlat bakalım.”
“H-hayır, yok bir şey değil… Kusura bakmayın ama size söyleyebileceğim bir şey yok—!?”
Yagami’nin sözlerini, arkasından yaklaşıp onu nelson tutuşu ile tutan Utomiya aniden kesti. [Ç.N; Nelson tutuşu, kollarını arkadan tutup rakibi hareketsiz bırakmaya dayalı bir hareket.]
Kurtulmaya çalışmak için dirense de, o güce sahip değildi.
“Ne, ne yapıyorsun, Utomiya-kun…?”
“Özür, Yagami. Sana karşı kişisel bir nefretim yok ama… buna mecburum.”
Böylece, Yagami’nin, Tsubaki’nin 9/C sınıfının gerçek yetkilisi olduğuna dair şüphelerinin doğru olduğu ortaya çıkıyordu.
“Her 9.sınıf öğrencisini kendi sınıf arkadaşım gibi görüyorum ben! Neden sakinleşip buna bir son vermiyoruz!?”
“Ya bize itiraf edip bildiklerini anlatırsın ya da hemen burada diskalifiye olursun. Seçeneklerin bunlar.”
Sadece üçü burada olduğu için, Yagami’nin yardım isteyeceği kimse yoktu.
“Yagami-kun, Kushida-senpai’nin Ayanokōji-senpai’yi attırmak için kilit anahtar olduğunu düşünüyorsun. Ama neden o? Onu tam olarak nasıl kullanmayı planlıyorsun?”
“Söyleyemem…”
Cevap vermeyi reddedince Utomiya, Yagami’nin kollarını daha çok sıktı.
“Eğer söyleyemem diyorsan, o zaman gerçekten bir şeylerin peşinde olduğun anlamına geliyor. Hadi, itiraf et de bitsin bu işi?”
“Ben— Kushida-senpai sadece…”
İstedikleri cevabı duyamayan Utomiya, bir an için onun kollarını serbest bırakıp hemen kendi kolunu Yagami’nin boynuna doladı.
Yagami, nefes almakta zorlanıyordu.
“Herkesin bir dayanma sınırı var, Yagami-kun. Şimdi itiraf etmezsen, Kushida-senpai‘ye sormak zorunda kalacağız.”
Bu boş bir tehdit değildi. Aksine, Tsubaki’nin bunu yapacak gücü olduğu açıktı.
Utomiya’yı şiddete yönlendirerek bir araç olarak kullanması, gücünün fazlasıyla kanıtıydı.
“Sana son kez soruyorum. İtiraf edecek misin, etmeyecek misin?”
Başka bir seçeneği kalmayan Yagami sonunda pes edip itiraf etti.
“… Peki. Size her şeyi anlatacağım.”
Bakışlarını yere kitleyen Yagami, Kushida Kikyō adlı kızın geçmişinden ve Ayanokōji Kiyotaka’nın konuyla ilgili bilgisinden bahsetmeye başladı.
Anlatacakları bittikten kısa bir süre sonra, Takahashi ormanın içinden döndü.
Ardından hep birlikte bir süre daha beklediler ama Hōsen gelmedi.
✩ ✩