Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 28 - Veda
Cilt 15.5 – bölüm 28 – Veda
Konser salonunda saat 02.00 sularında.
Ağır kapıyı sessizce açtım. Geniş odada, sırtı bana dönük oturan bir kişi vardı. Ortam o kadar sessizdi ki neredeyse ayak seslerim yankılanıyordu.
“Öğrencilerin bu saatlerde odalarından çıkmalarına izin verilmiyor, yasak sensei.”
“Deme böyle. Bu saatte görüşmemizin tek sebebi, sadece ikimiz olduğundan emin olabileceğimiz tek saatti.”
“Bizi gören olursa sorumluluk alacaksın, değil mi? Chabashira-sensei.”
Chabashira yüzüme bile bakmadı.
“Merak etme. Öğretmenlerin akşam nöbeti sadece gece yarısına kadar sürüyor.”
“Madem öyle diyorsun. Peki, beni arayacak kadar önemli konu nedir?”
“Yaz tatili bittiğinde, ikinci dönem başlayacak. Ardından özel bir sınav gerçekleşecek.”
“Evet. Geçen yıl direkt spor festivali başlamıştı.”
“Evet. Ama bu yıl farklı; önce özel bir sınav yapılacak.”
“ Öyle mi? Bana bu bilgiyi vermeni neye borçluyuz peki?”
Bir öğretmenin bir öğrenciye veya sınıfa avantaj sağlayacak bir bilgi vermemesi gerekiyordu.
“Yoksa özel sınav çoktan başladı mı?”
“Hayır—- öyle bir şey yok.”
Bu durumda, buraya çağrılmam Chabashira’nın kendi kararı ile gerçekleşti. Kendi sınıfını desteklemeyen bir sınıf öğretmeni olduğunu düşündüğüm için şaşırtıcıydı.
Ne düşündüğünü bilmiyorum ama birden sessizliğe hakim oldu. Yakınında durmanın bir anlamı olmadığı için, ben de platforma doğru yürüdüm.
Bu konser salonu canlı müzik yapılan bir yerdi. Büyük, üst düzey bir piyano sahnenin bir köşesinde kurulmuştu. Bugün bu salonda bir gösteri yapılmış olacak ki, üstü tozla kaplı değildi.
“Müdür Vekili Tsukishiro ıssız adada senden kurtulmak için kariyerini riske attı. Babanın ününü bir nebze anlıyorum ama ısrarı garip geliyor.”
“Olabilir. Ancak şu da bir gerçek ki, Tsukishiro müdür vekili pozisyonunu umursamıyordu. Beni okuldan attırmak için araç olarak kullanıyordu sadece.”
“Böyle bir gücü olduğunu mu söylüyorsun yani?”
Anlam veremediğini belirten Chabashira kollarını birbirine doladı.
“Şimdi konuşmaya hazır mısın, sensei?”
“… Evet.”
Kısa bir duraklamadan sonra Chabashira sakince konuştu.
“Sınıfını nasıl değerlendiriyorsun?”
“Nasıl derken, neyi kast ediyorsun?”
“Sence A sınıfına yükselecek güçleri var mı?”
“Bunu gerçekten sınıfındaki bir öğrenciye mi soruyorsun?”
“Ne düşündüğünü duymak istiyorum.”
Garip… Belki de değildir. Chabashira’nın aklında pek çok şey var belli ki.
“Evet. Şüphesiz, tüm 10.sınıflar arasında en yüksek potansiyele sahip. Ancak lafla peynir gemisi yürümez. Şu anda A Sınıfı olarak liderlik eden Sakayanagi’nin sınıfını yakalamak aşılması zor bir görev.”
Öğretmen olarak bu okulu çok daha iyi biliyordur.
“Bence sınıfın sağlaması gereken minimum şart sınıfın bir bütün olarak hareket etmesi. Buna sen de dahilsin, Chabashira-sensei.”
Bu sözlerimin ardından Chabashira bana şaşırmış bir ifadeyle baktı. Bunu zaten bildiğini belli eden bir ifade vardı yüzünde.
“Ben… senin gözünden nasıl bir öğretmenim?”
Chabashira şimdiye kadar sınıf arkadaşlarıma karşı hep soğuk davranmıştı. Günlerini sınıfından uzak durarak geçiriyordu…
“Kazanamayacağını düşünürken umudunu yitiremeyen bir öğretmen. Özetle, böyle bir fikir var kafamda?”
“Sert konuşuyorsun.”
“Senin hakkındaki izlenimim ve benden faydalanmaya çalışman değişmedi, şu anda da farksız bir durumda değiliz.”
“Doğrudur.”
Bu hatayı içtenlikle düzeltmediği sürece Chabashira asla değişmez.
“Sırf kendin A sınıfına yükselmek istiyorsun diye, öğrencilerinizi çok çalıştırıyorsunuz. Asıl senin, A Sınıfına ulaşmak isteyen öğrencilerin için çok çalışman gerekiyor.”
“Ayanokouji…”
“Tavrını böyle değiştirirsen, aradığın cevaba ulaşacaksın diye düşünüyorum.”
“… Sınıfın bir bütün olarak hareket etmesi gerektiğini söyledin, değil mi?”
“Evet.”
“Bu sözün senin için de geçerli.”
“Tabii ki.”
Göz geze gelince, Chabashira ağır bir şekilde yutkundu.
“Ya sana geçmişimi geride bırakmaya çalıştığımı söyleseydim?”
Gözleriyle azmimi sorguladı. Burada yalan söylüyorsa, anlamak kolay olur.
“Eğer kararlıysan, o zaman şimdiye kadarki düşünce tarzımdan ben de kurtulurum. Ciddi bir şekilde A sınıfı hedefliyorsan, o zaman ben de kendimi tutmam.”
“..Öyle mi?”
Bu sözlerine rağmen Chabashira’nın değişip değişmeyeceğine konular nelerdi acaba..? Bekleyip göreceğiz.
“İleriye bakmaya hazır olduğunda, sınıf değişmeye başlayacaktır.”
“… Haklısın.”
Yüksek tavana kafasını çeviren Chabashira iki gözünü de kapattı. Gönlünde bir yara olsa gerek.
Normalde çekip giderdim ama nedense şu anda kendimi normalden biraz farklı hissettim.
Chabashira’yı bir öğretmen olarak hala iyi değerlendirmiyorum. Onu bir insan olarak değerlendirmem biraz da olsa değişmeye başladı. Düşündüğümden çok daha kırılgan, sadece fiziksel olarak büyümüş bir kız çocuğu gibiydi.
Sandalyeye oturup klavyenin kapağını açtım.
“… Ne yapıyorsun? Bana piyano çalabileceğini söyleme?“
Sorusuna cevap vermeden parmak uçlarımı tuşların üzerinden geçirerek bir melodi çalmaya başladım.
Performans sona ererken, Chabashira şaşırtıcı bir şekilde alkışladı.
“Müzik konusunda pek bilgili değilim, ama bu muhteşemdi. Pratik yapsam bile, bu seviyede çalamam. Yanılmıyorsam, parçanın adı—–”
Sessiz konser salonunda, arkadan bir ses duyuldu.
Chabashira ayağa kalkıp aceleyle etrafa bakındı.
Karanlığın içinden gülümseyerek gelen kişi, Tsukishiro’ydu.
“Beethoven, Für Elise, değil mi? Parçanın kendisi çok zor olmasa da, bu kadar mükemmel bir şekilde çalmak üstün beceri gerektiriyor. Sadece ben ve Chabashira-sensei’nin performansını dinlemesi çok üzücü. Ancak öğrencilerin bu saatte odalarından dışarda olmaları yasak. Kuralları çiğnemenin cezası olduğunu biliyorsunuz, değil mi?”
“Müdür Vekili Tsukishiro, biz….”
Chabashira aceleyle bahane üretmeye çalıştı, ancak Tsukishiro onu yavaşça durdurdu.
“Bugün itibariyle Müdür Vekilliği görevimden alındım. Sakayanagi’nin görevine iade edilmesine karar verildi. Şuan basit bir sivil vatandaşım. Bu durumu okula bildirmeyeceğim.”
“… Size güvenebilir miyim?”
“Bana güvenmek zorunda değilsin. Ancak, buraya geldiğim andan itibaren, Ayanokouji-kun varlığımın farkındaydı. Duygu karmaşası yaşasaydı, performansını etki ederdi. Ama performansında en ufak bir huzursuzluk bile yoktu… Neden?”
“Çok basit. Diyelim ki cezalandırıldım, böyle bir şey yüzünden okuldan atılmam. Seninle benim aramdaki mücadele sadece okuldan atılıp atılmayacağımla ilgili, bu yüzden izinsiz çıktığım için beni cezalandırma zahmetine girmenin bir anlamı yok.”
“Bunun bilincinde olmakla, birinin görmesini istemediğin bir konuda yakalanınca panik yapmak ayrı şeyler. Acaba bu cesareti babandan mı aldın?”
“Maalesef, böyle yetiştirildiğimi hatırlamıyorum.”
Kapağı kapatıp piyanodan uzaklaştım.
“Bu sabah itibariyle, seninle bir daha konuşamayacağım. Bunu göz önünde bulundurarak, son bir şans vereyim dedim.”
Gemide güvenlik kameraları vardı. Odamın koridorundaki kameraları mı izliyor yoksa…? Bu nasıl işsizlik yahu.
“Çıkmamı istiyorsanız, çıkabilirim.”
“Hayır, gerek yok. Ayanokouji-kun’un benimle yalnız kalması sorun olabilir. Öğrencini korumak için burada kalman daha iyi olur.”
Tsukishiro bize doğru yürüyüp Chabashira’dan iki koltuk ilerisine oturdu.
“Konser çoktan bitti mi?”
“Söylemen gereken bir şey varsa, söyle.”
Şaka yaptığını bildiğimi için sadede gelmesini söyledim.
“Kaybedecek bir şeyim kalmadığı için, son kez pazarlık yapmaya geldim. Okulu bırakıp eve dön.”
“Tsukishiro───san. Ne yapmaya çalışıyorsunuz?”
‘Okulu bırak’ dediğini duyan Chabashira, biraz öfkeyle sözünü kesti.
“Anlayamadım?”
“Özel bir sınava izinsiz müdahale ettiniz ve Ayanokouji’yi okuldan attırmaya çalıştınız. Bu kadarı kafi, değil mi.”
“Senin için de aynısı geçerli, Chabashira-sensei. Kendi duygularını bastıramadığın için ona bir sonraki özel sınavdan bahsetmek için buraya çağırmadın mı?”
Detaylar belli değildi ama Tsukishiro, Chabashira’nın amacını öyle ya da böyle çözmüş.
“Evet, övülecek bir şey değil yaptığım. Ama ona avantaj sağlamak için sınavın detaylarından bahsetmiyordum.”
“Sen böyle düşünüyorsun ama bunu kanıtlayamazsın. Ben bu konuşma gerçekleşmesin diye buradayım.”
“Şey–“
“Ve günahların sadece bununla da sınırlı değil. Ne demek istediğimi anlıyorsun, değil mi?”
Şu anda Chabashira’nın günahları arasında dışarı çıkmasına izin verilmeyen bir zamanda bir erkek öğrenciyi dışarı çağırmak da vardı. Bir kadın ve erkek olmamız göz ardı edilmemesi gereken bir detaydı.
Tsukishiro bu küçük boşluğu acımasızca kullanabilirdi.
“Yaygara koparırsan başı belaya girecek olan ben değilim Chabashira-sensei, sensin. Ve de Ayanokouji-kun.”
Eğer bu görüşmemiz bir öğretmenle cinsel suistimal vakasına dönüşürse, bir uyarıdan daha fazlası demekti.
Tsukishiro tehdit ediyordu, ‘Eğer anladıysan, çeneni kapalı tut’ diyordu.
“Off!”
Chabashira, içinde bulunduğu durumu anlayınca geri adım attı.
“Evet.”
Gülümsemesini bozmadan Tsukishiro bana yaklaştı ve aramızdaki mesafeyi yaklaşık iki metreye düşürdü.
“Burada tuzak falan yok, merak etme.”
“Yararına olan her şeyi her durumda yapacak birisisin. Senin nasıl bir insan olduğuna dair analizim bu.”
“O zaman, bir nebze bana inandığın anlamına geliyor bu.”
Şimdiye kadar, bir şekilde Tsukishiro’nun numaralarından kaçmayı başarmıştım. Ancak bunun tek nedeni, Tsukishiro’nun şimdiye kadar çok iddialı hamleler yapmamasından ötürüydü.
Sınav manipülasyonu, şiddet, esir alma vesaire, hepsi bu kadardı. Bu adam bu tarz şeylere meyilli olmasaydı, bu kadar kolay kurtulamazdım.
“Okulu bırakmayacağım.”
“Yazık oldu. Şimdi, mezun olana kadar okulda kalmak istiyorsun, öyle mi.”
“Planım bu. Okulun kurallarına uyup okuldan atılmayayım, yeter ki.”
“Burada ne kadar kalmak istersen iste, ona karşı savaşamazsın.”
Burada konuşmuyoruz ama Beyaz Oda öğrencilerinin gölgesi hala peşimdeydi.
“Zekisin, güçlüsün. Neler yapabileceğini bilen herkesin de böyle düşünmesi mükemmel.”
Çok geçmeden, Tsukishiro tam önüme geçip durdu.
“Ama ne kadar mükemmel olursan ol, bi o kadar da çocuksun. O adamın beni buraya senin gücünü bilerek gönderdiğini anlaman gerekiyor.”
Yani, o adam Tsukishiro’yu devreden çıkartacağımı ön gördü mü demek istedi..?
“Okulda bir gün daha kalmak istiyorsan, bunu düşünsen iyi olur.”
“Aklımda tutarım.”
Tsukishiro hafif gülümsedikten sonra, tek başına güldü.
“Bu okul büyüleyiciymiş. Dünyada ıssız bir adada özel sınav yapabilen tek okuldur herhalde. Bana küçükken izcilere hevesli olduğum dönemi hatırlattı.”
Bu sözlerinin ardından sol elini bana doğru uzattı.
“Vedalaşalım, Ayanokouji-kun. Elimi sıkar mısın?”
Bu uzattığı sol elin vedalaşmak için olduğunu düşünmemiştim. Sol elimi uzatıp elini tuttum. Tatmin olmuş gibi, Tsukishiro başını salladı.
“O zaman, yakında ‘tekrar’ görüşelim.”
Son olarak, sağ elinin avuç içiyle sol omzuma dokunduktan sonra arkasını döndü.
“Bu arada, beş dakika içinde dağılın.Yoksa sizi şikayet ederim.”
Chabashira ile, Tsukishiro’nun gidişini izledik.
“Gereksiz detayları düşünmemek lazım ama sol elini uzatması… hep art niyetliymiş.”
Genellikle sağ elle tokalaşılır.. Bugünlerde insanlar bu detaya pek takmıyor veya ne anlama geldiğini bile bilmiyor olabilirler.
“Ben öyle düşünmüyorum.”
“Anlayamadım?”
Tsukishiro bana izcilerden bahsetti. Genellikle sol elle el sıkışmak kabalık olarak kabul edilir, ancak tek istisnası ‘İzciler’
Yanisi───
“Unut gitsin. O adamın düşüncelerini anlamlandırmana gerek yok.”
Yaptığı hareketi anlamlandırmaya çalışırken, anlamsız da olabilirdi.
“Önden ben gideyim.”
“Evet. İyi olur.”
Tsukishiro bizi uyardığına göre, görmezden gelerek risk almamalıyız.
“Özür dilerim. Seni çağırdığım için, Müdür Vekili Tsukishiro’ya senden faydalanması için bir fırsat vermiş oldum.”
“Benim için sorun değil. Bana yararı dokundu gibi.”
Çıkışa yaklaşırken, arkama bakmadan Chabashira’ya birkaç söz söylemeye karar verdim.
“Az önce söylediğim gibi, sınıfın dirayetli bir şekilde ilerleyip ilerlemeyeceği seni doğrudan ilgilendiriyor, sensei. Bunun bilincinde olsan iyi olur.”
Özel sınavlarda öğrenciler sadece önlerine konulanı görür, ona göre ilerlerdi. Yol gösterenler ise, sınıf öğretmenleriydi.
Çeviren & editleyen: fatoshisme