Elitler Sınıfı - Cilt 16 - Bölüm 13 - B sınıfı
Cilt 16 – Bölüm 13 – B Sınıfının Tercihi
Özel sınav başlamadan önce, tüm öğretmenlerin kolayca geçeceklerini düşündükleri bir sınıf vardı.
Hatta öğrenciler de sınavı rahatça geçtikleri sürece, A sınıfına ulaşma konusunda geri kalacaklarını bildikleri için tedirginlerdi.
[BEŞİNCİ SORU:]
Bir arkadaşınızın okuldan atılması karşılığında 100 sınıf puanı kazanın.
(Eğer oy birliği ile kabul edilirse, okuldan atılacak öğrenci seçimi için oylama başlatılacaktır.)
[Seçenekler:]
Kabul
Red
Ichinose ve arkadaşları, 5.soruya erkenden ulaşmışlardı. İlk oylamanın sonucunu beklediler. Bir kişi haricinde, kimsede gerginlik ya da hüzün yoktu.
Kanzaki, etrafına bakarak geriye kalan 39 oyun en azından yarı yarıya bölünmesi için dua etti.
“Şimdi, sonuçları açıklıyorum.”
Hoshinomiya tabletini eline alıp baktığında hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Herkesin beklediği sonuçlar ekrana yansıtıldı…
[Birinci oylama sonucu:]
1 kabul,
39 ret
En çok korktuğu senaryo ile karşı karşıya kalınca, Kanzaki gözlerini kapattı.
Tabii ki, B sınıfı öğrencileri bu oy birliğinin fazla olmasına şaşırmadılar. Oy birliğinin sağlanacağından şüpheleri yoktu, hem de ilk oylamada.
“Kabul oyuna kim bastı arkadaşlar? Yanlış basmış her kimse.”
Kritik bir durumda olduklarının farkında olmayan Shibata, en öndeki sırasından arkasını dönerek arkadaşlarına seslendi.
Evet, kasıtlı olarak oy verildiğinin farkında değildi.
Sadece Shibata değil, tüm sınıfta aynı izlenim vardı.
Böyle bir tepkiyle karşılaşacağını içten içe bilen Kanzaki sinirlenmeye başladı.
Kanzaki şimdiye kadar arkadaşlarının kararlarına saygı duyup elinden geleni yaparak onları desteklemişti.
Ancak artık şartlar ne olursa olsun, aynı güçle savaşmak istemiyordu. Kanzaki, sınıfın en büyük danışmanı olarak bu endişeyi en çok hisseden kişiydi.
“Eh, konuşacak bir şey yok gibi. Ikinci oylamayı bekleyelim-”
“Bir dakika. Hep oy birliğine vardık. Ama sınıftan birini korumak için böyle bir adım atmalı mıyız gerçekten?”
Kanzaki, ayağa kalkıp elini hafifçe masaya tıklatarak dikkatleri üzerine çekip Shibata’nın konuşmasını böldü.
Sorun yaşadıklarının farkında olmadıkları için, sınıf puanını arkadaşları yerine tercih edecek biri olduğunu düşünemiyorlardı.
+ RESİM
Kanzaki artık dayanamıyordu.
“Sınıftaki 39 kişinin aynı oyu vermesi ve bu oyundan dolayı şüphe duymamasına normallik ön yargısı deniyor.”
Normallik ön yargısı, herhangi bir olayın avantajlı yanını görmemek, dikkat etmemek ya da yaşanan krizin farkında olmamak olarak yorumlanıyordu.
“Sınıfımızın kazanmasını istiyorsak, doğru ve yeni kararlar vermeliyiz. Şuan uçurumun kenarındayız. A sınıfı için adımlar atmayacaksak, A sınıfına çıkmamız hayalden öteye geçemeyecek.”
Kanzaki arkadaşlarının düşüncelerini anlamasını istiyordu. Öğrencileri ikna etmekten uzak olsa da, bir tartışma ortamı yaratmaya çalışıyordu.
Arkadaşlarının bakışları her zamankinden daha sertti.
“Ne saçmalıyorsun, Kanzaki. O oyu sen mi verdin yani?”
Sadece Shibata değil, tüm sınıf oyun kasıtlı verildiğine inanamıyordu.
“Evet. Arkadaşlarımızı korumamızın önemli olduğunun ben de bilincindeyim. Ancak okula girdiğimizden beri güç kaybediyoruz. Diğer sınıflar sınıf puanını önemseyip birini okuldan attırır, sınıf puanı elde ederse, biz bu sınav sonunda D sınıfına düşeceğiz.”
Kanzaki’nin bu sert çıkışlarına tek kulak asan, sınıf öğretmenleri Hoshinomiya idi.
Ancak bu konuşmaya karşılık, olumlu veya olumsuz cevap verecek konumda değildi.
Tartışmaya dahi girmek istemeyen Shirinami, hemen Kanzaki’ye çıkıştı.
“Haklısın ama sınıftan birini attırmamız düşünülemez.”
“Ben de… biliyorum.”
“D sınıfına düşeceğiz diyorsun ama diğer sınıfların 100 puan için birini attıracaklarını sanmıyorum. Belki Ryūen attırabilir. Ancak bu sınavda tüm sınıfın oy birliği sağlaması gerekiyor. Tüm sınıfın bir kişiyi seçip oy vermesi pek mantıklı gelmiyor açıkçası. Oylar anonim çünkü.”
Eğer tüm sınıflar reddederse bu önergeyi, fark açılmayacaktı.
“Sınıflardan birini seçip okuldan attırmaya oy verdirtmek kolay olmayacaktır. Ancak mühim olan süreç diyorum size. Bazılarının sınıf puanını tercih edeceğini hiç mi düşünmüyorsunuz?”
“Tartışalım mı istiyorsun? Ret oyu konusunda fikrimizin pek değişmeyeceğinin de farkındasın değil mi?”
“Hiçbir şeyin garantisi yok ki. Oy birliği ile deneyip göreceğiz.”
“Hayır, hayır. Yanlış düşünüyorsun.”
Sınıf puanına karşılık sınıftan birinin atılması…
Ikisinden birini seçmek zorunda kalsa, Kanzaki’nin tereddütsüz seçimi belliydi. Ancak okula girdiğinden beri, düşünceleri değişmeye başlamıştı.
B sınıfı ve diğer alt sınıfların puanları birbirine çok yakındı.
9.sınıfın ilk döneminde, diğer alt 2 sınıflar aralarına büyük bir fark açmışlardı. O ritmi devam ettirebilselerdi, sınıftan birini attırma fikrine ısınmaz, gönlü razı gelmezdi.
“Peki, şöyle sorayım o zaman….. verdiği oyun aksini düşünen var mı aramızda?”
Pes etmek üzere olan Kanzaki, arkadaşlarına gerilerek sordu.
Son bir umut ışığı ararken, arkadaşlarından çıt çıkmıyordu. Aralarında birkaç kişi içten içe söylediklerini doğru bulsa da, dile getirmeye cesaretleri yoktu.
Herkes, ikinci oylamada oy birliğinin sağlanacağına ya inanıyor ya da umut ediyordu.
“Kusura bakmayın ama….bu ret oyunda oy birliği sağlanmasına izin…. vermeyeceğim.”
Kendisini baskı altında hisseden Kanzaki, kendi kendine mırıldandı.
“İkinci oylamada da…. kabul oyu vereceğini mi söylüyorsun?”
Şimdiye kadar sessizliğini koruyan Ichinose, Kanzaki’nin ciddi olup olmadığını sordu.
“Evet.”
“Kanzaki-kun, biz fikrimizi değiştirmeyeceğiz ama? Sınıf puanı kazanmak için arkadaşlarımızı suçladığımız bir sınıf olmak istemiyoruz.”
“Evet, Kanzaki. Bu soru hakkında ne düşündüğünü tam bilemiyorum. Belki tuzak olarak görüyorsun belki yarış olarak değerlendiriyorsun… ancak böyle düşünmeye devam edersen ilerde karşılaşacağımız sınavlarda da sorun yaşayacaksın.. ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?”
“Birini feda ederek sınıf puanı kazanırsak, A sınıfına bir adım daha yaklaşacağız. Hatta böyle şanslar karşımıza çok nadir çıkıyor. Oldu da tam aksi bir oylama sonucu çıktı diyelim, sınıfımızın birliğini koruduğumuz için, diğer sınıflar bizi ezecek.”
“Arkadaşlarından birini feda etmenin kolay olacağını sanmıyorum. Ayrıca, birilerini gözden çıkartan bir sınıfın ilerde başarılı olacağına da inanmıyorum. Sınıfını koruyup arkadaşlarına güvenen sınıf kazanacak. Haksız mıyım?”
Nerdeyse herkes aynı anda başını salladı.
“Yaşadıklarımızı bir düşün, Shibata. Geçen yılki durumumuzdan çok farklı bir yerdeyiz. Hatta şuan köşeye sıkıştık. Birini okuldan attırmadığımız için, epey kişisel puan kaybettik. Birini okuldan attıran diğer 3 sınıfsa, çok iyi durumda şuan.”
“Bunun uzun süreceğini mi sanıyorsun.”
“Sana uzun sürmeyeceğini düşündüren nedir, peki?”
“Peki, şöyle sorayım o zaman. Sana bu durumun uzun süreceğini düşündüren nedir? Kanıtın var mı?”
“Şuan B sınıfı olarak 2.sırada olmamıza rağmen, D sınıfına düşmemiz an meselesi.”
“Şuanki pozisyonumuza bakması gereken asıl sensin, Kanzaki. Biz şuan B sınıfıyız. 1 puan eksik ya da 100 puan fazla. Bu bir gerçek. Gerilesek bile, zamanla yükseleceğiz.”
Şimdiye kadar Kanzaki, kendisinden bekleneni yapmış, direnmişti. Ancak şuan onlara garip gelen bu fikri benimsetmek için uğraşıyordu.
“Kanzaki-kun. Kazanmak için şansımızı arttırmak istiyorsun, seni anlıyorum. Ancak bazı kararları almamız mümkün değil. Seçtiğimiz bu karara güveniyorum ben. Sınıf puanı ile arkadaşlarımızı aynı kefeye koymanın doğru olmadığına canı gönülden inanıyorum.”
Ichinose’n açıklamaları sınıfı daha çok rahatlatmıştı. Hatta, zaten kafaları rahat ettiği için, bu sözlerinin ardından doğru oy verdiklerinden bir kez daha emin oldular.
Kanzaki hayal kırıklığına uğruyordu. Sınıfları, diğer sınıflar tarafından kıskanılıyordu…
Hepsi nazik, neşeli ve eşitti. Akademik ve atletik olarak dengeli olan ideal arkadaş grubuydular.
Liderleri olan Ichinose’n kurduğu bu ideal sınıfın, dezavantajları vardı ancak.
Onun varlığı, sınıfta ve çevresine kötülüklere kulak asmayan, dikkat kesilmeyen bir ortam oluşturuyordu.
Onun okuldan atılması karşılığı, sınıfa A sınıfına yükselmeleri teklif edilse dahi, Ichinose’i seçerlerdi.
“Arkadaşlarımdan ayrılmamayı tercih ederim.” gibi bir takıntı söz konusuydu.
Kanzaki’nin eski haline geri dönmekten başka çaresi yoktu.
“Eh.. peki. Belki de ben yanlış düşünüyorumdur.”
Bu açığı kapatmak adına, zorlu bir yolu seçip denemişti. Risklerin pekala kendisi de farkındaydı. Bu iş için uygun kişi olmadığını bildiği gibi, yapacak birisi de yoktu. Kendisi el atmıştı.
“Peki, sonuna kadar kabul oyu vermeye devam edeceğim dersem ne olacak? Bir oyun bile değerli olduğu bu oylamada, 39 kişinin oy birliği sağlamasının bir anlamı yok, siz de biliyorsunuz.”
“Yok artık! Zamandan kaybedersek, 300 puan kaybedeceğiz. Diğer sınıflarla asla başa çıkamayız, asla.”
Kimse zaman kaybetmek istemezdi, hiç kimse.
“Aynı şeylerden bahsediyoruz aslında. Aramızdan birini gönderip 100 puanı kapmazsak, A sınıfına ulaşmamız mümkün olmayacak. Yani demem o ki, ha 100 puan ha 300 puan, kaybettiğimiz puanın önemi yok işte…”
Mesele puan değildi, anlatmak istediğinin anlaşılması idi.
“Evet. Zaman doldu. Tartışmıyoruz artık. İkinci oylama başlamıştır, çocuklar.”
Hoshinomiya, Kanzaki’yi durdurarak 60 saniyelik süreyi başlattı. Herkesin tabletinde seçenekler belirdi.
Kanzaki sakin bir şekilde seçeneklere baktı. Sınıf sessizdi, çıt çıkmıyordu.
39 öğrenci sanki ilk 5 saniyede bitirmişti oylamayı.
Kanzaki’nin de oylamayı tamamlamasıyla, Hoshinomiya ekrana sonuçları yansıttı.
“Herkes oylamayı tamamladığına göre, sonuçları açıklıyorum.”
[İkinci oylama sonucu:]
1 kabul,
39 ret
İkna etme çabalarına rağmen sonuç birinci oylama ile aynıydı. Kabul oyu veren tek kişi yine, Kanzaki idi.
“Dalga mı geçiyorsunuz…”
“Kanzaki-kun, kabul oyu vermekte direneceğin anlamına mı geliyor?”
Ichinose de dahil olmak üzere herkes afallamış, sinirlenmeye başlamıştı. Az önceki rahat tavırları, Kanzaki’nın iradesi karşısında değişmeye başlamıştı.
“Ben… kararımı verdim. Oy birliği olmasına izin vermeyeceğim.”
Bu açıklamasıyla beraber, sınıf sessizleşti.
“Birkaç saat kabul oyu vermeye devam edeceğim ve siz de düşünmeye başlayacaksınız söylediklerimi. Sonra, önergenin içeriğini hep beraber ciddiyetle tartışacağız.”
Kanzaki kalan 3.5 saati, bu önergeye ayırmakta ısrarlı olduğunu belli etti.
“Bu durumu düzetlemimizin birkaç yolu var. Fikrimizi değiştirip kabul oyunda oy birliği sağlamak gibi.”
“Neler diyorsun, Kanzaki-kun? Öyle şey olu-”
“Gerçekçi olalım. Sizin aranızda sınıftan birini feda etme düşüncesi yok. Ama bense, kabul oyu vermeye devam ediyor olacağım.”
Ichinose’n sözlerini kesen Kanzaki, direnmekten vazgeçmeyip konuşmasına devam etti.
“Ardından, tek bir sonuca ulaşacağız. Kabul oyu verip beni okuldan attırmak için oy verme. ”
Kanzaki, sınıfı için kendisini feda etmeyi bile göze alıyordu. Fikirlerini arkadaşlarına aksettirmek için bu yolu seçmişti.
“Bu özel sınavda bir adım ileri atmak için cesaretimiz yoksa, A sınıfına yükselecek gücümüz de yok demektir. Madem iş bu raddeye geldi, geri kalan okul hayatını boşa harcayan ben olacağım. Okuldan ayrılıp yeni bir yol aramaya razıyım ben.”
Garip bir yöntem olsa da, Kanzaki’nin elinden gelen buydu. Herkesin birbirini kolladığı bir sınıfta, birisini okuldan attırmak için harekete geçmeleri pek olası değildi. Ağır ceza okuldan atılmadan kaçınmanın da yolu yoktu zaten.
Oylama üç kez art arda tekrarlandı.
Toplamda 5 oylama gerçekleşmiş, oy dağılımı hala değişmemişti. Bir kişinin bile fikrini değiştirememişti kısacası.
“Ugh, yine oylama yapacağız.”
Hoshinomiya hoşnutsuzluğunu dile getirmekten çekinmedi.
Gözetmen ise, bu tavrına aldırış etmedi. İkisinin de tek görevi, adil olmaktı.
Öğrencilerin ne yaptıkları veya öğretmenlerin motive olup olmamaları kurallara aykırı değildi.
Yaklaşık 30 dakika daha geçti. 3 yeni oylama daha sonucu değiştirmemişti.
“Bir saat geçmiştir herhalde… son sorudayız..”
“Yapacak bir şey yok. Kanzaki-kun’un oyunu değiştirmesini bekleyeceğiz.”
39 kişinin umudu, Kanzaki’nin sabrının taşıp oyunu değiştirmesi üzerineydi. Başta onunla dostane bir ses tonuyla konuştular, sonra biraz gerilim yaşandı. Ancak Kanzaki ses çıkartmadan aynı oyu vermeye devam etti.
“Çocuklar, bu sessizlik beni sıktı. Biraz konuşmak istiyorum sizinle. İstemezseniz, söyleyin.”
Sessizliğini daha fazla koruyamayan Hoshinomiya, konuştu.
“Aslında ben de öğrenciyken aynı deneyimi yaşadım. Sebebiyse, aynı sınava tabii tutulmam. Beşinci soru da tıpa tıp aynıydı.”
“Okul yıllarından ilk defa bahsediyorsun, sensei. Şaşırtıyorsun bizi.”
Ichinose’n sınıfı ile öğretmenlerinin arası iyiydi. Hatta, öğretmenlerinin de bu okuldan mezun olduklarını biliyorlardı. Çoğu öğrenci okul dönemini sormuş olsa da, konuşmak için pek fırsatları olmamıştı.
“Sınıfın durumu çok farklıydı o zamanlar. Ancak biz de bu son soruda tıkanıp kaldık.”
Yaşadıklarını hatırlayınca, soğuk bir gülümseme ile öğrencilerine baktı.
“Sınıf arkadaşınız ya da sınıf puanı. Epey tartıştık bu konuyu. Hatta sınıftaki çocuklar birbirlerinin yakalarına yapışıp kavga dahi ettiler.”
“Eh, biraz agresifleşmişsiniz hocam?” Shiranami kızlara bakarak söylendi.
Sınıflarında böyle bir olayı hayal dahi edemiyorlardı.
“Eh, zamanlama farklıydı. 11.sınıfın 3.dönemindeydik; bir puan her şey demekti. Birinin adını verirseniz arkadaşlarınız o kişiyi savunmaya başlar.. ama kazanmak için birinden de vazgeçmek zorundasınız. A sınıfına ulaşmak için 100 puanınız eksik olsaydı, aynı kararı verir miydiniz?”
Hoshinomiya, Kanzaki’nin sormak istediğini direkt olarak sormuştu.
“Birini okuldan atamayız, önümüzdeki özel sınavlarda bir çaresini buluruz diyorsunuz ama ya gelecek sınav yoksa? Mezuniyetten önceki tek sınav buysa? O an, herkesin umutla beklediği A sınıfına ulaşmak için tek bir adımımız kalmıştı. B sınıfıyla A sınıfı arasındaki puan farkı 10-20 puandı. Arkadan gelen B sınıfının birini okuldan atmaktan başka çaresi yoktu…”
Sınıfta ne kadar iyi huylu öğrenci olursa olsun, bu önergeyi düşünmek zorundaydılar. Arkadaşlarını korumak, B sınıfından kurtulamamakla aynı anlama geliyordu çünkü.
“Ret oylamasında birlik sağlansın mı istiyor musunuz? B sınıfının hayali olan A sınıfından vaz geçip kimse okuldan atılmasın mı istiyor musunuz?”
Kanzaki’nin bu fikri düşünülemez gören arkadaşları artık ses çıkartmıyorlardı.
“Eh, zorlu bir soru değil mi? Şuan aynı durumda da değilsiniz. Ama emin olduğum bir şey var ki, A sınıfına çıkma isteğiniz olduğunda ve seçim yapmak zorunda kaldığınızda, taş-kağıt makas ile bile bir şeylere karar verebilirsiniz. Ancak zaman kaybetmeniz kabul edilemez.”
“Siz hangi seçimi yaptınız, sensei?”
“Ben mi? Tabii ki, gereksiz kişilerin okuldan atılmasını. Arkadaş olun ya da dost, bu hayatta en önemli kişi siz, kendinizsiniz. Kısacası, kendi paçamı kurtarsam yeter gözüyle bakıyordum.”
Hep beraber A sınıfından mezun olmak istiyoruz, herkesin aklında olan düşünceydi. Ancak, çoğu bunun ideal bir düşünceden ibaret olduğunu da içten içe biliyordu. Arkadaşınız mı yoksa kendiniz mi diye soru sorunca, öğrencilerden çıt çıkmadı.
“Gözetmen beni izlediği için sözlerime dikkat etmek zorundayım. Hepinize saygı duyuyorum ve vereceğiniz her seçimin arkasındayım. Ancak belirsiz ve istikrarsız hareket etmeyin. Eğer arkadaşlık bağlarınız kuvvetli değilse, sınıf puanına odaklanın. Birbirinizi 1.5 yıldır tanıyorsunuz değil mi? Zamanla gönderdiğiniz arkadaşlarınızın acısını atlatırsınız. Ancak A sınıfına erişemezseniz, hayatınız boyunca bu pişmanlığı yaşarsınız. Eğer aksini düşünüyorsanız, arkadaşlarınız her şeyden daha önemliyse, onlara hep öncelik verin.”
Hoshinomiya, gözetmenin bakışlarından kaçınarak sözlerini bitirdi. Öğretmen olarak, iki seçeneğin de avantajı ve dezavantajına değinmişti. Bu sözlerinin ardından tartışma süresi doldu ve oylama tekrar başladı. Öğrenciler, iki seçenek arasında kalıyor, garip duygulara kapılıyordu artık.
Oylama sonucu, diğerlerine göre biraz geç çıksa da sonuç yine değişmemişti.
Hoshinomiya şaşırmadığı gibi, öğrencilerinin kararlılığını da gözler önüne sermiş oldu.
“Hey, Kanzaki-kun. Artık buna bir son vermenin vakti gelmedi mi?”
Himeno oylama sonucunu işaret ederek sordu.
“Kanzaki-kun, öğretmenimizin söylediklerinden sonra ne demek istediğini daha iyi anlıyorum. Ancak kabul oyu vermemizi sağlamıyor. Zaman dolsa dahi, değişeceğini sanmıyorum ayrıca.”
Himeno ve çoğu diğer öğrenci için, zamanın akıp gitmesi önemli değildi. Arkadaşlarını korumak önemliydi.
Ichinose de düşüncelerini dile getirmek için söz aldı.
“Evet, Kanzaki-kun ile Hoshinomiya-sensei’nin açıklamalarını anlayabiliyorum. Ancak ikinizin de bahsettiği şeyler, zor durumda yapılabilecek şeyler. Arkadaşlarımızın da gerilip üzülmesine hak veriyorum. A sınıfına yükseleceğim ama yanımda arkadaşlarım olmayacak.. bunun ne anlamı var ki o zaman? Böyle bir sona ulaşmamak adına ve A sınıfına yükselmek için böyle absürt kararlar alacak konuma düşmemeliyiz.”
“Hayalperest sözler sayılıyor bunlar… kimsenin atılmasına gerek duymayan başarılı bir A sınıfı var karşımızda. Onları ezmek için ne kadar çok sınıf puanına ihtiyacımız var farkında mısın…?”
“Şuan iyi durumda olmadığımızın ben de farkındayım. Ancak sınıfça bir başarı elde edebileceğimize inanıyorum.”
Ichinose’n sınıf arkadaşları anlattığı gelecek planlarını dinleyerek kafalarını salladılar.
Kanzaki’nin direnci artık beyhude idi.
Şuan inat etmesi ancak, Himeno’nun dediği gibi bir sonuca yol açardı: zaman kaybı.
“Hep beraber elimizden geleni yapalım, Kanzaki-kun.”
“Peki… demek öyle.”
“Kendimce, sınıfımı daha ileriye taşımak adına, agresif bir yöntem seçerek uğraştım. Anlaşılan, bu görevi başaracak yeteneğe sahip değilim. B ya da D sınıfına düşer miyim bilemiyorum ama A sınıfına asla yükselemeyeceğim. Buna emin oldum.”
Yüzündeki ifadeyle çaresizliği belli oluyordu. Ancak fark edilip edilmediğinden emin değildi. Oylama zamanı gelmesine rağmen, ilk kez oylama olacak gibi bir hava vardı ortamda.
40 kişiden gelen oylama sonucu….
[Onuncu oylama sonucu:]
0 kabul,
40 ret
Kanzaki sınıf puanından vazgeçiş arkadaşlarını korumayı seçmişti.
“Böylece özel sınavın son sorusu oy birliği ile tamamlandı.”
“İyi oldu, Kanzaki-kun. Bitirme puanı olarak 50 puan alacağız.”
“Gereken zaman 3 saatti. Çıkabilirsiniz.”
“Galiba A sınıfı da çoktan bitirmiş sınavı.”
“Gerçekten mi? Sakayangi’nin sınıfından da bu beklenirdi.”
“O zaman, Ryūen-kun ile Horikita-san’ın sınıfı kaldı bitirmeyen, değil mi?”
“Evet, millet~ diğer sınıflar sınavda olduğu için, onları rahatsız etmiyoruz. Sizi yönlendireceğiz çıkışa, sessizce yerinizden kalkabilirsiniz.”
Sınıf arkadaşları sevinçle yerlerinden kalkarken, Kanzaki sessiz ve sakindi, yerinden kalkıp sınıftan çıktı.
⚝⚝⚝⚝⚝