Elitler Sınıfı - Cilt 16 - Bölüm 14 - D sınıfının seçimi
Cilt 16 – Bölüm 14 – D Sınıfının Tercihi
40 kişilik D sınıfında, ağır bir hava vardı. Son sorunun ağırlığı tüm ortamı germişti.
[BEŞİNCİ SORU:]
Bir arkadaşınızın okuldan atılması karşılığında 100 sınıf puanı kazanın.
(Eğer oy birliği ile kabul edilirse, okuldan atılacak öğrenci seçimi için oylama başlatılacaktır.)
[Seçenekler:]
Kabul
Ret
[Birinci oylama sonucu:]
14 kabul,
26 ret
Horikita ve Ichinose’n sınıfı gibi oy birliği sağlanamamıştı. Ancak bu iki sınıfın aksine, oy dağılımı nerdeyse yarı yarıya idi.
Başka bir deyişle, sınıftaki öğrencilerin 3te biri, sınıf puanını arkadaşlarından daha değerli görüyordu.
“Ee, plan nedir, Ryūen-san?”
Sonuçları öğrendikten sonra Ishizaki, sınıfın lideri Ryūen’e sordu..
Önergelerin akışı belirli bir prosedüre göre ilerliyordu. İlk oylama sonucunda oy birliği sağlanmasının imkansıza yakın olmasından dolayı, tartışma sürecinde liderlerinin düşüncelerini dinliyor, 2.oylamada oy birliği sağlamaya odaklanıyorlardı.
Tartışma süreçleri diğer sınıflarla benzer ilerlese de, oy birliği çok hızlı sağlanıyordu. Birinci soru- Karşı karşıya gelmek istedikleri sınıf, üçüncü soru- koruma puanı sorusu, 4.soru olan sınav zorluğu ile ilgili soru da, Ryūen’in bilgilendirmeleri doğrultusunda tek bir tartışma sonrası 2.oylamada tamamlanmıştı.
Okul gezisi önergesi olan 2.soru için, kararı arkadaşlarına bırakmıştı. Kendi aralarında 2 saat kadar konuşmalarına izin vermiş, en çok oyu hangi yer aldıysa orası seçilmişti.
Son sorunun içeriği farklı olsa da, süreç aynı olacaktı. Her şey, Ryūen’in ağzından çıkacak kelimelere bağlıydı.
Öğrenciler, Ryūen’in hangi seçeneği seçtiğinin bilincindeydiler. Kabul oyu verdiyse, birisi okuldan atılacaktı.
Karşı konulamaz bir karardı.
Diktatörlükle yönetilen bir sınıfın doğası bu idi.
Sonuçları görünce gülümseyerek yerinden kalktı, Ryūen.
“Eh, sıkıcı olmaya başlamıştı ama. Demek okul, bu sınavı eğlence olsun diye yapmamış. Şimdi eğleneceğiz, hadi bakalım.”
Kendi kendisine mırıldanmasına rağmen, tüm arkadaşlarının duyabileceği bir seste konuşuyordu. Yerinden kalkıp öğretmen masasına geçti.
D sınıfının öğretmeni Sakagami, Ryūen’in yaklaştığını görünce, aralarına mesafe koydu.
Ryūen’in gösteri düzenleyeceğinin pek tabii farkındaydı. Ryuen ise, kendi yeriymişcesine geçip oturdu. Arkadaşlarının izleyebileceği rahat bir pozisyonda masanın üzerine yerleşti.
“Kabul oyu verenler el kaldırsın.”
Ryūen’in verdiği emirde bir açıklama yoktu, herkes gerildi. Şimdiye kadar hangi seçeneğe oy verildiğini sormamıştı.
Birkaç saniyelik şok ve tereddütten sonra, birkaç kişi elini kaldırdı. Nishino ve Kaneda, elini kaldıran ama bakışları pencereden dışarıya odaklı olan iki kişiydi.
“Demek, beş kişi el kaldırdı. Başlangıç için fena değil.”
Aralarında 9 kişi, ona itaat etmeyerek el kaldırmamıştı. Ishizaki ve Komiya’gil fark edince şaşırdılar.
“Hey, oyları saklamanın manası yok değil mi? Kabul oyu verdiniz diye size sinirlenecek değiliz.”
Komiya sınıf arkadaşlarına seslendi, kargaşa çıkmasın istiyordu.
“Önceden verilen bir karar yoktu ortada. Herkes kendi seçimini yaptı, değil mi arkadaşlar?”
Komiya ortada suçlanacak bir durum olmadığını ima edip Ryūen’den onay bekledi.
Ancak Ryūen’in hemen cevap vermemesi, Komiya’nın gerilmesine sebep oldu.
Eğer durumu yanlış anlıyorsa, azar işitecek demekti.
“Hadi, elinizi kaldırın artık, sinirleniyorum!”
Ortamdaki havayı değiştirmek adına, Ishizaki de alelacele bağırdı.
Çekinerek bir öğrenci daha elini kaldırdı. Toplamda 6 kişi elini kaldırmış oldu. Diğerlerinin kim oldukları hala belirsizdi.
“Sorun yok, Ishizaki. Elini kaldırmak istemeyen kaldırmasın, şimdilik tabii.”
“Eh, emin misin?”
“Komiya haklı. Herkesin kendi tercihi. Öncelikle, herkes kendi düşüncesine sahip olmalı. Hala tartışma süresinin bitmesine 8 dakika var. Düşünsün herkes.”
Kol saatine bakan Ryūen, ne tavrını ne de duruşunu değiştirdi. Soruyu düşünmelerini istemişti sadece. Ardından yaklaşık 2 dakika kadar daha sessizce sınıfı izledi.
“Zaman kaybetmeyin. Hangisini seçmek istiyorsanız düşünün.”
Yine derin bir sessizlik.
10 saniye… 30 saniye… bir dakika geçti derken, yine net bir cümle kurmadı. Önceki sorularda, ilk tartışma sürecinde bir seçim yapılmaya zorlanmıştı herkes.
Bu yüzden, Ryūen’in neden net bir konuşma yapmadığına kimse anlam veremiyordu.
Birkaç kişi fikrini belirtmekten çekinmiyor olsa da, zaman geçtikçe sessizlik derinleşiyordu.
“Bize yol göstersen…”
Ishizaki’gil birkaç şey söylebildilerse de, cevap alamayınca ağızlarını bir daha bıçak açmadı.
Zaman geçtikçe, herkes bir şeyler söyleme, fikrini belirtme isteğini kaybetti.
Aralarından bir yiğidin çıkıp konuşmasını beklediler. Zaman geçmek bilmiyordu.
İlk tartışma, uzun gelse de kimse konuşmadan geçiverdi. Sakagami ise böyle bir şey beklemediği için afallamış, süreyi birkaç saniye ile kaçırmıştı.
“Sakagami-sensei. Zaman dolmadı mı?”
Ryūen’in sözlerini duyunca, öğretmen masasından inerek yerine hızlıca geçti.
“Evet. İkinci oylama başlıyor, herkesin oy vermek için 60 saniyesi var.”
İkinci oylama tamamlanır tamamlanmaz, sonuçlar ekrana yansıdı.
[İkinci oylama sonucu:]
10 kabul,
30 ret
14 kabul oyundan 4ü artık ret oyuna dönmüştü.
Sınıfın çoğunluğunun okuldan atılma olmasını istememesi kötü değildi.
İkinci oylama sonucu, ilerki oylamalara yön verebilirdi.
Ancak… Ryūen sonuçtan pek hoşnut değildi.
“Düşündüğünüz en iyi sonuç bu mu?”
“Kabul oyları eksiliyor diye mi söyleniyorsun?”
Kaneda, gözlüklerini hafifçe yukarı kaldırarak sorsa da, Ryūen başını sallayarak inkar ediverdi.
“Yani.. Ryūen-san, kabul oyu mu veriyorsun?”
İki elini açarak net bir cevap vermeyip güldü.
“Senin bu haline anlam veremiyorum, Ryūen-san.”
“Birinci ve ikinci oylamada verdiğiniz oyları düşündünüz mü? Son soru çok farklı ve beklenmedik oldu. Bu yüzden gerçek düşüncelerinizi merak ediyorum. Benim hangi oyu verdiğimi boş verin, kendi duygu ve düşüncelerinizle oyunuzu verin.”
Bu sözlerinin ardından Ryūen, yerinden kalkıp yavaşça sınıfta ilerlemeye başladı.
“On dakika boyunca, bunu güzelce tartışın. Kabul ret mi oyu vermek istiyorsunuz?”
Bu sözlerinin ardından, öğrenciler aralarında tartışmaya zorlandı.
Ryūen, onların konuşmalarını dinleyip arada bi bazılarının kulaklarına fısıldadı.
Aklında biri yok gibiydi. Suzuki’nin yanına yaklaştığında, aynı tonla fısıldamaya devam etti.
“Kabul etmek ya da reddetmek senin tercihin. Hangisini doğru buluyorsan ona oy ver.”
Suzuki’nin yanında oturan Tokitō’ya da gözüyle işaret etti.
Kendilerine verilen süre zarfından istedikleri gibi tartışmakta özgürdüler..
Üçüncü oylama için zaman doldu.
[Üçüncü oylama sonucu:]
9 kabul,
31 ret
Sonuç nerdeyse aynıydı. Öğretmen masasına tekrar yerleşen Ryūen, bu üçüncü tartışma seansında düşüncelerini belirtmek için harekete geçti.
“Kabul edenler el kaldırsın.”
Sonuçlardan sonra, Ryūen yine el kaldırmalarını istedi. Bu sefer sadece 2 kişi el kaldırdı: Nishino ile Kaneda. Kalan 7 kişi sessiz kalmayı tercih ediyor, ön plana çıkmıyordu.
Ishizaki bu duruma sinirlense de, Ryūen tepki vermedi.
“Üç kez üst üstte kabul oyu verdiniz. Kaneda, sebebi nedir?”
“Kazanmak için? Aramızdan birini göndermek hoş değil ancak 100 sınıf puanı daha cazip geliyor.”
“Elini kaldırarak kendini ateşe attığını hiç düşünmedin mi?”
“Biraz aptalca bir soru bu, Ryūen-san. İşe yaramazın tekiysen, okuldan atılman olasıdır. Ancak ihtiyacın olan kişileri okuldan attırmazsın. En azından bu sınıfta benim değerimin 100 olduğunu biliyorum.”
Değerli olduğunu kendince bir hesaplama ile belirterek hedef seçilmekten korkmadığını ima etti.
“Eh, haksız sayılmasın. Görüntün pek hoş değil ama işe yarıyorsun, Kaneda.”
“Teşekkürler.”
Kaneda yarım yamalak övgüye aldırış etmeden başını sallayarak onayladı onu.
“Nishino, senin fikrin de aynı mı Kaneda ile?”
“Huh? Yok canım. Sınıf puanı elde etmek adına en hızlı yolu tercih ettim sadece. El kaldırmamın tek sebebi, gizlenmekten hoşlanmıyor olmam. Kendi tercihimi belirtmekte bir sakınca görmüyorum.”
Ishizaki, bu kızın konuşmasına kulak kesiliyor, sözlerine dikkat etmesi için dikkat ediyordu ona.
“Şimdi merak ettiğiniz soruya cevap vereceğim, benim oyumu söyleyeceğim.”
“Oh, lütfen söyle!”
Ryūen’in tercihini duymadan hareket etmekte zorlanıyorlardı, sınıfın politikası buydu.
Ishizaki öne doğru eğilerek heyecanlandığını belli etti.
“Üç kez kabul oyu verdim.”
Kısacası, üç oylamada da üç kabul oyu veren kişiler belliydi: Ryūen, Nishino ve Kaneda.
“Yani, sınıftan birini attırmak istiyorsun… öyle mi?”
Ishizaki’nin sorusuna karşılık Ryūen, gülümseyip sinsice etrafına bakındı.
“Bir anlam çıkartmayın, sadece oyumu söyledim. Bu konu hakkında kararı size bırakıyorum.”
“Oh, biz mi karar vereceğiz..?”
“Evet. Ben tereddüt dahi etmeden 3 kez kabul oyu verdim.”
Eğer ilk 3 oylamada da kabul oyu verdiğini önceden söylemiş olsaydı, sınıftan birinin gideceği kesinleşmiş olurdu. Ancak söylemediği için verdiği oyu, Ishizaki ne yapmaya çalıştığını anlamakta zorlanıyordu.
“Önergeyi kabul etmemdeki sebep belli: birini göndererek 100 sınıf puanı almak. Istenmeyen bir yükten kurtulup sınıf puanı almaktan bahsediyoruz. Sizi kurtarabilecek ve genel olarak zarar vermeyecek bir seçenek.
Ancak ilk 3 oylamada da, kabul oyu baskın değildi. Sınıfın yarısından çoğu ret oyu vermiş. Bu durumda, sizin düşüncenize saygı duyacağım ve oyumu ret olarak çevireceğim.”
Ryūen sınıf puanından vazgeçip kimseyi arkada bırakmayacağını belirtti.
“Tamamdır! Kimsenin kabul oyu vermesine gerek kalmadı! Ryūen-san’ı dinleyin!”
Ishizaki bu basit sonuçtan dolayı rahatlayarak arkadaşlarına seslendi.
“Nasıl ya? Bu sen olamazsın.”
Bu özel sınavdan çoktan sıkılıp bunalan Ibuki, hoşnutsuzluğunu dile getirdi.
“Nasıl?”
“Kabul oyu verdim demedin mi? Neden oyunu zorla kabul ettirmek istemiyorsun? İyi çocuk olmaya falan mı karar verdin, nedir bu tavrının sebebi?”
Ryūen’in sınıf puanını isteyip vazgeçmesine dem vurdu.
“Ne yani? Sen de mi kabul oyu verdin?”
“Ret oyu verdim ve bu seni ilgilendirmez.”
“Anonim bir oylama olmasaydı, herkesi kabul oyu için zorlayabilirdim. Hatta ret oyu veren kişilerden birini seçip onu okuldan attırmak kolayımıza gelirdi. Ancak anonim bir oylama söz konusu. Sınıfın çoğunluğunu ret oylamasına yönlendirmek daha kolay. Çünkü kimin hangi oyu verdiğini bilemezsin.”
“Yani, kabul oyu verdirtmeye gücüm yok mu diyorsun?”
“Kuku, nasıl düşünmek istersen öyle.”
“Yo, gereksiz şeyler söyleyip durma, Ibuki. Ryūen-san ne dediyse onu yap. Sınıf puanını boş ver, en azından bitirme puanı alacağız.”
“Aman be. Sadece garip buldum o kadar. Ne yaparsanız yapın.”
Artık karar verildiği için, sınıfa sessizlik hakim olmuştu.
[Dördüncü oylama sonucu:]
7 kabul,
33 ret
Oy birliği az bir farkla yine sağlanamamıştı. Birkaç kişi değiştirmişti sadece oyunu.
“Kaneda, Nishino. Siz değiştirmediniz mi oyunuzu?”
“Ret oyu verdim, Ryūen-san’ın isteği doğrultusunda.”
“Ben de oy birliği için istemeye istemeye ret oyu verdim.”
Az önce el kaldıranlar ret oyu vermişti.
Ryūen’in de kabul oyu verdiği düşünülürse, 3 oyla ilerlemeleri imkansızdı.
Dahası, bu oylama herkesin kendi tercihi sonucu değil, verilen talimat doğrultusunda gerçekleşmişti.
Buna rağmen 7 oy hala kabul idi. Fikrini değiştiren kişiler de olabilirdi.
Ya da Kaneda ile Nishino yalan söylüyordu.
Ryūen’in kendisi ret oyu verdiğini söylese de, doğrulamanın yolu yoktu. Sınıfta tekrar huzursuzluk hakimdi.
Sonuçları görünce, Ryūen sakince düşünmeye başladı. Sonuçlara bakmaktansa, oyların akışına ve anonimliğe odaklandı.
“Hala kabul oyu veren kim?!”
Ryūen’in talimatlarına göre, ret oyu verilmesi gerekiyordu. Bu sebeple, Ishizaki sakin kalamıyordu. Ryūen bu noktada fikrini değiştirirse, aralarından biri atılacaktı..
“Kuku, sakin ol, Ishizaki. Aslında işler ilginçleşmeye başlıyor. Bu işin doğası bu, tamamen anonim bir oylama, kimin neye oy verdiğini bilemeyiz. Ciddiyetle kabul oyu verenler olduğuna inanıyorum.”
“Ama senin talimatlarına uymuyorlar, Ryūen-san!”
“Bunu bilemiyorum. Sınıf puanını istemek kötü değil. Aramızda A sınıfı için yanıp tutuşanlar var, değil mi ama?”
Durumdan rahatsız olmak yerine hoşnut olduğunu belli eden Ryūen, heyecanla alkış tuttu.
“Yalnız okuldan birini atma fikrini benimsediğimiz sürece, aramızdan birini seçmek için bir oylama düzenlememiz gerekiyor. Kabul oyu veren 7 kişinin aklında biri olsa gerek.”
“Ne? Yok sa be-ben miyim..?!”
Ishizaki kendisi olabileceğini düşünerek panikledi.
“Senin işe yaramaz olduğunu düşünenler olması muhtemel. Ancak neden öne çıkıp sesini yükseltecek birisi yok? Hatta, beni okuldan attırmak isteyenlerin öne çıkması gerekiyor.”
Ryūen tekrar öne atıldı. Ancak kimse ses çıkartmadı, yine sessizlik çöktü sınıfa.
“Ha, tabii sizden kolay kolay ses çıkmaz. Kuku, zamanımız var. Bekleriz.”
Beşinci oylama zamanı da böylece gelmiş oldu. Şimdiye kadar 4 tartışma tamamlanmış, yaklaşık 40 dakika zaman harcanmıştı.
Sonuç ise…
[Beşinci oylama sonucu:]
8 kabul,
32 ret
Ryūen’in hedefinin aksine, bir oy fazla çıktı.
“Ne yapacaksın, Ryūen? Nerdeyse bir saat oldu?”
Nishino sıkılgan ve depresif bir tavırla sordu.
“Aceleye gerek yok, zamanımız çok var, değil mi?”
“İyi ama senin için oy verenler var.. kötü bir durum, değil mi.”
Kabul oyunun artışı, Ryūen’in kontrolünün sallantıda olduğunun göstergesiydi.
“Evet. Senin de kabul oyu vermiş olabileceğin ihtimali de var tabii.”
“Nasıl yani…?”
Nishino şaşırsa da, zoraki bir gülümsemeyle baktı.
“Eh, seni sorgulamadığım sürece, kanıt bulamam. Boş verelim bunu şimdilik.”
Şüpheleri gidermek için ağır bir test…
“Benim bir önerim var?”
Yabu Mimi, lafa girerek bir öneride bulundu.
“Söyle.”
“Oy birliğini sağlayalım ve kimi okuldan attırmak istiyorlarsa oylama yapalım?”
“Bunu kabul edeceksin, emin misin?”
“Hayır. Şimdiye kadar hep ret oyu verdim. Ama işe yaramazsa, fikrimi değiştirebilirim. Mesela Ibuki’yi okuldan attırsak nasıl olur?”
Bu sözlerinin ardından Yabu, Ibuki’ye soğuk bakışlar attı.
“Ibuki-san olacaksa, ben de kabul ediyorum. Ben de hep ret oyu vermiştim.”
Yabu’nun önerisine, Fujirika Morofuji da el kaldırarak katıldı.
“Hey arkadaşlar. Ryūen-san ret oyu verelim dedi. Suyu bulandırmayın.”
“Bir saniye ya, bence çok doğru bir isim verdiler.”
“Oh, öyle mi diyorsun?”
“Reddettiğinize eminim. En azından 2 oy daha ret olmazsa bir sonraki oylamada, kafa karışıklığı olacak. Bu kadar aptal olamazsınız, değil mi”
Yabu ile Morofujii kafa sallayıp onayladılar. 8 anonim oy, belki kabul oyu atabilirdi tekrar. Ryūen ancak farklı bir durum olduğunun farkındaydı.
“Gizli 8 oy haricinde, Yabu ve Morofu dışında bu fikri benimseyen yok gibi.”
Yabu’gilin arkadaş grubu sınıfta epey popülerdi. Hatta sadece ikisinin değil, o grubun kararı olması muhtemeldi.
“Bizim söylediğimiz öneriyi düşünebilir misin, Ryūen-kun?”
“Birini okuldan atmak için, kimsenin o kişiye kalsın oyu vermemesi gerekiyor. Kendisini riske atarak Ibuki’yi korumak isteyen var mı sınıfta?”
Sınıfa sorduğu sorudan ses çıkartan dahi olmadı.
“Zor durumdasın, Ibuki. Okuldan atılmayı kabul ediyor musun?”
Kabul ederse ya da istediğin gibi yapabilirsin derse, Ryūen bir sonraki adıma tereddütsüz geçecekti. Sınıftaki atmosferden bu anlaşılıyordu.
“Pardon ama sizin beni okuldan atmanıza izin vermeyeceğim. ”
Ibuki, adını veren o iki kişiye bakmadı bile.
“Huh? Ibuki-san, sen okuldan atılıp atılmamanın önemi olmadığını söyleyip durmuyor muydun?”
“Okul umrumda değil. Ama bu okulda intikam almam gereken kişiler var. Ayrıca, sırf istediniz diye okuldan atılmayı kabul edeceğimi falan mı sandınız? Sevmediğim insanların cebi dolsun diye harcanmayacağım.”
“Hiçbir şey umrunda değil gibi davranıyorsun ama korkuyorsun?”
Yabu onu kışkırtmak için kahkaha attı.
“Ha. Büyüdün demek? Manabe’nin eteğinden ayrılmıyordun oysa. O gidince kızların gözdesi olmak hoşuna mı gitti?”
Ibuki’nin karşılık vermesinden dolayı, Ryūen’in yüzündeki gülümseme kayboldu ve onu gözleriyle sertçe uyardı.
“Hey, Ibuki. Yerini bil. Yabu’nun, onu koruyacak arkadaşları var. Seninse yok. Okula bir bağlılığın da yok ayrıca?”
“Bu da ne demek oluyor şimdi?”
“Senden hoşlanıyor değilim ancak sınıfa katkı da bulunup ayrılmak istersen, hikaye değişir. Gerekirse seni al aşağı da ederim.”
“Amanın, Ibuki-san. Ryūen-kun’un sana arka çıktığını sanan tek kişi sendin, biliyor musun.”
“Benden nefret ediyor musun, Ibuki.”
“Pek sayılmaz. Seninle arkadaş olma niyetim hiç olmadı. Kazanmak için her şeyi yaparsın sen. Şaşırmam. Ama okuldan ayrılmayacağım.”
Tekrar kabul etmediğini belirtince, Ryūen’in ses tonu sertleşti.
“İstekli olup olmaman umrumda değil. Ben yine oy birliği için çağrıda bulunacağım. Ibuki’yi attırmak istemeyenler el kaldırsın. Bir dakika süreniz var düşünmek için.”
Sınıfta esen soğuk rüzgarlardan dolayı, Ishizaki hafiften titredi. Ryūen’den korktuğu için değil, bir karar vermek zorunda olduğu için titriyordu.
“Dur, Ishizaki.”
Yanında duran Nishino, ona dokunarak durdurdu.
“Nishino…?”
“Kazanmak için burdayız. İsteksiz arkadaşın için gerilmene gerek yok.”
“Ama ama… Ibuki bile bizim…”
“Zaman doldu…”
Bir dakikalık sürenin sonunda, Ibuki’ye destek çıkacak tek bir kişi bile olmadı. İnsanlar ona ya acıyarak gözle bakıyor ya da kendileri hedef seçilmediği için seviniyordu.
Bu sessizlikte pek çok duygu karmaşası birlikte yaşanıyordu.
“Ah, peki. Madem öyle..”
Ibuki sözlerini devam ettirmedi, duraksadı.
Doğru düzgün bir arkadaşı bile olmadığı için, böyle bir soru karşısında çaresizdi. Hatta bu yüzden, oylamanın ilk zamanlarında söz hakkı alıp ret oyu verdiğini belirtmişti.
Ancak işler bu raddeye geldiği için, kendisini korumak zorundaydı.
“Ne söyleyeceksin?”
Ryūen sessizliğini koruyup cevap vermesini bekledi.
“Bu okulda kapanmamış defterlerim var.”
“Ooo?”
“Kusura bakma ama beklentini karşılamak için çabalamayacağım. Tüm sınıf kabul oyu verse dahi, ben ret oyu vereceğim. Zaman akıp gidecek ve sınıf bu özel sınavı tamamlayamayacak.”
“Ne? Kendinle beraber sınıfı aşağı mı çekeceksin?”
“Aynen öyle.”
Kararlı olan Ibuki, sınıfa tavrını belli etti.
“Eh, tabii. Yabu, fikir değişikliğin iyi oldu ancak çabuk isim verdin. Ibuki’den kurtulmak istiyorsan, önce oy birliğini sağlaman sonra isim vermen gerekirdi.”
“Kahretsin ya!”
Okuldan atılacağını bile bile kabul oyu vermesi mümkün değildi.
“Sessiz olun ve ret oyu verin, bitsin.”
Nishino, Ryūen’in bu talimatlarından dolayı sinirleniyordu.
“Niye bu saçma sohbete girdik pek? Zaman kaybetmedik mi şimdi?”
Nishino, Yabu ile Ibuki’nin bu beyhude tartışmaya devam etmemeleri gerektiğini belirterek susturdu. Atılmasını istediğiniz kişinin adı daha ilk oylama tamamlanmadan gerçekleşirse, tabii ki işler daha zorlaşırdı.
“Zaman öldürmenin bir yolu da bu. Zaten fazlasıyla zamanımız var.”
Çok derin bir anlamı olmasa da, Ryūen’in söylediğini idrak eden bazı öğrenciler oldu. Yabu’nun gerçekleşmesi imkansız olan teklifini kabul edip gündeme getirmesinin sebebi, Ibuki’nin asla kendisinin okuldan atılması için oy vermeyeceğini göstermek içindi.
Ryūen’in zekice ve aynı zamanda ne kadar çaresiz bir durumda olduğunu gösteren bir hamlesiydi bu.
Bir sonraki oylamada; 7 kabul, 33 ret çıktı. Yedinci oylamada 6 kabul, 34 ret..
Tam oylar azalıyor derken, sekizinci oylamada 7 kabul, 33 ret çıktı. Sıra geldi 9. oylamaya..
[Dokuzuncu oylama sunucu:]
7 kabul,
33 ret
Ryūen liderliğini, tartışma süreci boyunca öğretmen masasında 10 dakikalık süreçlerde hep oturarak gösteriyordu. Yüzünde sinsi bir gülümsemeyle arkadaşlarını izleyerek sessizce bekliyordu.
Onuncu oylama başlamadan önce bir değişiklik yaşandı.
“Yo!”
Bıyık altı gülüşlerini bırakan Ryūen, arkadaşlarına sertçe bakarak seslendi. Sohbet havasında ilerleyen tartışma süreci bir anda herkesin kendisine çeki düzen vermesiyle değişti.
“Size talimat vermeden bana oy bile atamıyor musunuz.”
Öğrencilerin tavırları hemencecik değişti.
“Az da olsa kabul oyu var diye endişe duymuyorsunuz ama oylama süreçlerini boşa izliyorsunuz.”
Ayakkabısının topuğuyla öğretmen masasına sertçe vurdu.
“Anonim diye kendinize bir güven geliyor galiba. Ama yüzünüzden okunuyor ne halt yediğiniz. Aklınızdan ne geçiyor fikir bile edindim. Aptalca şeyler yapmaya devam ederseniz, sonuçlarına katlanırsınız… ne demek istediğimi anlatabiliyorumdur umarım?”
[Onuncu oylama sonucu:]
6 kabul,
34 ret
Ryūen’in uyarılarıyla, oylamada bir kişi ret oyu vermişti.
Oylama 7.sinde de 6 ya düştüğü için, az önceki tehdidinin bir etkisi olduğu pek söylenemezdi.
Ryūen’in yüzündeki gülümsenin yerini ağır ve sert bir duruş aldı.
“İnatçısınız demek.. sizin hakkınızdan gelirim ben.”
1.5 saatten fazla bir süre geçmişti.
[On birinci oylama sonucu:]
7 kabul,
32 ret
Az önceki oy değişimi tekrar yaşanmıştı.
“Böyle giderse nasıl ret oyunda birlik sağlanacak?”
Artık daha fazla öfkesini tutamayan Nishino, Ryūen’e planını sordu.
“Evet. Bu işi halledelim artık.”
“E, yani…”
“Sizce bu masada sınıfı keyfimden mi izliyorum? 6. oylamadan 10.oylamaya kadar oylarda bir gariplik olduğunu siz de fark etmişsinizdir. Oyunu sürekli değiştirip duran birisi var, şimdi onun kim olduğunu söyleyeceğim.”
Sınıftaki tansiyon yükselmişti.
Normalde, anonim olduğu için anlamak imkansızdı ancak…
“Sensin, değil mi? Yajima.”
“N-neee? Hayır, hayırr!”
Mariko Yajima. Hemen ayağa kalkıp inkar etti, üzgün ve huzursuzdu.
“Anonim bir oylamada olduğumuz ve inkar ettiğin için sana inanacağımı sanmasan. Eğer ben böyle düşünüyorsam, kesin sensindir.. anladın mı?”
“Hayır, hayır ben değilim…!”
“Ben ne diyorsam o. Sana bir şans veriyorum. Şuandan itibaren izinsiz kabul oyu vermeyeceksin. İtaat etmezsen, okuldan atılacak kişi sen olacaksın.”
Tehdidi onu zorluyordu. Aksine oy verse ve sınavdan başarısız olsalar dahi, başka bir sınavda okuldan attırılması için çabalanacaktı. Düşünmek için zamana ihtiyacı bile yoktu.
“Herkesin adını vermiyorum ama kimin kabul oyu verdiğine dair fikrim var. Bir sonraki oylamada kararı size bırakıyorum. Yajima gibi aptallık edip kendinizin uyarılmasını da istemezsiniz herhalde.”
On ikinci oylama başladı…
[On ikinci oylama sonucu:]
5 kabul,
35 ret
Yajima’nın ret oyu vermesi kararlaştırıldığı için, artış beklenmiyordu. Ancak az önceki uyarıya rağmen, kabul oyu veren hala öğrenciler vardı. Ryūen için 5 kabul edilebilir bir rakamdı.
“Beş demek…”
Ryūen kendi kendine mırıldandıktan sonra, zamanı kontrol edip yerinden kalktı.
“Salağın teki çıktın. Ama ben bununla kalmam. Madem pes etmeyeceksin, çık ortaya. Beş kişiyle bu işi halledemeyiz. Zaman da kaybedemeyiz. Hadi görelim marifetini.”
Kabul oyu veren kişileri tespit edemediğiniz sürece, zaman kaybedersiniz. Oy birliği sağlanmak zorundaydı.
Kimsenin öne çıkmayacağı düşünülüyorken…
“Oi, Ryūen. O zaman, ben fikrimi belirteceğim. Kabul oyu verenlerden birisi benim.”
Kararlı bir şekilde kabul oyu verenlerden birisi öne çıktı.
“Tokitō, seni pislik! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?!”
Ishizaki öfkeyle üzerine atlayacak gibi yürüdüğü anda, Katsuragi onu kolundan tutup çekti.
“Dur, Ishizaki. Özel sınavın ortasındayız. Bir de şiddete mi başvuracaksın? Sakagami- sensei tolerans gösterir mi sanıyorsun?”
“Tabii ki, böyle bir durumda sınavdan diskalifiye olursun.”
“Kahretsin…!”
“Ayrıca Tokitō söyledi diye, %100 doğru olacak diye bir şey yok.”
Anonim bir oylama olduğu için, %100 emin olmak mümkün değildi, Katsuragi bunu ima ediyordu. Kabul oyu vermiş gibi yapıp aksine oy veriyor olabilirdi.
“Hep böyle bir sınavın hayalini kuruyordum. Sıradan sınavlarda elimden bir şey gelmez ama bu soru karşıma çıkar çıkmaz heyecanlandım. Ryūen’den kurtulmanın tam sırası diye düşündüm.”
“Neden öne çıktın peki, Tokitō?”
“Birkaç kez Ryūen ile göz göze geldik. Kabul oyu verdiğimi anlamıştır diye düşündüm. Haliyle. Er ya da geç öne çıkmam gerekecekti zaten. Çünkü oy verenlerin sayısı azalıp duruyor.”
“Güzel, Tokitō. Savunmaya geçişin ilk kez yaşanmıyor. Hatta kabul oyunu veren sen olduğun için sevindim bile.”
“Bu kadar rahat davranmasan artık. Yeter.”
“Evet. Ne kadar çok oylama tekrarlanırsa tekrarlansın kabul oyu muhakkak olacaktı. Zamandan kaybetsek, sınıf puanımız -300 olsa bile. Hatta A sınıfı yarışından epey uzaklaşsak bile...”
“Evet. Sınıfın lideri sensin ama hak etmiyorsun. Bu özel sınavı başarısızlıkla tamamlasaydık suç senin olacaktı, benim değil. İlk önergelerde oyları güzelce manipule ettin. Sakayanagi’nin sınıfını rakip olarak seçmemizi bile istedin. Tabii, kaybedersek sorumluluğunu da alacaksın değil mi?”
“Demek öyle. Şuan isyan eden sen, tüm oylara kuzu kuzu ne dersem onu verdin.”
“Sınıfa yanlış yolda olduklarını göstermek içindi. Sınıfı zor duruma sokmaya çalışmıyorum. Yönetimdeki kişinin, yani senin, yanlış bir pozisyonda olduğun göstermeye çabalıyorum.”
“Önüne birini attırmak için fırsat doğunca hemen atladın öyle mi? Ee? Şimdiki planın ne?”
“Benim, ve hatta bizim oylarımızın senin atılman için kullanılmasını istemiyorsan, liderliği bırak. Burada herkesin önünde söz verirsen, kabul oylarının azaldığını göreceksin.”
Ryūen’den ne kadar çok nefret ederse etsin, Tokitō onu okuldan attırmak için kabul oyu toplamanın ne kadar zor olacağının bilincindeydi. Bu yüzden farklı bir teklif sunuyordu ona.
“Kendinden bu kadar emin olmasan, Tokitō. Beni okuldan attıracak gücün yok muydu, az önce farklı konuşuyordun?”
“Güldürme beni, oylamada oy birliği sağlanırsa, okuldan atılacak kişi sen olacaksın, Ryūen.”
“Peki sana bir soru sorsam, Tokitō-kun?”
Gözlüğünü düzeltip elini kaldıran Kaneda idi.
“Özel sınavdan başarısız olduk diyelim, sorumluluk lidere düşüyor evet. Ancak oy birliği sağlandıktan sonra, okuldan atılacak kişi sen olacaksın. Çoğu öğrenci, kendilerine söylendiği gibi ret oyu vermeye devam etti.”
Kaneda’nin sakin ve doğru çıkarımları karşısında, Tokitō tepkisiz kaldı.
“Şuan ret oyu vermenin manası yok. Yoksa oyların değişeceğini falan mı düşünüyorsun? Açıkça sana karşı gelemeyen öğrenciler olduğu doğru ancak benim oyum dışında dört oy daha var. Bizi sertçe tehdit ettiği halde 5 kişi olarak kabul oyu vermeye devam ettik. Bu aramızda kararlı insanların olduğunu gösteriyor!”
“Yabu ve Morofuji’nin aksine mantıklı konuşmaya adamışsın kendini, Tokitō.”
Bu sözlerinin ardından Ryūen alkış tutup devam etti:
“O zaman utanmaya gerek kalmadı. Bire bir dövüşe ne dersin, Tokitō.”
“Ne?”
“Kendim de dahil olmak üzere kalan 35 oyu, kabul olarak değiştireceğim. Ardından da, Kaneda’nın dediği gibi, kim okuldan atılacak diye oylamaya koyulacağız. Gerisi zaten açık değil mi? Aramızda bir oylama olacak; ya sen ya ben.”
Oylamaya dahil olacak kişiler belli olduğu için, diğer öğrencilerin korkup endişelenmesine gerek yoktu.
“Emin misin? Eğer kabul oyu ile ikinci aşamaya geçersek, geri dönüşün olmayacak. Bu okulda kalman artık mümkün olmayacak, Ryūen.”
Tokitō ile Ryūen arasında bir oylama gerçekleşecekti.
“Herkes zamandan kaybetmemek için çabalıyor. Ya sen ya ben. Aramızda net bir sonuç çıkacak. Sınıf için de eğlenceli olur, haksız mıyım?”
Tokitō’nun önerisini kabul etmesi mümkün olmadığı için, Ryūen oylamanın hızlandırılmasını istiyordu.
“İnsanlar bencildir. Okuldan atılma riski olduğu için, öne çıkmaktan yana çekiniyorlar. Ama aramızda bir oylama olacaksa, fikirlerini değiştireceklerdir. 100 sınıf puanı garanti olacağı için, sevinerek oy vereceklerdir.”
“Kabul oyu verenlerin beni okuldan attırmak için çabalayacağını falan mı sanıyorsun?”
“Eh, bundan şüpheliyim ben. İstersen ver oyunu?”
“Seni pislik! Okuldan atılacak kişi sen olacaksın, Ryūen!”
“Peki, dediğimi yapalım işte? Sen ya da ben.”
Kabul oyu veren dört kişi hala gizliydi. Ancak ona karşı oy vereceklerini düşündüğü için, Tokitō oylamalar tekrarlandıkça, insanların güvende hissedip ona karşı oy vereceğine inanıyordu.
“Peki, madem bunu istiyorsun…”
Tokitō tam teklifini kabul etmek üzereydi ki, birisi hafifçe masasına vurup dikkatleri üzerine çekti.
“Dur, Ryūen. Tokitō ile konuşmak istiyorum. ”
Sesin sahibi Katsuragi idi. Alelacele yerinden kalkıp Ryūen’e seslendi.
“Ne yaptığını sanıyorsun, Katsuragi? Sana konuşabilirsin dediğimi hatırlamıyorum?”
“Ben de söz hakkımın sana ait olduğunu sanmıyorum.”
Katsuragi susmasını tembihleyen sözlerine karşılık aldırış etmeden cevap verdi.
Ardından Tokitō’ya dönerek:
“Söylediğin gibi, Ryūen’e karşı gelen kişilerin sayısı sıfırlanmadıkça, iyi bir durumdasın. Ancak Ryūen’in dediği de doğru. Aranızdan birisi gidecekse şayet, öğrencilerin duyguları kalan süreyle birlikte değişecek. O süreçte, sınıfı kontrol altında tutabilecek tek kişi varsa o da, Ryūen. Onun ezici bir avantajı olduğu bariz.”
“Ben ne diyorum, Katsuragi. O avantajı kafanızda büyütmeyin. Sınıfta Ryūen’i istemeyen çok kişi var. Zoraki bir baskı altında kalmaktan dolayı mutsuzlar. Oylama başladığında pek çok kişi rahatlayıp ondan desteğini çekecek. Hatta Ishizaki bile.”
“Ne?!”
“Ryūen’i ezip ağzının payını vermedin mi? O günleri hatırla.”
“Ah, o mu..”
Geçen yıl çatı katında Ayanokōji ile Ryūen’in yaşadığı hadiseden bahsediyordu. Ishizaki’nin başarısı olarak lanse edildiği için, Tokitō o meseleyi hatırlattı.
“O zamanlar ne yaşadınız bilmiyorum ama kazanan sendin. ”
“Evet.”
“O zaman sana soruyorum. Ryūen okuldan atıldıktan sonra, sınıfı kim çekip çevirecek?”
“Ona sonra istediğiniz gibi karar verebilirsiniz. Ancak sınıfa yabancı olan tek sen varsın, Katsuragi.”
“Yabancı olarak bir seçenek olamayacağımı biliyorum. Ama şuan bir lider göstermezsek, karar veremeyiz. Ne Sakayanagi’ye yetişebilirim ne de onu yenebilirim ben zaten.”
Katsuragi büyük resmi göstermeye çalışıyor ama Tokitō ısrarla devam ediyordu.
“Ee? Bu çocuğu başından beri arkasından bıçaklamak istemeseydim, şuan burda konuşuyor olmazdım.”
“Kukuku, başından beri derken? Bir şey elde edemeyeceğini bile bile bu kadar bekledin. Çok şey kazanmışsın bu süreçte.”
“Sen sus!”
“Senin gibi birkaç kişi olduğu için bir şey elde edemeyeceksin.”
Ryūen’e karşı gelen birkaç oyun daha varlığı, Tokitō’nun motive olmasını sağlıyordu.
“Lütfen, Ryūen. Tokitō’ya bir şans ver.”
Katsuragi’nin sözlerine karşılık Ryūen elini bir kez şıklattı.
“Peki. Tokitō, sana bir şans sunuyorum. Bu son oylama sana bağlı. Eğer oyun kabul oyu olursa, seni okuldan attıracağım..”
“Bu da ne demek? Beni okuldan attırabileceğini mi sanıyorsun?”
“Evet. Bir sonraki oylamada, sadece sen kabul oyu vereceksin çünkü. 1/39 olacak. Eğer ret oyu verirsen, oylama burada kapanır.”
“Hey,benim haricimdeki dört oyu neden görmezden geliyorsun?”
“Kuku. O dört oyu bu tartışma sürecinde hallettim bile.”
“Saçmalamayı kes. Bunu yapacak gücün yok.”
Tartışma sürecini Tokitō ile konuşmaya ayırdığı için, ekstra zamanı olmadığını düşünüyordu.
“Hadi deneyelim ve görelim. Az önceki gibi oyunu ver, sonuca bakalım.”
Oylamanın başlamasına 1 dakikadan az kalmıştı. Havalandırma sınıfı serin tutsa da, Tokitō’nun sırtını ter basmıştı bile.
Blöf ya da boş bir tehditti. Bu tartışma sırasında bir şeylerin değiştiğine inancı yoktu.
Peki ya, gerçekten oylarını değiştirdilerse? Ibuki gibi kaçamak bir tavır takınabilirdi. Ancak bu sert çıkışlarından dolayı bu doğru bir taktik değildi.
Her halükarda, Ryūen ile kafa kafaya gelecekti.
Böyle bi durumda, Tokitō’nun yenilgisi ise kesindi..
“Okuldan atılmaya hazırsın değil mi? Kabul oyunu ver muhakkak.”
“Beni tembihlemene ihtiyacım yok.”
Oylama zamanı geldi çattı. Tokitō yiğitlik göstererek kabul oyu verdi.
“Sonuçları ekrana yansıtıyorum.”
[On üçüncü oylama sonucu:]
2 kabul,
38 ret
“Ah!”
Tokitō’nun kalp atışları sonucu görür görmez hızlandı. Ryūen’in dediği gibi, oy verenlerin sayısında büyük bir değişim vardı.
“Ha, evet bir şok oldum. Yalan yok. Ama aramızda hala seni istemeyen benim dışımda biri daha var! Bu tehditlere kulak asmayan birisi daha var!”
Kendisini kazanan olarak görürcesine bağırdı.
Tokitō’ya bakmak yerine Ryūen bakışlarını başka bir öğrenciye çevirdi.
“Ne yaptığını sanıyorsun, Katusuragi. O ikinci oyu sen verdin değil mi.”
“Ne?”
Tokitō, beklenmedik bir isim duyunca şaşkınlığını gizleyemedi.
“Evet. Dediğin gibi bir sonuç olsaydı, okuldan atılması garanti olacaktı.”
“Olması gereken de o idi. Sebebini söyle.”
“Tek bir sebebim var: Tokitō bu sınıf için gerekli birisi. Hatta sadece o da değil, A sınıfından gelen bir yabancı olarak, sınıfı gözlemliyorum. Objektif yaklaşmaya çalışıyorum herkese. Sınıfta gereksiz tek bir öğrenci bile göremiyorum.”
“Bize zaman kaybettiren bu öğrencinin gerekli olduğunu mu söylüyorsun?”
“Evet. Hatta değerli birisi olarak görüyorum onu. Tereddüt etmeden sana karşı gelebilen benim gibi birisi. Tabii, bu tavrından hoşlanmadım. Ryūen’i al aşağı etmek adına, tüm sınıfı peşinden sürüklemeye çalışman hoş değil.”
Katsuragi sadece Ryūen’e değil, aynı zamanda Tokitō’ya da cevabını vermiş oldu.
“Ryūen’i lider olarak istemiyorsan, kimseyi bu işe karıştırmadan adil bir şekilde düşüncelerini dile getir. Eğer seni haklı bulursam, ben de senin destekçin olurum.”
“Ama… az önce dört arkadaşım da kabul oyu vermişti…..”
Destekçilerin varlığına olan inancı Tokitō’yu buraya kadar sürüklemişti. Hatta onu rahatlatan da buydu.
“Başından beri böyle bir destek yoktu ki. Hepsi ilüzyon.”
“İlizyon mu…?”
“Art arda gerçekleşen oylamalarda onlar çoktan oylarını değiştirdiler. Kalan beş oy vardı. Senin de dahil olduğun…”
Katsuragi gözleriyle etrafını tarayıp arkadaşlarını işaret ederek isimlerini söyledi: “Shiina, Yamada, Ryūen ve ben.”
Bu cevapla birlikte Tokitō da dahil diğer öğrenciler ne olduğunu anlayamadı.
“Ne saçmalıyorsun… Ryūen de mi kabul oyu verdi…?”
“Beş kabul oyu tamamlanınca, geriye tek bir anonim oy kaldı. Öne çıktığın anda her şey değişti haliyle.”
“Yani bu tartışma sürecinde, Ryūen bıyık altından bana mı gülüyordu…..”
“Yok canım. Sana şans veriyordum sadece. Bana kafa tutmaktan çekinmeyip kabul oyu vermekte direndin. Böylece ilk oylamada oy birliği sağlayıp ardından seni okuldan attıracaktım.”
“Benimle akıl oyunları oynayıp beni aşağıladın!”
“Hayır. Sana okuldan atılmaman için bir şans veriyordum.”
“Bu nası-”
“İhtimalleri değerlendirmeyip kendini haklı çıkartmaya çalıştın. Ryūen’in sana dolaylı yoldan bir şans verdiğini bile anlamadığına eminim.”
“Size-”
“Ne kadar çok ders verirsem vereyim, anlamıyorsun ya da dinlemiyorsun. Ryuen, Tokitō’ya son bir şans ver? Ret oyu versin. Vermezse, kabul oyu verip onu okuldan attırabiliriz.”
“Ona bir şans daha mı vereyim? Ben o kadar nazik biri miyim?”
“Sen de suçlusun ki. Kışkırtıp durdun. Her şey ortaya çıkınca, Tokitō’ya şans vermek istedin.”
“Peki, bu şansı da teperse itirazın olmayacak değil mi?”
“Evet. O zaman sen ne dersen o.”
Katsuragi gözlerini kapatıp kollarını birbirine doladı. Geri kalanı onun halletmesini istiyordu.
Tokiyō kabul oyu verirse, okuldan atılacaktı. Ret oyu verirse de, bu oylama işi burada bitecekti.
Bu oy, Tokitō’nun gururuydu.
“60 saniyelik süreniz başlıyor çocuklar.”
Sakagami’nin sözleriyle beraber geri sayım başladı.
Tokitō hariç herkes verilen süre içinde oylamayı tamamladı.
Sakagami kafasını kaldırıp Tokitō’ya baktı.
“Sizi daha önce uyarmıştık. Zaman aşımında cezanız olacak diye.”
Tokitō lkafasını sırasına gömerek bekledi.
“Kahretsin.”
Güzel bir saldırı düzenlediğini sanarken, tek başına bir mücadele verdiğini öğrenmişti. Ryūen’in oyununa gelip kendisini parmağında oynattığını fark etmesi onu derinden üzdü.
Öfke, arsızlık ve utanç duygularını birlikte yaşıyordu.
Tüm negatif duygularla dolup taşıyor, Tokitō bu konuyu görmezden gelemiyordu.
Gururu ön plana çıkıyor, pes etmek istemiyordu.
Kabul oyu verip kendisine zaman kazanabilirdi. Verilen süreçlerde 38 kişinin fikrini değiştirmek için çabalardı… Ryūen’in planlarını suya düşürebilirdi…
Hayır, aksine bu yaşanacak olaylar Ryūen’den daha çok kendisinden nefret edilmesine sebep olabilirdi.
Tokitō’nun istediği bu değildi.
“Seni pislik..” kendi kendine söylenen Tokitō, oyunu verdi.
“Herkes oyunu verdiğine göre, sonuçları yansıtıyorum.”
Derin bir nefes aldıktan sonra, Sakagami tabletini eline alıp ekrana sonuçları yansıttı.
[On dördüncü oylama sonucu:]
0 kabul,
40 ret
“Oylamada oy birliği sağlandığı için, özel sınavı tamamlamış bulunuyorsunuz.”
Sınıftan birini atma ihtimali en yüksek sınıf olan Ryūen’in sınıfı, kimseyi okuldan göndermeden sınavı tamamladı.
“Tokitō, sen…”
Ishizaki, sınıftan ayrılmadan önce son bir kez arkasını dönüp bakan Tokitō’ya tam söylenecekti ki..
“Ryūen, yöntemlerinden hoşlanmıyorum. A sınıfına yükselmemizi engelleyeceğin bir şeyler karıştırdığını anlarsam, seni olabildiğince hızlı yok etmeye çalışacağım.”
“Ne zaman istersen gel. Sana acımayacağım.”
“Mmm…”
Tokitō’nun kalması manasız olduğu için, hemen sınıftan çıkıverdi.
Bunca yaşananlardan sonra, Katsuragi yerinden kalkıp Ryūen’e doğru yürüdü.
“Buna gerek yoktu, Katsuragi. Okuldan atılması gereken bir öğrenciyi bağışladığımı düşünecekler, anlamıyor musun?”
“Yarısı olabilir. Ama diğer yarısı aksini düşünecek. Haksız mıyım?”
“Yaptıklarına dikkat et. Ben nazik birisi değilim. ”
“Nazik misin bilmem ama oylamada kontrol sağlamak amacınsa, bu kadar uğraşmana gerek yoktu. İkinci oylamada Shiina’ya talimat verdin. Bazı öğrencilere de birkaç öğüt. Özellikle belirli kişileri seçseydin, herkes bir strateji kurduğunu düşünürdü. Shiina aracılığıyla senin için art arda oy verecek kişileri ayarladın. Ben de onlardan biriydim. Bunun sebebiyse, Tokitō’yu koruyacağımı biliyor olmandı… haksız mıyım?”
“Tokitō’yu mu koruyordun? Bu bilgiyi de nerden aldın?”
“Shiina, Tokitō ile senin hakkında konuşmamı duymuş. Hatta sana söylediyse şaşırmam. ”
“Sahte kabul oylarıyla gerçekten kabul oyu verenlerin aklını karıştırdım. Tabii ki, sınıf puanı için onu okuldan attıracaktım. Yazık oldu.”
Ryūen sınıftan çıktıktan sonra, Katsuragi kendisini izleyen gözlerin sahibine döndü.
Shiina’nın sinsice gülümsemesini izledi.
“Yani, Shiina kendi başına beni bu olaya dahil etmiş…”
Ancak bu durum, Ryūen’in Tokitō’ya yardım eli uzatıp şans verdiği gerçeğini değiştirmiyordu.
Katsuragi etrafına bakıp kimsenin okuldan atılmadığı için sevinen sınıf arkadaşlarını görünce, emin oldu bu düşüncesinden.
Katsuragi, bu sınıfın A sınıfını yenecek potansiyeli olduğundan emindi artık. Bu sınıfla, o amaca ulaşmak istediğinden de…
⚝⚝⚝⚝⚝