Elitler Sınıfı - Cilt 8 - Bölüm 25 & 26 - Planlar ve Gerginlikler
Cilt 8 – Bölüm 25 – Uzun Koşu Planlaması
Eğitim kampının 7.günündeyiz. Grup olmayı da başardığımız ilk gün. Sınav yarın sabah başlıyor. Hashimoto’nun son çabasının meyve vermesiyle, grup olmayı başarsak da, yarın sabahki sınavdan sonra grubun birbiriyle bağı kopacak.
Grupta bu duruma üzülecek birkaç kişi çıkar kesin. Hatta Kouenji’nin antipatik tavırlarına rağmen, gruba ısınmış, birbiriyle iyi anlaşan insanlar bile var.
Ishizaki, büyük ihtimalle Kouenji’den daha çok benden nefret ediyor ama belli etmemeye çalışıyordur.
Ishizaki, beni köşeye sıkıştırmak, harcamak için yanıp tutuşsa da, başına gelecekleri bildiği için cesaret edemiyordur. Pervasız tavırları Sudou’yu andırsa da, yaşananlardan ders çıkarma konusundan ondan kat kat daha iyi.
Rakibine saygı duyduğunu da hissedebiliyorum. Hatta Ryuuen de bu yüzden onu yanında tutuyordu bence. Sudou da iyi tabii.
… kisinin farklı yetenekleri var diyelim.
Sudou, fiziksel açıdan daha güçlü. Hatta akademik başarısı da Ishizaki’yi geçer bence. Zaten Horikita’nın rehberliğinde, daha iyi bir konuma geleceğine şüphe yok. Yapı olarak aynı olsalarda, genel manada farklılıklar söz konusuydu.
“Yarınki koşu için birkaç fikrim var. Biraz konuşalım mı?“
Yatağında uzanan herkes Keisei’ye dikkat kesildi.
“Sadece 10 kişiyiz ama bunu avantajımıza kullanabiliriz.“
“Nasıl yani? Daha çok kişi, daha az mesafe koşmak demek. Azlığımızı nasıl avantaja çevirebiliriz ki.“
“Grubumuz 15 kişi olsaydı, yükümüzü hafifletmiş olurduk, evet. Ama aynı zamanda aralarda yavaş öğrenciler de olacaktır ki çoğunluğu yavaş.. Dokuzlar arasında uzun koşuda başarılı olan öğrenci sayısı iki elin parmağını geçmez.“
“..o da doğru.“
“Kısacası, aradaki farkı kapatmak için, bu bizim için güzel bir şans.“
“Bunu söyleyebilmen için bizim grubun o 2 elin parmağını geçmeyen elemanlarla dolu olması lazım… değil mi?“
Ishizaki etrafına bakındı.
Beni de hesaba katıyor büyük ihtimalle. Kouenji’yi sayacağını sanmıyorum. Geriye sadece Hashimoto kalıyor. Bu gruba atletikler grubu demek de ne bileyim…
“Büyük konuştum ama asıl ben işe yarayacak halde değilim.”
Keisei en azından kendi durumunun farkındaydı. Aramızdaki dirayeti en düşük ve hızı en az olan oydu. Yine de stratejisini dile getirdi.
“Uzun koşu, 18 kilometre. 15 kişilik bir grupta herkese düşen mesafe payı: 1.2 kilometre. 10 kişilik grupta, değişiklikler yapabiliriz.”
“Hasta öğrenci çıkartıp onun yerine başkasının koşusunu uzatamayız herhalde?“
“Böyle bir durumda, hem ceza alırız hem de koşucu kişilere daha çok zaman kaybettiririz. Zaten herkesin 1.2 kilometre koştuğunu hesaba katarsak, sona oyuncu değişikliği yapacak kimse kalmıyor ki. Değişiklik yapmamıza izin verilecektir.”
Okul, açık vermemek için elinden geleni yapıyordu. Yani, bazı öğrenciler istisnaları doldurmak zorunda olsa da, genel kurallara hepsi ayak uydurmak zorundaydı.
Kısacası, kendi hızına güvenemeyen Keisei ile Yahiko, en az 1.2 kilometre koşmak zorundaydı. Hatta B sınıfından 3 kişiyi de bu kategoriye dahil etmeliyiz.
Albert de epey hızlı ama çabuk yoruluyordu. Zorlanan 6 kişi, okulun şart koştuğu 1.2 km koşuya katılacaklardı. Kalan 4 kişi de, 2.7 kilometre veya daha uzun koşmak zorunda.
Dayanıklılığı güçlü olan birisi varsa, bu uzun koşuda işimiz kolaylaşırdı. Keisei’ye bu konudaki fikirlerimi söylemiştim.
“Ben 3 kilometre…..Hmm.3.6 kilometre koşarım.”
Ishizaki aramızdaki güçlü koşuculardan biriydi. Hemen birisi daha gönüllü oldu.
“Eh, zaten başka çaremiz yok. Ben de koşarım, uzun koşuda fena değilim zaten.”
Hashimoto’nun bu sözleriyle, grubumuzda en çok sesi çıkan iki kişi de yükü ortaklaşa paylaşacağını belirtmiş oldu. Bu ikisiyle 7.2 kilometrelik açık kapanmış oldu.
“Sağ olun.”
Keisei başını eğerek onların yardımına minnettar olduğunu belirtti. Eh, artık söz hakkı bana düşüyor…
“O zaman, ben de elimden geleni yaparım. Ne kadar iyi performans sergilerim bilemiyorum ama.”
“Halledersin demi, Kiyotaka?“
“Çok yüksek beklentin olmasın, yani inşaallah diyelim.”
Asıl sorun, Sudou’nun bile onun potansiyelini ve yeteneklerini gururuna yediremediği elemandı, yani aramızdaki en yüksek potansiyele sahip kişi: Kouenji.
Kouenji ne kadar çok koşarsa, bize düşen yük o kadar az olur; rahatlardık.
Minimum herkesten beklenen 1.2 kilometreyi koşacaktır. Ama daha fazlası için ağzını açıp tek kelime etmiş değil. Bu arada, ciddi koşacağı da meçhul.
Kalan 9 kişi canını dişine takıp koşsa dahi, Kouenji ciddiyetsiz bir halde koşmak yerine yürümeyi tercih etti diyelim, olan bize olacaktır.
“Kouenji. Senin de koşmanı istiyorum.”
Keisei, Kouenji’nin zayıf noktamız olduğunun bilincinde olarak yanına gidip boynunu bükerek sordu. Kouenji ise yatağına uzanmış, tırnaklarını seyre dalmıştı, yüzünde aptal bir gülümseme vardı.
“Kouenji.”
Keisei, ona tekrar seslendi.
“Ben de koşacağım. Ama bazı arkadaşlar gibi gereğinden uzun koşma niyetinde değilim.”
Hemen tamam demesini beklemek bize yakışmazdı.. Malum, Kouenji yani. Ishizaki de dik dik bakarak şansını denedi ama Kouenji iplemedi bile. Kouenji ile birkaç gün geçirince, ne onun verdiği tepkilerin ne de sizin verdiğiniz tepkilerin sohbetin gidişatını değiştirmediğini anlıyorsunuz. Bir alışmışlık durumu var, İshizaki de.
“En azından grubun sonuncu gelmemesi için uğraşalım istiyorum.”
“Evet. Ne demek istediğini anlıyorum, gözlüklü-kun.”
Tırnaklarından başını çevirip ranzasından aşağı Keisei’ye baktı.
“Uzun koşmasan da, 1.2 kilometreyi ciddiyetle koş. Olur mu?”
Herkesin gözü Kouenji’nin üzerindeydi. En azından bir söz alıp rahatlamak istiyorlardı.
“Söz veremem. Zaten grup sonuncu geldi diyelim. Lider olan sensin. Benim gibi birini de okuldan attırmak için yoldaş seçmezsin herhalde. Değil mi?”
Lider Ishizaki ya da Yahiko olsaydı, Kouenji’nin ciddiyetle koşmak gibi bir zorunluluğu olurdu.
Sınıf arkadaşı olarak Keisei’nin böyle bir şey yapmayacağını düşünüyordur. Belki onu tehdit edersek, yoldaş olarak al aşağı ederiz diye… Kouenji koşabilirdi. Ama ilerde ondan hiçbir şekilde bir destek de göremeyiz. Böyle şeyleri yanımıza kar bırakacak birisi değil çünkü.
“….O zaman bu işi nasıl çözebiliriz söyle? Eğer seni koşturmak için puan talep ediyorsan, ben ödemeye hazırım.”
Keisei sorumluluk alarak bu işi bir şekilde çözmek istiyordu.
“Bu konuda yalnız değilsin, Yukimura. Çok değil ama benimde birikmiş biraz puanım var.”
“Ben de öderim.”
Ishizaki ile Hashimoto’nun ardından birkaç kişi daha ona destek çıktı. Damlaya damlaya göl olur demişler. Istediği puansa çözülürdü artık. Bu yoğun talep üzerine ise, Kouenji—
“Maalesef, puan konusunda sıkıntım yok. Olmasa da okul hayatımda sorun olacağına zerre ihtimal vermiyorum.”
Grubun birlik olup ona yalvarması bile işe yaramıyor çocukta. Korktuğum başıma geldi desem yeridir. Kouenji’yi puanla da kandıramıyoruz. Sınıf için yap desek daha çok ters teperdi, allah bilir.
Birkaç gündür benim de dahil olduğum grubumuzda güçlerimizi birleştirip Kouenji’yi gaza getirmeye çalışıyorduk. Üst sınıflardaki senpai’ler bile onun kılını kıpırdatmasını sağlayamadı.
“Yani koşmayacak mısın?“
“Evet.”
Kouenji biraz düşündükten sonra ekledi.
“Size pek faydam dokunmayacak.”
Yaşananlara dayanamayan Ishizaki, yerinden kalkıp harekete geçmek istediyse de, Keisei onu durdurdu.
“Yanlış anladınız galiba. Bana düşen görevden fazlasını yapma niyetinde değilim. Benim de kendi çapımda planlarım var. Daha fazlasını yapmak istemiyorum.”
“Yani…en azından ortalama bir sonuç çıkartacaksın öyle mi?“
“Evet. Zaten söz konusu ben olunca, ortalama diye bir şey yoktur. Bana düşen küçük görevi bile layığıyla yerine getireceğim. Bu sizin için iyi haber sayılır, değil mi?“
En azından grup olarak yüzümüzü kara çıkarmayacağını söylüyordu.
Fakat, Kouenji’yi doğru anladıysam eğer, grup için değil kendisi için mücadele edecektir. Şimdiye kadarki tüm sınavlarda Kouenji sadece bencilce tavırlar sergilemesine rağmen, tek bir sınavdan dahi ceza almadı.
Kouenji, Keisei’nin onu yoldaş olarak yanına katmayacağından %99 emindi. Zaten kötü bir sonuç sergilerse, okulun dikkatini de çekecektir.
Yoldaş olarak seçildi ve okul da bu durumu kabul etti diyelim. Geri dönüşü olmayacağının farkındadır.
“Layığıyla mı? Sen Zazeni bile yapamıyorsun ne koşmasından bahsediyorsun?“
“Fu. Fu. Fu. Ben Zazeni çocukken öğrendim ki. Sen beni ne sanıyorsun? Zazende ustayım ben.”
“Nasıl çocukluk geçirdin sen?“
Bu soruya rağmen, Kouenji sevinçle gülmeye devam etti. Keisei’nin içi rahat edebilir artık. Kouenji, olay çıkarmaktan yana değildi. Üstüme düşen görevi de yaparım dedi.
Bu bile bir gelişme aslında. Sınıf arkadaşı olarak, Kouenji’nin potansiyelini en iyi bilen biziz zaten..
Zazen ve yazılı sınav konusunda biraz endişelensem de, fiziksel dayanıklılık ve kondisyon konusunda onun eline su dökebilecek kimse yoktu.
☆ ★ ☆ ★ ☆ ★ ☆ ★
Cilt 8 – Bölüm 26 – Yaşanan Gerginlikler
Önemli bir problemimiz çözüldüğüne göre, sıra temizlik zamanı.
Keisei temizlik yapmak için tam üzerini değiştirecekken, Ishizaki elindeki temizlik kıyafetlerini aldı.
“Sen dinlen. Yarın uzun koşu var, bir de seninle uğraşmayalım.”
“İyi ama—“
“Dinlen diyorum. Dinlenme karşılığında da yazılı sınavdan en az 120 al. Tamam mı?”
“..tamam, 120 imkansız ama 100 almak için elimden geleni yaparım…..“
Ishizaki, kısaca ‘al gülüm, ver gülüm’ tekniğini uyguladı. 120’yi şaka olsun diye mi söyledi anlamadım ama.
Keisei, ona teşekkür ettikten sonra dinlenmeye geçti.
“Harikasın, delikanlı çocuk.”
“Kes sesini, Kouenji. Bir kez bile temizliğe yardım etmedin!“
“Öyle mi diyorsun? HAHAHAHAHA.”
Kouenji ne bez aldı eline, ne de süpürge. Eli cebinde doğa yürüyüşüne çıkıp durdu. Senpai’lerin dikkatini çektiğinde bile, sert tavırlarını sürdürdü, hiç boynunu eğmedi.
“Tam bir felaket yahu. Bu çocuk varken üst sınıflara yükselmeyi nasıl düşünüyorsunuz merak ediyorum?“
Eh, sonunda başka sınıfları bile kendimize güldürmeyi başardık. Bir de endişeleniyorlar..
“..ilerisi için başımızın belada olduğu kesin.”
Keisei de her zaman üst sınıfları hedeflese de, Kouenji’nin bu tavırları üst seviyeydi artık. Daha önce bu kadar çok göze batmadı mı yoksa sınıfça alttan alıp görmezden mi geldik hatırlayamadım.
Kouenji’ye sabah, yarınki uzun koşu sınavı için söz verdirttik ama daha ne yapacağına dair bir fikrimiz yok. Belki vaz geçecek belki de daha iyisini yapacak?… kim bilir.
Temizlik yapmayı bile reddetmesi, bizi son sıraya sokmaya bile yetebilir. Hatta senpailerden de azar yememiz çok muhtemel.
Ben, şahsen Kouenji gibi kendi çıkarını düşünen birisinin bize ayak bağı olmayacağını düşünsem de, onun aklını okumak çok zordu. Beklentilerimi tamamen değiştirebilecek bir hamle yapabilir yani. Sağı solu belli olmayan birisi, malum.
Keisei’nin endişesini fark eden Ishizaki, yanına gitti.
“Boş ver onu. Boşlukları biz doldururuz artık.”
“Sana bir haller olmuş. Daha düne kadar ağzından hayırlı bir kelime çıkmıyordu.”
“Sus, Hashimoto. Sana ne oluyor!?“
“Bir şey olduğu yok, canım. Grubun birlik içinde olması benim de işime gelir. Olabildiğince yükseğe çıkmak isteriz biz de. Değil mi, Yahiko?“
“...eh, aynen. Zorlu bir grupta olduğumuz için şuan tek yapabileceğimizin standartlarımızı en yükseğe çekmek. Katsuragi-san’ı hayal kırıklığına uğratmak istemem.”
Hashimoto, babası gibi Katsuragi’ye bel bağlayan Yahiko’nun bu sözlerini duyunca acı acı gülümsedi, omzuna da hafifçe vurdu.
Yahiko da bu maraton koşusunda fena iş çıkarmayacak kişilerden biriydi. Her ne kadar mütevazı davransa da, ona güvenebilirdik.
“Sakayanagi’nin emirleriyle, Katsuragi’ye karşı geldiğim zamanlar olmuştu. Bu konudan dolayı benden hoşlanmıyor olabilirsin. Ama bu aynı gemide olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Şimdilik aramızda kan davası gibi büyümesin bu konu. Olur mu?”
“Hmm. Bilemedim şimdi.”
Yahiko sesini çıkartmasa da, Hashimoto’ya pek güvenmiyor gibiydi. Belki de aynı sınıftan oldukları halde Katsuragi’ye karşı gelmesinden, ona ayak bağı olmasından, hoşlanmamıştır.
“Katsuragi-san’ı diğer grupta lider yapan sen değil miydin?“
“Benim haberim bile yoktu. Matoba’nın planıydı.”
Yahiko, Hashimoto’nun inkarlarına pek inanmasa da, konuyu burada kapattı. Aralarındaki sorunu bizim gruba da yansıtmadı. Bu açıdan kendisini takdir ediyorum. Zaten bir olayı daha kaldırabilecek durumda değiliz.
☆ ★ ☆ ★ ☆ ★ ☆ ★
Yarınki sınavdan önceki son ortak yemek için kafeteryaya geçmiştim. Elinde tepsiyle önümden ilerleyen Ichinose’i görünce ona seslendim. Amacım bilgi almak değildi. Halinden dolayı meraklandım. Bir gariplik vardı.
“Bitkin görünüyorsun?“
“Ehh? Ayanokouji-kun. Ah, yok. Kafamda bir şeyler düşünüp duruyordum da dalmışım.”
“Zorlu bir savaş veriyorsun herhalde kafanda?“
Ichinose tam bana geçiştirici bir cevap verip uzaklaşmaya başlamışken onu durdurdum.
“Sınav yarın başlayacak. Ne düşünüyorsun bu sınav hakkında, Ayanokouji-kun?“
“Çok geniş kapsamlı bir soru oldu.”
“En dürüst fikrini belirtmeni istiyorum.”
“Daha önceki sınavlardan daha sert desem? Sanki okuldan atılma ihtimalimiz daha yüksek?”
“Haklısın…ama 3.döneme geldik, sınavların zorlaşması normal değil mi?“
“Bilmem.”
“Bu arada risk demişken, grupların liderleri var bir de… “
“Evet.”
“Grup lideri olmak çok riskli ama…. grubun kazanması için de şart. Değil mi?“
İnkar etmedim ve Ichinose’n içindekileri dökmesini bekledim.
“Okuldan atılma riski olsa da, hala görünür de öyle bir durum yok. Dahası, arka planda görmediğimiz pek çok faktör de var. Kafam karışık biraz kusura bakma… ama yani, sınıf puanıyla kişisel puan kaybetmek mesele değil de… bir arkadaşımı kaybetmek istemem.”
“….sınıf arkadaşlarından mı bahsediyorsun?“
“Evet, sınıf arkadaşlarımdan kimseyi kaybetmek istemem.”
“Peki, arkadaşlarından biri okuldan atılmak üzere olsa, ne yaparsın?“
“Ne mi yaparım, huh?“
Ichinose hafifçe başını kaldırıp gülümsedi.
“Ayanokouji-kun, çok zekisin.”
“Anlamadım?“
“Birisi okuldan atılmanın eşiğine gelirse, normal şartlardan elden hiçbir şey gelmez… ama sen ‘bu işin sonrasını’ biliyorsun.”
“Sadece bir ihtimali soruyordum ama….“
“İhtimal soruyor olsaydın, ‘ne yaparsın’ diye sormazdın. Sınıfın üzülecek, üstesinden gelebilir misin gibi bir cümle kurardın?’“
“Yanlış anladın galiba. Altı üstü soru sordum.”
“Yine de güçlü sezgilerin olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu sözlerin.”
‘Çok açık verdin’ demek istedi.. Bu arada bu sözlerinden sonra aramızdaki muhabbet kopmaya başladı, hem kafasını dinlemek istiyordu hem de etrafındaki insanlar onu rahat bırakmıyordu. Gelen geçen herkes ona selam verip durdu. Popüler olmanın zorluğu da bu herhalde. Kendi kendine bir şey yapmak zor olsa gerek.
Bu arada, Ichinose her zaman gülümserdi ama bugün yüzü soluk.
“Evet……bugün olmaz ya…..“
“Kusura bakmayın ya. Bugün tek başıma kalıp odaklanmak istiyorum. Sizinle sonra görüşelim.”
Ichinose az önce her zaman takıldığı iki arkadaşını yalnız kalmak istediğini söyleyerek gönderdi.
Tavırlarından da yalan söylemediği açıktı. İlk gördüğüm günde yorgundu ama böyle yüzü asık sadece, bitkin görünmüyor. Bunun da tek bir sebebi olabilir diye düşünmeden edemedim: Sakayanagi kolları sıvadı.
Bu sınavda erkekler cephesini bir fırtınanın saracağını biliyordum da… kızlar cephesinde de hareketlenmeler olacağını düşünmemiştim. Hani, Sakayanagi okula dönüşü merakla bekliyorum falan demişti. Ne yapacaksa, okula dönünce yapacak diye tahmin ediyordum.