Emperor Of Solo Play - Bölüm 2
“Bana 10.000 won’luk bir bilet ver.”
An Jaehyun cüzdanından 2 beş binlik banknot çıkarttı. Marketin yarı zamanlı çalışanı başını şaşkınlıkla eğdi.
An Jaehyun, gözlüğünü ayarladı ve tekrar konuştu.
“Artık piyango biletimi alabilir miyim?”
“Ah, afedersiniz.”
Yarı zamanlı çalışan şaşkınlığından kurtuldu ve parayı aldı. Daha sonra An Jaehyun için zarifçe bir piyango bileti çekti. Bileti verirken An Jaehyun’un yüzünü incelemeye devam etti.
“Seninle daha önce de karşılaştık mı?”
Piyango biletini cüzdanına koyan An Jaehyun ,marketten kendisine bir cevap vermeden ayrıldı. Bu nokta, yarı zamanlı çalışanın biraz kafasını karıştırdı.
“Onu daha önce görmüş gibiyim… kahretsin, her neyse kimin umrunda!”
Yarı zamanlı çalışan başını iki yana salladı ve tabletini tezgâhtan aldıktan sonra durdurduğu videoyu açarak büyük bir ilgiyle tekrar izlemeye başladı.
-Bay Kim Dongsoo, şu anki durum nasıl?
“Albino Ejderha sağ kanatlarından ağır hasar aldı. İlk hedefimiz gerçekleşti.”
-Ya kayıplar?
“Şimdiye kadar beş kişi kaybettik.”
-Albino Ejderhayı öldürmeyi başarabileceğinizi düşünüyor musun?
“Fırtına Avcıları Loncası, Warlord’un en büyük loncası ve Hahoe Maskesi ekibimiz en güçlü saldırı takımı. Başarı veya başarısızlık hakkında endişelenmiyoruz. Sadece nasıl başaracağımız konusunda endişeleniyoruz.”
-Ne kadar heyecanlı!
“Haha. Heyecanı olmasaydı, kim bu sıkıntılarla acı çekerdi ki?”
Yarı zamanlı çalışan, videoyu izlerken hafifçe gülümsedi.
“Fırtına Avcıları Loncası’ndan beklendiği gibi. Gerçekten en iyisi. Diğer loncaların hiçbiri, Hahoe Maskesi Loncası ile birleştikten sonra rakibi bile değil.”
Gülüşünün ardında hafif bir hayal kırıklığı duygusu vardı.
“Ne yazık. Keşke Kahraman Katili de şuan orada olsaydı… bugünlerde ne yapıyor? Acaba oyunu tamamen mi bıraktı?
Yarı zamanlı çalışan bir kez daha bu sorusuna yanıtmışçasına üzülmüştü. Ama gerçekler böyleydi.
Kısa süre sonra video izlemeye devam etti.
An Jaehyun uzun zaman önce aklından çıkmıştı.
★★★
‘Lanet olsun! Yıl olmuş 2036, Korenin göbeğinde hala internet üzerinden piyango bileti satın alamıyorum! Buna inanamıyorum! Neden orada şahsen olmak zorundayım ki? Ne yani, insanlar üç yaşında bir çocuğun çevrimiçi bilet satın alarak kumar bağımlısı olacağından filan mı korkuyor?’
An Jaehyun, yarı zamanlı çalışanı hatırlayarak dişlerini sıktı.
Fakat öfkesi kısa sürede söndü. Yarı zamanlı çalışanın izlediği videoyu hatırladı.
‘Albino Ejderha. Level 439!‘
An Jaehyun yayını çoktan izlemişti. Aslında, baskınlarını izlemek için 30.000 won’luk canlı yayın biletleri bile almıştı. Fırtına Avcıları Loncası dört kez başarısız olmuş, ancak beşinci sefer başarabilmişti.
‘Eski ekibimle orada olsaydım, ilk denemede öldürürdüm.’
Ne kadar üzücü!
Fırtına Avcıları Loncası başarısız olmadığı ve oraya katılamadığı için üzgündü.
En çok üzüldüğü şey buydu…
‘Lanet olsun artık dayanamıyorum! O kertenkeleyi ben öldürseydim, piyango biletine filan ihtiyacım olmazdı. ‘
Albino Ejderhanın değeri neydi?
Dipsiz bir para çuvalıydı. Şimdiye dek WarLord’da ortaya çıkan en yüksek seviye canavardı. Her baskın beş yüz binin üzerinde canlı bilet satmıştı. Baskın başarılı olursa, düzenlenen ücretli video en az on milyon kez izlenebilirdi.
‘Her biri 30.000 won eden 350.000’den fazla canlı bilet sattıklarını duymuştum. ‘
Canlı bilet, birinin gerçek zamanlı olarak baskın izlemesine olanak sağlardı. Başarılı bir baskın izlemek maliyetli olsa bile ilk haftasında kolayca üç milyon görüntülenmeyi geçerdi. Vergilerden ve diğer ücretlerden sonra sadece yüzde kırk kârla kalmış olsanız da, yine de inanılmaz bir miktardı.
Dahası vardı.
430’larda bir patron canavarı söz konusuydu. Yani öğe gelirleri… ‘
Büyük canavarlar; özellikle patron canavarlar, hemen hemen paradan yapılmıştı.
Ejderhalar özellikle değerliydi. Dillerinin dibinden tut dışkılarına kadar her parçaları paraydı.
Pulları savunma eşyaları, kemikleri silahlar için ideal birer malzemeydi. Özellikle bir ejderhanın kalbinin sihirli silahlar için en önemli malzeme olmasının yanı sıra diğer et ve organları iksir malzemesi olarak kullanılabilir, gözleride ağır bir fiyata çok zengin bir koleksiyoncuya satılabilirdi…
‘Eğer 400 levelden fazla eşsiz bir ekipman bu malzemelerden üretilebilirse, fiyatı sadece satıcının istediği gibi olacaktı.’
Bu malzemelerle en azından seviye 350 ekipmanlar yapılabilirdi. Bunların fiyatı milyonlarca dolarken 400. Seviyenin üstünde ise veya nadir bir eşya ise, on milyonlarca dolar olurdu. Eğer zanaatçı şanslıysa ve eşsiz bir ekipman yaparsa, pahalı bir spor araba fiyatına satabilirdi. Savaş Lordu, gözünü kırpmadan böyle bir şey alabilecek zengin insanlarla doluydu.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulursa, Fırtına Avcıları Loncası muhtemelen Albino Ejderha saldırısı ile yaklaşık yüz milyar won kazanmıştı.
Bu çağın getirisiydi.
Sadece bir oyunda tek bir canavarı öldürerek, bir yıl boyunca büyük bir şirketin CEO’sunun kazanacağından daha fazla para kazanabilirdiniz.
“O lanet olası kaltak!”
Eğer tabi o zaman, o kadına değersiz gururunu satıp sadece sürünen bir köpek gibi kuyruğunu sallayarak yalvarsaydı… An Jaehyun bu çağın kahramanı olabilirdi.
Ya da değersiz gururu yüzünden delirmeyip, ihanetleri için öfkesine kapılıp onlarla savaşmamış olsaydı, pes edip başka bir yerden başlasaydı… Şimdi olduğu gibi piyango bileti alıyor ve ya ramen, noodle yiyerek hayatta kalmaya çalışıyor olmazdı.
Acı pişmanlıklar.
“Allah kahretsin!”
‘Böylece, o gün hayatı boyunca pişman olan tek kişi ben oldum.’
İhanete uğradığı o lanet günden beri, bağırdığı o sözleri kabuslarında görüyordu. Bu nedenle, An Jaehyun her gece çarşaflarını tekmeliyordu.
An Jaehyun başını eğdi.
“Allah kahretsin…”
Birazcık daha olsa.
İhanete uğramasaydı, herkesle birlikte servet ve şöhret kazanacaktı.
Hayır, ona ihanet edenler servet ve şöhret kazandı. Sosyal paylaşım sayfaları, en iyi spor arabalara bindikleri, ünlülerin doğum günü partilerine gittikleri ve sayısız markaları giyerken ve kullanırkenki fotoğraflarıyla doluydu.
An Jaehyun bok içinde sürünen tek kişiydi.
‘5 yıl….’
An Jaehyun yirmili yaşlarının sonlarındaydı. Kendisine ait gösterebileceği hiçbir şeyi yoktu ve neredeyse 30 yaşından gün almıştı . Herhangi bir servet veya şöhreti yoktu ve zaten oyun oynamak, masraflarını zorlukla karşılıyordu.
Bzzz!
O sırada, An Jaehyun’un saati titredi. Ekranını kontrol etti ve kulaklarının yanında tuttu.
“Kardeş Taehoon?”
-Selam, Jaehyun.
“Selam, hayırdır?”
-Son zamanlarda ne yapıyorsun? Hala WarLord oynuyor musun? Karakterini ya da hiçbir şeyi silmedin değil mi?
“Karakter hâlâ orada, ama artık oynamıyorum.”
-Kaç seviyesin?
“Seviye 250.”
-Ekipmanlar?
“Kardeşim, benimle uğraşıyor musun? Yoksa gerçekten merak mı ediyorsun? “
An Jaehyun dişlerini sıktı.
Fırtına Avcıları Loncası ve hainlere karşı savaş açarak dünyaya karşı tek başına savaşmıştı.
İlk başta o kadar da kötü değildi. An Jaehyun güçlüydü. Onun seviyesindeki hiç kimse onun rakibi değildi. Üst seviye oyunculara karşı 1’e 4 bile kazanabilirdi. İlk başta, karşılaştığı herkesi öldürdü. Onun kazancı da küçük değildi. Fırtına Avcıları Loncası üyelerinden aldığı eşyalar, sürpriz bir şey değildi. Her öldürme, ona büyük bir şirketin yeni çalışanının aylık maaşı kadar para kazandırabilirdi.
Sorun dayanıklılığıydı. Bir kez öldü mü, sonraki 48 saat oynayamazdı. Yüzlerce üst düzey oyuncu grubuyla yüz yüze gelmişti.
Sonuç olarak, dayanıklılıklarındaki farklılıkları seviyelerde ve maddelerdeki farklılığa dönüştü. Başka hiçbir lonca veya baskın ekibi onu üye olarak kabul etmedi ve birçoğu eşyalarını bile satın almadı. Choi Sulyeon korkutucu bir kadındı. Sadece oyundan değil, gerçek dünyadan da An Jaehyun’u boğdu.
Sonunda, An Jaehyun pes etti. Ana silahını oyunda sattığında, WarLord’u bıraktı. O zamandan beri oynamadı. Sadece ilgili videoları ve yayınları izledi.
Oyunlardan vazgeçtiğinden değildi. Diğer VR oyunlarına da baktı ama hiçbiri Warlord kadar para kazandıramazdı. Efsane adında bir AOS oyununa girmeyi başardı ancak zar zor geçinebiliyordu.
Efsanede Jung Taehoon ile tanıştı. O bir komisyoncuydu. An Jaehyun gibi yetenekli oyuncuları, oyunlarda umutsuzca kötü olan ve parayla ekipman toplayanlarla bağlardı.
Son zamanlarda pek iletişim kurmamışlardı. An Jaehyun’un üstün oyun yeteneklerinden dolayı, The Legend yöneticileri hesabına bir yıl boyunca yasak koymuştu. Jung Taehoonsa, An Jaehyun ile olan ilişkisini kesen ilk kişiydi.
Ama şimdi aniden An Jaehyun’un geçmiş yaralarını dürterek kaşındırıyordu. Hiç yoktan kendini kötü hissetmesine neden oldu.
-Afedersin.
“Sadece konuya gel. Elimi kaldırmaktan yoruldum. ”
-Çinli bir atölyede çalışmak ister misin? Bonus hariç, ayda 5 milyon won maaş. Hepsi nakit sıcak para.
Sözlerini duyunca, An Jaehyun mutlu olmaktan yerine daha da üzüldü.
‘Kahretsin!’
Çinli bir atölye. Bu hemen hemen bir terzilik işi gibiydi. Makineler yerine insanları çalıştırıyorlardı, insanlık hakları önemsizdi. Onlar sadece insan makinelerdi, kişilikleri ve yetenekleri tamamen göz ardı edilirdi. Sadece para kazanmak için çalışan bir yerdi.
Gerçekten yolun sonuydu.
Normal yarı zamanlı işleri yapamayan insanlar oraya giderdi. An Jaehyun gibi eski ünlüler için oraya gitmek, organ satmaktan farklı olmayacaktı. Kendisine bıraktığı küçük gururu kalbine batıyordu.
Böyle bir noktada olduğunu fark ederek, kendisi için üzülüyordu.
“Kardeşim, ben Kahraman Katiliyim. O fırtına işaretli heriflerini 733 kez öldürdüm ve sen bana Çinli bir atölyeye gitmemi ve köpekler gibi çalışmamı mı söylüyorsun? ”
Gururunu böyle satacaksa, uzun zaman önce yapmalıydı.
-Hadi ama dostum, kendini çok kasma. Koşullar harika. Artı, muhtemelen WarLord’dan artık daha fazla para kazanamayacaksın, şimdi ilk 30 Loncanın arananlar listesindesin. Seviye atlaman da durdu. O zamanlar zirvede olmuş olabilirsin, ancak seviye 250 şimdi seni yüzde bir oranla zorlayabilir. Bunun ne demek olduğunun farkındasın değil mi? 10 milyondan fazla oyuncunun, yüz binden fazlası senden daha iyidir.
“Bunu biliyorum…”
-Gururunu yen ve sadece bir yıl çalış. Yeteneklerinle yılda yaklaşık 100 milyon won kazanabilirsin. Yakında otuz olacaksın. O zaman hayatın bambaşka olacak. O zamana kadar en az 100 milyon tane hazırlık yapmış olman lazım.
“Hayır hayır, ben böyle iyiyim. Takılıyorum.”
-Fikrini değiştirirsen beni ara. Herzaman sana açık bir yerimiz var.
An Jaehyun, saat kadranını öfke dolu bir ifadeyle hafifçe döndürdü. Çağrı sona erdi. Telefonunu yere çalmak istiyordu ama saat tipi bir telefon için bu mümkün değildi. Yapabilse bile, fiyatı yüzünden yapmazdı.
‘Allah kahretsin!’
İşler daha da kötüye gidebilir mi? An Jaehyun, berbat hayatının kötü bir rüya olmasını istedi.
Fakat,
‘5 milyon.’
Düşmek ve hayatına teslim olmak istemedi.
Üstelik kendisine güveniyordu.
‘Warlord şu anda benim için zor, ama Warlord tek oyun değil. 100 milyonu al; iyi bir oyun çıkana kadar bekle, sonra en baştan oynamaya başla, en üst sıralarda yer al ve lonca kur… … 2 yıl verdiğimde muhtemelen…’
An Jaehyun kesinlikle yetenekliydi. Toplumsal olarak ;garip, duyarsız, sesi umutsuz, sporda başarız ve gerçek hayatta eğitimsiz olabilir, ancak oyun dünyasında kimseye kaybetmeyeceğine güveniyordu.
An Jaehyun elini kaldırdı.
“Jung Taehoon”
Reddettiği bir teklifi kabul etmenin karamsar bir durum olduğunu biliyordu, ama fazla düşünmedi.
[Jung Taehoon aranıyor…]
An Jaehyun kol saatini kulağının yanına tuttu ve zil sesini dinledi. Michael Jackson’ın Billie Jeans’iydi. Yarım asırlık şarkı, kulaklarına hâlâ taptaze geliyordu.
O anda.
KAZA!
An Jaehyun beklemekte olduğu otobüs durağına dev bir kamyon çarptı.
-İyi karar, Jaehyun! Bunu yapalım! Bu koşullar altında, oyun parasını tamamen çıkarabilirsin. İyi misin? Jaehyun? Bir şey söyle!
An Jaehyun. 29 yaşındaydı.
Tanrı size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır.
-Lao Tzu
//////////////NOT///////////////
#1 yayın tarihi bilgilendirme,
Her bolumun sonunda sonraki bolumun tarihini gorebilirsiniz
#2 Çin atolyesi denilen yer tekstil atolyesinin daha ilkel versiyonu ve cidden insan haklarıyla gram alakası olmayan, tek amacı insanları sömürmek olduğundan son çaresi bu olan, ve iş bulamayan fakir çocukların çalıştırıldığı bir yerdir
#3 Bir sonraki bölüm yarın karşınızda olacak, eleştiri; fikir ve tavsiyelerinizi yorum olarak yazmayı unutmayın, teşekkürler! 😀
-Maruchi