Emperor Of Solo Play - Bölüm 56 - Maoong ’un Testi (3)
Hyrkan’ın vücudu saldırıya geçtiği sırada siyah bir sıvıyla kaplandı. Siyah sıvı Hyrkan’ın saldırısının hızını etkiliyormuş gibi görünmüyordu. Siyah sıvı ortadan kalktığında, Hyrkan’ın iskelet zırh seti rahatlıkla görülüyordu.
Hyrkan bir şeyler çıkartıp yerlere attı. Sonrasındaysa kalçasının sol tarafından sarkan kınındaki kılıcını çekti.
Chwing!
Hyrkan’ın uzun kılıcı güçlü bir metalik sesle birlikte ortaya çıktı. Hyrkan oldukça zavallı ve ucuz görünen kılıcını iki eliyle birden sıkıca tutuyordu.
‘Sol.’
Zaten saldırı pozisyonunda olan Hyrkan’ın hedeflediği şey, üç oyuncu arasında en solda duran oyuncuydu.
Oyuncunun adı Wang Jiang’dı.
Tabiki, bu Hyrkan’ın hatırladığı önemli bir isim değildi. Hyrkan için önemli olan tek şey başlığındaki ve zırhındaki boşluklardı. Hyrkan kılıcını bir beysbol sopası edasıyla yatay bir şekilde boşluklara doğru savurdu.
//ÇN: Yazarın diğer novellarındada beysbol göndermeleri var belkide bu konuda başından bir şey geçmiş olabilir (boş bilgilerde bugün)
Whish!
Kılıcı havayı kesti.
Crash!
Bunu takiben boşluğa nüfuz eden kılıcı kaba ve tok bir ses çıkardı. Hyrkan’ın zırhtaki küçük boşluklara saldırması, teknikten çok bir sanattı. Hareketleri temiz ve pürüzsüzdü.
‘Kuk!’
Tabii ki, saldırıyı alan taraf için bu, vahşi, kaçınılmaz bir doğal afetten farksızdı.
Aniden boynuna yediği darbeden sonra, tek bir nefes bile alamadı.
Hyrkan orada durmadı. Bir buldozer gibi yolunu yıkmaya devam etti.
“Haa?”
“Hıı?”
Kalan iki oyuncu arkadaşlarının birdenbire yere yıkılmasını izledi. Hyrkan arkadaşlarını indirirken en ufak bir tepki bile veremediler.
Onlar aval aval baktığı sıradaysa…
Clack clack!
Hyrkan’ın ileriye doğru hamle yaparken yere attığı dört iskelet parçasının bulunduğu yerde ileriye doğru atılan dört tane heybetli figür belirdi.
2-metre uzunluğundaki, uzun omuz kemikleri olan siyah iskelet savaşçılarıydı. Alt çenelerinden çıkan sivri dişleri, siyah orklar malzeme olarak kullanılarak yapıldıklarını gösteriyordu.
İskelet Savaşçıları hareket ederken en ufak bir tereddüt göstermediler. Bir anda Hyrkan’a bakakalan iki oyuncuya doğru saldırdılar.
“Nee?”
“Heee?”
Arkalarından gelen ürkütücü sesleri fark ettiklerindeyse, artık çok geçti. Onlara saldıran dört İskelet Savaşçısının görünüşü onları tamamen hazırlıksız yakaladı ve düzgün bir tepki bile veremediler.
Crash!
Birinin kafasına.
Crack!
Diğerinin karnına.
Clang!
Sırasıyla biri başına ve diğeri midesine darbe aldığında afalladılar.
Afallamışlarken daha da fazla saldırıya maruz kaldılar.
“Siktir! Seni şerefsiz!”
“Biliyordum!”
Tamamen dengeleri bozulduğu için kılıçlarını çekip savurarak karşı saldırıya geçmeye çalışsalar da, saldırıları anlamsız savurmalardan başka bir şey değildi. İskelet Savaşçıları bu tür saldırılardan etkilenemeyecek kadar iyi eğitilmişti. İskelet Savaşçıları saldırıları kolaylıkla atlattı ve karşı saldırıya geçti.
“Kuk!”
Kısa ve sert bir çığlık ile birlikte iki oyuncudan birisi yere düştü. İskelet Savaşçıları yakacak odun kesiyormuş gibi ona saldırdıkça mühürlenen kaderi en azını söylemek gerekirse dehşet vericiydi.
“İyi misin?”
Kalan son oyuncu arkadaşına seslenebilse de ondan daha iyi bir durumda değildi.
Bu sırada, Hyrkan çoktan Goleminide çağırmıştı.
Kugugu!
Yerden yükselen Golem savaş alanını ikiye bölen bir duvar gibiydi.
“Lanet olası piç!”
Aynı sırada, Hyrkan’ın savaşa başlarken yere yıktığı Wang Jiang nihayet durumun farkına varabilmişti. Ancak görüş alanında görebildiği tek şey Hyrkan’ın kılıcının ucuydu.
Stab!
“Uvvvk!”
Hyrkan’ın kılıcı kaskındaki boşluğa isabetli bir şekilde girdi ve anında vizyonunu kararttı.
“Ne?”
Saldırıyı alan taraftaki Wang Jiang için bu, birisi ışıkları aniden söndürmüş gibi bir histi. Hyrkan bir vuruşla Wang Jiang’ı tekrar yere yıkmıştı.
“Whopps!”
Hyrkan ayağıyla göğsüne bastırırken, hala yüzünde duran kılıcını çıkardı ve sonrasında tekrar tekrar saplamaya devam etti.
Stab, stab.
Belli belirsiz kemik ürpertici bir ses etrafta yankılandı.
Wang Jiang direnmesine rağmen, Hyrkan’ın güç istatistiği ondan daha yüksek olduğu için ayağının altından kalkamadı.
“Lanet olsun! Kim olduğumuzdan haberin var mı? Bunu yanına bırakmayacağız!”
Sonunda yapabileceği tek şey velet velet konuşmaktı. Hyrkan, kılıcıyla gözlerini bıçaklamaya devam ederken boş tehditlerinden hiç mi hiç etkilenmemiş gibiydi.
“Dur! Yalvarıyorum dur artık!”
Wang Jiang neredeyse ağlamak üzereydi.
Ona ne olduğunu göremediği için söyleyebileceği tek şey buydu. Eğer oyunda yapabilseydi, kesinlikle çoktan altını ıslatmış olurdu.
Hep dedikleri gibi, cehalet mutluluktu.
“Apollo Loncasındanım!”
Çocukça tehditlerine devam ettiği sırada Hyrkan, kılıcını bir an için durdurdu.
“Apollo Loncası mı?”
“He ya Apollo loncası! Bizi boş mu sandın oğlum! Seni oynamaktan vazgeçene kadar tekrar tekrar öldüreceğiz! ”
Sonuncu söylediğini duyan Hyrkan sırıtmadan edemedi. Bunu takibense işine kaldığı yerden devam etti.
“Şerefsiz piç, dur dedim sana!”
Wang Jiang bir kez daha bağırmaya başladı. Ancak bağırışları Hyrkan’ın kulaklarına bile girmedi.
Hyrkan hatırlamaya başlamıştı.
“Buna ne diyorlardı? Karma mı?’
Hyrkan’ın kafasında tombul çekik gözlü birisinin figürü canlanmıştı.
‘Onunla tekrardan bir husumet yaşayacağımı hiç düşünmezdim.’
Aklında canlanan figür Apollo loncasının başkanı Apollodan başkası değildi.
Apollo Çinli bir para babasının oğluydu, bu sayede de ağzında altın bir kaşıkla büyümüştü. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, aynı lüks yaşamın tadını çıkarmak için Warlord’a da yüklü miktarda para bayılmış ve lonca üyeleri tarafından taşınabilmek içinde Apollo loncasını kurmuştu.
Apollo Loncası İlk 30 Lonca kadar güçlü ya da etkili olmasa da, diğer loncalara göre hala daha iyi bir yönetim ve güçlü bir etkiye sahipti. Oyun tarzları, düşük seviyeli oyunculara sayıları, eşyaları ve seviyeleri ile baskı yaptıkları düşünüldüğünde oldukça ahlaksız ve kirliydi. Düzenli olarak PK yapmasalar veya canavar çalmasalar da, ondan paçayı sıyırabileceklerini düşünüyorlarsa bunu yapmakta hiç tereddüt etmezlerdi. Zayıflara baskı yapan ve güçlüyü yalayan tipten bir loncaydı.
‘Komik keretaydı, hey gidi günler hey.’
Apollo Loncası ve Hyrkan’ın yolları geçmişe dönmeden önce belli bir patron baskınında kesişmişti.
Hyrkan ve Hahoe Maske Loncası bir patron baskını için uzun süre sıra beklemiş ama sıraları geldiğinde, Apollo Loncası sıranın onlara geldiğini söyleyerek araya girmişti. Hahoe Maskesi Loncası için tüm durum bir saçmalıktı ama Apollo loncasının Lonca başkanı her loncanın kendisini temsilen kimin kavga edeceğine karar vermesi gerektiğini söylemişti. Planı Hahoe Maskesinin temsilcisini ezmek ve patron baskın sıralarını talep etmekti.
Elbette tam tersine Hyrkan onun umutlarını kolayca ezip geçmişti.
Savaşlarında Hyrkan, Apollo’nun bileğini anında kesti, ama olaylar orada bitmedi. Apollo Loncası kaybını reddetti ve Hahoe Maskesi Loncası ile savaşmaya başladı. 30’a karşı 18di. Hahoe Maskesi Loncası sayıca dezavantajlı olsa da, Apollo Loncası üyelerinin 10’unu tek başına öldüren Hyrkan ile birlikte ezici bir zafer kazandı. Apollo Loncası bundan sonra da pes etmedi.
Paralı askerler kiralayarak intikam almaya çalıştılar. Elbette Hyrkan onları da kolayca evine yolladı. Sonrasında bir gün Hyrkan yalnız başına bir yere giderken, birdenbire Apollo ve adamları tarafından pusuya düşürüldü. Hyrkan bu savaşı da kazanmayı başardı ve sonunda Apollo loncası davranışları hakkında resmi bir açıklama yaptı ve Hahoe Maskesi Loncasından özür diledi.
“O gün Kim Dongsoo ile beraber 200 dolarlık bir akşam yemeği yediğimizi hatırlıyorum. Kaz ciğeri çok iyiydi… ”
Hyrkan bunun Apollo Loncasıyla olan ilişkisinin sonu olduğunu düşünmüştü. Ancak bir gün Hyrkan, daha zayıf oyunculara cinsel tacizde bulunan Apollo loncası üyelerine rastladı ve onları takip etti. Bu olay yayıldı ve Apollo Loncası bir gecede ___ oldu. Hyrkan, Apollo Loncası’nı en son o zaman duymuştu. Bundan sonra Hahoe Maskesi Loncası çok büyüdü ve Apollo Loncasının uğraşamayacağı bir lonca oldu.
// ÇN: Boşluğu biz dolduruyoruz 😀
‘ Apollo’dan çaldığım eşyaların miktarını düşünüyorum da…’
Her halükarda, Hahoe Maske Loncasının Apollo Loncasından kazandığı kar, bir lonca olarak büyümelerine büyük ölçüde yardımcı olmuştu. Apollo, tüm eşya yuvaları pahalı eşyalarla dolu olan bir tipti ve Hyrkan onu her öldürdüğünde saatinden en az 10.000 altın kazanıyordu. Hyrkan, Apollo’nun eşyalarını iyice kullanıp daha sonra da satıyordu.
Hyrkan’a göre Apollo bir hayırsever gibiydi. Belki zorlarsa onun bir melek olduğunu bile düşünebilirdi.
“Seni pislik.”
Bu Hyrkan’ın anımsama sürecine bir nokta koymuştu.
“Seni dünyanın sonuna kadar kovalayacağız. Bu oyuna başladığın güne pişman olacaksın. ”
Wang Jiang, hala küfür üstüne küfür yağdırıyordu. Bunu gören Hyrkan biraz etkilendi.
“ Hala çıkış yapmadın mı? Ne kadar inatçısın. ”
Çoğu insan böyle bir durumda çıkış yapmayı seçerdi. Kimse, özellikle ezici bir şekilde öldürülmelerini izlemek zorunda kaldıklarında, zorla çıkış yapmak yerine beklemek istemezdi.
Ancak Wang Jiang’ın, ağzı sonuna dek durmadı.
“Sadece birkaç hamle daha yaparsam ölecek.”
Hyrkan, Wang Jiang’ın çok az canı kaldığını, muhtemelen yaklaşık% 10 kadar olduğunu biliyordu. Er ya da geç ölecekti.
“Hey.”
Hyrkan saldırısını durdurdu.
“Apollo loncasından olduğunuzu söylediniz, değil mi?”
“Heh, yanlış adamlarla uğraştın.”
“Lonca başkanınız Apollo değil miydi?”
“İlk 30 Loncaya katılmadığın sürece, yeni bir karakter oluştursan iyi edersin.”
Bunu duyan Hyrkan sırıttı ve ayağını Wang Jiang’ın göğsünden çekti. Bir kez daha hareket etmekte özgür olan Wang Jiang’ın, vücudu seğirdi. Bu sırada Hyrkan kılıcını Wang Jiang’ın alt vücuduna doğru hareket ettirdi.
“Ha?”
Kalkmaya ve son bir direniş başlatmaya hazırlanan Wang Jiang, aniden yerinde donakaldı.
“Sen, kendini ne sanıyorsun…”
Chwing!
Hyrkan, Wang Jiang’ın özel bölgesine doğrudan bir vuruş yaptı. Alanı koruyan zırh iyiydi. Bir göçük oluşmasına rağmen, küçük Wang Jiang herhangi bir zarar görmemişti.
“UHUK!”
Ancak, Wang Jiang’ın şimdiye kadar uğradığı en korkunç ve güçlü saldırı bu olmuştu.
★★★
Hyrkan, Wang Jiang’ın işini bitirip arkasına döndüğünde, dört İskelet Savaşçısı onu sıraya girerek selamladı. Onları izleyen Hyrkan gülümsedi.
“Sevimli bebeklerim.”
Hyrkan bugünkü performanslarından çok memnun kalmıştı.
‘Bu elemanlar düşündüğümden de zayıf çıktı. Muhtemelen 60’lı seviyelerin ortalarında filanlardı.’
Elbette mevcut sonuç sadece İskelet Savaşçılarının performansının bir sonucu değildi. Apollo Loncasından olan üç elemanda çok zayıftı. Ekipmanlarının çoğu Normal dereceli olmakla beraber sadece silahları Nadir dereceliydi.
Öte yandan Hyrkan’ın onlara karşı kullanmak için inanılmaz bir silahı vardı.
Ork Kahramanının Kılıcı.
Warlord’da oyuncularda bir tür hayvan olarak sayılıyordu. Hayvanlara karşı olan bonus etkisinin PvP deki faydalarından dolayı Ork Kahramanının kılıcı bu kadar popülerdi. Ork Kahramanının Kılıcının özelliği İskelet Savaşçılarına da uygulandığından, sonuç beklenmedik bir şey değildi. Kendilerini hazırlamak için zamanları olmaması bir kenara Şifacıları ve büyücüleri de yoktu. En azından bir şifacıları olsaydı, bu kadar kolay bitmezlerdi.
//ÇN: İskeletlerde Hyrkan’ın saldırısı sayıldığı için onlarda buff alıyor demek istiyor.
Diğer bir deyişle…
“ Eşyalarını, seviyelerini veya yeteneklerini göz önünde bulundurursak, burada kendi başlarına olmaları imkansız. Geri kalanı da buralarda olmalı ve bunlar da muhtemelen izci grubuydu. Bulkas Sıradağları, Apollo Loncası için iyi bir avlanma alanı olmalı. ”
Apollo Loncası büyük olasılıkla Bulkas Sıradağlarındaydı. Bulkas Sıradağları iyi bir avlanma alanı olduğu için, bir loncanın tamamı burada topyekûn ava çıksaydı hiç de garip olmazdı.
‘Pekala, Ayı savaşçısını bir kere öldürürsem işim tamam, bu yüzden bu benim için bir problem olmayacak. Yine de dikkatli olmakta zarar yok. Şimdi bunlarla karşılaşırsam epey sorun yaratacak.’
Hyrkan Apollo loncasından korkmasada, onlara kafa atacak kadar da yürek yemiş deildi.
Odaklanması gereken şeyler olmadığından bahsetmeye bile gerek yoktu. Hyrkan yönünü değiştirdi. İlk hedefine geri dönmesinin zamanı gelmişti. Hyrkan, İskelet Savaşçılarını ve Golemi geri çağırdı, sonrasındaysa orijinal hedefine doğru yürümeye başladı.
Biraz sonra…
“Ha, doğru ya neredeyse saatleri unutuyordum!”
Hyrkan hızla geri döndü ve saatleri kaptı. Adımları yiyecek bir şeyler almak için dinlenme noktasında duran biri edasıyla normalden daha yavaştı.
★★★
Bulkas Sıradağları Köyü’nde lezzetli etleri ve içecekleriyle ünlü bir bar vardı. Bulkas Sıradağları köyünü ziyaret eden herkes için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yerdi. Tahmin edilebileceği gibi de özellikle Bulkas Sıradağlarının popülaritesinin artması nedeniyle şu anda bir oyuncu akını altındaydı.
Şaşırtıcı olan şey, masaları kiralamak için para vermiş gibi barın bir kısmını dolduran tek bir grup olmasıydı. Daha da şaşırtıcı olanı da, etrafta çok sayıda sandalye ve masa olmasına rağmen sadece bir kişinin oturuyor olmasıydı.
“Yani diyorsun ki Apollo loncasından olduğunuzu bildiği halde yine de peşinizi bırakmadı öyle mi?”
Tek başına oturan adam unutulması zor bir ekipman seti giyiyordu. Kırmızımsı siyah pullardan oluşan bir zırhı vardı. Warlord’un en pahalı setlerinden biri olduğu söylenen Kızıl Timsah setiydi. Aslında, tasarımcı ve malzeme sağlayıcısı ile iletişime geçmek için bağlantılara ihtiyaç duyulduğu için, sadece parayla alınabilecek bir şey de değildi.
Ancak, Kızıl Timsah seti şu anda oldukça salakça görünüyordu. Kullanıcının bedenine uyacak şekilde değiştiği için herhangi bir zamanda parçalanabilecekmiş gibi görünüyordu. Giyen adam öyle şişmandı ki Michelin Oto Lastiklerinin maskotuna benziyordu.
“Evet efendim. Wang Jiang onu birçok kez uyarsa da, görüldüğü üzere durmadı. ”
Şişman adamın etrafında duran beş oyuncu sert ifadeler takınmıştı.
Bunlar, ortalama seviyeleri 60 olan 100’den fazla üyeye sahip Apollo loncasının yöneticileriydi.
‘ Peki ya yüzünü çekebildiniz mi?’
“Bir video çektik, ancak anti yüz tanıma programı nedeniyle belirsiz.”
Apollo loncası, daha bir gün önce Bulkas Sıradağlarına girmiş, Wang Jiang ve grubunu bir keşif görevine göndermişti.
Fakat işlerini düzgün bir şekilde yapamadan önce başlarına bir iş gelmişti. Bu kişi sadece Apollo Loncasının yoluna çıkmakla kalmayıp, aynı zamanda üyelerine saldıracak kadar da ileri gitmişti.
Apollo da bunu duyduktan sonra, ona nasıl geri ödeyeceğini planlamak için lonca yöneticilerini toplamıştı.
“Yine de bir şeyler gördüler, değil mi?”
“Şey… Aslında her şeyin çok hızlı gerçekleştiğini söylediler.”
“Ne giyiyormuş?”
“İskelet zırhını gördüklerini belirttiler, ancak bunu net bir şekilde tarif edemediklerini söylüyorlar.”
“Üç kişi sadece tek bir kişi tarafından öldürüldü. Yüzünü veya kıyafetlerini nasıl hatırlamazlar? ”
“Şey yani her şey çok ani olmuş bu yüzdende…”
Tabii ki, işler o kadar kolay çözülecek gibi görünmüyordu.
Yöneticinin açıklamasını dinleyen Apollo kaşlarını çattı ve bu onu daha da çirkinleştirdi.
“Ne olursa olsun, onu buraya getirin. Yolunuza çıkan herkesi öldürün. Apollo loncasına bulaşanlara ne olacağını herkes görmeli onu ibreti alem için cezalandıracağız. ”
Apollo’nun sözlerini duyan, yöneticiler iç çekerek eğildiler.
Bu sahneyi izleyen diğer oyuncularsa dillerini şaklattı.
“Bir film çekmiyorlar, değil mi?”
‘Haahaha. Havalı görünmeye çalışan şu fatass domuza bir bakın. ”
//ÇN: Oradaki espri badass(Havalı)’ı fatass(oturduğu yerden büyük konuşan) diye türeterek ironi yapması 😀
Apollo’nun sanki bir mafya patronuymuş gibi konuşması onu izleyen oyuncularla uyuşmuyordu. Görünüşünün de sinir bozucu olduğundan bahsetmeye bile gerek yoktu.
Diğer yandan, Apollo’nun görünüşü göz zevklerini bozduğu için o tarafa bakmayan bazı oyuncular bile vardı.
‘Lanet olsun!’
Fincanındaki kavun suyunu içen gri saçlı oyuncu buna bir örnekti.
“Neden ismini bile bilmediğim bir acemiyi bulmak için buraya gelmem gerekiyordu ki?”
Adı Hatch’ti
Fırtına Avcıları Loncasındaki bir numaralı büyücüydü, uzun menzilli büyülerdeki isabet ve kesinlik oranı ona Balista lakabını kazandırmıştı. Şöhreti, bardaki diğer herkesi kolayca gölgede bırakıyordu.
//ÇN: Balista yunanca ‘Fırlatmak’ anlamına gelir ve bir çeşit uzun menzilli kuşatma silahının da adıdır.
Son zamanlarda, lonca başkanından bir emir almıştı.
“Hahoe Maskesi Hyrkan… Ona ne için ihtiyacı var?”
Hahoe Maskesi Hyrkan. Onu bilenler, çok iyi biliyordu, ama bilmeyenler için sadece başka bir çaylaktı. Hatch’ın aldığı emir, onu bulması ve loncada bir pozisyon teklif etmesiydi.
“Burada olmamın tek nedeninin bu olmadığını biliyorum, ama yine de çok fazla.”
Tabii ki, sadece bunun için burada değildi. Birincil hedefi Bulkas Korucularının kaptanı Maoong ile görüşmekti. Bu ikinci ana senaryo görevi içindi ve Hyrkan’ı bulma işi, Lonca başkanının Hyrkan’ın Bulkas Sıradağlarında olduğunu duyduktan sonra eklediği bir şeydi.
Buna rağmen bile, Hatch’ın bir çaylakla tanışmak için bir saniye bile harcaması zaman kaybı olacaktı.
‘Kraliçe gerçekten çok eksantrik. Loncaya girmek için sıraya girmiş başka insanlar da var… ”
Hatch emir herhangi birinden gelmiş olsaydı onu görmezden gelirdi. Ancak emir, lonca başkanından, Fırtına Kraliçesi Shir’den, geliyordu. Yüzünü hatırlayan Hatch başını iki yana salladı.
“Ha, Evet.”
O sırada Hatch ani bir sesli konuşma çağrısı aldı.
“Evet, Bulkas Sıradağlarındayım. Evet.”
Arama ilerlerken, Hatch’in ifadesi gittikçe kötüleşti.
“Evet, anlıyorum.”
Hatch aramayı sonlandırdıktan sonra, kavun suyunun geri kalanınıda içti.
‘Aman ne iyi, şimdi Prensesle de uğraşmalıyım. ”
Bulkas Sıradağları Köyü yavaş yavaş gittikçe daha fazla bomba ile doluyordu.
★★★
Kuooo!
Uzaktan gelen bir ayı kükremesi bütün ormanı salladı.
‘Ah!’
Kükreme Hyrkan’a ulaştığında, başından ayaklarının tabanlarına kadar yayılan heyecan verici bir duygu hissetti.
‘Buradayım.’
Bu korkunç atmosfere aldırmayan, Hyrkan hahoe maskesini yüzüne oturttu.
“Tam da bunu bekliyordum.”
Birkaç patron canavarla savaşmış olmasına rağmen, şanstan başka bir şey değildi.
Diğerleri. Gerçek avlardan ziyade şanslı tesadüflerdi. Bu nedenle, Hyrkan’ın savaşının her adımına hazırlandığı ilk patron baskını olacaktı.
Ayrıca nostaljikti de. Fırtına Avcıları Loncası ile savaşından bu yana hiçbir zaman doğru düzgün bir patron baskınına katılamamıştı.
En sonuncusundan bu yana çoktan birkaç yıl geçmişti.
O yılların becerileri üzerinde hiçbir etkisi olmadığını söylese yalan olurdu. Ayı Savaşçısı baskını, tek bir hatayı bile affetmeyecek bir baskın olacaktı. Artan risk ayrıca endişelerin ve kaygıların artması anlamına da geliyordu. Ya vücudu geçmişte olduğu kadar çevik değilse? Sadece bunun düşüncesi bile Hyrkan’ın başını ağrıtmaya yetiyordu.
Ama şimdi savaş İçin kaygılanmanında ötesinde, kalbi heyecanla çarpıyordu.
//ÇN: Bu kadar, Budur anlamına geliyor. 😀 İngilizce çeviren arkadaşımız belki fark etmemiş olabilir ama burada aynı addaki bir Michael Jackson şarkısına gönderme var diye düşünüyorum. Bunun yorumunu size bırakmak istiyorum. Kelimeye tıklayarak şarkıya gidebilirsiniz…
Mevcut durumdaki Hyrkan varoluş sebebini diğer zamanlarda olduğundan daha da fazla hissediyordu. Gerçek hayatta tam bir işe yaramaz olsada, Warlord’da büyük bir kahramandı.
“Oğlum An Jaehyun, işte her şey burada başlıyor.”
Aynı zamanda, bu bir testti.
“ Eğer bu şeyi bile tek başına öldüremezsen, asla daha büyük birisi olamayacaksın. Başarısız olursan… Solo oynamaktan vazgeçmen gerekecek.”
İzlediği yolun doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu belirleyecek bir testti.
“Hııııaaaaaaaağğğğğğ!”
Hyrkan ruhla dolu bir çığlık attı.
“GEL BABANA EVLAT!”
Bu bir efsanenin başlangıcıydı.
////NOT////
#1/ İlk olarak dün gelmeliydi ama tabiki Maruchinin planda olmayan başka işleri çıktı. Bu yüzden sizden özür diliyorum.
#2/ Bu bölümde çok fazla ÇN eklemem gerekti bunlar rahatsız ediciyse fazla olduğunda sona ekleyebilirim ama 😀 gidipte başa sararak kontrol edecek kaç kişi var bilemiyorum.
#3/ Disqus kullanmıyorsanız düşüncelerinizi fuumarachishi@gmail.com adresi üzerinden de bana mail atabilirsiniz.
#4/ Geçen 😀 bölümüde kopyalamışlar ya notlardaki espriyide almışlar. Ona baya güldüm.
#5/ Mobile legends oynamaya başladım. Benle oynamak isteyenler varsa ekleyebilir 😀
id: 320327509
#6/ Yorum, düşünce ve önerülerinizi yorum yapmayı unutmayın, teşekkürler!