Bilge Okuyucu - Bölüm 49 – Kahin Gecesi (1)
Bölüm 49 – Kahin Gecesi (1)
“9. kişi…ilk defa böyle bir yetenek adı duyuyorum.”
“Oh, biz kahinler de ilk kez gördük.”
Ne saçmalıyor anlayamadım tam ama biraz eğlenelim bakalım.
“Çok tuhaf ama.. Madem gelecekten bilginiz var, size neden numara vermişler, unvan vermeleri gerekmez miydi?”
“Ş-şey… kehanetler… kehanet kitabı yani…”
Lee Sungkook kekeleyip durdu. ‘Yalan Dedektörü’ne yakalanmamak için ne diyeceğini bilemiyordu. . bakalım ne kadar dürüst olabilecek. Lee Sungkook sonunda gözlerini kapattı:
“Kehanet kitabını okurken…..bir yerden sonra bıraktım!”
“Bıraktın mı? Neden?”
“Kehanet kitabının içeriği çok zor, derin ve detaylıydı.…”
“Yani okuyan 9. kişi falan mısın?”
“Evet…”
“Bu bilginin bana yararı ne pek anlayamadım ama.”
“Yardım edebilirim sanaaa!”
Şaşkın Lee Sungkook, saçmalarken telefonunu açıp kapatıp duruyordu.
“Niye sürekli telefonuna bakıyorsun?”
“Ö-özür dilerim… telefon bağımlısıyım…”
Galiba diğer okuyuculardan tavsiye falan istiyordu.
“Interneti mi kullanıyorsun?”
“E-evet, böyle bir yetenek–”
Lee Sungkook’un sözleriyle kafamı Han Donghoon’a çevirdim. Hipnoz olan çocuk boş gözlerle tırnak uçlarına bakıyordu.
Gölgelerin Keşiş Kralı, güçlü bilgi manipülasyon yeteneğine sahipti. Bu çocuğun kahinler tarafından kontrol edilmesi zordu.
Kahinler hikayeye kendilerini böyle dahil ederlerse, benim orijinal hikaye üzerine kurduğum tüm planlar alt üst olacak demektir. Işler çığırığından çıkmadan önce bu işe el atmak zorundayım.
“Bu sıralamaya giren diğer kahinlerin de böyle bir özelliği var mı?”
“…var.”
“Toplamda kaç kişisiniz?”
“Şeyy…” Lee Sungkook bir an tereddüt etse de;
“Benim bildiğim kadarıyla 48 kişi var.”
48 kişi mi? Tahmin ettiğimden azmış.
İlk 1,200 bölümdeki görüntülenmeleri düşünürsek, ilk 120 bölümü 10 kişi okumuştu. En az 100 kişi vardır diye düşünüyordum.
Lee Sungkook, tahminlerimi netleştirmiş oldu.
“Daha fazla kahin olduğuna eminim ama ilk senaryoyu geçememişlerdir büyük ihtimalle.”
“Geleceği bildikleri halde öldüler mi yani?”
“Şey… biz kehanetleri gerçekleştiğini, yani kehanetlerden haberdar olduğumuzu yeni fark ettik.”
Şimdi taşlar yerine oturuyor.
Belki senaryonun başında 10 yıl önce okumaya başladıkları bir romandan alıntılar görmüşlerdir. Tam olarak hatırlamadıkları için de emin olamamışlardır.
Lee Sungkook’un hayatta kalmasına şaşırdım. Ama şu da bir gerçek ki… bu çocuk 9. kişiyse, okumayı erken bırakmış demektir.. nasıl hayatta kaldı?
“Metroda zar zor hayatta kaldım. Yakınlarımda başka bir kahin olmasaydı, asla hayatta kalamazdım.”
Başka bir kahinle mi berabermiş?
“Şeyy―”
Lee Sungkook tam konuşacakken yer sallandı. Ses dalgası engelleme yeteneğine karşın, titremeyi çok derinden hissettik.
Lee Sungkook ile beraber çadırdan güç bela çıktık.
Kung!
İlk başta alt senaryolardan birisi sandım ama değildi. Bu deprem benzeri sallantının merkezinde iki kişi ayakta duruyordu. Birbiriyle karşı karşıya duran bir kadın ile erkek. Adamı tanımıyorum ama kadını…
“Yedek oyuncu bile değilsin, bir de beni mi ittiriyorsun?”
“Ne diyorsun sen, pis köpek?”
…bizim kız, Jung Heewon idi.
“Ne dedin sen? Köpek mi…? Seni pislik!”
Adamın sırtında çok büyük bir yüzük kılıcı vardı. Genel istatistikleri Heewon’unkine eş değer sayılsa da, yeterli değildi.
Jung Heewon’un hareketleri aynı sınıftan reenkarne olanların bile üstündeydi. Jung Heewon’un kılıcı ahenkle havada süzülüyor, adama karşı kendisini korumaya çalışıyordu.
[‘Jung Heewon’ Mikazuki Munechika’nın özel seçeneği, Ölüm Tanrısını Ayak seslerini’ aktive etti…]
“Jung Heewon!”
Jung Heewon adamın saçlarını kesti, kılıcı boynundan inmek üzereydi. Tam zamanında müdahale ettim yoksa adamı biçecekti..
Şaşıran Lee Sungkook bağırarak, “Jung Minseob! Ne yapıyorsun!?”
Onun şaşkınlığıyla bir şey fark ettim.
[Özel yetenek, Karakter Listesi aktif.]
Ve… beklenen mesaj geldi.
[Bu kişiye ait bilgiler Karakter Listesinde yer almıyor.]
[Bu kişi Karakter Listesinde kayıtlı değil. ]
Evet, o da kahinlerden biri.
* * *
Çok geçmeden yeni kahin Lee Sungkook ile beraber önümde diz çöktü.
“Özür dilerim! Arkadaşımın hiçbir şeyden haberi yok… hadi özür dile çabuk!”
Yanındaki adam hemen özür diledi, boynunu büktü.
“…Özür dilerim.”
Lee Sungkook’un aksine, gururlu birisiydi. Yüzündeki öfkeyi silemiyor, boynunu da tam büküp eğemiyordu. Jung Heewon’a dönüp:
“Jung Heewon, sana sabırlı ol demiştim.”
“Ama bu pislik…!”
“Jung Heewon!”
Ben bağırınca, Jung Heewon ilk kez şaşırıp kaldı.
“…Özür dilerim, Yoo Jonghyuk.”
Jung Heewon başını eğip özrünü tamamladıktan sonra arkasını dönüp gitti. Lee Hyunsung da yüzünde garip bir ifade ile her arkasından gitti. Jung Heewon’un sebepsiz olay çıkartmayacağını adım gibi biliyorum. Fakat şuanki durumda pervasızca davranma lüksümüz yok.
Diğer adam bana bakıp sordu, “Gerçekten Yoo Jonghyuk, sen misin?”
“Evet, sen de kahinsin?”
“…Evet.”
Yüzünde kafası karışık bir ifade vardı önce bana, sonra Jung Heewon ile Lee Hyunsung’a ardında da Lee Sungkook’a bakıp:
“Kusura bakmayın, Yoo Jonghyuk Bey. Kısa bir süre müsaade istiyorum. Sungkook, biraz konuşalım.”
Lee Sungkook ile beraber çadırdan çıktılar.
“Uzun süre beklemem.”
“Tamam!”
Gerçek Yoo Jonghyuk olsaydı, böyle demezdi. Ama onların konuşmasına izin vermem gerekiyordu ki Bihyung ile görüşebileyim.
‘Hey, Bihyung.’
[Ne oldu? Eğleniyorsun yine…]
‘Duyum Arttırıcı, 2,000 puan.’
[······.]
Bihyung da adapte oldu hemen reklamı koyuyor, işimi görüyordu.
[2,000 puan tahsil edildi.]
[Özel yetenek ‘Duyum Arttırıcı’ artık sizin.]
Bihyung uyardı.
[Hey, 4.senaryoyla beraber dikkatli olman gerekecek. Büyük çaplı senaryolarda, orta seviyedeki tokkebilerin yargı yetkisi var….]
Bihyung’u duymazdan geldim.
[Özel yetenek ‘Duyum Arttırıcı’ Lv 1 aktif.]
Ses Dalgası Engelleyici çadırın etrafından biraz uzaklaşınca, seslerini duymaya başladım.
“Hey, tuhaflık sezmedin mi?”
“Ne gibi?”
“Bu adam yakışıklı birine benziyor mu sence?”
“Bu ne demek anlamadım…?”
“Yazar, Yoo Jonghyuk’un yakışıklı olduğunu yazmıştı.”
Pisliğe bak. Neyse ki Lee Sungkook konuya farklı açıdan bakıyor.
“Yazar farklı düşünüyordur, bakış açısı farklıdır… Yoo Jonghyuk olduğuna eminim. Kitapta anlatıldığı gibi, aynı bok.”
“Sen 9.sayfada okumayı bırakmışsın, nerden bileceksin…?”
“Ama…! Sen de uzun zaman önce okuduğun için hatırlamıyorsun!”
“ Hafıza Kalıntıları yeteneği ile bazı sahneleri net görmedin mi? Önsözü de mi unuttun? Ben olmasaydım, şuan vücudun ortadan ikiye ayrılmıştı…”
Sesleri daha çok yaklaşıyordu.
“Benim içime sinmiyor. Lee Hyunsung’u geçiyorum, o kadın da kimin nesi? 3.seferinde kadın yoktu, ben hatırlamıyorum.”
“O zaman kendin kontrol et, bak bakalım Yoo Jonghyuk muymuş değil miymiş.”
“…ya gerçekse?”
“Plana göre hareket ederiz. Yoo Jonghyuk ile anlaşırsak, 50. sayfaya kadar okuyanlarla anlaşma yapabiliriz.”
Güzel. Epey önemli bilgiler duyabildim. Başrole yapışmak dışında durumlarından da yakınıyorlardı. İnsani tavırlarını kaybetmemişler.
Lee Sungkook ile adam sohbeti burada bitirip yanıma geldiler.
“Beklettik sizi, içeri geçelim.”
Tekrar çadıra girdik.
“Yoo Jonghyuk Bey, az önceki tavırlarımdan dolayı özür dilerim. Benim adım, Jung Minseob.”
Adam gülümseyip başını eğdi.
Jung Heewon’un haşat ettiği bu adamda güzel itemler var. Özellikle, ‘Firari Maskesi’ ile kullanıcılar görüntüsünü ve yüzünü değiştirebiliyordu.
Hemen sadede girdim.
“Sen kaçıncısın?”
Jung Minseob, Lee Sungkook’a baktı. Sanki gözleriyle iletişim kurdular.
“…1,089.cu kişiyim.”
1,089.
1,200. bölümün hiti 1’di. 120. bölümünse 10. Bu adam epey ilerlemiş.
Belki bu adam ilk senaryoda Lee Sungkook’u kurtaran adamdır.
“Kehanet kitabını okuyan kahin olarak, sizinle tanışmaktan onur ve şeref duyuyorum, Yoo Jonghyuk Bey. Fakat size soru sormak isterim, izninizle tabii?”
“Soru mu, ne sorusu?”
“Yoo Jonghyuk Bey, sizin hakkınızda…”
“Gerçek Yoo Jonghyuk olup olmadığımdan mı şüpheleniyorsun?”
“…H-hayır…”
Sert bakışlarımdan dolayı, yüzü kızardı.
“Sor bakalım.”
“Efendim?”
“Sor dedim.”
Şok olan Jung Minseob, hemen başını sallayarak tamam dedi.
“Um… o zaman affınıza sığınarak başlıyorum.”
Bu adamları kandırmak için bazı şeyleri netleştirmek zorundaydım.
“Yoo Jonghyuk Bey, Kim Namwoon’u 3.seferinde partner olarak yanına alıyordu.. fakat Kim Namwoon yerine garip bir kadın var.”
“…”
“Lee Jihye sandım ama Jihye gençti. Adını da farklı söylediğinizi duydum.”
Hafızası ve gözlem yeteneği çok iyiymiş.
Jung Minseob’un dediği gibi, 3.sefer değişti. Hatta değişen dünyayı, istediğim şekilde yönlendirmekle meşguldüm.
“Kim Namwoon neden yanımda değil diye soruyorsan, cevap basit. Çünkü Kim Namwoon artık yaşamıyor.”
“…Huh?”
“Nasıl yani? Öldü mü?”
“Evet.”
Ikisi de şaşırıp kaldı böyle bir cevabı beklemiyorlardı herhalde.
Jung Minseob sordu, “Hayır… nasıl olur? Kim öldürdü Kim Namwoon’u?”
“Kim Namwoon.…”
Şaşkınlıktan ağızları açık kaldı. Ben de olaya biraz heyecan katayım bari.
“…Senin gibi bir kahinin elinde can verdi.”
Çeviren: Fatma K.