Vampire Hükümdarı - Bölüm 10 - Kan Meleğinin Görevi (2)
Noah, biraz süre geçtikten sonra sakinleştiğini hissetti ve sıcacık bir vücuda sarıldığını fark etti. Sıcak vücut annesi kadar rahatlatıcı olmasa da yine de rahatlatan bir his veriyordu. Bu vücudun sahibinin kim olduğunu görmek için kafasını kaldırdığında ifadesiz bir şekilde ona bakan Julia’nın bakışları ile karşılaştı.
O sırada yaptıkları aklına geldi ve yüzüne bakmaya utandı. Kafasını aşağı indirdi. Daha kızın ismini bile bilmiyordu…
Julia’nın ifadesi ise nispeten sakindi.
“Daha iyi misin?” diye sordu nazik bir tonda. Önünde tir tir titreyince bir anlığına her şeyi unuttu.
Noah, “Hıhı… Şey…” diye kendi kendine mırıldanırken, ne diyeceğini bilemedi. Oldukça utanmıştı.
Julia ona dik dik baktı. Neler olduğunu açıklamasını bekliyordu. En son odaya girdiğini hatırlıyordu. Kalanı bulanıktı. Bir tek birlikte olduklarını anlayabilmişti. Fakat bunu pekte dert ettiği söylenemezdi.
“Ne olduğunu anlatacak mısın?” diye sordu. Saygı ekleri kullanmaya gerek duymuyordu. Ne de olsa daha yeni birlikte olmuşlardı. Olabilecekleri en yakın temasa geçtikten sonra bu tip eklerin anlamı yoktu.
Noah da bunu fark attı. Biraz tereddüt etti. Fakat kölesi olduğunu bilmesinin rahatlığıyla her şeyi pat diye söyledi.
“Ya şey… Ben bir vampirim. Kansızlıktan delirmek üzereydim. Bu nedenle senin büyük miktarda kanını emdim.”
Denilenler onu baya bir hazırlıksız yakaladı. Göz kapakları titreşti.“Anlamadım. Ne?”
“Dedim ki ben bir vampirim.”
Julia’nın ifadesi buz kalıbı gibi dondu. Ne diyeceğini bilemedi. Aurası dengesizleşti. Boğukça “Dalga mı geçiyorsun?” diye sordu.
Noah, kafasını hayır anlamında salladı.
Julia’nın ifadesi garipleşti. Hızlıca yataktan fırladı. Bildiğin yataktan atlayarak savaş pozisyonuna geçti. İfadesi hiddetle karışık korkuydu.
“Sizin ırkınız burada ne arıyor!? Yoksa bir çeşit casus musun sen!?” diye bağırarak konuştu. Onu ruhu bile duymadan yatağa atan birisi rahatlıkla susturabillirdi. Fakat onun kötücül ırklar olarak anılan ırklara karşı olan nefreti nedeni ile duygularının konrolünü yitirmişti.
Bu nefret herhangi bir kişisel sebepten dolayı değildi. Bu halkın çocuklarına aktardıkları öğretiler ile ilgiliydi. Vampirler, en kötücül varlıklar olmasalarda en sevilmeyenlerdendi. Sebebi de kan için öldürmekten çekinmemeleriydi.
Farkında olmasa da bacakları şu anda bile korkudan titremekteydi.
Yatakta oturur pozisyona geçerken iç geçirdi. Böyle bir tepki tahmin etmişti. Annesinden vampirlerden ne kadar nefret edildiğini öğrenmişti. Açıklamaya çalıştı. “Hayır. Ben vampir ırkından değilim. Ben… Dönüştürülenlerdenim.”
Belirli bir olasılık ile vampirler kanını emdikleri kişileri istemeden dönüştürebilirdi. Fakat böyle olduğunu iddia eden kişilerin isteyerek dönüşmüş olma ihtimali daha yüksekti.
Noah’ın dediği Julia’yı biraz yumuşatmıştı. Fakat hala tetikte idi.
Noah ise iç çekip düşündü ve sordu.
“Eğer vampir ırkından olsam neden seni öldürene kadar kanını emmedim?”
Julia soğukça kesin bir dille yanıtladı.
“Kölen olmamı istediğin için.”
“Eee, şey… Aslında ölmemen için öyle yaptığım doğru. Heh!” Noah yaptığını açıklamaya çalışırken mahcup bir şekilde gülümsedi. Her ne kadar Julia onun kölesi olsa da ondan biraz çekiniyor gibiydi.
Julia bu cevaptan sonra sinirden neredeyse kan kusacaktı. Bir hışımla Noah’a saldırmak istedi ancak tam o sırada kalbinin üstündeki mühür ışıldayarak onu engelledi. “Ne, ne, ne!? Bir dakika, ne demeye çalışıyorsun? Bayıldığım vakit se…” Bacakları bir anda güçsüzleşirken yere düştü.
Her yetişime başlayan kişide olduğu gibi, onda da bir yetişimci olmanın gururu vardı ve bu gurur, kendisi daha yeni bir yetişimci olmasına rağmen çok fazlaydı. Tanımadığı biri ile bile yatabilirdi. Ancak birinin kölesi olmayı kesinlikle gururuna yediremezdi!
Julia dişlerini sıktı.
“Seni şeytan!”
Noah yüzünde anlamsız bir ifadeyle baktı. Herhangi bir kötülüğü dokunmadığı halde nasıl şeytan oldu?
“Şeytan mı?”
Konuşurken sesi titremeye başladı.“Aynen, aynen öyle. Tek derdi seks olan bir şeytan değil misin? Beni de onun için köle yaptın değil mi?” Dünyası başına yıkılmış gibiydi. Oldukça acınası görünüyordu.
Fakat Noah anlayamıyordu. Ona kötü herhangi bir şey yapmamıştı. Düz bir tonla, “Neden bu kadar abartılı davranıyorsun? İstemediğin bir şeyi yapacağımı mı düşünüyorsun?” diye sormadan edemedi.
Julia naifçe gözlerinin kırpıştırırken yüzünde anlamsız bir ifadeyle Noah’a baktı. Aynı şekilde Noah da ona bakıyordu. Bir süre bakıştıktan sonra sonunda Julia, sessizliği bozdu.
“İktidarsız olamazsın! Yoksa bana tecavüz edemezdin. Yoksa aptal falan mısın?”
Noah’ın kaşları çatıldı. Kesinlikle çabuk öfkelenen birisi değildi. Fakat en sonunda o da bir gelişimciydi, gururu yok değildi ve ilk defa böyle aniden bir aşağılamaya maruz kalıyordu. Öfkeyle çıkıştı.
“Eğer sana kötü bir şey yapmak isteseydim sana benimle böyle konuşma hakkını tanır mıyım sanıyorsun!?”
Buharlaşan kan misali kızıl, kaotik aura odayı doldurmuştu. Bu aura Kadim Vampir Gelişiminin Kan Arzulayan aşamasının getirisiydi. Öfkeli bir kaplan misali vahşi bir aura oluşurdu kullanıcı fazla öfkelenince.
Julia istemsizce titremeye başladığını fark etti. Sanki doğal avcısını görmüş bir tavşan gibi korku hissetti. Noah ona adeta öfkeli bir kaplan misali bakarken boyun eğme isteği hissetti.
Fakat gökleri bile kızdırabilecek gelişimci gururu bu istekten üstün geldi ve korkusu aynı şekilde öfkeye döndü. Sonunu bildiği halde debelenen küçük bir kaplan misali umutsuzca haykırdı. “Bana ne yaparsan yap. Asla birisinin kölesi olmam!” Fakat dedikleri ile sadece kendini avutuyordu.
Ne kadar umutsuz olduğunu çok iyi biliyordu. Fakat yine de gururuna yediremiyordu.
Noah ise tamamen sinirden delirmek üzereydi. Ayağı kalktığı vakit, aurası gittikçe vahşileşirken gözleri kan arzular gibi şiddetle parlıyordu.
“Kölem olup olmamanla ilgilendiğimi sanıyorsun, ha? Aptal! Sadece kanını biraz daha fazla içmeme bakardı ölmen. Ben ise sırf masum birisini öldürmemek ve sırrımı güvende tutmak için bu yolu seçtim! Sense şimdi bana hakaret etmeye cüret ediyorsun, ha?”
Kısa bir süre duraksadı. Zarar vermek istemediği için kendini frenledi. Gözlerinde ki kan açlığı çeken kötücül parıltıların dinmesini beklerken öfke ile ekledi. “Keşke öldürseymişim…”
Julia’nın gözleri genişçe açıldı. “Ne yanii? Ciddi ciddi beni öldürmek istemediğin için köle yaptığına inanmamı mı bekliyorsun?” diye mırıldandı şaşkınlık içerisinde. Yine de Noah’ın tavrı oldukça inandırıcı olduğundan çelişki içerisindeydi.
Onun dediklerini duyunca öfkeden kan kusmak istedi. Fakat yine de Noah öfkenin anlamı olmayacağının bilincinde olduğundan kendini sakinleşmeye zorladı. Yavaşça sakinleşirken derin derin nefes almaya başladı. Aurası da yavaşça dinginleşti. Bir su kadar sakin bir hale geldi. Çatılı kaşları bile gevşedi.
“Huh, pekala. Ne yapmak istiyorsan yap. Bu olay hiç yaşanmamış gibi kabul edecek ve vampir olduğumu bir kişiye bile söylemeyeceksin. Anladın mı?”
Emirlerine ruhu uymasa bile vücudunun uyacağına güveni olduğundan bu kadar sakindi.
Tam da bahsettiği gibi olmuştu. Mühür kızıl bir parıltı ile parladı.
Julia ise Noah’ın hala onu bırakacağına pek inanmış gibi değildi. Ne yazık ki Noah artık onunla uğraşmak istemiyordu.
Tam gitmesini istemek üzereydi. Fakat kadıncağızın çırılçıplak olduğunu fark etti.
Az önceki öfkesine rağmen acıma duygusu zihnini ele geçirdi. Kendisi de şu an çırılçıplaktı. Fakat her şeye rağmen iyi kalbi nedeniyle kendi giysilerini aldı ve onun üstüne attı.
“Al sanırım sana bir boy küçük gelebilir. Malum…” Gözleri ile göğüslerini süzdü. Sonrasında bir beyefendi olarak kafasını yana doğru çevirdi. “…Fakat şimdilik idare et.”
Julia üzerine atılan giysiden kafasını kaldırınca o da çıplak olduğunu fark etti. Fakat Noah’ın aşırı ilgisiz bir tavırla ona giysileri fırlatıp kafasını yana dönmesi onu rahatsız etti. ‘Hıh, iktidarsız.’ diye düşünürken sessizce başladı.
Noah kafasını yana çevirdiğinden onun sevimli sayılabilecek homurdanmalarını fark etmedi. O civarda da retinasında yazılar belirdi.
[Kölenizin analizi tamamlandı. Köleleriniz hakkında bilgi isterseniz “Köle Durumu” demeniz yeterlidir.]
Noah anlamsız bir ifadeyle sisteme baktı. Kendisinin gösterdiği gibi kölelerininde statlarını gösteremezdi değil mi? Noah inanamadı. Yine de hazır Julia’nın giyinmesini beklediğinden bakmasının iyi olabileceğini düşünüp “Köle Durumu” diye mırıldandı.
[Julia]
[Irk – İnsan]
[Özel Soy – Savaşçı Soyu]
[Ölümlü Diyar – Temel Oluşturma – Dokuzuncu Kademe]
[Karizma – 2]
[Sadak – %10]
Oldukça kısa ve özdü. Fakat bu yazılar Noah’ı garip bir hisse sürükledi. İsmi Julia’ydı. Irkının insan olması zaten kesindi. O yüzden buna takılmadı. Fakat “Özel Soy” ibaresi de neyin nesiydi? Bunu bir ara sisteme sormayı aklının bir köşesine not etti. Mevcut gelişimini görünce gözleri yuvalarından fırlayacak gibi oldu.
‘Bu nasıl hız? Bunların yanında ben çöp gibiyim…’ diye düşündü üzgün bir şekilde. Metinlerden aşağıya doğru indi. Karizması komedi derecesinde düşüktü. Noah gülmemek için kendini zor tuttu. Son satırda ise oldukça garip bir ifade oluştu.
İfadesi tuhaf olunca, şu anda pantalon giymekle uğraşan Julia’nın dikkatini çekti. Tek kaşını kaldırıp “Ne?” diye sordu.
Noah kafasını iki yana salladı. “Bir şey yok.”
Julia merak etse de soru sormadı. Hala Noah’ı tehdit olarak görüyordu. Bu sırada pantalonu giymeyi başarıp gömleği de ilikledi.
Noah siyah rengini sevdiğinden pantolonu da gömleği de koyu tonlardaydı. Julia’ya gerçekten de bir boy küçüktü. Normalde güzelliği ortalama olsa da dar giysiler yüzünden kıvrımları açığa çıkmıştı.
Julia “Çok sıkı~” diye homurdandı. Rahatsız olduğu belliydi.
Noah ise onun oldukça seksi göründüğünü düşündü. Noah’ın süzen bakışlarını görünce soğuk bir şekilde sordu.
“Pekâlâ başka bir isteğiniz var mı efendim?”
Efendim kısmını özellikle bastırarak söylemesi rahatsız edici olsa da seksi görüntüsü bunu telafi ediyordu.
Noah da aynı soğuk tonu taklit etmeye çalışarak,
“Dediğim gibi. Gerekmedikçe seni çağırma gibi bir niyetim yok.” dedi.
Julia “İsteğiniz benim için emirdir.” diye alay etse de kötü bir niyeti olmadığını sonunda anlamış gibiydi. Bu yüzden başka bir şey söylemeden çekip gitti.
Noah ise o gittiği gibi iç çekti.“İnsanları anlamak çok zor.”
Noah yapacak bir işi kalmadığından, yatağa geri oturdu. Sessizlik onu daha da rahatlatmıştı. İlk olarak sisteme “Özel Soy”un ne olduğunu sormak istedi. Fakat meditasyon yapmanın daha önemli olduğunu hissederek meditasyon yapmaya başladı. Fakat bu sefer gelişimini yükseltmek için değil, saflaştırma tekniğini denemek için meditasyon yapıyordu.
Denildiği gibi kalan bir litre kanı kendi soyunu içeren kanıyla birlikte tek bir noktada topladı. Topladığı yer tabii ki de dantianının içiydi.
Dantianı yin ve yang gibi bir denge içinde iken yavaşça bu dengeli enerji topluluğunun ortasında kan kütlesi oluşmaya başladı. Kan kütlesi desekte bir çakıl taşı boyutunu zar zor aşıyordu. Bu saflaştırma tekniği ile bir araya getirilen kandı. Şu an bu kanın hiç bir anlamı yoktu. Fakat ileride kan özü olacaktı!
Noah odağını bir an olsun ayırmadı. Kan kütlesi birkaç santim daha büyüdükten sonra durdu. Fakat Noah’ın amacı büyütmek değildi. Biraz daha büyümesine izin verdikten sonra birden sıkışması için baskı kurmaya başladı.
Baskıyı tabii ki mana ve kan enerjisi ile yapıyordu.
Mana garip bir enerjiydi. Güçlendikçe kullanımı kolaylaşsa da anlaşılması zordu. Fakat başlangıç da iken de kullanımı inanılmaz zor olması gerekirken Noah için kolay sayılırdı. Vampirlerin çoğu öyleydi. Çünkü onların ana gelişimi canlıların kan enerjisi ileydi. Ondan mana sadece aracı idi. Bilmese de Noah onlardan bu yüzden farklıydı. O hem kan enerjisi hem de manayı bir arads geliştirip zor olan yoldan yürüyordu. Fakat bu zor yolun artıları da yok değildi.
Mesela şu an normalde manayı hissetme de bile yapması zor olan bir şeyi yapabiliyordu. Manayı manipüle etmek.
Manasını kullanarak kanı sarmaladı ve yavaşça sıkıştırmaya başladı. Baskı arttıkça kan kütlesi küçülüyordu. Noah’ın cildi gittikçe solgunlaştı. Kanını oraya odaklanması ve mana ile onu sıkıştırması inanılmaz bir efor harcamasına neden oluyordu.
Kan yavaşça küçüldü. Küçüldükçe etrafından siyah damlalar dantianına doğru düşmeye başladı. Noah bunu fark ettiği anda manası ile düşen damlaların yok olmasını sağladı. Aksi takdirde gelişimi büyük bir sıkıntıya uğrayabilirdi. Ne de olsa bunlar kanın içindeki kirdi.
Noah daha dikkatlice işini sürdürmeye başladı.
…
Aradan bir saat geçti. Hava kararmıştı. Yine de pek zamanı umursamayan bazı kuşlar cıvıl cıvıl uçuşuyordu.
O sırada bu ilginç ama hoş sahneden mahrum kalan Noah sonunda rahat bir nefes verdi.
“Sonunda başardım.”
Dantianında bezelye boyutunda ki kızıl kristal ürpertici bir kızıl renkte parlıyordu. Bu onun kan özü olacaktı.
[Kan özü başarı ile oluşturuldu. Emilen kanın kan enerjisi zenginliği sebebiyle temelinizin yükselmesi olası.]
“Ne-“ cümlesini tamamlayamadan kan enerjisinin ve manasının son hız döndüğünü hissetti. Hızlandıkça mana dışarı çıkıyor ve yavaşça yeni bir kap ile eskisini kaplıyordu.
Noah afalladı. Bu seferki olan olay aşırı hızlıydı. Üstelik bu son değildi. Daha yeni kap oluşmamış iken kan enerjisi birden atılıp mana ile oluşan kabın üstüne bir kap daha oluşturdu. Bu sefer nispeten daha hızlıydı.
Temel Oluşturma yedinci kademeye ulaştı. Üstelik hiç çaba sarf etmeden!
Noah afalladı. Şaşkınlığının ardından heyecan geldi ve sevindi. Bu hızla dahileri bile geçerdi be!
Gozleri parlarken sonunda gelişimi sabitlendi. Üstelik bu sefer mana ve kan enerjisi garip bir şekilde dengeliydi. Noah nedenini anlamasa da dengelemek için uğraşmayacağı için mutluydu.
Noah artık yeteri kadar hazırlandığını düşündü. Şimdi plan program zamanıydı.
‘Sistemin benden istediği bir şey şimdilik yok. Kalacak yerim de var. Şimdi ne yapmam lazım? Hmm. Annem dış saha da rahat edebilmem için Yuen’i bulmamı söylemişti. Fakat gerek yok. Hiç de onunla konuşasım yok. O zaman… Hadi görev alalım.’ gözleri ışıldadı.
Tarikatın dış sahaya muamelesi berbat olsa da onların gelişmelerini istedikleri için çeşitli seçenekler vermişlerdi. Bunlardan birisi de her dış saha görevlisinin belirli bir seviyeye ulaşınca yaptığı görevlerdi!
Tabii bu görevlere katılmak kolay değildi. Minimum gereksinim manayı hissetme başlangıcıydı. Fakat zaten manayı belirli derece kullanabileceğinden kandırabileceği konusunda kendine güveniyordu.
Fakat her şeyden önce… üstüne bir şeyler alsa iyi olurdu.