Elitler Sınıfı - Cilt 11.5 - Bölüm 1 - Sınıfın Gelişimi
** Cilt 11.5 Kapak Görseli
Cilt 11.5 – Bölüm 1 – Sınıfın Gelişimi
Martın 24’ü Mezuniyet töreni günü.
- sınıflar için, sadece lise hayatlarının sonu değil, aynı zaman da yeni bir serüvenin başlangıcıydı.
Bu okulda olanlar içinse, basit bir törenden öteye gitmiyor.. Hele ki–
Benim için, izlemeye değer bir tören.
Manabu Horikita ile Nagumo arasındaki gelişmeleri merak ediyorum daha doğrusu.
Son savaşlarında neler oldu, neler yaşandı hala bilmiyorum. Manabu Horikita, A sınıfından mezun olmayı başardı mı? Yoksa Nagumo onu parmağında oynatarak tahtından etti mi?
Büyük ihtimalle dün açıklandı sonuçlar. Ama işim olduğu için, yurttan dışarı çıkmadım.
Sonuçları bugün öğreneceğim. Bir de mezuniyet töreni nasıl bir his, bunu da merak ediyorum.
Mezuniyet töreni ile kapanış törenini ilk kez göreceğim için doğal olarak heyecanlıyım.
Okul zamanı gelince, odamın kapısını kitleyip dışarı çıktım.
“Günaydın.”
Aynı asansöre bindim Keisei ile. Hafifçe beni selamladı. Diğer sınıflardan da öğrenciler olunca, sadece selamlaştık.
Asansörden inip lobiye geçtik.
“C sınıfına yükselmek için o kadar çaba harcadık….şimdi başladığımız yere geri döndük. İşin tek iyi yanı, az zarar görmemiz.”
Keisei’nin mırıldanmasını duydum.
C sınıfının son özel sınavdaki başarısızlığı, D’ye düşmemize sebep oldu.
Bu yenilgiden çok öğrenci etkilense de, A sınıfı rakibimiz olduğu için, bu durum beklentiler arasındaydı da.
Koruma puanı sahibi olan kişi olarak, kumandan olup yönetim görevini ben üstlendim.
Yenilgimizi az çok doğal görüyorlardı. Elimizden geleni yapsak da, başaramadık diye düşünüyorlardır.
D sınıfına da düştük ama sınıf puanımız hala kötü sayılmaz.
Mart sonuna doğru sınıf puanları:
▪︎1131 puan A sınıfı
▪︎550 puan B sınıfı
▪︎347 puan C sınıfı
▪︎508 puan D sınıfı
Bu sınıf puanları martın sonuna kadar böyle kalacak.
Sınıf puanları her ayın başında belirlenip yenilendiği için, sıralama o zaman değişecek.
Teknik olarak hala C sınıfıyız yani.
Ryuuen’in nokta atışıyla büyük risk alarak C sınıfına yükselmesi ile, B sınıfı ile aradaki puan farkını da kapatmış oldu.
Her şey şuanki haliyle kalırsa, sınıf sıralaması kesin değişir.
Tabii, bu okulda sınıf puanları farklı şartlar altında da değişebiliyor. Bunları da unutmamak lazım.
Ichinose’in sınıfı başarılı öğrencilere ev sahipliği yapsa da, Ryuuen’in sınıfı çok başarılı değiller. Yani, uzman oldukları alanlar olsa da, akademik açıdan yeterli değiller.
İki sınıf arasındaki ilerleyiş, lise hayatına bakarak da, alacakları sınıf puanları farklı olacaktır diyebiliriz.
B sınıfı, bunu düşünerek biraz üzülüyor olabilir.
Ichinose’in, B sınıfını bir yıl boyunca aynı istikrarla taşıması onları rahatlatan tek şeydir herhalde.
Tabii, bu endişe ve rahatlamayı, şuanki sınıf farkına dayanarak söylüyorum. B ile C arasında sadece 42 puan var..
Bir sonraki sınava bağlı olarak, Ryuuen sınıfını B’ye taşıyıp İchinose’i tahtından edebilir.
Hatta bu açıdan baktığımızda da, benim bulunduğum D sınıfı çok farklı bir konumda.
Elbette, geçen yılki nisan ve mayıs aylarındaki sınıf puanlarımızı görmezden geliyorum…
Nisan ayında, tüm sınıflar 1000 puanla başlayıp A sınıfı yüksek avantajını elinde tutarken, D sınıfı bir anda tüm puanlarından olmuştu.
Şuan geriye bakıp düşününce, ilk ayda sınıfımızı çok yükseğe taşıyabilirmişiz diyorum.
Ama maalesef, 1 ayda elimizdeki tüm avantajı sıfırlamıştık.
O sıralar sıralama şöyleydi galiba:
A sınıfı 940 puan
B sınıfı 650 puan
C sınıfı 490 puan
D sınıfı 0 puan
Kümülatif sınıf puanına göre, sınıflar arasındaki sıralama belirlenmişti.
Bu açıdan incelediğimizde, sınıfımız bir yıl boyunca, 347 puan kazanmış oluyor.
Okuldaki tavır, geç kalma ve derste rahatsızlık verme gibi faktörlerden dolayı, sınıf puanımızda düşüş yaşanmış olabilir dersek, genel manada 330 – 340 puan kazanmış oluyoruz.
Demem o ki, 9’lar arasında en çok sınıf puanı kazanan biziz. Başarılı A sınıfı bile bizim arkamızdan geliyor. 191 sınıf puanı kazanarak.
Bahardan bu yana, 1 yıl boyunca, sıfırdan 340’a kadar çıkmayı başarmışız.
Şimdi bir de 10.sınıf olduk, daha aktif rol alacağız. Yani aktif rol alarak yükselebiliriz sadece.
Horikita ile Hirata’nın liderliğinde, sınıfın gelişip başarının artacağını düşünüyorum.
Yeteneklerimizi arttırıp sınıf içi birliği sağlayarak, üst sınıflarla aşık atabiliriz.
Etrafına bakınıp kimseciklerin olmadığını görünce, Keisei ağzındaki baklayı çıkarttı.
“Sen endişelenme. Sınıfın çoğu seni suçlamıyor.”
Keisei, yenilgiden dolayı kendimi üzdüğümü falan sanıyor herhalde. Hiç umrumda değil ama—- Keisei’nin sözlerinde bir gariplik sezdim.
“Çoğu derken?”
Bu teselli sözlerinin içindeki garip kelimeden….. anlaşılacağı üzere, kumandan olmamdan rahatsız olan bir kesim var demekti.
“Yani… zor bir durumdaydın. Kötü bir kumandan olduğunu söylemiyorlar ama… daha iyi birisi kumandan olsaydı diyorlar.”
Eh, bu da bir suçlama tarzı ama.
İnsanlar, mantıksız olabiliyorlar. Bir şeye karar verdikten sonra, keşke şöyle olsaydı diyorlar bilmem ne.
A sınıfına yenilme sebebimizi, kumandanlar arasındaki başarı farkından olarak diye düşünenler de var sanırım.
“Birisi seni suçlarsa, kendini savun. Sınıfta koruma puanı olan tek kişi olarak, kumandan olmak sana düştü malum…”
Keisei beni teselli etmek isteyenler olursa diye bunu söyledi herhalde. [Ç.N: İngilizce çeviride Kei yazıyor ama yazım hatası olduğunu düşünüyorum.]
“Çoğu aynı fikirde olsa da, bir de Ryuuen örneği var….”
Keisei sözlerime acı bir şekilde gülümseyip kafasını salladı.
“O pisliğin durumu farklı. O umursamaz tavırları, numarasının bir parçasıymış. Koruma puanı da yoktu, aniden ortaya çıkınca, B sınıfı yenilgiye uğradı. ”
Görünüşte Keisei’nin sözleri doğru geliyordu kulağa.
Fakat, gerçekte Ryuuen her adımını, yenmek için planlamıştı.
Son dakika sınavda belirmesi, onun planının küçük bir parçasıydı.
“…Kiyotaka, sana bir sorum var.”
Bu sözlerinden sonra hafif duraksayıp devam etti, Keisei.
“Katsuragi’yi kendi yanımıza çekmeye çalıştık ya… beni niye uyarmadın?”
A sınıfını alt edebilmek adına Keisei, Horikita’ya A sınıfından Katsuragi’yi yanımıza çekelim diye teklifte bulunmuştu. Tabii, Horikita riski göze almak istemeyip reddetti.
Horikita’nın reddedişini kabullenemeyen Keisei, Katsuragi’yi tek başına ikna etmeye kalkmış ve başarısız olmuştu.
Başarısızlığı, büyük bir etki yaratmadı.
Katsuragi, yardıma istekli olmadığı gibi, az zarar gördük.
“Çok zarar görmedik… haksız mıyım?”
Keisei’nin önemsediği bu değildi. Yine de nu teselli etmek istedim.
“Katsuragi el atından iş yürütmek istemiyor. Sakayanagi ya da Ryuuen, olsaydı karşımızda, başımız daha büyük belaya girerdi.”
Katsuragi’yi yanımıza çekmeye çalışıp başaramayan Keisei için, bu gerçekleşmeyen gelecek endişe vericiydi.
Bu arada, Keisei yaptığını Horikita’ya anlatmış gibi bir durum sezdim.
“Ah. Horikita’ya bahseden kişi bendim. Sorumluluğu almalıyım.”
Acı bir ses tonuyla başarısızlığını kabullendi.
“Kiyotaka, ilerde Katsuragi’nin A sınıfına ihanet etmeyeceğine emin misin?”
Bana direkt sordu.
“Yok. Katsuragi taraf değiştirebilir?”
“Olabilir..…”
Yaşanma şansı 50% ya da 1%’de olsa vardı. Fakat tahmin zamanı değil.
“Ben Horikita’ya söylemeyi unuttum. Kumandan olarak görevime odaklanınca, aklımdan çıkıvermiş. Benim de sorumluluğum da. Planın başarılı olsaydı ve Katsuragi’yi yanımıza çekebilseydik, Horikita’ya ve sınıfa planımızı anlatmadığımız için sınavda yaşanan eksikliklerden dolayı bizzat ben sorumlu olurdum. Sadece kendini suçlama.”
Ikimiz de suçlu olduğumuzu kabul edince, sakinleşti.
“Yine de kendimi çok saf hissettim. Katsuragi’yi yanımıza çekmeye çalışmamalıydım.”
Geçmişi silemesekte ders çıkarabiliriz.
“Saflıktan bahsediyorsan bunda da payım var, maalesef. Seni durdurmam gerekirdi.”
“Sen böyle dedikçe, içim rahatlıyor.”
Sınav zamanı, çoğu öğrenci pasif rol aldı. Keisei ise kazanalım diye çaba harcadı.
“Olanlardan az çok ders çıkarttık ama değil mi? Böyle bir stratejinin yürümesi çok zor...”
Hatalarımızdan ders çıkarmalıyız.
Planının işe yaraması için de, çaba harcaması gerekiyor.
“Evet, yenmeye o kadar odaklıydım ki etrafımda olanları göremedim. Şimdi her şey olup bitip sakinlik çökünce, yanlışlarımı görüyorum. “
Yaptıklarından pişman olduğunu mırıldanarak dile getirdi.
Katsuragi’yi kazanma fikri safça olsa da, denemesi bile takdire şayandı.
“Peki, Horikita sana ne dedi?”
“Horikita beni suçlamadı. Fakat başarısız olursam, sınıfa zarar verecektim. Hatta bir dahaki sefere fikrimi onunla paylaşmamı söyleyerek acele etmememi tembihledi.”
Horikita da benzer bir sonuca varmış demek.
İnsanlar başarısızlıklarıyla büyür; gelişirler.
Sonuçlara bakarak karşı tarafı azarlar, gelişim ve çabaya bakmazsanız; lider olamazsınız.
Tabii, kişi arkasına bakmayıp hatalarından ders almıyorsa, terk edilmeye mahkumdur.
“Horikita’nın nasıl lider olduğunu da anlayamıyorum. Tamam, zeki başarılı falan ama…. insanlara karşı sert bir tavrı var. Herkesin onun bu tavırlarını kabul etmesi çok zor.”
İtirazına karşı gelemiyorum. Yani en azından şuan için, evet. Durumu kötü.
Hirata ya da Ichinose gibi liderlik özellikleri yok.
Ne demişler ittifakın olduğu yerde düşman da vardır…
“Fakat…. ben de farksız değilim ondan. Fiziksel üstünlüğü önemsemeyip insanları küçük görmüştüm. Horikita ile benzer düşüncelere sahiptim.”
Keisei okulun başında akademik başarısı düşük öğrencileri küçümsüyordu. Akademik başarıyı, her şeyden üstün görüyordu.
“Şuanki sen ile 1 yıl önceki Keisei arasında dağlar kadar fark var. Sen de epey değiştin. ”
“Ahhh, şuan düşünüyor olmam bile inanılmaz geliyor. Akademik başarı hala önemini yitirmiş değil gözümde. Fakat sportif, sosyallik, arkadaşlık falan da epey önemli. Horikita da değişiyor yavaşça. Eskisinden daha güvenilir birisi oldu. Ona güveniyoruz biz de.”
Keisei bizim grup dışında sınıfa pek güvenmiyordu. Horikita’nın takdire şayan yanlarını bahsederek övmesinden dolayı, ciddiyetini anladım.
“Doğrudur.”
Haklıydı. Horikita’nın kişiliği daha çok ortaya çıkmaya başladı. Sınıf oylama sınavından sonra, sınıftakilerin ona olan güveni daha çok arttı.
Yetenekleri, liderliği ya da taktikçi olmasından değil de, kalbindeki duvarları yıkmasından dolayı bir gelişim gösteriyordu. O duvarı yıkmadığı sürece, sınıftaki herkesi yük olarak görecek, onları terk etmekte asla tereddüt etmeyecekti. Bu açıdan da Keisei ile farksız değillerdi.
“Horikita’ya körü körüne inanıp ne derse yapacak da değilim. Yanlış karar verdiğini düşünürsem şayet, itiraz edip hakkımızı arayacağım. Bunu yapmam garipsenmez değil mi?”
Keisei düşüncelerini paylaştı.
İnanılası şeyler vardır, inanması güç şeyler vardır.
“Yok, çok haklısın. Zaten sınıf böyle bir araya geldi.”
Ne kadar güvenilir bir izlenim verse de, liseli bir kızdan öteye gidemiyor haliyle. Zaman zaman hata yapacak, başına dert açacak. Doğal şeyler bunlar.
Hatalarını parmakla göstermeleri, onun yanlışlarını görmesi adına doğru bir karar olur.
Sınıfça sorunlarımızı eşit bir şekilde çözebiliriz.
Sakayanagi ile Ryuuen’in baskın otoritelerinden dolayı, sınıfları için böyle bir yaklaşım söz konusu bile değil.
Hatta şuan bizim sınıfın Ichinose’in sınıfına benzer bir şekilde ilerlediğini söylemek mümkün.
Aradaki farkı kapatmak için çaba sarf edeceğiz sadece.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩