Elitler Sınıfı - Cilt 12 - Bölüm 17 - Hamleleri Konuşturmak
Cilt 12 – Bölüm 17 – Hamleleri Konuşturmak
Aynu gün Ayanokōj, Amasawa’ya yemek pişiriyorken, 3 10/A öğrencisi; Sakayanagi, Kamuro ve Kitō, Keyaki avm’de bir kafede toplanmış, konuşuyorlardı.
“Yine olmuş. Bizim konuştuğumuz öğrencilere, C sınıfı da teklif sunmuş. Hem de diğer sınıflardan aldıkları teklifleri reddetmelerine bile 10,000 puan teklif ediyorlarmış.”
Kamuro telefonda Hashimoto ile görüşüyor, duyduklarını Sakayanagi’ye söylüyordu.
“10,000 puan, teklif reddine karşılık mı? Aptal mı bunlar?”
Bu konudaki düşüncesini kısaca dile getirdikten sonra Kamuro, edindiği bilgileri iletmeye devam etti.
10/C sınıfı, partnerlik için 100,000 kişisel puan önden ödeme yapıyorlardı. Partnerlik kesinleşip sınavdan da 501 puan alırlarsa, ek olarak 100,000 kişisel puan teklif ediliyordu. Toplamda ise 200,000 puan ödeme yapacaklardı, bir öğrenci için.
“Fufu. Ryūen-kun bu maçı sonuna kadar götürmekte dirayet ediyor.”
“Ne yapacaksın? Kişisel puan savaşına devam mı?”
“Puan yarışı yaparsak, kaybetmeyiz. Kendi silahıyla yenmemiz de çok bariz bir hamle olmaz mı?”
“Bariz hamle mi…? Sadece 100,000 ya da 200,000 puan vermemiz gerekse, veremez miyiz? Fakat şuan 9.sınıflar bu kişisel puanları kazanarak daha fazla şey elde edeceklerini düşünüyorlardır.”
Bu sınavdaki en büyük olay, 9’ların kulağına birilerinin gerçekleri fısıldamış olmasıydı. Başarılı öğrenciler, kişisel puanlar karşılığında partner seçimi yapmaya zorlanarak, bunu standart haline getirmişlerdi.
Sakayanagi, Kamuro’nin tavsiyesine sessizce gülümseyerek cevap verince, Kamuro dayanamayıp sordu:
“Yani kaybediyoruz? Hem de Ryūen’e?”
“Akademik başarı açısından Ryūen-kun’un sınıfıyla bizim sınıf arasında dağlar kadar fark var. Bu farkı aşabilmek için, 9’lardan başarılı öğrencilerin çoğunu yanına çekmek zorunda. Başardı diyelim, zaferi garantilemiyor ki.”
“Haklısın ama kaybedeceğimiz gerçeği değişmiyor?”
“Evet, haklısın. Ryūen-kun’un, akademik başarısı A olan öğrencileri topladığını varsayalım. Ancak bizimle eşit duruma gelebilirler, haksız mıyım? Biz bir şey yapmadan bile kazanma şansımız 50%.”
Tabii, aynı zamanda kaybetme şansları da %50 idi.
Kamuro, bu sınavı kazanmak istediğinden bu kadar diklenmemişti. Önünde oturan Sakayanagi adındaki kızın, hiçbir şey yapmadan eli kolu bağlı bir şekilde oturacağına inanmadığı için, planı ne diye eşelemeye çalışıyor, stratejisini çözmek istiyordu.
“Ryūen-kun ile aynı puanı ödeyeceğimizi söyledik diyelim, ne olur sence?”
“Ne mi olur? Eh, Ryūen daha fazla ödeme yapmak zorunda kalır?”
“Aynen, öyle. Teklifi 200,000’ü geçer, hatta belki 300,000 puanı geçer.”
“Biz yeterince iyi bir teklifte bulunursak, başarılı öğrencileri kendi yanımıza çekebiliriz.”
“Bunun içinde çok yüklü kişisel puan ödemesi yapmak zorunda kalırız. Bu kadar yüklü tutarları ödememize gerek yok. Haksız mıyım?”
“Yani, az puan teklif ederek öğrencileri kendi yanımıza çekebiliriz mi diyorsun? A sınıfının itibarını, 9.sınıfların anladığını sanmıyorum ama.”
Kamuro geri çekilmek yerine savaşmayı teklif etse de, Sakayanagi’nin niyeti bu değildi.
“Ryūen-kun’un bu sınavda 1. olmak istediğinin farkındayım. Geçen yılki Katsuragi-kun ile olan para anlaşmasından sonra, politikasını değiştirmiş, belli.”
“Kendisi için 20 milyon puan biriktirip A sınıfına çıkacak, değil mi?”
“Farklı bir düşünce tarzına geçmiş, bu kesin diyorum. Sınıf puanının önemini fark etmiş. Hatta, sınıfının kazanması için farklı bir yol seçmiş.”
Şimdiye kadar, Sakayanagi ile Ryūen bu sınav süresince, birbirlerine tek kelime etmemişlerdi.
Fakat, stratejilerini konuşturarak karşılık veriyor, savaş alanında birbirleriyle iletişim kuruyorlardı.
“Eee… kabul ediyor musun bunu yani? Kişisel puanları silah olarak kullanmayacak mıyız?”
“Ay, Masumi-san. Ne zaman kişisel puanları kullanmayacağımı söyledim ben?”
“Ne? Az önce puanla karşılık vermek bariz bir hamle olur falan demedin mi?”
“Hashimoto’a söyle, 9.sınıflara Ryūen-kun’un teklifine ayak uyduracağımızı söylesin.”
Kamuro, Sakanyagi’ın bu garip talimatına karşılık dudaklarını ısırdı, tek kelime edemedi.
“Fakat─ teklifimizi kabul ederlerse, anlaşmayı yapmasın.”
“Hah? Ne yapmaya çalışıyorsun anladıysam arap olayım ha.”
“Fufufu. Ryūen-kun’un stratejisi işime geldi diyelim.”
“Ağzından çıkan kelimeleri anlamıyorum bile…”
[Emin misiniz? Eğer prenses böyle yapalım diyorsa, karışmayalım yapalım.]
Telefondan sohbeti dinleyen Hashimoto, fikrini söyledi.
“…bana göre hava hoş, ne isterse yap.”
Istenilen puanda anlaşılsa dahi, Sakayanagi partnerliğin kesinleşirilmesini istemedi.
Kamuro tam olarak anlam veremese de, Sakayanagi’nin planını Hashimoto’ya iletti.
Sakayanagi onun telefon konuşmasını dinlerken, Kamuro’ya dikkatlice baktı, içten içe Kamuro’ya biraz sert davranıp davranmadığını sorguluyordu.
Ardından, Kamuro’ya neler olduğuna dair biraz ipucu verdi.
“Ryūen-kun’un kurmaya çalıştığı büyük oyunu pek beğenmedim. Elinde avucunda ne varsa 9.sınıfları kandırmak için harcıyor. Fakat, bizim göz koyduğumuz öğrencilere bulaşarak yanlış bir hamle yaptı. C sınıfı, bizim yanımızda devede kulakken, potansiyeli yüksek diğer 9.sınıf öğrencilerine odaklanmalıydı.”
Ryūen’in amacı bu değildi. A sınıfının akademik başarı dışında diğer alanlarda başarılı öğrencilerine ulaşmaya çalışıyor, onları kendi safına çekmekle uğraşıyordu.
“Yani o çocuğun birikmiş çok kişisel puanı mı var?”
“Eh, kim bilir? İhtiyacı olan puana sahip olsa dahi, kullanmayabilir. Anladın mı şimdi ne döndüğünü?”
“Hayır, saçmalık bu. Elinde puan olduğu için bu kadar agresif ve saldırgan bir plan kurmuyor mu zaten?”
“Elinde puan olmadan da teklif sunabilirsin. Tek yapman gereken, puanın çokmuş gibi davranmak.”
Kamuro, Ryūen’in böyle bir şey yaparak ne elde edeceğini idrak edemiyordu.
“Ryūen-kun karışmasaydı, sadece A sınıfının namıyla bile çok fazla başarılı öğrenciyi yanımıza çekebilirdik. Öğrencilere puan teklif ederek, bizi kişisel puan savaşına zorluyor. Peki, ya sonra ne olur dersin? Ondan daha fazla puan ödemeye mecbur kalacağız.”
“Anladım. Demek öyle?”
A sınıfı başarılı öğrencileri elde etmek için, daha fazla puan ödeyerek sadece 10.sınıflar arasındaki savaşa hareket katacak, ortalığı kızıştıracaktı.
“O zaman dezavantaja düşüyoruz, değil mi? Arada bir stratejileri tutuyor ya hani.”
“Bu aşamada ciddileşmemize gerek yok. Birkaç öğrenciyi yanına çekebilmiş, bırakalım eğlensin biraz daha. Birkaç önemli noktayı yanlış hesaplıyor. Bizim itibarımızın basit bir etiketten ileri gitmediğini, insanların kötü bakmaya başlarsa, adımızın kirleneceğini sanıyor. Hem de birkaç puan ödeyerek bazı öğrencilerle ilerisi için de bağ kurmayı planlıyor.”
“Anlamadım ben. Senin az önceki talimatlarını uygulasak yetmiyor mu?”
“Yeter. Şimdilik bu kadarı yeter de artar bile.”
“Ben sevmedim bu işi. Ryūen’in tuzağına çekilmişiz gibi hissediyorum. Bu akıntıya kendimizi bırakırsak, başımıza neler gelir bilemeyiz.”
“İçin rahat olsun. Başımıza bir şey gelmeyecek. Sorun dahi yaşamadan bu oyunun hakkını vereceğiz.”
Sakayanagi’nin açıklamalarını anlayamayan Kamuro, derin bir of çekti.
“Kafanı çalıştırmana gerek yok. Sadece Ryūen-kun’a yem olmuşuz gibi düşünüp, kendini olayların akışına kaptırma. Büyük resmi gör. Bu özel sınav, gelecek sınavların bir öncüsü niteliğinde. Şuan yapmamız gereken etrafımızı kolaçan edip hamlelere odaklanmak.”
“Artık seni anlamaya çalışmayacağım.”
“Eh, Ryuen, umarım kendi pinini kendisi çekmez. Böyle bitsin istemem. Hiç eğlenceli olmaz.”
Sakayanagi pencereden dışarıya bakarak, yeni rakibinin karşılaşmaya değer birisi olması için dua etti.
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★