Elitler Sınıfı - Cilt 2 - Kısım 2 - Part 2
Okuldan sonra sınıf belli gruplara ayrıldı. Ama zaten çok fazla yardım eden insan yoktu.
Kushida güzel kızlar & birlik takımına liderlik ederken Hirata ve Karuizawa kahramanlar & kızlar takımına liderlik ediyordu. Görgü tanığını kendi başlarına aramaya karar verdiler.
Ama bu kadar kısa bir zaman diliminde sonuç elde etmek zor olacaktır. Okulda kayıtlı 400 öğrenci var. D sınıfını saymasak bile çok fazla fark etmiyor.
Sabahları, teneffüsleri ve okuldan sonraki zamanı kullansalar bile zor olacaktır.
” Ben eve gidiyorum.”
” Gerçekten gidiyor musun Horikita-san?”
” Evet.”
Horikita duraksamadan cevapladı ve sınıftan çıktı.
Horikita’dan beklendiği gibi. Etrafını çevreleyen “Gidiyor musun?” bakışlarından etkilenmedi. Bir yetişkin olduğunda, muhtemelen bir içki partisini çabucak terk eden bir tip olurdu -bir sonraki partide buluşmaya söz vererek- ortamın tadını bile çıkarmadan ayrılırdı.
” Tamam…”
Eğer Horikitanın taktiği açıkça ayrılmaksa, benim taktiğim sessizce gölgelere karışarak ayrılmak.
” Ayanokouji-kun.”
Kushida, endişeli bir sesle beni çağırdı. Sinsi adımlarıma rağmen hemen fark edildim ve sınıfın küçük bir kısmı kaçışımı engelledi.
” Ne oldu? Yardımıma mı ihtiyacın var?”
Üzgünüm Kushida. Senin davetini taş bir kalple reddedip yurda döneceğim.
” Yardım edeceksin… değil mi?”
” Tabii ki.”
Onu reddedemezdim. Kushida’nın gözleri ve sevimli isteği ölümcül bir kombinasyon oluşturmuştu.
Kendime yardımcı olamıyorum; kendimi Kushida tarafından kontrol ediliyormuş gibi hissediyorum. Direnecek durumda değildim.
Eğer bir insan uzun süre uyanık kalmanın yolunu bulursa, 24 ile 48 saat kadar uyanık kalabilir. Ama bazı insanlar da vardır ki uzun süre uyanık kalabileceklerini iddia ederler, ama kısa bir süre içinde uykuya kalırlar.
Basit bir dille anlatmak gerekirse, herkesin kendince sınırları vardır. İnsanın doğası böyledir.
Ben mazeretimi sunmayı bitirdikten sonra, Kushida bir öneride bulundu.
” Bu sefer Horikita-san’ın yardımını almayı gerçekten çok istiyorum. Lütfen ona tekrar sorabilir misin?”
” Ama bugün eve gitti.”
Onu durdurmayı daha birkaç dakika önce başaramadılar. Yeniden denemenin zamanı mı?
” Evet. Onun peşinden gidebilir misin? Horikita-san’dan bahsediyoruz, bence kesinlikle büyük bir yardımı dokunur.”
” Pekala, bu doğru.”
“Eğer onu ikna etmek için zaman ayırırsak, bir şansımız olmaz mı?”
Eğer Kushida yeniden denemek istiyorsa, onu durdurmaya hakkım yok. Onu anladığımı söylemek için başımı salladım.
” Ike-kun, Yamauchi-kun, burda kalabilir misiniz? Çabucak geri geleceğim.”
” Tamam.”
İkisi Horikita ile samimi değil. Kushida onları takip etmesi için zorlayacak gibi durmuyor.
” Hadi gidelim.”
Kushida’nın kolunu tutarak sınıftan ayrıldım. Bu acı tatlı hissin ne olduğunu merak ediyorum. Bazı sebeplerden dolayı, Ike ve Yamauchi’nin arkamdan gelen sinirli seslerini duydum. Belki de böyle olmalarını hayal ediyorumdur.
Binanın girişine indiğimde Horikita’nın herhangi bir izini göremedim. Binadan çıkmaya karar verdim. Geri dönüş yolunda hiçbir şey için durmayacak bir tip olduğundan, muhtemelen doğruca yurtlara doğru gidiyordur.
Ayakkabılarını koyan öğrencilerin oluşturduğu kalabalığı yararak geçtim. Kısa bir süre sonra, okul ve yurt arasında Horikita’yı gördüm (çok fazla mesafe yoktu).
Yurda dönen grupların çoğu iki ya da daha fazla kişiden oluşuyor, ama göze çarpan yalnız bir figür vardı.
” Horikita-san.”
Onunla konuşmadan önce tereddüt ettim, ama Kushida ona güvenle seslendi.
” …Efendim?”
Horikita geriye döndü, biraz şaşırmış gözüküyordu. Onun peşinden gelmemizi beklemiyormuş gibi duruyordu.
” Horikita-san’ın Sudou-kun olayına yardım etmeni gerçekten çok istiyorum… Bu mümkün değil mi?”
” Bunu birkaç dakika önce reddettiğimi hatırlıyorum.”
Sanki konuştuğu kişi aptalmış gibi omuzlarını silkti.
” Biliyorum, ama… Ama A Sınıfına ulaşmak için bunu yapmamız gerektiğini düşünüyorum.”
” Bunu A Sınıfına ulaşmak için yapmalıyız, ha?”
Tamamen ikna olmamış gözüken Horikita, Kushida’nın söylediklerini dinlemedi.
” Eğer Sudou’ya yardım etmek istiyorsan durma. Seni durdurmaya hakkım yok. Ancak eğer yardım edecek birine ihtiyacın varsa başka birine sor. Ben meşgulüm.”
” Şu anda etrafta oynayan kimse yok.”
İstem dışı sertçe yanıt verdim. Bana ” Sen neden konuşuyorsun?” diyen gözlerle baktı.
” Yalnız vakit geçirmek önemlidir. Bu zamanın kaçırılması rahatsız edici olur.”
Bir yalnızın düşüncelerinden beklendiği gibi, zamanını diğer insanlarla harcamaktan hoşlanmıyordu.
” Eğer ona şimdi yardım etsem bile, Bu durum gelecekte yine tekrarlanacaktır. Bu sadece bir kısır döngü olmaz mı? Sudou’nun bu kez mağdur olduğuna inanabilirsin, ama ben farklı düşünüyorum.”
” Ha? Sudou-kun mağdur değil mi? Eğer yalan söylediyse bu sorun olurdu.”
Kushida Horikita’nın söylediklerini anlamadı.
” Belkide bu kez kavgayı başlatan C sınıfıydı, ama sonuç olarak Sudou-kun da fail.”
” B-Bekle, Neden? Kavgaya sürüklenen o değil miydi?”
” Aman tanrım” diyen bir ifadeyle Horikita bana doğru baktı.
Ben değildiiiim, Ben hiçbir şey söylemediiiim . Gözlerine bakmaktan sakındım.
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından, Horikta yorgun bir sesle konuştu.
” Neden bu olayın içine sürüklendi? Bu esas soruyu cevaplamadan bütün bu olayları çözmek daha zor olacaktır. Bu soru cavaplanana dek yardım etmeyi kabul etmiyorum. Sana yardım edemediğimden, neden bunu yanındakine sormuyorsun? Anlamamış numarası yapsa bile, muhtemelen ne düşündüğümü biliyor.”
Lütfen anlamışım gibi bir izlenimle konuşmayı kes ya.
Kushida şaşkın bir ifadeyle, ” Biliyor musun?” dercesine bana baktı.
Horikita, gereksiz şeyler söyleme ya… Bizi sorunu çözmemiz için bıraktığını ima edercesine, yürümeye devam etti. Kushida, Horikita’nın sözlerinden onu durduramayacağını anladı.
” Sudou-kun aynı zamanda… fail? Öyle mi…?”
Kushida tavsiye istercesine bana baktı.
Horikita numara yaptığımı açığa çıkardıktan sonra, eğer salağa yatmaya çalışırsam, başıma bela olur sonra ya. Dahası, eğer Kushida sevimli bir ifadeyle sorsaydı, ona banka hesap bilgilerimi memnuniyetle verirdim.
“Horikita’nın söylediklerini az çok anlıyorum. En azından, Sudou’nın da yarı yarıya hatalı olduğu kısmını. Başkaları tarafından çok çabuk gaza gelen birisi, bu yüzden de şiddete meyilli bir karakteri var ve onu kışkırtan kişilere karşı hakaret etmeye hazır durumda hep. Sudou’nun kadroya alınmasının değerlendirildiğini duyduğumda hem şaşırdım hem de etkilendim açıkçası. Basketbolda iyi evet ama küstah tavırları ve gururu, onun kadar çok çabalayan insanları er ya da geç ondan nefret ettirir. Ayrıca, Sudou’nun ortaokuldan beri sürekli kavga eden birisi olduğuna dair dedikodular yayılıyor. Sudou’yu uzun zamandır tanıyan kimseyi tanımıyorum ama bu dedikoduların yayılmasına bakarsak, gerçeklik payı da var demektir.”
Diğer insanların Sudou hakındaki izlenimleri iyi değildi.
” Bu er ya da geç yaşanacak bir durumdu yani. Bu yüzden Horikita Sudou’nun da fail olduğunu söyledi.”
” Diğer bir deyişle, her zaman ki hareketleri bu duruma neden oldu değil mi?”
” Evet. Davranışlarıyla etrafındakileri kışkırtmaya devam ettiği sürece, bu sorun kaçınılmazdı. Ve eğer ortada kanıt olmazsa imajı, özellikle başkaları üzerindeki izlenimi, ona karşı kullanılacaktır. Örnek olarak, bir cinayet davasında iki şüphelimiz olduğunu varsayalım. Bir tanesi daha önce bir cinayet işlemişken, diğeri ise dürüst ve çalışkan biridir. Sen kime inanırdın?”
Eğer birisi seçmeye zorlanırsa, çoğunluk aynı tercihi yapar.
” Bu çok bariz; dürüst olan kişiye.”
” Kanıt olsun ya da olmasın, doğru olmasa bile; bir karar verilmek zorunda. Şu anda olanlar bundan ibaret. Yani Sudou kendi hatalarının farkına varmadığı sürece, Horikita yardım etmeyi kabul etmeyecek.”
Ancak bu ” ne ekersen onu biçersin.” deyiminden biraz farklı duruyor.
” Anlıyorum, yani kastettiği şey buydu…”
Kushida usulca kafasını salladı, sonunda Horikita’nın ne demek istediğini anlıyor.
” Yani Horikita Sudou-kun’a bir ders vermek için mi yardım etmiyor?”
” Öyle bir şey işte. Onu cezalandırarak, Sudou’nun biraz yaptıklarının farkına varmasını istiyor.”
Kushida anlamış gözüküyordu, ama buna katılmıyordu. Bunun yerine kızmış gibi görünüyordu, yumruklarını öfkeyle sıktı…
” Sadece onu cezalandırmak için Sudou-kun’u neden yüzüstü bıraktığını anlamıyorum. Eğer bir şey hakkında hoşnutsuzsa, bunu ona doğrudan söylemeli. Arkadaş olmanın nedeni budur.”
Her şeyden önce Horikita’nın Sudou’yu arkadaş olarak gördüğünü düşünmüyorum… Bunu kenara bırakırsak, o insanlara bunu güzelce öğretecek bir tip değil ki. Başkaları için bir sorumluluk duygusu yok.
” Sen neyin doğru olduğuna inanıyorsan onu yapmalısın. Her şeyden önce Sudou’ya yardım etmek istemen yanlış değil.”
” Evet.”
Kushida duraksamadan başını salladı. O arkadaşlarına ne olursa olsun defalarca yardım edecek birisi. Dürüst olmak gerekirse, gerçekten yapılması güç bir şey; sadece Kushida gibi insanların yapabileceği bir şey bu.
” Ancak, Sudou’ya doğrudan söylerken daha dikkatli olmak daha iyi olabilir. Eğer bunun üzerine derinlemesine düşünmezse tüm bunların bir anlamı olmayacağı için bunun farkına kendibaşına varmalı.”
” …Peki. Ayanakouji-kun’un tavsiyesine uyacağım.”
Düşünce çizgisini değiştirirken, Kushida gerildi, esneme hareketleri yaptı.
” Hadi, şimdi tanığı aramaya gidelim.”
Sınıfa döndükten sonra diğerlerine katıldım.
” Sonuçta Horikita’yı ikna edemediniz mi?”
” Üzgünüm, denedik.”
” Kushida’nın hatası değil. Sahip olduğumuz insanlarla iyi oluruz.”
” Sizinle çalışmayı dört gözle bekliyorum, Ike-kun, Yamauchi-kun.”
Kushida durduğu yerde, ışıl ışıl parlayan gözlerle, yardım istiyordu. İkiside ona çılgın bir aşkla dik dik baktı.
” Nereye gidiyoruz?”
Rastgele bir şekilde tanık aramak verimsiz olur. Harekete geçmeden önce bir plan yapmak muhtemelen en iyisi olur.
” Eğer herkes için uygunsa, ilk önce B Sınıfına sormaya ne dersiniz?”
” Neden B Sınıfı?”
” Çünkü bir tanık bulunursa en çok yararlanacak sınıf onlar.”
” Üzgünüm Ayanokouji-kun, ama pek anlayamadım.”
” D ve C sınıfları arasından, hangi sınıf B sınıfı için bir engel? Basite indirgersek, hangi sınıf daha fazla tehdit oluşturuyor?”
” Tabiki C Sınıfı. Yani en son C sınıfına sormalıyız. Ama neden A Sınıfı değil?”
” Her şeyden önce, çok küçük bir kanıt var. A sınıfının kendilerini ilgilendirmeyen C ve D sınıfları arasındaki bir olayda bize yardım etmek için bir nedenleri yok.”
Tabii ki hala B Sınıfının güvenilir olduğundan emin değiliz. Eğer kurnaz biri olursa sadece C sınıfını değil aynı zamanda D sınıfını da yenmek için bir plana sahip olabilirler. Eğer planları bu kadar detaylı olmasa bile, bir çeşit plana sahip olacaklardır.
” Tamamdır, hadi B Sınıfına gidelim!”
” Dur.”
Kushida ileriye doğru yürürken refleks olarak yakasının arkasından tuttum.
” Ayyyyy~!”
Korkmuş Kushida kedi gibi bir çığlık attı.
” Moe~!” (Tatlı)
Kushida’nın sevimli ciyaklamasında, Yamauchi’nin gözlerinde kalpler vardı. Bu hareket muhtemelen kasıtlıydı.
Böyle düşünmeme rağmen, kalbim aşırı sevimlilikten ölmüştü ya.
” Kushida’nın iletişim becerileri burda çok önemli. Ama, bu gelişigüzel bir şekilde sınıfa girip arkadaş edinmeyi denemek kadar basit değil.
” Öyle mi?”
Eğer tanık bir arkadaşsa ya da bedavaya yardım edecekse problem olmaz. Ama eğer daha hesapçı biriyse, ücretsiz yardım etmeyi kabul etmezler.
Onlarla konuşana kadar bize yardım edip etmeyeceklerini bilmiyoruz. Bunu dikkate alsak bile… işler umduğumuz gibi gidecek mi?
” B sınıfından tanıdığın var mı?”
” Evvet. Konuşup iyi anlaştığım sadece birkaç kişi var gerçi.”
” O zaman ilk önce o insanlara sormaya çalışalım.”
Acilen bir tanığı aradığımızın söylentisinin hızlı yayılmasını istemiyorduk.
” Birer birer? Hepsine tek seferde sormak daha iyi değil mi?”
Ike dolaylı stratejimizi sevmemiş görünüyordu.
” Ben de biraz fazla negatif baktığımızı düşünüyorum. İlk önce B Sınıfına sormak iyi olabilir, ama bence birçok insana tek seferde sormak daha iyi olur. Eğer bunu yavaşça yaparsak tanığı bulamayabiliriz.”
” Anlıyorum. Bu doğru olabilir, en iyisi olduğunu düşündüğün şeyi yap Kushida.”
” Üzgünüm Ayanokouji-kun.”
Kushida elleri önünde özür diler gibi birleştirdi. Üzgün olması için bir sebep yoktu aslında. Fikirlerimizin eşleşmemesi normal ve eğer birkaç bakış açımız olursa, çoğunluğun görüşüyle ilerlemeliyiz. Çekildim ve plan yapmayı Kushida ve diğerlerine bıraktım. Beklenmedik bir şekilde birinin bana baktığını hissettim ve arkama baktım.
Sınıfın sadece yaklaşık üçte biri sınıfta kalmıştı. Hiçbir şey sıradışı gözükmüyor. Sonuç olarak beni rahatsız eden ne olduğunu belirleyemedim.
Çeviren: Deego