Elitler Sınıfı - Cilt 2 - Kısım 4 - Her Tahmin (2)
Cilt 2 – Kısım 4 – Her Tahmin 2 : Gariban Sakura
Okuldan sonra Chabashira-sensei’ye öğretmenler odasında konuşmak istediğimizi söyledik. Sakura’yı pek düşünmeden aldığımız bir karardı.
Dün Kushida’yla telefonda konuşurken, bu konuyu açma şansım olmayışından ötürü odanın arka taraflarına geçip uygun bir an kollamaya başladım.
Kushida ne yapıp ettiğimizi Sensei’ye anlatırdı muhtemelen.
“Bir tanık mı? Kavgaya mı şahit olmuş?”
“Evet. Sakura-san olayın tamamını görmüş.”
Kushida, arkasında sessizce ayakta dikilen Sakura’yı çağırdı.
Öne çıkan Sakura’ya ürkek bakışları eşlik ediyordu.
“Kushida’nın dediğine göre, Sudou’nun karıştığı şu kavgaya şahit olmuşsun.”
“Evet, öyle oldu.”
Sensei bize inanmıyor değildi, ama nedendir bilinmez, oldukça şüpheci bakışlar atıyordu. İşkillendim.
Sözünün eri olan Sakura yavaşça olan biteni anlattı. Tüm olayı duyma şerefine daha yeni nail oluyorduk. Sensei dahil hepimiz kılımızı kıpırdatmaksızın, Sakura’nın sözünü kesmeden dinledik.
“Anladım tamam da, dediklerini hemen öyle kabul edemem.” dedi Chabashira-sensei.
Sınıf öğretmenimiz olarak D sınıfından bir tanığın çıkmasına sevinir zannediyordum.
Hocanın durumu aleyhimize çeviren tutumuyla adeta ihanete uğrayan Kushida telaşlanmıştı.
“N-ne demek istiyorsunuz sensei?” diye sordu.
“Sakura, neden şimdi ‘görmüştüm ben olayı’ diye birdenbire çıkıveriyorsun ki? Olayı sınıfa duyurduğum esnada hiç sesin çıkmamıştı oysa. O gün sınıfta vardın, öyle değil mi?”
“Şey… ç-çünkü insanlarla rahatça konuşamıyorum…”
“İnsanlarla rahatça konuşamayan sen aniden ifade vereceğim diye çıkageliyorsun.. Sence de tuhaf kaçmıyor mu bu?”
Chabashira-sensei her zaman yaptığı gibi Sakura’nın da üzerine gidiyordu. Sınıfa, olaya tanık olan birisi var mı diye sorduğu zaman Sakura öne çıkmış olsaydı Sensei ifadesini kabul eder miydi acaba? Merak ediyorum.
“Sensei, Sakura-san–”
“Şu an Sakura’yla konuşuyorum, seninle değil.” Kushida cümleye başladığı gibi Chabashira-sensei sözünü kesti.
“Ç-çünkü sınıfımızın.. başı ş-şimdi derde gi-girdi. Ve– b-ben de d-düşündüm ki.. e-eğer tanıklık e-edersem…”
Sakura, Chabashira-sensei’nin baskısı altında gittikçe eğilip kamburlaşıyordu. Bir yılanın köşeye sıkıştırdığı kurbağa gibiydi.
Sınıf öğretmenimiz olarak Chabashira-sensei Sakura’nın durumunu anlar sanıyordum.. Sakura’nın cümle kurmasının, konuşmasının bile onun için başlı başına büyük ilerleme olduğunun farkına varmalıydı.
“Anladım… demek tüm cesaretini toplayıp geldin?”
“Evet, öyle.”
“Pekala… eğer söylediğin gibi tanık olmuşsan, doğal olarak söylediklerini okula bildirmem gerekir. Yine de idarenin, anlattığın hikayeye dayanarak
Sudou’nun masumiyetine karar vermesi pek olası olmayabilir.”
“N–ne demek istiyorsunuz?”
“Sakura, gerçekten olayı gördün mü? Gelmek istediğim konu bu. Belki de D sınıfı, yaşanan olayın olası kötü sonuçlarından çekindi ve seni sanki tanıkmışsın gibi öne sürdü.”
“Chabashira-sensei, bu dediğiniz korkunç bir şey!”
“Korkunç mu? Eğer gerçekten olaya tanık olsan, olduğun gibi gelmen gerekirdi. Son dakikalarda birinin ifade vermek için gelmesi üzerine şüphelenmek kadar doğal bir şey yok. Üstüne tanık D sınıfından olunca, iki kat daha fazla şüpheleniyorum. Az düşünebilen biri şu durumu gördüğü an işkillenir zaten. Öyle değil mi sence de? Ne yani, aynı sınıftan birisi olacak, nadiren girilen o yere o olay olurken girecek, sonra da tüm olaya şahit mi olacak?”
Chabashira-sensei birçok noktada haklıydı. Sakura’nın olaya şahit oluşu, sanki biraz fazla uygundu. Doğal olarak insanlar da şüphelenirdi.
Olaylara yabancı birisi olsaydım, muhtemelen ben de D sınıfının sahte şahit uydurduğunu düşünürdüm. Objektif olarak değerlendirildiğinde, görgü tanığının ifadesi gerçekten de biraz fazla zayıf duruyordu.
“Neyse, her şeyi bir kenara bırakırsak, tanık tanıktır. Yalan söyleyip söylemediğini bilemediğimden, şimdilik ifadeni kabul ediyorum. Yine de Sakura, senden yapılacak olan müzakereye katılmanı isteyeceğim. İnsanlarla iç içe olmak istemediğini anlıyorum, ama bunu yapabilir misin?”
Chabashira-sensei’nin sözleri sanki kızı test ediyormuşçasına Sakura’yı derinden sarstı.
Sakura’nın benzi attı, orada olduğunu hayal edince ızdırap çekiyormuş gibi bir hali vardı.
“Eh, beğenmediyseniz müzakereden çekilme şansınız da var tabii. Ayrıca Sudou’ya da müzakereye katılması gerektiğini bildireceğiz.”
“Sakura-san, iyi misin?”
“İy-iyiyim…”
Verdiği cevabın güvenilirliği meçhuldü.
Diğerlerinin önünde tanıklık yapmasının yanı sıra Sudou’yla yalnız oturmak zorunda da kalacaktı. Bunları yapması için zorlamak biraz zalim kaçıyordu sanki…
“Sensei, bizim de katılmamızda bir sakınca var mı?”
Elbette bunları söyleyen kişi Kushida’ydı. Sakura’yı yalnız başına bırakmak istemiyordu.
“Sudou izin verirse ben de onaylarım, yine de çok fazla kişiye müsaade edemeyiz. En fazla iki kişi gelebilir. Bunu göz önünde bulundurun lütfen.”
Fakülte odasından çıktık, yani daha çok kovuluyor gibiydik de neyse. Sonrasında sınıfa dönüp olan biteni Horikita’ya anlattık.
“Doğal olarak öyle olmuş. Tahmin edilebilir bir sonuç.”
“Durum şimdi biraz daha farklı, yine de çok kocaman bir fark yok, öyle değil mi? Demek istediğim, tanığın D sınıfından olması bizim için umut yok demekle aynı şey.”
Horikita’yı rahatlatır mıydı, orasını bilmiyorum ama Sakura’yı desteklemek için söyledim. Görgü tanığımızı öne çıkması için ikna etmeseydik, muhtemelen Sudou’nun masumiyetini kanıtlamak imkansız olurdu.
“O halde, Kushida-san, muhtemelen müzakereye Ayanokouji-kun’la benim gitmem en uygunu olur. Sakura-san’ı içten desteklediğini biliyorum, yine de işler kızışıp münakaşa seviyesine gelirse, işte o zaman kartlar yeniden dağıtılır.”
“Böylesi… Evet, haklısın. Ben de olası bir tartışmada işe yarayabileceğimi sanmıyorum.”
Kushida’yla Horikita’nın birlikte çalışmasının ne kadar mükemmel olabileceği üzerine birkaç söz söyleyecektim ki, fikrimi değiştirdim. Benim yedeğe alındığım bir takımda iyi iş çıkaramazlardı… tahminim böyleydi yani.
“Sakura-san, senin için sorun var mı?”
“H-hayır, sorun yok.”
Olan bitenden hiç hoşnut gibi gözükmese de, şu an yapabileceği pek bir şey yoktu garibin..
çeviren: lightningbridge21