Elitler Sınıfı - Cilt 4.5 - Kısım 5 - Part 5
“Tamamdır, bu iş bende!”
Sudou topun havada süzülüşüne gülümseyerek baktıktan sonra, havuzun içinde zıpladı. Efsanevi zıplayışı ile resmen havada süzülüyordu. Top, karşı sahaya fişek hızıyla geçti.
Ichinose heyecanlı bir şekilde karşılık vermek için atağa geçti. Ancak su hareketini yavaşlatıyordu ve topa zamanında yetişemedi.
Sudou için çığlık sesleri yükselmiyordu ama Nagumo ile aynı yeteneğe sahip olduğu, kesin bilgi.
“Evvet!”
Kolayca puan elde eden Sudou, zafer işareti yaptı. Yetenekli olmak ve bunun farkında olmak böyle bir şey demek ki. Horikita, da ona hayran hayran bakıyordu.
“Çok iyi bir atıştı, bizi hazırlıksız yakaladın.”
Suyun üzerinde yüzen topu aldıktan sonra Ichinose, Sudou’ya uzattı. Hayranlığını da dile getiremeden edemedi.
“Heh. Evet, kızlar paslarıma karşılık veremiyor. Oyunu kendimize çevirmem lazım.”
“Anlayamadım? Kızları küçümsüyorsun, ha? Kızların, erkeklere yenilmeyeceğini göstereceğim.”
Bu saldırgan tavrına karşılık Ichinose gülerek bir önceki pozisyonuna geçti. Yüzünde sinirlendiğine dair hiçbir ifade yoktu. Maç, B sınıfının servisi ile başlamıştı.
Sudou, daha yeni başlamamıza rağmen övünüyordu.
7 -3 öndeyiz ama ilerde ne olacağını kim bilebilir ki.
“Sudou-kun savunma da ve saldırı da çok iyi, onun alanını olabildiğince kısıtlamamız lazım…..”
Daha ihtiyatlı davranmaya başlayan Sudou, takımı yönetiyordu. Kanzaki atışını yaptı, Yamauchi yakalayamadı.
” Peki, Ichinose. Topu bana at, hedefi belirledim!”
“Hazır!”
Kendi tarafına doğru uçan topu yakalamak için Ichinose hızlı adımlar attı.
Ama düşmekte olan topa atış yapan Shibata oldu. Shibata atağını yapmıştı ve atış yönünde maalesef ki ben duruyordum. Eğer bu bir tesadüf değil ise, bahsettikleri açık hedef benim demektir.
“Hadi, Ayanokouji!”.
Sudou’nun bu sert direktiflerine karşılık, suda ileri bir adım attım. Top hızlı değildi. Zor olmayacağını düşünüyordum ki.. kolumu uzatmam ile puf! diye bir ses çıktı..
“Off……..”.
Topa dokunabilmiştim ama düşmesine sebep oldu.
“Harika!”
Bu durumu gören Ichinose ile Shibata, bir beşlik çaktılar.
Sudou gözleriyle beni yiyordu bi’ de tabii.
“Bu neydi şimdi? Resmen oynamadın!” diye söylendi Sudou.
“Özür…..puan toplamanın güzel bir yolu aslında. Böylece puan almanın yolunu görmüş olduk, bu da önemli..” dedim.
“Saçmalamayı kessen. Açının bok gibi olması önemli değil, en azından topu havada tut be.”
Sudou bana uyarıda bulundu. Ama benim için pek de bir önemi yoktu bu uyarının. İlk defa voleybol oynuyordum uyum sağlayamam çok normal..
“Hey, hey sakin ol, Sudou. Mükemmel bir servis atıp puanımızı geri alacağım.”
Yakınına düşen topu alan Ike, servis atışına hazırlanmaya başladı.
“Hayd—!”.
Garip bir ses çıkararak kendini gaza getiren Ike topu, karşı tarafa kızların olduğu alana doğru attı, -önlerine düşüverdi diyebiliriz hatta-. Ichinose topa doğru zıpladı.
“Bu çocuklar işe yaramaz be!”.
Ichinose topu bizim tarafa gönderdi. Sudou ise tekrar atağa geçip B sınıfının tarafına gönderdi topu.
Bu sefer, Kanzaki topu alıp bizim tarafa doğru attı. Top bana doğru geliyordu. Sudou boyunun avantajını kullanıp önüme geçerek topun bana gelmesini engelledi.
“Alın bakalım—!”.
Sudou’nun başka hareket edemeyeceğini gören Ichinose, havuzda zıplayarak bağırdı. O zıplayışı ile Ike, Yamauchi ve ben, gözlerimizin onun ciciklerinden ayıramadık tabiii.
“Arkanda!”.
Sudou bize bağırdı. Ama o sırada yakınımızda olan Horikita topa karşılık vererek onlara doğru gönderdi.
Oyun daha yeni başlamıştı ama Sudou bizi çoktan yönlendirmeye başlamıştı.
Sudou gibi efsanevi güçlü birisi için kızların onun ataklarını karşılaması zordu. Kanzaki ile Shibata iyi direniyorlardı. Sudou’nun atışlarına karşı maalesef atağa geçemiyor, savunma yapabiliyorlardı.
B sınıfının kullanabileceği tek bir strateji varsa, o da Sudou’nun sahip olduğu bu özgürlüğü vermemeleri olurdu. Veya Sudou’ya top verilmeyecekti.
D sınıfında, Horikita ile Kushida sporda yetenekliler, ortalama atış ve savunma kabiliyetine sahipler, bu da bizim grubu güçlü kılıyordu. Ben dahil olmak üzere, Ike ile Yamauchi ise, grubunu zayıf halkası idik.
“Yaaa—! Özür!”.
Yamauchi servisi kullanamayıp, puanı B sınıfının almasına izin verdi. Ne zaman top onda olsa, Sudou çıldırıyor dilini ısırıyordu.
Diğer grup üzerimize oynadığı için yapabileceğimiz bir şey yoktu.
“Sakin ol, Sudou-kun. Sen elinden geleni yapıyorsun. Dikkatli olmak en iyisi.”
“Ama…bunlar yüzünden kaybedersek emeklerimize yazık olacak.” Dedi Sudou.
Hoşnutsuzluğunu dile getirmek yerine, Sudou eski pozisyonuna geri döndü. Ike, tavrından rahatsız olmuştu. Sudou’nun onu görmediğinden emin olduğu zaman, orta parmağını Sudou’ya doğru kaldırdı.
Ike’ı gören Yamauchi de orta parmağını uzattı.
“Oi, Haruki. Canına susadın herhalde.”.
“Yaa—!”.
Ama arkasına dönüp Yamauchi’ye baktı.
Bir de, top yine Yamauchi’ye doğru geliyordu.
“Y-Yok artık!?”.
Sudaydı ve Sudou’nun baskısına dayanmaya çalışıyordu. Yamauchi, topa yetişemedi.
“Gulu gulu!” *
“Bir erkek olarak, gruptaki kızların sizden daha iyi iş çıkardığını görünce, kendinizi kötü de mi hissetmiyorsunuz, anlamıyorum ki?”
Spor sahasında güçü bir auraya sahip olan Sudou, kalbimize resmen ok atıyordu.
Hiçbir erkek kızların önünde kendini kötü göstermek istemez, bu doğru idi.
Ama kimsede bir gecede ihya olmadığı gibi, bir anda spor yeteneğimi geliştiremem ki..
Top yine bana doğru geliyordu. İlk atışımdaki başarısızlığım aklıma gelince, kollarımın pozisyonumu ve topun düştüğü açıya odaklandım. Topu havaya kaldırmanın zor olmayacağını düşündüm.
Düşmekte olan topu kavradım.
Ardından da tam atışımı yapıyordum ki—
Ichinose’n karşı taraftan bakışlarını fark etmemiştim şimdiye kadar. Tam topa karşılık vereceğimde fark ettiğim içinse, dikkatim dağılmıştı, topa vurdum ama…
Ayağım kaydı ve suya düştüm.
“Berbatsın, Ayanokouji”.
Havuzda ayağa kalktım, Ike tam arkamda kıs kıs gülüyordu.
“En azından topu karşıladın, aferin!”.
Berbat atışlarıma karşı, Sudou yakınımda duruyordu, birkaç defa zıplayıp topu karşılıyordu. Ama ben onu takip edemiyordum.
Sahada sanki tek başına oynadığı bir oyun gibiydi. Çok çabalayıp yorulmasına rağmen, özel atışlarını durmadan tekrarlıyordu. Ekip çalışmasında harika olan B sınıfına taş çıkaracak derecede iyi idi.
Sudou’yu böyle görünce, biraz voleybol oynayarak eğlenmeye karar verdim.
“Nyabu—. Kaybettik.”
Havuzdan çıktıktan sonra, Ichinose sinirli bakışları ile yaklaşarak konuştu.
basit bir oyundu ama hislerinde karşı tarafa yenilmek istememe vardı eminim. Art arda iki set kazanan bir D sınıfı vardı çünkü.
“Nerdeyse hepimiz Soduo’ya güvendik.”.
Horikita, tüm içtenliğiyle Sudou’yu övüyordu. Sudou eminim çok sevinmiştir, sevdiği kız onu övdüğü için. Hem de Horikita övüyordu onu, genelde kimseyi övmeyen bir tip olduğu için..
“Sonuçta basketbol kulübündesin. Bizim sınıftan da o kulüpte olanlar var. Ama birinci sınıflar arasında en iyisinin sen olduğunu duymuştum.” Dedi Ichinose.
“Tabii.”
Onu diğer sınıflar da tanıyor demek. Bu çok önemli bir bilgiydi.
acaba bu voleybol maçının başka bir amacı var mıydı diye düşünmeden edemedim. Sudou’nun spordaki yeteneği gibi.. Spordaki yeteneği, meyve veriyordu sürekli.
eğer fiziksel yetenek bir sınava dahil olsaydı, Sudou çok güçlü bir silahımız olurdu.
Diğer yandan, Ichinose’ın bakış açısıyla, alt etmeleri, bir çaresini bulmaları gereken bir sorundu.
“Ayak bağı olmasaydınız, çok daha iyi bir zafer kazanabilirdik.” Dedi Sudou.
“Sırf sporda iyisin diye bize kendini beğenmişlik taslama.”
Sinirli bakan Yamauchi, havuza düştü. Çünkü Sudou maç bittikten sonra ona güzel bir çelme takmıştı.
Üç kişiyi birden idare etmek onun için zor oldu gerçekten de.
“Eh, sonuca bakarsak yendik. Bu da bir anlama geliyor, öğlen yemeğinde ne istersek yiyebileceğiz.”
Sudou’nun dikkatini yemeğe çektim. Herkesten çok yesin. Ne de olsa diğer grup bize ısmarlayacak.
“Evet, sonuçta biz fakir olan taraf olduğumuz için, bizim için çok iyi oldu yenmek.”
Tavrı hoş değildi ama Sudou kazanmamızın en büyük sebebi idi.
“Evet, sözü tutmanın vakti geldi. Yemeğe geçelim mi?”
Tam da o sırada açlıktan karnımızda zil çalıyordu. İki grupta önden ilerlemeye başladı. Horikita ile ben arkadan onları takip ediyorduk.
“Hey Ayanokouji-kun. Sporda çok kötü değilsin, dimi? Voleybola yeni başlasan bile, bazı hareketlerin doğal değildi. ” dedi.
Kısa bir süre önce, Horikita beni abisiyle birebir savunma yaparken görmüştü. ( çok da bir şey görmemişti aslında ama..)
“Ichinose bana takmış durumda. Bil diye söylüyorum.”
“Yani, onlara elini göstermeyeceksin. Şuan tüm sınıflar, D sınıfının gücünü, stratejisini çözmeye çalışıyor.”
Anladığını söyler gibi başını salladı. Markete gidince, İchinose arkasını dönüp baktı.
“Sözleştiğimiz gibi, ne isterseniz veya ne kadar pahalı olursa olsun, alıp yemekte özgürsünüz.” dedi.
“Tamamdır! Çekinmeyeceğiz demektir!”
3 salak, herkesten çok yiyecek aldılar. Ichinose onlara gülümseyerek bakıyordu.
“Tüm masrafı sen mi ödeyeceksin yoksa?”
“Evet. Ne de olsa ben sundum bu teklifi.”
Haklıydı bu konuda. Ama tutar çok yüksekti, tek başına karşılamak istemesi için anca salak olması gerek.
” Hep tutumluyumdur.”
Ichinose’ın bu sözlerine, Kushida şaşırmıştı.
“Ichinose-san, yon için çok puan harcamamış mıydın? B sınıfıyla kendimizi karşılaştırmamam gerektiğini biliyorum ama yine de bu çok fazla.”
“Hmm. Böyle şeylere takılmam yani. Şöyle diyeyim, gereksiz şeyler almam. Bir amacım olduğu sürece sorun etmem harcadığım parayı. Size garip bir açıklama gibi gelebilir belki.”
“Yoo. Gereksiz şeyler almamak çok güzel bir fikir bence.”
Belki ön yarglı bakıyor olabilirim bu duruma ama her kız görüntüsüne dikkat eder. Kushida da, Horikita da. Her ne kadar Horikita ilgisiz gözükse de, saçına ve kıyafetlerine dikkat ediyor.
“Çünkü puanlarıma hangi durumda ne kadar çok ihtiyacım olur bilemediğim için.”
Ichinose böyle bir açıklama da ekledi. Yani, kıyafete para harcamaktansa biriktirmeyi tercih ediyormuş demek.
“O zaman, çekinmeden seçim yapıyorum.”
Horikita genelde az yemek yer ama B sınıfın ısmarladığı için biraz abarttı.
“Ahaha. Tabii, seç. Ama fazla abartıp artık bırakma olur mu.” Dedi Ichinose.
Ben de Horikita gibiydim. Ama daha çok hazır yemeklere yönelmeyi tercih ettim.
Ç/N*: suda çıkan ses/ su sesi.