Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 34 - Üç seçenek
Cilt 6- Bölüm 34 – Üç seçenek
“Geciktin, Kikyō. Sınıf arkadaşlarını atlatamadın mı?”
“Bu ne demek oluyor, Ryūen-kun?”
Kushida ücra bir çatı katına çıktı. Gerçek kişiliğini gizlemeye ihtiyaç duymadan Ryūen’e yaklaştı.
“Ne?”
“Bana verdiğin sorular, sınavda çıkanlardan tamamen farklıydı.”
“Oh, evet. Son anda soruları değiştirdim. Ne olmuş?”
Plastik şişedeki içeceğini yudumlamadan önce küçümseyici bir şekilde güldü.
“Sana dediğim gibi Horikita’yı okuldan attırmak için elimden geleni ardıma koymayacağım. Sırf bu sebep yüzünden, sınıfıma sırtımı dönüp D sınıfının sorularını sana verdim ve karşılığında matematik sorularıyla cevaplarını istedim. Sözünü tutsaydın, Horikita kendi isteğiyle okuldan ayrılacaktı. Fakat sen, bana ihanet etmeyi seçtin!?”
“Ne? Buna mı sinirlendin gerçekten?”
“Buna mı derken? D sınıfına meydan okuman…. bunun için miydi?”
“Senin olaydan haberin yok galiba. Senin verdiğin soruları sınavda sormadılar, Kikyō.”
“Ne? Saçmalama? Dediğin gibi soruları okula bildirdim. Chabashira- sensei ile de özellikle konuştum. Hiçbir sorun yoktu.”
“Fark etmedin yani? Suzune senden önce hamle yapmış ve soruların değiştirilmesini önlemiş. Sınavda başarı elde etmeyi bırak, okuldan atılmaktan güç bela kurtulduk. C sınıfının tamamı, bu stratejiye bel bağlamıştı.”
“Ne diyorsun..… önce derken? Nasıl olur? …… imkansız……”
“Bana inanmıyorsan, sınav sonuçlarını bekle. Ona bir; C sınıfı, D sınıfına yenildi. Yani, anlaşmamız geçersiz oldu. Karşılık almadan sana soruları cevaplarıyla verecek değildim ya. İşler böyle yürümüyor sen de biliyorsun.”
“Kahretsin……!”
“Sana küçük bir iyilik de yapacağım, Kikyō. Bana kin gütmek yerine teşekkür etmeye ne dersin?”
“Teşekkür mü edeyim!? Suzune’ye kaybettim diyorum, anlamıyor musun!? Sana niye teşekkür edecekmişim!?”
Horikita’nın önünde yenilgiyi kabul ederek gururu incinmişti. Sinirden deliye dönmesi, olay çıkartması normaldi.
“Tabii hiçbir şeyden haberin yok. Olayları bu kadar kolay kabulleniyorsun.”
Ryūen, Kushida’ya yaklaşıp onun üniformasına dokundu.
Ardından ceketinin düğmelerini açıp incelemeye koyuldu. [Ç.N: kış aylarında oldukları ve ingilizce kelime bana süveteri çağrıştırdığı için, öncesinde süveter diye çevirdim. Fakat ceketine meyve suyu dökülüyormuş*]
“Hey! Ne yapıyorsun sen!?”
Kushida onu panikle itince, Ryūen gülümsedi.
“Off, niyetim kötü değildi. Neyse, ceketinin cebine bak.”
“……Ceketimin cebi mi?”
Ondan gözlerini ayırmadan Kushida yavaşça ceketinin cebini aradı.
Elinden bir kağıt düştü yere. Düşen kağıdı aldı, katlanmış bir kağıt parçasıydı.
“Bu ne……”
Ryūen’in az önce bu kağıdı ekleyecek kadar vakti yoktu. Yani, daha önce koyulan bir kağıttı bu.
Kağıdı açtığında Ryuen’in ona verdiği matematik soruları ve cevaplarının olduğu bir liste çıktı önüne.
Fakat bugünkü sınavın sorularıyla cevapları değildi. Ryuen’in değiştirdiği sınavın sorularıydı.
“Bu kağıt niye benim ceketimden çıktı……”
“Daha fazlası olması lazım. Birden fazla. Eşyalarını iyi ara. Dikkatli bakarsan bulacaksın başka kopya kağıdı.”
“Bunun ne anlama geldiğini anlamıyorum.”
“D sınıfından birisi, seni okuldan atmak için hazırlık yapmış, güzelim: Olay kısaca bu. Sınavda ya da sonrasında seni kopyadan yakalasalardı ne olurdu sence? Sana verdiğimiz sınav sorularını kullansaydık, ne olurdu bunu bir düşün?”
“Okuldan mı atılacaktım yani? Kopya çekmediğim halde hem de? Saçmalığın daniskası bu!”
“Masum olduğunu kanıtlamanın yolları bulunurdu fakat soruları benimle iş birliği yaparak aldığın da ortaya çıkardı. Yani, okuldan atılman önlenemezdi.”
Tabii, başkasının üzerine suç attığını iddia edebilirdi. Suçludan çok masum olarak görülürdü böylece. Fakat üzerinden şüpheyi atamazdı.
Ryūen’in ona soruları ve cevapları verdiği gerçeğini inkar edemezdi ama.
Kurallarda soruları almama gibi bir şey yoktu, evet. Ama şüpheleri üzerinden atmazdı.
Okuldan atılmaktan kendini kurtarsa da, insanların şüphesini çekmiş olacaktı ve sınavı geçersiz sayılacaktı.
Birkaç ay içinde şüpheler, dedikodudan ibaret olarak kalır, unutulur giderdi…
Fakat, D sınıfındanki güvenilir insan pozisyonunu yitirmekle beraber, C sınıfını da düştüğü batağa çekeceği aşikardı.
“Bu kopya kağıtlarını ne zaman……”
“Hiç şüpheli bir durum olmadı mı? Garip bir şeyler yaşamadın mı, düşün?”
“Olabilir…… hayır… ama… geçen hafta Horikita’gille karaokede strateji toplantısı yaptık. O sırada garip bir şeyler oldu diyebilirim. Nedenini tam anlayamadım ama bir kız saçma sapan suçlamalarda bulunup üzerime meyve suyu döktü. Sonra da, çamaşırhane masraflarını ödemekte ısrar etti. O durumda, yaptığı doğaldı… ama bağlantısı yok gibi. Yine de aklımda bu olay kaldı.”
“Kim olduğuna dair bir tahminde bulunayım: Karuizawa Kei idi, değil mi?”
“……Nerden biliyorsun? Yoksa bizi mi gözetliyordun?”
“Sizi nasıl gözetleyeyim? Kafam zehir gibi de ondan.”
Ryūen işaret parmağıyla kafasının yanını işaret ederek çıkarım yeteneğine dikkat çekmeye çalıştı.
“Tüm detayları, baştan sona anlat.”
Durumdan memnun olmayan Kushida yine de karaokede olanları anlattı.
Horikita ile Hirata’nın herkesi çağırıp Ayanokōji, Sudō, ve Karuizawa ile bir toplantı düzenlediğini, bu sırada Karuizawa’nın ona saldırgan sözler söyledikten sonra ceketine meyve suyunu boşalttığını anlattı.
Açıklamaları sessizce dinleyen Ryūen’in kafasındaki taşlar şimdi daha net oturmaya başlamıştı.
“Şüphem kalmadı. Seni tuzağa düşürmüşler.”
“İmkansız. Çamaşırhaneye teslim ederken tüm ceplerimi kontrol ettim öyle verdim. Ayrıca, eksik bir şey olsaydı mağaza görevlisi bana mutlaka söylerdi. Karuizawa o zaman beni tuzağa düşürmeye çalışsaydı, anlamsız olmaz mıydı?”
“Tabii, o noktada bir şeyler yapması imkansız. Fakat, amacı o değildi. Sana ek üniforman olup olmadığını soran olmadı mı?”
“Ek mi? Sorsalar da anlamı yok ki.”
“Anlamı olmadığı kanısına nerden varıyorsun?”
“Karaokedeki herkesin bana tuzak kurduğunu ve bunu fark edemediğimi mi ima ediyorsun? Ben salak değilim. Etrafımdaki herkesi inceleyip tavırlarını kafamda değerlendiriyorum hep. Herkes yalan söyleseydi, mutlaka anlardım.”
“Eh, haklı olabilirsin. Ama sana yalan söyleyen kişi sayısı ya bir ya da ikidir.”
“Ne? Bunu nasıl der-”
“Endişelenmene hiç gerek yok ki. Ambiyansı tam olarak anlayan birisi varsa, seni kandırmak olay akışına göre zor olmaz. Etrafındakilerin düşünce tarzını, alışkanlıklarını, kişisel özelliklerini ve ortamda olan biteni çok iyi anlayan birisi bunu başarabilir. Duruma karşı insanların nasıl tepki vereceğini dahi çözebilir. Yani; birinin, her şeyi tahmin ettiğini düşün. Birisinin, sen hikayeyi oynarken senaryonu yazdığını düşün.”
Kushida geriye dönüp olay örgüsünü tekrar düşünmeye başlayınca, ihtimalin doğru olabileceğini düşündü.
Özellikle, Hirata’nın barışçıl bir tutumu hep vardı. Kıyafetinin kirlendiği zaman verdiği tepkisini aklına getirdi. Hatta, Kariuzawa’nın kaprislerine de katlanıp onu dizginleyebilecek birisi olduğunu hatırladı.
Finale birkaç gün kala buluştukları için, ek üniforması olup olmadığını sorarak yardımcı olmak istemesi de, tam Hirata’ya yakışır bir tavırdı.
Tuzağa düşmüş olabileceği ihtimaline olan inancı arttı.
“Tek ceketin olduğunu öğrendikten sonra, kopya kağıtlarını beden dersinde falan koymuşlardır ceketinin cebine. Çamaşırhaneden yeni aldığın kıyafetinin ceplerini kontrol etmemen normal. Hatta bu birkaç gün içinde çeşit çeşit fırsatları olmuştur cebine bir şeyler koymak için. Neyse, asıl önemli soru; bu işi kimin planladığı. Ne Suzune ne Karuizawa olamaz, en azından bu ikisi böyle şeyler yapacak kapasitede değiller.”
“Yani onlar tarafından tuzağa düşürüldüğümü mü söylüyorsun?”
“Ichinose’in illegal puan topladığına dair not dolaşıyordu birkaç gün öncesine kadar. Hatırlıyor musun?”
“Bu saçmalığı başlatan sendin. Neden yaptın ki? Söylediklerin doğru bile çıkmadı.”
“Sizin dehanın nasıl bir strateji kapasitesine sahip olduğunu gösteriyordu bu olay.”
“Anlamadım?”
““Ben göndermedim o notu. Seni tuzağa düşüren kişi gönderdi.”
“Ne demek istediğini anlamıyorum.”
“Ichinose’i suçlayan ve adımın yazdığı bir bilgisayar çıktısı notu…sence ben herkesin posta kutusuna koyacak birisi miyim? Değilim, tabii ki. Fakat notta adım yazdığı için, herkesin suçladığı insan ben oldum..”
“Sen yazmadıysan, ben yapmadım demeliydim.”
“Sence ben böyle bir şey yapar mıyım?”
“……Hayır.”
Kushida hemen hatırladı, Ryūen’nin her zaman zevk veren işlerin peşinde koşmaya eğilimli olduğunu.
Birisinin kendi adına herkese not göndermesi onu zevkten dört köşe etmişti. Hatta notun içinde Ichinose’e dair bilmediği bir şüpheli durum söz konusuydu. Gerçeğin peşinden gitmek isteyecekti, elbette.
Peki, notun üzerinden neden Ryūen’in adı yazıyordu?
Gönderici belirsiz olsaydı, bilginin güvenilirliği düşer diye miydi?
Yani, kimse ciddiye almaz ve konu hemencecik kapanır mıydı?
“Peki amacı neymiş? Garip bir bilgi göndererek seni de zan altında bırakmış.”
“Bilmiyorum… düşündüm ama cevabı bulamadım. Ichinose’in çok puanı olmasının asıl sebebini mi öğrenmek istedi? Yoksa… hayır, bu mümkün değil. Bu kadar saçma bir sebebi olamaz.”
Ryūen tam bir şey söyleyecekken durdu. Gerçekle çok iç içe bir ihtimaldi..
“Hey, Kikyō. Geçmişini bilmiyorum merak da etmiyorum. Ama Horikita’yı okuldan attırmaya çalışman, senin sonunu getirebilir.”
Bu strateji özenle hazırlanmış ve merhametsizce uygulamaya konmuştu. Ryūen’in aradığı karakter X’in işi olduğuna şüphesi yoktu artık.
“Sen kendini düşün. C sınıfı bu sınavda dibe batmıyor mu?”
“Evet. Bu sınavla beraber, D sınıfı, C sınıfına yükselmeye çok yaklaştı.”
“Arızalı D sınıfı tarafından dibe çekilmek nasılmış, ne hissediyorsun söyle?”
Ryūen hiçbir şey hissetmiyordu. Kushida’nın iğneleyici ve alaycı sorusuna karşı tepkisizdi.
Çünkü başından beri bu kadar önemsiz detaylarla ilgilenmemişti.
“Fantastik diye tanımlayabilirim. İster A olsun İster D sınıfından… Şimdiye kadarki yapılan güç gösterileri, sadece ilerde göreceklerimizin ayak seslerinden ibaret.”
“……Bu da ne demek?”
Tabii, Ryūen cevap vermezdi bu soruya. Bu okula girdiğinden beri amacı hiç değişmemişti.
Planları arada bir tutmasa da, A sınıfına yükselmek için hazırlıklara çoktan koyulmuştu.
“Elinden geleni yapıp üst sınıflara yükselmeye bak.”
Ryūen bu sözlerinden sonra arkasını dönüp gitmeye kalkıştı.
“Peki bu kopya kağıdı……!? Dur! Bunda bir gariplik var!?”
“Kuku……”
Kushida kopya kağıdına bakınca açıklanması zor bir şeyi fark etti.
“Neler olduğunu anlat, Ryūen.”
“Fark ettin mi?”
Birtakım çelişkiler vardı.. burada olmaması gereken bir şey vardı. Yeni bir problem ortaya çıktı.
“D sınıfından birisi… sadece seninle benim bildiğim bu sorularla cevapları nasıl elde etti? Aklıma bir sebep gelmiyor.”
“Evet, anlamışsın işte. X’in sorulara ulaşmasının tek bir anlamı var; soruları ona ben verdim.”
“Yani, bana ihanet ettin.”
“Hiçte bile. Onunla anlaşma yapmak için şart buydu.”
Ryūen telefonunu çıkartıp ekranına baktı. Değiştirmeden önceki sorular ve cevaplar duruyordu ekranında.
Ryūen bu görselleri, kimliği belirsiz bir mail adresine göndermişti.
“Off…… beni çok iyi tanıyor.”
Ryūen fotoğrafları göndermeden önce X’den birkaç mesaj almıştı.
İlk mesajın başlığı ‘ Anlaşma’ idi. Içeriği ise;
[Ya C sınıfının finaldeki sorularıyla cevaplarını ver,]
[Ya da Kushida Kikyō’ya verdiğin sorularla cevapları değiştir.]
Ryūen’e gönderilen mesajlar böyleydi.
Normalde, Ryūen bu tarz içeriklere cevap dahi vermezdi. Fakat, X ona C sınıfına lazım olacak bilgiler sunmuştu.
Verdiği bilgi ise, Horikita Suzune’nin Ryūen ile Kushida’nın taktiğini fark ettiği ve önceden önlem aldığıyla ilgiliydi.
Kushida’nın soruları değiştirmesiyle zafer kazandığından emin olan Ryūen için, bu bilgi çok ani ve garip oldu.
Bu bilgi olmasaydı, C sınıfında derslerini boşlayan bir çok öğrenci okuldan atılma tehlikesiyle karşılaşacaktı.
Bu bilginin değerini ölçüp biçen Ryūen’in önünde üç seçeneği vardı.
Birincisi, X’in önerisini ve bilgilerini görmezden gelip Kushida’nın kazanmasına izin verecekti.
Fakat… Ryūen zaten Horikita’nın okuldan atılmasına razı bile olmadığı için, en çok kaçınmak isteyeceği seçenek buydu.
İkincisi, soruları değiştirmeyip X’in Kushida’yı kopya çekerken yakalatıp onu okuldan attırmasına göz yummaktı.
Fakat… X’in istediği gibi olayların ilerlemesini istemiyordu.
Ryūen’in son seçeneği ise, soruları değiştirip Horikita’nın yenmesine izin vermekti.
“Yani Kikyō’ya yadımcı olacak iki seçeneği gözden çıkarmamı sağlayarak Horikita’yı mı korumuş oldu…?” (Ryuen, kendi kendine mırıldanır)
Suzune göz önünde savaşan kişiydi. Arkasında da olayları kontrol eden başka birisi vardı.
Ryūen, Kushida’yı kullanma stratejisinin kendisine karşı kullanılmasına kahkaha attı.
“Onu köşeye sıkıştırmak üzereyim. Yine kendisini göstermezse-”
X’e gönderdiği fotoğrafı açıp baktı.
“Onu çok fena ezeceğim.”
Ryūen, fotoğraftaki kişinin, X’in kimliğini çözmesindeki kilit kişi olduğuna çoktan ikna olmuştu.