Elitler Sınıfı - Cilt 7.5 Bölüm 15 - Kushida ile Horikita buluşması
Cilt 7.5 Bölüm 15 – Kushida ile Horikita buluşması
Kış tatilinde Keyaki AVM tıklım tıklım doluydu. Geldiğim kafede kalabalıktı; %80’inin kızlarla dolu olduğu bir kafe. Horikita’yı bulmam kolay olmadı, bir süre içerde gezindikten sonra arkası dönük halde ona rastladım.
“Ben geldim.”
“Bu ne hız.”
Horikita ile olan bu küçük diyaloğumuzun ardından birisi daha bana seslendi.
“Merhaba, Ayanokouji-kun.”
Vay anasını bu ikili nasıl bir araya geldi böyle? Horikita ve Kushida’dan bahsediyorum. Aralarında geçen onca şeye rağmen şu anda karşımda oturup sakin sakin içeceklerini yudumluyorlardı. Kalıbımı basarım çoktan dedikodu yapmaya başlamışlardır bile… Şaka bir yana bu ikilinin kendi başlarına buluşmaları imkansıza yakın. Kesin birisi bu buluşmaya aracı olmuştur.
Bunları düşünürken hafifçe etrafı taramaya başladım.
İşte asıl garip ikili bunlardı. Daha önce böyle bir sahneye şahit oldum mu acaba?
Horikita ile Kushida baş başa…inanılmaz. Başka birisi daha olabilir diye etrafı kolaçan ettim.
“Başka kimse yok.”
Arayışımı fark eden Horikita, kayıtsız bir şekilde cevap verdi. Hirata’yı görebilirim sanıyordum ama tanıdık yüz yok.
“Size karışmak istemiyorum ama merakımı mazur görün…. bu buluşmanızı kime borçluyuz?”
Soruma karşılık Kushida gülümsedi.
“Ben, Kushida-san ile görüşmek istedim.”
Böyle olmasına ihtimal vermesem de cevap Horikita’dan geldi. Belki de Kushida ile olan sorununu çözmek için fırsat kolluyordur.. Böyle halka açık bir alanda Kushida’nın agresif hal ve tavırlarını gösteremeyeceğini düşünmüştür falan. Buraya çağırması mantıklı olmuş.
“Bu arada, Horikita-san, Sudou-kun ile aranız nasıl?”
“Efendim? Anlayamadım?”
“Noel’i onunla geçirmeyecek misin—bunu sormaya çalışıyordum?”
“Neden onunla geçireyim.”
Sade ve sert bir yanıt.
“Öyle mi? Sudou-kun görüşelim demedi mi yani?”
Kushida, tam benim sorduğum soruyu kullanarak atağa geçecekti ki Horikita müdahale etti.
“Bu konunun bizim görüşmemizle ne alakası var?”
Doğasında kaba ve patavatsız bir kişiliğe sahip olan Horikita’nın şuan elinde 2 avantaj vardı; birisi, sınavda başarılı olması, ikincisi Kushida’yı böyle halka açık bir yerde avlamaya çalışması.
“Ayanokouji-kun. Ayakta dikilmek hobin falan mı? Hem ne söyleyeceksen söyle hadi, bekleme?”
‘Kushida gibi biriyle başa çıkıyorum hadi çabuk ol’ demenin kibar(!) yolu bu herhalde.
Horikita için bu görüşme, değerli olsa gerek.
“Yanında biri olmasını beklemiyordum. Sonra konuşuruz.”
Istenmediğim yerden hemen ayrılmaya karar verdim. Fakat benim aksime, Kushida varlığımdan hoşnuttu.
“Ne dersin, Horikita-san? Ayanokouji-kun bizimle çay içsin, gitmesine gerek yok değil mi??”
Beni durdurmak için harekete geçti geçmesine de, Horikita’nın sessizliği…gayet net bir cevaptı. Sakince hiçbir şey olmamış gibi oturacak yürek yok bende.
“Belki başka sefere.”
Alelacele arkamı dönüp adım attım.
“Dur, söyle ne diyeceksen.”
“Çok alakasız bir konu.”
Kushida’nın duymasını istemediğim için, konuyu geçiştirmeye çalıştım. Son zamanlarda ağzımdan baklalar kaçıp duruyor ama bu kızın bilmesini asla istemiyorum. Sadece gönül rızası da değil olay, bu kızın bilmesi demek bizim dezavantajımız demek.
“Yoksa onun duymasını istemediğin bir konu mu?”
Horikita hemen yapıştırdı lafı, sağ olsun.
“Öyle mi, Ayanokouji-kun?”
Kushida üzgün gözlerle baktı. Hemen reddetmeye geçiyorum.
Fakat, Horikita hemen araya girdi.
“Hepimiz sınıf arkadaşıyız. Ondan sır saklamalık bir durum yok, söyle.”
“Sınıfla alakalı bir durum değil. Yani nasıl desem, Horikita, seninle benim aramda bir mesele.”
“O zaman benim için sorun değil. Söyleyebilirsin.”
“Kalsın.”
“Ya şimdi ya hiç diyorum ben de.”
Horikita’nın çözümü bu herhalde. Ondan hiç sır saklamamak falan? Kushida ile ilişkisini böyle mi düzeltecek yani…
Tabii, Kushida’nın yüzünde her zamanki gibi güller açıyor.
Bu kızın ağına kaç kez düşersen düş, bu gülüşü ile ‘bu sefer bir şeyler değişir’ izlenimine kapılıyorsunuz..
Benzer bir hikaye uydurarak onları ikna edebilirim ama Horikita şuan bana cephe almış durumda. Hem isteğimi de kabul edip etmeyeceği belli değil.
“Tamam, o zaman açıkça konuşuyorum?”
“Olur, anlat.”
“Konseye katılmayı düşünüyor musun?”
Olmuşla ölmüşe çare yok derler ya hani.. hemen sadede girdim.
.”….Anlayamadım?.”
Kafasını kaldırıp dik dik baktı, bu soruyu gerçekten soruyor muyum diye teyit ediyor galiba.
“Konuya bodoslama dalmadın mı sence de?”
“Ben de detaylandırmak isterim.”
“Buyur o zaman.”
“Umm, emin misin, Horikita-san?”
Kushida emin olamadığı için sordu.
“O ne demek?”
“Konseyden bahsediyorsa, abin de bu işin içinde demektir. Dinlememde bir sakınca yok yani, öyle mi?”
“İlkokuldan beri abimi tanıyorsun, neden bu soruyu soruyorsun ki?”
Horikita’nın abisini şahit tutmasından beridir Kushida, onların kardeş olduğunu biliyordu. Saklamanın manası yok gibisinden mi dedi acaba.
Kısa sürede hallolacak bir iş değil bu ya. Bir sandalye çekip yanlarına oturdum.
“Birisi senin konseyde olmanı istiyor.”
“Birisi mi?”
“….abin.”
Manabu böyle bir istekte bulunmadı tabii. Kararı bana bıraktı. Fakat Horikita’yı harekete geçirmek için abisini kullanmaktan başka çarem yok ki.
“Abim neden böyle bir şey istesin ki? Saçma.”
Durumdan hoşnut olmayan Horikita hemen reddetti.
“Gerçeği söylüyorum.”
“Gerçek olsaydı, abim söylerdi. Neden sana söyletsin?”
“Abin bu tarz şeyleri kendi söyleyecek birisi mi?”
“Hayır ama konseye katıl diyecek birisi de değil.”
Yani, Horikita söylediklerimin tek kelimesine bile inanmamış..
Bu kardeşlerin arasının bu kadar kötü olması, söylediklerimi yalan olarak yorumlamasına yetiyordu. Kushida’nın varlığı yüzünden de gerçekleri tam anlamıyla aktaramıyordum zaten.
Üçüncü dönem başladığında, Ryuuen’in çöküşünü öğrenecek ve arka plandaki kişinin ben olduğumu anlayacaktır. Bunun birkaç hafta sonra yaşanma ihtimali çok yüksekken, zamanlamayı değiştirmenin manası yoktu. Dertsiz başıma dert almayayım.
“Yalanlarına harcayacak vaktim yok, amacın ne söylesene?”
“Gerçeği söylüyorum diyorum ya. Inanmıyorsan ara sor?”
Yalandan gerçeğe çevirme işlemi başarıyla tamamlanmıştır..
“Saçmaladığını düşünüyorum…..”
“Şüphe ediyorsun değil mi? O zaman arayıp teyit et.”
“Peki, umm, abimin numarasını biliyor musun?”
“Bilmiyorum ama kız kardeşi olarak senin bilmen gerekmiyor mu?”
“Ama bilmiyorum.”
“İsterseniz, Tachibana-senpai ile iletişime geçebiliriz?”
“Tachibana, abimin sekreteri miydi?”
“Evet. Onunla birkaç kez görüştüğüm için numarası bende var.”
Kushida’dan beklendiği gibi, beklenmedik kişilerle dostluk bağı kuruyor..
“Emin misin, Ayanokouji-kun? Yalan çıkarsa başın belaya girecek.”
“Tamam.”
Manabu stratejimi fark edip ayak uyduracaktır. Horikita’nın teyitleri de yalanımı geçeğe çevirecek.
“Teşekkür ederim, senpai. Lütfen yardımcı olur musun?”
Kushida telefonla işini bitirdikten sonra Horikita’nın telefonu titredi.Abisinin numarasını aldı sonunda.
“Sağ ol, Kushida-san.”
“Ne demek.”
Horikita içinde bulunduğu bu garip pozisyona rağmen, dost canlısı bir tavır sergiliyor. Düşüncelerini dışar vurmaması bile etkileyici. Hemen telefon eder diye düşünürken telefonuna birkaç kez dokunup dokunup vazgeçiyordu.
“……offf.”
Derin bir iç çekip ardından derin nefes aldı. Ailesini aramak için girdiği zahmete bak yav.
“Söylediklerin yalan çıkarsa, ben karışmam.”
“Endişeye mahal yok.”
Horikita kumar oynasın bakalım.
Abisinin konseye katıl demesinin imkanı bile yokken ben ısrarla diretiyordum. Blöf yaptığımı düşünse dahi, bir ihtimal diye aklından geçiriyordur.
Abisiyle iletişime geçmeden gerçeği öğrenebilseydi, çok mutlu olurdu ama imkansız tabii. Bana inanmakta güçlük çeken Horikita, içinde yaşadığı karmaşaya son verip ara tuşuna bastı. Ardından da telefonu kulağına aldı.
Karşı taraf telefonu açmış olacak ki Horikita gerilip ne diyeceğini bilemedi.
“Ahh, umm, benim, Horikita Suzune.”
Horikita resmi bir dil kullanıyor..
“Tachibana-senpai’den telefonunu istedim. Umm, nii-san.”
Ister istemez yüzündeki kızgın ifadeye şahit olduk. Ardından da o soruyu sordu. Az önce abin konseye katılmanı istiyor iddiamı sorarak teyit etti.
“Tamam, teşekkürler.”
Telefonu kapattıktan sonra bir sessizlik oldu. Dik dik bana bakmaya başladı.
“Gerçeği söylüyormuşum değil mi? Niye ters ters bakıyorsun?”
“Neden aramızda köprü oluyorsun? Beni şaşırtıyorsun.”
Garip karşılaması çok normaldi.
“Horikita-san, konseye katılacak mısın?”
.”….hayır. Katılmayacağım.”
“Dur bir saniye. Abin sana katıl demedi mi?”
“Katılmamın benim iyiliğime olacağını söyledi. Ama….ben aynı fikirde değilim.”
Sevgili abisinin isteğini görmezden geliyor demek. Bu saatten sonra bu konuda ısrarcı olmama gerek kalmadı. Zaten Kushida’nın da daha fazla bilgi edinmesini istemiyorum.
“Tamam. Sonra tekrar konuşuruz bu konuyu istersen.”
“Bilemedim. Bence zaman kaybı olacak?”
“Olabilir.”
Horikita da konuyu kapatmaya çalıştığımı fark etti. Şu andan itibaren söyleyeceğim her kelime bizim aleyhimize olurdu. Sonra tekrar konuşurum artık.
“Görüşürüz, Ayanokouji-kun.”
Kushida’nın bu nazik vedasında bir gariplik hissettim.
Düzenleyen : Tasi Bey