Elitler Sınıfı - Cilt 7.5 - Bölüm 2 - Aşk Mı?
Cilt 7.5 – Bölüm 2 – Aşk Mı?
23 aralık günü.
Hava açık ve güzel. Sabah erken uyanmak beni çok iyi hissettirdi. Nerdeyse inanılmaz bir tazelenme yaşıyorum. Az önce uyanmama rağmen, çok tatlı bir rüyanın ortasındaymışım gibi keyifliyim.
Yaşamımda ciddi bir değişiklik olmuş gibi hissediyordum. Peki tam olarak ne değişmişti sahiden?
Dışarıdan bakan birisi bu soruya yüksek ihtimalle “Hiçbir şey” diye cevap verecektir ve ben de ona hak verecektim.
Ama yine de bir farklılık vardı. Daha derinlerde bir yerlere sinmiş kolay kolay anlaşılamayacak bir farklılık…
Ben, Kei Karuizawa, beni kıskıvrak bağlayan, zincirleyen, geçmişimden kurtulmuştum.
Daha net açıklamak gerekirse; geçmişimin zincirlerini kıracak bir güce sahibim artık.
İkinci dönemin kapanış töreninden sonra olan olay sonrasında…
Ryūengilin beni çatı katına çağırıp zorbalık etmesinden sonra… Aslında böyle söyleyince kulağa pek öyle hayırlı bir değişiklikmiş gibi gelmiyor ama..
Neyse baştan başlayalım: Ben bu okula artık kurtulmak istediğim o boğucu geçmişimden kaçmak için gelmiştim. Hamlelerimi ona göre belirliyordum. Başlarda her şey iyiydi. Sınıfın en popüler erkeğiyle çıkıyor, kızlar arasında hızla sivriliyor, ve diğer insanların saygısını kazanıyordum. Sonra ise başıma türlü türlü olaylar geldi ve her biri direnme gücüme ve mücadele hevesime darbe indirmeye başladı.
En ağırı da aslında Manabegilin bana yaptıklarının arkasında Kiyotaka’nın olduğunu öğrenmek oldu.
Başta çaresizliğe kapıldım, hatta sinirden küplere bindim… fakat, kurtuldum.
Kiyotaka kurtardı beni.
Çatı katından indiğimde merdivenlerde beni bekleyen eski öğrenci konsey başkanı ile Chabashira sensei oldu.
Endişeli oldukları gözlerinden okunuyordu. Açıkçası, onlar olmasa yurda sağ salim geri dönebilir miydim bilemiyorum.
Bana tek söyledikleri, Kiyotaka’nın talimatlarına göre hareket ettikleriydi.
Bence… bunu söyleyerek beni rahatlatabileceklerini düşündüler…
Bu çatı katında olanlar, Manabe’gilin yaptıkları… hepsi onun başının altından çıkmıştı.
Geçmişimden kurtulmayı bu kadar takıntı yapmasıydım eğer daha sağduyulu davranabilirdim. En azından ortaokulda bana yapılanların acısını başkalarından çıkarmak gibi pervasız ve ukalaca hareketlerde bulunmasaydım bu olaylar gerçekleşmeyebilirdi belki de.
Böyle bir karakter karşısında, Manabegilin de saldırması normaldi. Zorbalıktan kurtulmak adına olan bu tüm uğraşlarımla; kendi kuyumu kendim kazmış oldum.
“Fuu …”
Garip bir şekilde iç çektim…. nasıl diyeyim?.. duygu dolu bir iç çekiş oldu. Eh, çok kelimelere dökemiyorum ama.
Emin olduğum tek bir şey vardı artık : Rüyalarımda bile Kiyotaka’yı düşündüğüm.
Dünden beri, tüm aklım onunla doldu taştı. Onu düşünmekten kendimi alamıyorum.
“… off… galiba bu hikayede yanan ben oldum…”
Kafam bu düşüncelerle doluyken vücut ısımın sebepsiz yere yükseldiğini fark ettim.
Bu artan vücut ısımı bastırmak adına gözlerimi kapattım.
9/D sınıfından, Kiyotaka Ayanokōji.
İlk başlarda onu, varlığı bile belli olmayan bizim sınıftan bir öğrenci olarak görüyordum.Arada bazı kızlar, onun karizmatik olduğundan falan konuşsa da bu tür muhabbetlere hiç kulak asmıyordum. Zaten onun bahsi de fazla uzamadan hemencicik kapanıveriyordu.
Bu modern dünyada, ‘iletişim becerisi’ kişinin popülerliğini belirliyor.. Bu yetenek de maalesef Kiyotaka’da yok.
Spordaki başarısı ne olursa olsun, kendisini gösteremediği sürece hiçbir şekilde popüler olamayacak.
İşte bu yüzden D sınıfının lideri, Yōsuke. A sınıfınınki, Tsukasaki. B sınıfınınki de Shibata. Sınıflarındaki diğer herkesten daha popülerler çünkü.
Gerçek Kiyotaka, sosyalleşmede kötü değil aslında. Çok zeki, olgun, mantıklı düşünüyor. Senpai’lere yenilmeyecek kadar sporda da başarılı. Hatta inanılmayacak derecede… de güçlü…
Zalim ve acımasız bir yanı da var…. ve her şeye rağmen, beni kurtaracak.
“Haa …!?”.
Yoksa ben…. yoksa ben Kiyotaka’yı—
“Hayır, hayır, hayır. Olamaz, asla!”
Kıpkırmızı kesilen yüzümü ellerimle kapattım. Kafamı sağa sola inkar edercesine salladım.
Yüzümün kızardığının farkında olduğum için, panikliyordum… Yeni aşık olmuş deli bir kızdan farkım yoktu.
Romantik bir ilişki istemediğimden değildi… ben de her genç kız gibi sevdiğim insanla mutlu olmak istiyordum… fakat bunu nasıl açıklasam ki?… Kiyotaka’ya bu gözle baktığıma inanamıyordum.
“Evet, böyle olması mümkün değil. Tüm bu başıma gelenlerin sorumlusu o. ”
Aksine büyün bu olaylardan sonra ona kin tutmadığım için, bana minnettar olması lazım. Bir de bütün bunların üstüne kalbimi çalması da ne bileyim…? Hayır hayır bu kadarına Kiyotaka bile olsa, hoş göremem.
Bütün bu rahatsız edici düşüncelerden kurtulmak için aynanın karşısına geçip geceden kalma karman çorman olmuş saçlarımı taramaya başladım.
“Ne kadar da iyi bir insanım, değil mi?..”
Yaptıklarının sorumluluğunu aldı, evet… Fakat benim yerime başkası olsa, onu yaptıklarından dolayı affeder miydi? Bence affetmezdi. Hatta ona karşı kin besler, intikam hırsıyla yanıp tutuşurdu.
Ancak benim gibi cömert ve nazik birisi; onun yaptıklarını görmezden gelir, sonuca odaklanıp onu affederdi. Kiyotaka’nın yaptıklarından memnun olurdu.
Kafamın içindeki bu düşünceleri, başımı sağa sola sallayarak geçiştirmeye çalıştım.
Kiyotaka’yı çoktan affettiğimi belli edemem asla.
Onu vicdanen rahatsız olması için zorlayabilirim belki. Ona öfkeliymiş gibi yapar; canını okurum.
Hatta Kiyotaka’nın yüzünü görünce, gerçekten sinirlenebilirim bile.
Kafamda bu konuyu düşünürken bir mesaj geldi.
“Bugün, 11.00’da. Şimdiden teşekkür ederim, Karuizawa.“
“Ahh, anladım. ”
Maya Satō’dan mesaj gelmiş. Yarın bir işi var sanırım, endişelendiği bir konuyla ilgili danışmak için beni aradı.
Sato’yla arkadaş gruplarımız ortak olmadığı için derin bir arkadaşlığımız yoktu.
Tabi, sınıf arkadaşım olduğu için aramızda bir sorun yoktu; iyi geçiniyorduk. Fakat onunla ilk defa baş başa görüşeceğim.
“Her şeye rağmen, sağlıklıyım.”
Dün, o soğuk havada üzerime kovalarca su dökülmesine rağmen, başıma gelen onca şeye rağmen, ben hala çok sağlıklıyım. Tabii, bununla övünüyorum bile.
Tepeden tırnağa soğuktan titrediğim halde, sıcak bir duş aldıktan sonra kendime geldim. Başka bir kızın başına gelseydi bunlar, kesin üç gün üç gece uyusa dahi, kendine gelemezdi.
“Galiba bu tarz muamele görmeye alışkınım. Ha ha ha…”
Demek daha düne kadar beni iliklerime kadar titreten düşüncelerle artık dalga geçebilir oldum? Gerçekten de değişmişim gibi…
Şimdiye kadar sürekli olarak… zorbalığa uğramaktan korkuyordum.
Kalbimin derinliklerinde her zaman bir kara delik vardı; gitgide büyüyen..
Şuan net bir şekilde bu cümleleri kurabilsem de, hayatımda gerçek bir değişiklik oldu mu merak ediyordum. Küçük de olsa bir değişiklik..
Tam bu düşüncelerle boğuşurken, beyaz tenimdeki yarayı gördüm. Görmek istemesem bile vücudumda yer alan bu yaradan kaçamazdım ki..
Her gün bu yaramla yüzleşiyordum. Duygularım sürekli beni mahvediyor; ölmek istiyordum. Fakat dün hiç olmadığı kadar çok bu yaramın beni incittiğini fark ettim.
Yaralardan nefret etmeme, pişman olmama, hatta üzülmeme rağmen, bir günde bu kadar büyük bir değişime inanamıyordum.
“Yine de bu halimi bir erkek görmemeli…”
Karşı cins böyle bir vücudu görürse eğer, arkasına bakmadan kaçardı…
Kızların vücudu, yumuşak, güzel ve pürüzsüz olur. Böyle bir yara, tüm beklentileri yıkardı.
Bu yara izi, yüz yıllık aşıkları bile ayırır be… [D.N. Ne abarttın be…]
Zaten kimseye gösterme niyetinde değilim, kalbime gömdüm yaramı.
Ancak bir dakka… Kiyotaka, çoktan bu yarayı görmüştü, değil mi? Tuhaf bir şekildeki normal bir erkeği tiksindirecek olan yarayı fark ettiğinde ne herhangi bir söz söyledi ne de iğrendiğini belirten herhangi bir surat ifadesi yaptı. Aksine oldukça normal bir şeymiş gibi karşılamıştı durumu.
Yoksa…gemide karanlık olduğu için göremedi mi? Ya da yalan mı söylüyor?
Yoksa içten içe iğrendi de belli mi etmedi?
Ne düşüneceğimi bilemiyordum. Sorumun cevabına git gelli tepkiler verirken bir şeyin farkına vardım.
“O çocuk… benim vücuduma dokunmuştu!!!?”
O an düşünecek ne halim vardı ne de vaktim… ama o kalçalarıma dokundu? Hatta üniformamı bile çıkaracaktı?…
Ortaokulda kızlar bana mikrop muamelesi yaparken veya türlü türlü eziyetler çektirirken sınıfın o çok yiğit(!) erkeklerinin hiçbiri bu duruma dur demedi, bana destek olmadı veya önüme geçip bütün bu zorbalıkları durdurmaya çalışmadı.
Daha karşı cinsten birinin elini tutmuşluğum yok… ama o bana neler yaptı..
“Cidden ha, mou, mou, mou! Yine bu konuya daldım! Salağın tekiyim!”
Artık Kiyotaka meselesini kapatmanın zamanı geldi de geçiyor. Evet, bu konuyu kapatıyoruz, üzerini hiç açmamak üzere mühürlüyoruz. Bu konuyu unutmalıyım.
Elimi gardrobumda dolaştırıp bir kıyafet seçtim, sonra da üzerimi değiştirdim.
Düzenleyen: Tasi Bey