Elitler Sınıfı - Cilt 9 - Bölüm 22 - Suç Dediğin
Cilt 9 – Bölüm 22 – Suç Dediğin
Birkaç gün göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Bu süreçte Ichinose’n okula gelmeyişleri devam etti.
Şubatın 24’ü, sene sonu sınavına bir gün kala bir değişiklik yaptı ve Ichinose okula geldi.
Onu bizzat görmedim ama bir haftadır okula gelmediği için herkesin gözü onun üzerindeydi. Haberler de çok hızlı yayıldı haliyle.
Varlığı önce, B için.. sonra da C sınıfı için önemliydi. Bir de yarın sene sonu sınavı vardı yani.. asıl önemli olan oydu.
“Çok iyi, Ayanokōji. Akito. Haruka. Airi. Harika sonuçlar.”
Öğle yemeği molasında Ayanokōji grubu olarak, Keisei’nin masasında toplandık. Keisei’nin bizim için hazırladığı testi çözmüştük daha önce. Onun sonuçlarını bize açıkladı.
Dün gece özel olarak çözdürtmüştü, ne kadar başarılıyız görelim diye.
“Vayy be~! Kiyopon, 90 almışsın! Harikasın!”
Elindeki sandviçi yerken Haruka sevinçle bağırdı.
“Keisei’nin hazırladığı sınav çok iyiydi. Siz de iyi puan almadınız mı?”
Arada küçük farklar olsa da üçü de yaklaşık 80 almışlardı.
“Test ile bu sınavdan iyi not aldığınıza göre, yarınki finalden yüksek not alacaksınız demektir.”
“Keisei bile böyle diyorsa, yarınki sınav güzel geçecek demektir.”
Akito, omuzlarını birkaç kez ileri geri yaparak esnetti. Yarınki sınava hazırım imajı çiziyordu.
“Sağ ol, Keisei-kun. Ne zaman sınava girsem… geriliyorum…”
“Ne demek. Sizin için elimden geleni yaparım.”
Sakura ile Akito’nun sözlerinden hafif utanıp mutlu olan Keisei, burnunu kaşıdı.
“Peki, bugün çalışmayacak mıyız, emin misin?”
“Geçtiğimiz haftayı ful çalışarak geçirdik. Yarın final olduğuna göre, bir gün dinlenerek geçirin. Çok sıkı çalıştınız. Bir günde unutacağınızı sanmıyorum. Hem kendinizi zorlamanızı da istemiyorum. Sınavdan önce kendinizi harap etmeyin kısacası. Dinlenmiş olursunuz.”
“Emredersiniz, efendim! Sen ne dersen o, Yukimū.”
Haruka asker selamı yapınca, herkes başını sallayıp güldü.
“Aman allahım! Arkadaşlaaaaar!”
Birisi kapının önüne hızlıca koşarak içeri bağırdı. Tam da öğlen yemeğimizi yiyorken..
“Off. Ne oluyor yav…”
Haruka ani bağırma karşısında irkilip elindeki sandviçi düşürünce sinirlenip bağırdı.
“Hey! Ne oldu be, ne bağırıyorsun!”
Hoşnut olmadığını belli ederek Haruka, Ike’a dik dik baktı.
“Aşağıda bir şeyler oluyor!!! A sınıfı öğrencileri, B’ye daldı!”
Ike heyecanla bağırdı.
“Ichinose-san’ın okula dönmesiyle Sakayanagi-san olay çıkartıyor…”
Sınıfta öğle yemeğini yiyen bir diğer isim de Horikita’ydı. Bu duruma karşı tepkisini bu sözler ile verdi. Bana tek kelime etmeden yerinden kalkıp sınıftan çıktı. Onun gidişini gören; Sudō, Hirata ve birkaç kişi daha arkasından koşup çıktılar.
Yarın, final sınavı vardı.
Sakayanagi için bugün eşi bulunmaz bir fırsattı. Yarın hamle yapması imkansızdı malum, sınav derdine kimse ilgilenmezdi.
Ichinose okula döner dönmez, onu alt etmek için harekete geçmiş demek.
“Ne yapacaksın, Akito…?”
“Ne yapabilirim ki? Geçen günkü gibi olursa, araya birinin girmesi gerekecek.. el mahkum.”
“Eh, doğru.”
“Fakat… Haruka, Airi. Siz burda kalın. Çok fazla kişi müdahale etmesin, gerek yok..”
“Tamam, tamam. Biz burda öğlen yemeğimizi yeriz.”
“Ya sen, Kiyotaka-kun?”
“Ben…”
Keisei bir anda ayağa kalkıp Akito’ya destek çıkınca, arkada kalacağım demem zor olurdu.
“Ben de gidiyorum. Pek yardımım dokunur mu bilmem ama.”
Üçümüz sınıftan çıkıp B sınıfına doğru ilerledik. Olay, herkesin dilindeydi. Koridorlarda toplanmış ya durumu konuşuyorlardı ya da koşuşturuyorlardı.
“Burada ne yapıyorsun, Sakayanagi!?”
B sınıfına girmemizle Shibata’nın Sakayanagi’nin önüne geçip hesap sorduğuna şahit olduk.
“Ne mi yapıyorum? B sınıfındaki herkesi kurtarmaya geldim, farkında değilsin.”
Sakayanagi’nin yanında Kamuro ile Hashimoto vardı, Kitō ya da başka birisi yoktu. Büyük bir grupla gelmek yerine küçük bir grupla gelmişler.. ya da daha sonra diğerleri de gelecektir..
“Bu ne demek, Sakayanagi-san.”
Ichinose sınıfın arka taraflarında etrafı kız öğrencilerle dolu bir yerden seslendi.
“Dur, Ichinose. Sen bu meseleye karışma.”
“Evet! Sen boş ver, Honami-chan!”
Onun etrafını sararak Sakayanagi’ye yaklaşmasına izin vermediler.
“Öncelikle iyileşmişsin diyeyim. Seninle daha önce iletişime geçecektim ama vaktim olmadı, malum sınav var. Tam vaktinde gelmişsin..”
“Sağ ol.”
Uzak bir mesafeden konuştular. B sınıfındaki her öğrenci, Sakayanagi’ye düşmanca bakıyordu. Öğlen molası olmasına rağmen, B sınıfındaki tüm öğrenciler buradaydı.
Herkesin amacı, Ichinose’i korumaktı herhalde.
Fakat Sakayanagi, onların birlik olmasını umursamadı. Aksine bu düşmanca bakışlardan hoşnut bir tavrı vardı.
Bir nevi, Ichinose’in hareketlerini tahmin ediyordu. Şuanki söylentilerden dolayı, – ki bir hafta kadar okula gelmemişti – kafeteryaya ya da diğer tesislerden birine gitmeyip sınıfta kalmayı tercih edeceğini adı gibi biliyordu.
“Bizi mi kurtaracaksın, Sakayanagi?”
“Evet.”
Kanzaki’nin sorusuna karşılık, Sakayanagi başını sallayarak hafifçe gülümsedi.
“Dedikoduları senin….çıkarttığını kabul ediyorsun yani?”
Kanzaki mırıldanarak; ‘Kurtarmaktan kastı özür dilemek herhalde’ dedi.
“Dedikoduları yayan ben değilim.”
“…yine neyin peşindesin?”
“Hani, Ichinose-san’ın yüklü miktarda puanı olduğuna dair bir söylenti vardı hatırlıyor musunuz? O sıralar okul da araştırma yapıp durumun legal olduğunu söylemiş, konu kapanmıştı.”
“Ee, ne demeye çalışıyorsun?”
Ichinose’e laf düşmesin diye Kanzaki ona fırsat vermeden hemen cevap veriyordu.
“Bazı tahminlerim var benimde bu konuda… legal olarak bu okuldan puan toplamanın bazı yöntemleri var. Mesela, bir öğrenci sınıfından düzenli puan toplayarak sınıfın kasası rolünü üstlenebilir. B sınıfının da, Ichinose-san’a böyle bir görev verdiğini düşünüyorum.”
“Bu konuda sana bilgi veremeyiz.”
Kanzaki’nin tepkisi normaldi. B sınıfının iç meselesi, kimseyi ilgilendirmezdi.
“Tabii. Ben de zaten bunu sorgulamaya gelmedim… sadece, Ichinose-san’ın banka rolünüzü üstlenmesi konusunda…. sizin doğru bir karar vermediğinizi, hatta tehlikeli bir riske girdiğinizi düşünüyorum.”
Sakayanagi ile Ichinose göz göze geldi, ikisi de birbirine çok sert bakışlar atıyordu.
“…………”
Ichinose cevap vermeyip dik dik bakmaya devam etti.
“Haksız mıyım, Ichinose Honami-san?”
Sakayanagi sert bir soru sordu. Ichinose’i tam on ikiden vurdu..
Sessizlikle cevap vermekten başka elinden bir şey gelmeyen Ichinose, artık köşeye sıkışmış bir durumdaydı, hatta uçurumun eşiğindeydi. Küçük bir hamle ile, her an düşebilirdi.
Sakayanagi’nin ona hazırladığı tuzak buydu işte.
Fakat, planı işe yaramayacak.
“Biraz çekilebilir misiniz, arkadaşlar? Chihiro-chan. Mako-chan.”
“A-ama!”
“Sorun yok. Ben hallederim. Endişelenmeyin.”
Nazikçe gülümsedikten sonra, Ichinose sakince ilerleyip Sakayanagi’nin önüne geldi.
Ancak, Ichinose ona doğru dönmeyip sınıf arkadaşlarına doğru döndü.
“…arkadaşlar, herkesten özür diliyorum!”
Öğretmen masasının önünde tam sınıfın ortasında bir noktada boynunu eğip af diledi.
“Nn-ne? Neden özür diliyorsun, Ichinose?Özür dilenecek ne var?”
Sözlerine şaşırıp kalan Shibata, ona engel olmaya çalıştı.
“Ona engel olma, Shibata-kun. Suçunu itiraf etmek üzere.”
Sakayanagi hınzır bir gülümseme takındı.
“Geçtiğimiz yıldan beri… bir süredir sırrımı saklıyorum…”
“Dur, Ichinose. Herkesin önünde konuşmak zorunda değilsin.”
Durumdan rahatsız olan Kanzaki de ona yardımcı olmaya, engel olmaya çalıştı ama nafile.
“Birkaç haftadır hakkımda bir sürü dedikodu çıkıyor… ve onlardan biri doğru… o notta yazdığı gibi suçluyum.”
Ichinose konuşmaya başlayınca, Sakayanagi kaşlarını kaldırıp hoşnut bir halde gülümsedi.
“Doğru muu?”
Bu sözlerinden sonra sınıfa kargaşa hakim oldu.
“Demek bu saftirik sınıf arkadaşların her şeyden bihabermiş. Onlara tüm detayları anlat, Ichinose-san. Ne suçu işledin, anlat öğrenelim?”
“Ben-”
Ichinose duraksayıp yutkundu. Gergin bir hali vardı.
“Bunu hepinizden sakladım… ama şimdi itiraf edeceğim.”
Bu sözleriyle beraber Ichinose, içine sakladığı gerçeği anlatmaya başladı.
“Ben…hırsızlık yaptım.”
Şeref öğrencisi, Ichinose Honami, hırsız çıktı.
Beklenmedik bu itirafa karşılık izleyicilerin hepsi şok geçiriyordu. Hem B sınıfı, hem bizimkiler; Keisei ile Akito.
…Ichinose’in böyle bir şey yapacağı kimsenin aklına gelmezdi.
“Honami-chan… hırsız…? Şaka mı bu?”
“Özür dilerim, Mako-chan.”
Hem özür diliyor hem de hırsızlık yaptığı olayı anlatmaya başladı, Ichinose.
“Babasız bir ailede büyüdüm. Annem ve benden iki yaş küçük kız kardeşimle yaşıyorum. Durumumuz çok iyi olmasa da, mutluyduk. Annem hem zar zor iki çocuk büyütüyor hem de çalışıyordu. Ben de ortaokul biter bitmez iş bulmaya karar vermiştim. Liseye gitmek pahalıya mal olacağı için, aileme destek olmak amacıyla çalışmak istedim. Annem karşı çıktı. Abla olarak, kız kardeşimin geleceğini ve mutluluğunu düşünüyordum. Annemse, iki kızının da mutluluğunu ve geleceğini düşünüyordu.”
Ichinose içinde tuttuğu geçmişini anlatmaya başladı.
“Beni fikrimden vazgeçirip liseye gitmem için ikna etti. Param olmadan da çok çalışırsam, burs alabileceğimi biliyordum. Bu yüzden de çok ama çok çalıştım. Tüm imkanlarımı zorladım, okulun en iyi öğrencisi oldum. Ama… ortaokulun üçüncü sınıfındayken annem kendisine çok yüklenince bayılmış.”
Ailesinin geçimini sağlamak için, Ichinose’in annesi kendisini hasta edecek kadar yormuş demek ki..
“Kız kardeşimin doğum günü yaklaşıyordu. Bizden şimdiye kadar tek bir isteği dahi olmamıştı. Orta bire gitmesine rağmen şımarık olmadığı gibi kendisini tutan, tutumlu bir yapısı vardı. İstediği elbiseyi alalım diye diretmez, arkadaşlarıyla dışarıya çıkıp masraf yapmazdı. Böyle nazik düşünceli kız kardeşim ilk kez bir şey istedi….. o zamanlar ünlülerin taktığı moda olmuş bir saç tokasından istiyordu. Annem o saç tokasını almak için daha fazla çalışmaya başladı ama….”
…hastanelik olunca, kızına doğum günü hediyesini alamadı demek.
“Hala dün gibi aklımda her şey. Annemin hastane yatağındaki hıçkırarak ağlarken özür dilemesi.. kız kardeşimin istediği ürünün fotoğrafını gösterip annemle beraber ağlayıp kendini paraladığı an.. kız kardeşimin almayı çok istediği tokaya bakıp saatlerce ağladığını hatırlıyorum. . onu suçlayamıyordum da… ilk kez bir şey istemişti ve yaşı da küçüktü…”
Sakayanagi, Ichinose’in açıklamasını yüzündeki gülümsemesi hiç değişmeden dinliyordu.
“Ablası olarak…kız kardeşimin yüzünü tekrar güldürmek istedim. Doğum gününün olduğu gün, o tokayı satan mağazaya gittim.”
Şuane o anı yaşıyormuşcasına anlatıyordu. Yutkundu.
“O zamandaki duygularım çok karmaşıktı. Rahatlatmak için sürekli kendimi telkin ediyordum…. ciddi bir suç olmadığını, kız kardeşim için değeceğini düşünüyordum. Zaten dünyada bu tarz suçları sürekli işleyen çok fazla insan vardı. O zaman düşündüm ve dedim ki… sırf bunun için ailem beni suçlamaz. Tek seferlik bir şey olacak. Beni affederler dedim kendime. Bencil bir düşünceydi. O saç tokası 10,000 yen civarındaydı… kız kardeşimin çok istediği tokayı….çaldım.” [Ç.N: 10.000 yen, 720 TL ediyormuş.]
Ichinose zor bir deneyiminden bahsediyordu.
“Hoş karşılanmayacağımı bile bile, çalmayı seçen bendim.”
…ailesini mutlu etme isteği onu hırsızlığa itmişti.
“…Fakat, bunu bahane olarak gösteremezsiniz.. değil mi?”
Ichinose sessizce mırıldandı.
“Suç, suçtur.. ne olursa olsun, işlendiği sürece dönüşü yoktur.”
Yaşadıklarıyla bağlantısız olarak işlediği suçun yükümlülüğünden bahsetti.
“Yakalandın mı yani?”
Hashimoto’nun sorusuna karşılık Ichinose başını salladı.
“Mağazadan tokayla ayrıldım. Hayatımda ilk defa hırsızlık yaptım. Kimse fark etmedi. Hemen eve dönüp kız kardeşime hediyeyi verdim. Çaldığım için, hediye paketine sarılı falan da değildi. Önemsiz bir hediyeye dönüşüvermişti. Yine de gülümsemesini gördüm. İçimdeki vicdan azabı az da olsa hafifledi. Fakat sonra tekrar üzülüp daralmaya başladım. Suçluluk hissi beni yiyip bitirdi.”
Ichinose’in kendi haline acıyla güldü.
“İnsan çocuğunun bir suç işlediğini fark etmez mi? Eder, tabii. Kız kardeşime sır olarak sakla desem de, tokayı takmamak için hiçbir sebebi yoktu. Annemi hastanede ziyarete gittiğimiz zaman takacaktı…. niye takmasın ki? Çaldığımı düşünmesine imkan bile yoktu. Annemin yanına gittiğimizdeyse olanlar oldu. Hayatımda ilk defa… annemi bu kadar sinirli gördüm. Öfkeden deliye dönüp bana tokat attı. Kız kardeşimin kafasından da tokayı çıkarttı. Benim hıçkırarak ağlamamı, kız kardeşim anlamıyordu. Annem hasta yatağından kalkıp beni zorla mağazaya kadar götürdü. Af dileyerek yere kapandım. O an anladım nasıl bir suç işlediğimi. Ailemi ve kendimi ne kadar zor duruma düşürdüğümü anladım. Ne yaparsam yapayım bu gerçeği değiştiremeyeceğimi de. Hiçbir bahanenin bu hatamı düzeltemeyeceğini de anladım.”
Ichinose’in sakladığı gerçek buydu, gizli geçmişi bundan ibaretti.
“Mağaza beni polise şikayet etmedi. Fakat çok geçmeden bu olay büyüdü. Ben de kendimi odama kapattım. Ortaokulun yarısını odamda geçirdim…. bir süre sonra tekrar sıfırdan başlamanın hayalini kurmaya başladım. Sınıfı öğretmenim bu okuldan bahsetti. Kayıt ve harç parasının olmadığını… mezun olanların kolayca iş bulabileceğini söyledi. Ben de böylece… sıfırdan başladım.”
Hikayesi bitince, Ichinose tekrar sınıf arkadaşlarının önünde eğildi.
“Özür dilerim arkadaşlar, size böyle acınası bir lider olduğum için…”
“Deme böyle, Ichinose.”
Yakından dinleyen Shibata konuştu.
“Tüm bu söylediklerini duydum ve hala sana güveniyorum, sen iyi birisin.”
“Evet! Honami-chan kötü bir şey yapmışsın ama-”
Beton zemine vurulan bastonun sesi sınıfta yankılandı.
Sakayanagi: “Biraz müdahale edeceğim. Kafanız mı güzel sizin?”
Ichinose’in desteğini durdurdu.
Sakayanagi : “Ne boş, ne anlamsız bir hikaye bu. Hırsızlık geçmişinle ilgili detayları anlatarak sempati kazanmaya mı çalışıyorsun? Ama bu hırsızlık yaptığın gerçeğini değiştirmiyor. Suç, suçtur. Zaten kişisel bir meseleden dolayı hırsızlık yapmak istemişsin.”
Sakayanagi’nin konuşmasıyla yanındaki Kamuro, bir anlığına sert bir ifade takındı.
“Evet, haklısın. Geçmişte yaşadığım durumun bu konuyla bir bağlantısı olamaz. İşlediğim suçun affı yok.”
“Gerçek değişmiyor: hırsızlık yaparak suç işlemişsin. Sınıfının sana emanet ettiği kişisel puanları da mezuniyet yaklaştığından çalmayacağın ne malum?”
“……asla böyle bir şey yapmam ben, Sakayanagi-san. Arkadaşlarımı görmezden gelip A sınıfına yükselmek için böyle bir hamle yapmak demek, ihanet demek. Okul bile böyle bir şeye izin vermez.”
“Doğru… ama zeki olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Böyle bilindik bir taktik kullanmak yerine, yine bir sempatik performans sergileyip herkesin iznini alarak A sınıfına yükselirsen?”
İnsafsız Sakayanagi.
“Haklısın… belki…. belki tüm çabalarım size abartılı ve boş geliyor olabilir.. ne kadar çabalarsam çabalayayım geçmişimdeki lekeyi silmem mümkün değil, bunu da biliyorum.”
Geçmişteki hatası hep peşinden gelecekti.İlerde sınıfına ihanet etme ihtimali her zaman soru işareti olarak kalacaktı..
“Şimdi anladınız mı, sizi kurtarmaktan kastımın ne olduğunu? İşte gerçek Ichinose Honami-san, bu .Böyle bir lidere sahip olduğunuz sürece, kazanma şansınız yok.”
Sakayanagi asıl amacını açıladı.
“Bu durumu fırsat bil ve arkadaşlarına puanlarını iade edip liderlikten çekil. Bu kadarını dahi yapamazsan, bu söylentilerin ardı arkası kesilmeyecek… haksız mıyım?”
Ichinose sakince gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
“Ne yapmak istiyorsun, Ichinose?”
Kanzaki, B sınıfının temsilcisi olarak ona sordu. B sınıfının lideri olarak devam edip etmeyeceği, ne karar vereceğini sordu.
Sadece Ichinose’in alabileceği karardı bu.
İlk defa bu kadar ağır bir deneyim yaşıyorsa şayet, kaldırması zordu. Belki vazgeçerdi.
Fakat, buna benzer bir durumu yaşamıştı.
Hatta, onu o hale getiren kişi bendim.
Şuan ise, tamamen iyileşmiş bir haldeydi. Kalp kırıklığı, yaşadığı üzüntü, olduğundan daha güçlü bir haldeydi.
“İtirafımı küçük bir konuşma ile bitireceğim…”
Bu sözlerini söyledikten sonra, Sakayanagi’ye gülümseyerek döndü.
“Sakayanagi-san’ın dediği gibi, hırsız olduğum doğru. Bu olaya sempati beslemenize gerek yok. Suç, suçtur. İşlediğim suçtan kaçmayı da düşünmüyorum. Fakat hırsızlıktan dolayı bana ceza verilmedi. Kısacası, işlediğim suçun cezasını çekmek zorunda değilim.”
“Az önceki kötü anın ve acınası haline rağmen, ne cesur çıktın. Bu tavrınla, yaptığı işten suçluluk duyan, vicdan yapan, hırsızlardan çok farklısın.”
“Olabilir. Fakat geçmişe takılı kalmak istemiyorum. Geçmişimin beni etkilemesine izin vermeyeceğim.”
Gülümseyerek sınıf arkadaşlarına döndü, Ichinose.
“Utanmaz olmama rağmen….benimle sonuna kadar gitmeye var mısınız, arkadaşlar?”
Bu sorusuna karşılık, bir sükunet hakimdi sınıfta. Geçmişinden utandığı için ağlamak üzereydi. Bu durumdan kaçmak için de konuşuyor, kendisini ifade etmeye çalışıyordu.
Sınıf arkadaşlarıyla bir yıldır zorlu sınavlar atlatıyorlardı. Herkes onu çok iyi tanıyordu. Şuan neler yaşadığını da anlıyorlardı.
“Bizim tam destek senin arkada olduğumuzu biliyorsun zaten, değil mi!?”
Shibata gülümsedi. Ardından tüm B sınıfı gülümseyerek, ona destek oldular. Ona olan hayranlıklarının gücü buydu.
Keisei ile Akito de sınıflarının birlik olmalarına şaşırıp hayran hayran izlediler.
Bir sınıf ağrılıklı olmakla beraber, diğer sınıflardan da destek sesleri yükseliyordu.
“Sakayanagi… şimdi ne yapacaksın?”
Sakayanagi’nin saldırısı boşa çıktı.
Kamuro da durumun farkında olduğu için mırıldanarak sordu. Bir nevi, ‘geri çekilelim mi’ diye soruyordu.
“Fufufu.”
Sakayanagi kahkaha attı.
“Fufufufufufu.”
Bu sefer daha uzun bir kahkaha patlattı.
“Demek sınıfını kandırmayı başaralı çok olmuş. Fakat az önce dediğin gibi, suçlu geçmişin değişmeyecek. Hep gölgen gibi arkandan gelecek. İlerde de bu tarz dedikodulara maruz kalacağın da aşikar.”
“Olabilir.. ama kaçmayacağım.”
“Öyle mi? O zaman bekle-”
“Yeter, çocuklar. Gösteri bitsin artık.”
Sakayanagi tam cevabını tamamlayacakken, üst sınıflardan birisi ile 2 öğretmen sınıfa girdi: Öğrenci konsey başkanı Nagumo, ile Hoshinomiya ve Chabashira sensei.
“Önemli kişiler teşrif etmiş ama bu konu sadece lise birleri ilgilendiriyor.”
“Evet, aranızdaki tartışma sadece 9’ları ilgilendiriyor idi. Fakat, bugünden itibaren sorumsuz söylentiler yaymak okul kurallarına aykırı.”
“…Nasıl yani? Ichinose-san hakkında basit birkaç dedikodu çıktı diye, böyle saçma kural mı koyulur? Hem rahatsız olsaydı, okula kendisi bildirirdi.. haksız mıyım?”
Nagumo : “Yanılıyorsun, Sakayanagi. Bu sorun sadece Ichinose’i ilgilendirmiyor artık.”
“…Bu ne demek oluyor?”
Tam Nagumo açıklayacakken, Chabashira araya girerek açıkladı.
“Detaylara girmeyeceğim ama bilmeniz gereken şu ki: Sınıflar arasında iftira içeren dedikodular dolaştığına dair duyumlar aldık. Hatta yaklaşık 20 ağır iftira içeren dedikodular… bu duruma müdahale edilmediği sürece, okulun kurallarına aykırı durumlar yaşanacağı için, müdahale edilmesine karar verildi. Dedikodu, dedikodudur.. Okul, öğrencileri hedef alan bu tarz söylenti ve iftiraların yayılması istemiyor. Bundan sonrası için, anlamsız dedikodu çıkartan kişiler okul tarafından cezalandırılacak..”
Şimdiye kadar kılını kıpırdatmayan okul, harekete geçiyordu. Tüm bu olanlara dur demek için.
“…Demek olay bu.”
Chabashira sensei’nin açıklamasını duyduktan sonra, Sakayanagi her şeyi anladığını belirtti.
“Kısaca, okul bu işe el atıyor.”
Horikita yanıma yaklaşıp durum değerlendirmesi yaptı.
“Geç düşünülmüş olsa da, bu her sınıfı beladan kurtarmıyor mu? Hem okulun müdahalesiyle, Sakayanagi-san’ın tayfası artık Ichinose-san’a saldıramayacak demektir. Hondō-kun, Shinohara-san, Satō-san, ve senin için de iyi oldu.”
“Evet.”
“Sakayanagi-san çok ileri gitti. Her sınıfa aynı taktikle saldırdı hem de aynı anda. Okulun dikkatini çektiği için de attığı oklar kendisine saplandı. Kendi kuyusunu kendi kazdı bir nevi.”
Bu sözlerinden sonra, Horikita bir an sessiz kaldı. Ardından devam etti.
“Ama-”
“Ama ne?”
“Yok, bir şey..”
Horikita devam etmek istemedi konuşmasına.
“Hadi biz çıkalım. Okul da olaya karıştığına göre, bize gerek kalmadı..”
Durumu idrak eden Sakayanagi, geri çekilmek için talimatını verdi. Onlar çıktıktan sonra, sınıftaki gerginliğin yerini neşe aldı.
B sınıfı, A sınıfını başarıyla geri püskürtülmüş oldu.
patreon’dan çeviriye destek olmak ve çeviriyi önden okumak isteyenler için – tık tık.