Arifureta Shokugyō – Cilt 1, Bölüm 6: Kahraman

Köprünün her iki ucunda da aniden kıpkırmızı bir ışık saçan büyülü çemberler belirdi. Bir taraftaki büyülü çember yaklaşık 10 metre genişliğindeydi. Diğer tarafta ise köprüden merdivene uzanan kısımda oluşan büyülü çemberler yalnızca 1 metre genişliğindeydi fakat çok sayıda vardı.

Çok sayıda küçük büyülü çemberlerin içinden, kılıç kuşanan kalabalık bir iskelet ordusu çıktı. Boş göz yuvaları, büyülü çemberlerinkine benzer kıpkırmızı bir ışık yayıyordu ve bu göz benzeri parlak şeyler etrafa bakıyordu. Sayıları çoktan yüzlere ulaşmıştı ve artmaya da devam ediyorlardı.

Ancak yüzlerce iskeletten oluşan orduyla karşılaştırıldığında, köprünün diğer tarafında bulunan canavar çok daha kötü hissettiriyordu, Hajime bu şekilde düşünüyordu. On metre genişliğindeki büyülü çemberden çıkan şey, on metre yüksekliğinde dört bacaklı bir canavardı. Miğfer benzeri bir şey giyiyordu, bu tür bir büyülü canavardı. Eğer Hajime’nin belleğindeki hayvanlarla kıyaslanacak olursa en yakın cevap Triceratops* olurdu. Ancak kıpkırmızı ışık saçan gözler, keskin pençeler, çarpıştıklarında metalik sesler çıkaran dişler ve miğferinden çıkan yanan boynuzlar gibi birçok faktör vardı… (Ç.N: Kelimenim üstüne tıklayıp nasıl bir şeye benzediğini görebilirsiniz.)

Komutan Meld kendi kendine “Behemoth” diye mırıldandıktan sonra, Behemoth derin bir nefes aldı ve sağır edici bir şekilde kükredi.

“Gurua~a~a~aaaaa!!”

“Hı!?”

Kükreme Komutan Meld’in kendine gelmesini sağladı ve hızlı bir şekilde herkese emir vermeye başladı.

“Alan! Öğrencilere merdivenlere kadar öncülük edin ve şu İskelet Askerlerin icabına bakın! Kyle, Ivan, Gale! Olabildiğince büyük bir bariyer yapmanıza ihtiyacım var! Bu canavarı burada durdurmalıyız! Kouki, acele et ve diğerleriyle birlikte merdivenlere yönel!”

“Bekle biraz, Meld-san! Biz de savaşacağız! Şuradaki dinozor benzeri canavar en tehlikelisi, değil mi? Biz de savaşab-”

“Ahmak! Eğer bu gerçek bir Behemoth’sa, şu anki durumunuzla onun karşısında durma şansınız yok! Bu canavar 65. katta ortaya çıkıyor. Uzun zaman önce “en güçlü” maceracı olarak bilinen kişi bile bu canavarı yenemedi! Sadece kaç! Sizin ölmenize asla müsaade edemem!”

Her ne kadar Kouki, komutan Meld’in ciddi ifadesini gördükten sonra içi titrese de “Sizi burada bir başınıza bırakamam!” diyerek olduğu yerde durdu. “Herkesin güvenli bir şekilde kaçabileceği bir yol düşünelim!” diyecekken Behemoth bir kez daha kükredi ve saldırıya geçti.

Öğrenciler yavaş bir şekilde geri çekiliyordu eğer bu hızda devam ederlerse Behemoth onları ayakları altında ezecekti. Ama Hairihi Krallığı’nın en güçlü askeri birliği bunun olmasını önlemek için çok katmanlı bir bariyer oluşturdu.

“Tüm kötü amaçları ve düşmanlığı püskürt, Tanrı’nın oğlundan mutlak bir ihtiyat, buradaki sığınağı, Tanrı’nın düşmanları geçemez, 【Mutlak Kalkan】”

Bu büyünün büyülü çemberi en yüksek kalitede olan iki metre karelik bir kağıda çizilmişti ve büyülü sözleri dört cümleden oluşuyordu. Buna ek olarak bu büyü en az üç kişi gerektiriyordu. Bariyer yalnızca bir dakika boyunca mutlak koruma sağlıyordu. Saf beyaz yarı küresel bariyer Behemoth’un saldırısını durdurdu!

Behemoth bariyere çarptığı an, dehşet verici bir şok dalgası patladı. Ayaklarının altındaki her şey un ufak edilmişti ve köprü taştan yapılmasına rağmen şiddetli bir şekilde sallanıyordu. Bunu takiben geri çekilen öğrencilerde çığlıklar eşliğinde yere düştüler.

İskelet askerleri 38. katta ortaya çıkan büyülü canavarlardı. Şimdiye kadar karşılaştıkları büyülü canavarlardan tamamen farklıydılar. Hele ki bu durumda öğrencilerin hissettikleri çok korkunçtu. Önlerinde kan donduran İskelet Askerleri, arka taraflarında ise sürekli korkunç baskı yapan bir aura vardı. Öğrenciler panik halindeydiler.

İskeletlerin çıktığı büyülü çemberleri görmezden gelerek merdivenlere koşmaya başlamışlardı. Şövalyelerden biri olan Alan, onları umutsuzca sakinleştirmeye çalıştı ama yakında olmasından korkulan terör yüzünden kimse onu dinlemedi. Kız öğrencilerden biri arkadan itildi ve yere düştü. Kılıcını başının üstüne kaldırmış iskelet askerini görünce inledi.

“Ah!”

Aynı zamanda çığlık attı, kılıçsa başını gövdesinden ayırmaya geliyordu. O an öleceğini düşündü fakat İskelet Askeri’nin altındaki zemin aniden kabardı. Dengesini kaybeden İskelet Askeri’nin kılıcı kızı ıskaladı ve İskelet Askeri’nin yere düşmesine neden oldu. Ardından kabaran yer yol boyunca birçok İskelet askerinin ayağını çelerek bir dalga şeklinde ilerledi. Bu bazı askerlerin uçuruma düşmesine neden oldu.

Köprünün kenarından iki metre uzakta yoğun bir şekilde soluk alıp-veren Hajime vardı. Dönüşüm büyüsünü sürekli olarak yerde kullanmıştı. Büyülü canavarları köprüden aşağı atmak için kaydırma tekniğini kullanmıştı. Habersiz bir şekilde dönüşüm konusundaki yeteneğini daha da iyi hale getirmişti çünkü büyüyü zindan baskını boyunca sürekli kullanmıştı. Dönüşüm becerisinin menzili de artmış gibiydi.

Hajime büyü yenileyici hapı çiğnerken yere düşen kız öğrenciye hızla yaklaştı. Dönüşüm büyüsü kullanmak için aldığı eldivenlerle kıza elini uzattı ve kalkmasına yardım etti. Hajime hâlâ sersem bir halde olan kızla gülümseyerek konuştu.

“Acele et, ilerlemeliyiz. Her şey yolunda eğer sakinleşirsen bu iskeletler hiç sorun olmazlar. Çünkü benden başka herkes hile kullanıyor sanki!” Göğsü tam anlamıyla küt küt çarpan kız öğrenci, Hajime’den gözlerini alamadı, bir an sonra enerjik bir şekilde “Teşekkürler” diye cevap verdi ve orayı hızla terk etti.

Hajime çevredeki İskelet Askerlerinin ayaklarını paçavraya çevirdi ve onları hapsetti, yarattığı şansı da savaş alanını incelemek için kullandı. Herkes panik içindeydi, silahlarını dikkatsizce savuruyorlardı. Büyücüler bile düzensiz duruyorlardı. Bu şartlar altında birinin ölmesi muhtemeldi. Şövalye Alan onları umutsuzca kontrol altına almaya çalışıyor olsa da işler iyiye gitmiyordu. Bu süre zarfında İskelet Askerleri için takviye kuvvet yeni büyülü çemberler vasıtasıyla geldi.

“Şimdi ne yapacağız… güçlü bir lidere ihtiyacımız var… yolu açma gücüne sahip olan biri… Amanogawa-kun!”

Hajime, Kouki’nin grubuna doğru koşmaya başladı.

Behemoth hâlâ tekrar ve tekrar bariyere saldırmaya devam ediyordu. Bariyerle çarpıştığı her seferde güçlü bir şok dalgası ortaya çıkıyordu. Bunun sonucunda taş köprü basınca dayanamayarak çatırdadı. Bariyerde de çoktan çatlaklar oluşmuştu, çökmesi an meselesiydi. Komutan Meld de bariyeri güçlendirmek için onlara katıldı fakat varlığı yanan bir odun arabası üzerindeki su bardağı gibiydi.

“Ah, siktir! Daha fazla dayanmayacak! Kouki, acele et ve geri çekil! Çocuklar siz de!”

“Hayır! Sizi ve şövalyeleri burada ölüme terk edemem! Hepimiz canlı olarak geri dönmeliyiz!”

“Ku, şu anda bu kadar bencil olama-“

Komutan Meld’in ifadesi sanki acı bir solucan yemiş gibiydi. Bu kadar dar bir alanda Behemoth’un saldırısından kaçınmak çok zor olurdu. Bu nedenle bu tür bir yolu en iyi seçenek olarak görmüşlerdi: Bariyer etkisiz hale gelmeden öğrencilerin kaçmasını sağlamak. Ama böyle zekice bir fırsat ancak deneyimli biri tarafından yakalanabilirdi, Kouki ve partisinin farklı bir anlam çıkarması aksine bir şey değildi.

Durumu olabildiğince kısa açıklamaya çalışırken Komutan Meld onları geri çekilmeye zorladı. Fakat Kouki onun sözüne uymadı ve “terk etmeyi” reddetti. Ayrıca Kouki’nin gözünden bakıldığında, Behemoth’a meydan okumak istiyordu. “Eğer bu bensem, Behemoth’a boyun eğdirebilirim” diye düşünüyordu.

Elden bir şey gelmezdi hâlâ çok gençti. Kendisini biraz fazla abartıyordu. Komutan Meld, güvenlerini korumak için onları çok fazla övdü, ancak istenen sonucun tam tersini oluşturuyor gibiydi.

“Kouki! Komutan Meld’in söylediği gibi geri çekilelim!”

Durumu anlayan Shizuku, hızlı bir şekilde Kouki’yi uyardı ve kolunu tuttu.

“Ahhh~ Bu Kouki’nin mantıksız olduğu ilk olay değil! Sana arka çıkacağım!”

“Ryutaro… Teşekkürler.”

Ryutaro’nun açıklaması Kouki’nin coşkusunu daha da artırdı. Shizuku bu konuda dilini şaklattı.

“Sarhoş musun?! Durumu anlamaya çalış! Seni büyük salak!”

“Shizuku-chan…”

Shizuku çileden çıkınca Kaori daha da endişelendi. Bu sırada Kouki’nin önüne bir çocuk atladı.

“Amanogawa-kun!”

“Huh? Nagumo!?”

“Nagumo-kun!?”

Herkes şaşırırken Hajime ellerini sallayarak durumu açıklamak için elinden geleni yapıyordu.

“Acele et ve geri çekil! Hiç kimse sensiz başaramaz! Acele et!”

“Birdenbire neler saçmalıyorsun be? Böyle bir yerde ne yapıyorsun? Burası sana göre bir yer değil! Yalnızca bunu bize bırak Nagumo ve ge-“

Kouki sözünü bitirmeden Hajime tarafından suratına bir yumruk geçirildi. (Ç.N: Rekt!)

“ŞU ANDA BÖYLE BİR ŞEY SÖYLEMENİN SIRASI DEĞİL!”

Hajime’nin bir savaş gücü olarak görülmeyeceği bir gerçekti. Kouki Hajime’yi geri çekilmesi için zorladı ancak daha önce hiçbir şekilde misilleme yapmayan Hajime tarafından durduruldu. Kouki’nin Hajime üzerindeki görüşü şuydu: Kendisine söylenen her şeye karşı kendisini her zaman acı bir şekilde gülümsemeye zorlayan dürüst bir adamdı. Hareket edememesi için çok fazla tutarsızlık vardı.

“Neler olduğunu görmüyor musun?! Herkes panik içinde! Sadece takım lideri olmadığı için!”

Hajime bir eliyle Kouki’nin tişörtünü tuttu diğer eliyle de işaret etti. İşaret ettiği yönde sınıf arkadaşları İskelet Askerler tarafından kuşatılmıştı ve etrafta koşuşturuyorlardı. Sanki daha önce hiç eğitilmemişlerdi, rastgele saldırılar yapıyorlardı. Bu kadar liyakatsiz olduklarından alaşağı edilmişlerdi. Sonuç olarak yine de şimdiye kadar ölmemişlerdi. Anormal istatistiklerinden dolayı hayatta kalabilmelerine rağmen birine bir şey olması an meselesiydi.

“Onları yarıp geçebilecek bir güç gerekli! Ayrıca herkesin kalbindeki korkuyu silip atacak bir güç de gerekli! Bunu yapabilecek tek kişi sensin, Amanogawa-kun! Sadece önüne bakma arkada da ne oluyor arada bir bak!”

Kouki sınıf arkadaşlarını bu kadar kaotik bir durumda gördüğünde şaşkınlığa uğradı, kafasını sağa sola salladıktan sonra  Hajime’ye doğru baktı.

“Ahh, anladım*. Hemen oraya gideceğim! Komutan Meld! Özür dilerim!” (Ç.N: Mahzuru yoksa anla yani.)

“GİDİN-!”

“Üzgünüm, önden gidiyorum.”

 Kouki dönüp bunu Komutan Meld’e söylediği an, bariyer sonunda Komutan Meld’in feryadıyla birlikte parçalandı.

 Azgın şok dalgası Hajime ve diğerlerine doğru saldırdı. Hajime hızlıca öne çıktı ve bir duvar dönüştürdü ama duvar anında parçalandı. Ancak şok dalgasını zayıflatabilmişti. Toz bulutu Behemoth’un kükremesiyle yok oldu.

Komutan Meld ve diğer üç şövalye yerde inliyordu. Şok dalgasının etkisi yüzünden vücutlarını hareket ettiremiyorlardı. Komutan Meld ve şövalyelerin arkasında Kouki ve grubu da yere düşmüştü ama çabucak ayağa kalkmışlardı. Hajime’nin duvarının etkili olduğu anlaşılıyordu.

“Ku… Ryutaro, Shizuku, bana biraz zaman kazandırabilir misiniz?”

Kouki hâlâ acı çekiyormuş gibi görünen ikiliye doğru yürürken sordu. Komutan Meld engellenmiş olduğundan bir şey yapmak onlara kalmıştı.

“Sanırım başka şansımız yok!”

“… Bir şeyler düşünmeye çalışacağım!”

İkisi de aniden Behemoth’a saldırmaya daha doğrusu oyalamaya gitti.

“Kaori, Komutan Meld ve adamlarını iyileştirmeye başla!”

“En!”

Kaori Kouki’nin talimatına göre hareket etti. Hajime çoktan Komutan Meld’in yanındaydı. Savaştan sonra yakalanmamak için hızlıca taştan bir duvar oluşturdu. Behemoth’a kağıttan duvar olarak görünse de hiçbir şey olmamasından iyiydi. Kouki büyük becerisini kullanmak için büyülü sözcükler söylemeye başladı.

“Kutsal İrade! Işığınla kötü olan her şeyi yok et! Tanrı’nın Nefesi! Uğursuz bulutları temizle ve bu dünyayı arındır! Tanrı’nın Merhameti! Bu saldırıyla tüm günahlarımı affet! 【Cennetin Kudreti】!”

Büyülü sözcüklerden sonra kutsal kılıçtan bir Aurora yayılmaya başladı. Beceri  【Yükselen Parlama】’ya benziyordu ama gücü tam anlamıyla başka bir seviyedeydi. Aurora Behemoth’a doğru ilerlerken köprüyü oydu ve gücü ile salladı. Büyüden sonra Ryutaro ve Shizuku çoktan kaçmışlardı. Ancak ikisi de inanılmaz bitkin düşmüşlerdi. Bu kadar kısa bir sürede ciddi anlamda zarar görmüşlerdi.

Işık bombardımanı direkt olarak Behemoth’u vurmuştu. Işık vurduğu bölgeyi beyaza boyamıştı. Yoğun titreşim köprüde çatlakların ortaya çıkmasına sebep olmuştu.

“Bununla beraber… Haa~ Haa~”

“Hmph! Beklenildiği gibi bunu daha önce yapsak olmaz mıydı ya?”

“Hu… o sadece bir…”

Ryutaro ve Shizuku Kouki’nin yanına döndü. Kouki, bu kadar muazzam miktarda büyü gücü kullandıktan sonra derin bir şekilde nefes aldı.

Kouki’nin az önce kullandığı beceri onun kozuydu. Geriye kalan büyü gücü neredeyse tükenmek üzereydi. Arkalarında Komutan Meld ve askerleri tedavi edildikten sonra ayağa kalkmışlardı.

Çok geçmeden ışığın ve tozun kaybolduğu yerde… Yara almamış bir Behemoth duruyordu. Canavar Kouki’ye ölümcül bakışlar yollayıp hırladı. Ondan sonra, kafasını kaldırdı, kafasındaki boynuzlar kızarmaya başladı ve camı kazıyan tırnaklarınki gibi yüksek bir ses çıkardı. Devamında miğferi lav gibi tutuşmaya başladı.

“Dikilip durmayın! Hareket edin!”

Komutan Meld’in sesi Kouki ve grubunun kendilerine gelmesi konusunda yardımcı oldu. Behemoth hızlı bir şekilde öne atıldı ve Kouki’ye doğru ilerlemeye başladı. Ateş saçan miğfer meteor gibi onlara doğru düştü.

Hemen yana doğru sıçramış olmalarına rağmen darbenin neden olduğu şok dalgası onlara çarptı. Yerde gümbürdeme sesi çıkararak yuvarlandılar. Nihayet durduklarında vücutlarının her tarafında yaralar vardı. Sonunda hareket kabiliyetine tekrardan kavuşan Komutan Meld hızla koştu. Diğer şövalyeler hâlâ Kaori tarafından tedavi ediliyordu. Behemoth’un boynuzları köprüye sıkışmıştı. Bacaklarıyla destekledikten sonra onları çıkarmayı başardı.

“Hepiniz, kalkın!”

Aldığı tek cevap iniltiydi. Muhtemelen Komutanın ve şövalyelerin daha önce aldığı şok dalgası tarafından felç olmuşlardı. İç organları ciddi hasar almış gibiydi. Komutan Meld Kaori’ye seslenmek için başını çevirdi ama görüş alanına giren kişi Hajime oldu.

“Delikanlı! Kouki’yi taşı ve Kaori ile birlikte geri çekil!”

Komutan Hajime’ye böyle talimatlar verdi.

(Kouki? Sadece Kouki’yi yanına al mı?)

Bu talimat, sadece Kouki kurtulursa da iyi olur gibi bir talimattı. Komutan Meld dişlerini sıktı ve kalkanını hazırladı. Canavarı geride tutmak için hayatını ortaya koymayı planlıyordu.

Hajime kesin ölümü için hazırlanan komutanı inceledi ve bir plan önerdi. Herkesi bu durumdan kurtarmanın tek yolu bu olabilirdi. Ancak çok saçma ve başarı şansı çok düşük bir plandı. Hajime’yi en tehlikeli pozisyona getirecekti. Komutan Meld tereddüt etti ama Behemoth çoktan savaş moduna geçmişti. Miğferi tekrar kızarmaya başladı. Zamanları yoktu.

“… Bunu yapabilir misin?”

“Kesinlikle yapabilirim.”

Hajime Komutan Meld’e kararlı bir şekilde baktı. Hajime’yi böyle görünce Komutan Meld’in yüzünde bir gülümseme belirdi.

“Hayatımızın sana bağlı olacağını hiç tahmin edemezdim… Lütfen herkesi kurtar. Yani… Gerisini sana bırakıyoruz!”

“Anlaşıldı!”

Komutan Meld bunları söyledikten sonra Behemoth’a doğru yürüdü. Kışkırtmak için basit bir büyü yaptı. Behemoth’un daha önce Kouki’yi nasıl hedef aldığına bakılırsa ona saldıranlara dişlerini gösterme gibi bir alışkanlığı vardı.

Komutan Meld bakışlarını Behemoth’a sıkıca sabitledi. Ondan sonra Behemoth Komutan Meld’e ateş saçan boynuzlarını gösterdi, aniden şarj etti ve saldırıya geçti. Komutan Meld son ana kadar kışkırtmayı amaçlıyordu, orada güvenle durdu. O anda kısa bir büyülü söz söyledi.

“Dağıl, 【Rüzgar Duvarı】”

Geriye doğru zıpladı ve aynı anda büyüler söyledi. Yakın takipte olan Behemoth Komutan Meld’in daha önce konuşlandığı yere iniş yaptı(boynuz saldırısıyla birlikte). 【Rüzgar Duvarı】 şok dalgasından ve darbenin oluşturduğu enkazdan onu koruyabilmişti. Behemoth’un saldırı düzeni basit olduğundan bundan kaçınmak mümkündü. Ama Kouki ve partisini aynı zamanda koruyacak olsaydı yok olmuş olurlardı.

Behemoth’un boynuzları tekrardan köprüye sıkıştı. Hajime alelacele kendini Behemoth’un önüne doğru attı. Yanan kalıntıların sıcaklığı cildini yaktı ama dayanmaya çalıştı ve büyüsüne başladı. Sadece büyünün ismini söylemeliydi, elindeki en basit ve tek büyü buydu.

“【DÖNÜŞÜM】!”

Behemoth’un köprüden başını çıkarmaya çalışmasını engelliyordu. Behemoth çevresindeki taşı parçalamaya devam etse bile Hajime taşları yenilemeye devam edecekti. Bacaklarıyla desteklemeye çalışırken Behemoth başını köprüden çekmeye zorladı ama Hajime bu sefer ayak bölgesini dönüştürmeye başladı. Kurtulma mücadelesi verirken kafası dönüşüm nedeniyle bir metre daha zemine girdi. Behemoth’un korkunç bir gücü vardı. Eğer Hajime bir saniyeliğine dönüşüm büyüsünü bırakırsa köprüde derin çatlaklar oluşabilirdi. Kaçmak istiyordu ama her seferinde Hajime’nin dönüşüm becerisi yüzünden durduruluyordu. Sonunda Behemoth’un başının tamamı yere gömüldü, aptalca bir görüntüydü.

Bu arada Kaori ve iyileştirilen şövalyeler herkesi bir araya topladı ve Kouki ve grubunu geri taşımaya çalıştılar. İskelet askerlerin tarafında ise öğrenciler sakinliklerini geri kazandılar ve birbirleriyle iş birliği yapmaya başladılar. Düzelmelerinin nedeni, daha önce Hajime’nin kurtardığı kızdı. Bu, Hajime’den göze çarpmayan bir katkıydı.

“Bekleyin! Nagumo-kun hâlâ orada!”

Kaori, onları geri çekilmeye zorlayan Komutan Meld’le yüzleşti ve şiddetle karşı çıktı.

 “Bu oğlanın savaşı! İskelet Askerlerini yarıp geçeceğiz, güvenli bölge oluşturduktan sonra hep birlikte büyülü bir saldırı gerçekleştireceğiz! Tabi ki de çocuk o zaman geri çekilecek! Çocuk geri gelene kadar büyülerle Behemoth’u tutacağız sonra da üst katlara geri döneceğiz.”(Ç.N: Umarım katların altlara doğru yükseldiğini hatırlıyorsunuzdur.)

“O zaman kalıp ona yardım edeceğim!”

“Bu söz konusu bile olamaz! ‘Kaori’nin geri çekilip Kouki’yi iyileştirmesini sağlayın’ bana bunları söyledi!”

“Ama!”

Yine de bir şeyler söylemek isteyen Kaori, Komutan Meld’in söylediklerini duyduktan sonra duraksadı.

“Oğlanın çabalarının boşa gitmesine izin verme!!!”

“——!?”

Komutan Meld de dahil olmak üzere en güçlü ateş gücüne sahip olan kişi Kouki’ydi. Eğer şifa büyüsünü onun üzerinde kullanmazsa zamanı gelince Behemoth’u durdurmak için yeterli ateş gücüne sahip olmayabilirler. Bu yüzden geri çekilip Kouki’yi iyileştirmesi gerekiyordu. Hajime büyü gücünü tükettiğinde ve artık dönüşüm kullanamadığında, Behemoth hareket etmeye başlayacaktı.

“Cennetin Nefesi, ağzına kadar doldur, Arındır ve İyileştir, 【Cennetin Lütfu】”

Kaori ağlıyordu ama yine de büyüsüne devam etti. Soluk bir ışık Kouki’yi sardı, bu fiziksel yaraları iyileştiren aynı zamanda büyü gücünü de yenileyen bir büyüydü. Komutan Meld Kaori’nin omzuna elini koydu ve başını salladı. Kaori de  yanıt olarak başını salladı, sonra da umutsuzca 【Dönüşüm】 büyüsü yapmaya devam eden Hajime’ye bakmak için başını çevirdi. Ondan sonra Komutan Meld Kouki’yi omzunda taşıdı ve geri çekildi. Shizuku ve Ryutaro da şövalyeler tarafından taşınıyordu.


İskelet Askerlerin sayısı artmaya devam ediyordu, şimdiye kadar sayıları çoktan iki yüze ulaşmıştı. Merdivenlere giden taraf İskelet Askerler tarafından tıka basa doluydu. Ancak bu bir anlamda iyi bir şey de olabilirdi. Eğer bir boşluk bulurlarsa aralarına dalabilirlerdi fakat deneyim eksiklikleri etraflarının kuşatılmasına ve katledilmelerine yol açabilirdi . Nitekim iskeletlerden yüz tane varken öğrenciler onlarla başa çıkamamıştı.

Buna rağmen hiçbir zayiat olmamıştı, hepsi şövalyeler sayesindeydi. Öğrencileri çaresizce kendi hayatlarını koyarak koruduklarını söylemek abartı olmazdı. Sonuç olarak şövalyeler kesikler ve morluklarla kaplıydılar.

Büyülü canavarların sayıları gittikçe artan bir panik yarattı, öğrenciler büyülerini kullanmayı akıl edemediler, sadece mızrak ve kılıçlarını dikkatsizce savurdular. Bu şartlar altında şövalyelerin de desteğini kaybedecek olurlarsa birkaç dakika içinde birbirlerinden ayrı düşeceklerdi.

Umutsuzluk bunun farkına varan öğrencilere saldırdı. Hajime’nin daha önceden kurtardığı kız onlara hitap etmişti, öğrencilerin azınlığı da bir grup halinde cesurca savaşmıştı fakat neredeyse sınırlarına ulaşmışlardı, ağlayacak gibi bir ifadeleri vardı. Artık her şey için çok geç olduğunu düşündükleri sırada…

“【Yükselen Parlama】!”

Saf beyaz bir çizgi, İskelet Askerlerin saflarını dağıttı ve patlama yarattı. Köprünü yanlarına itilen İskelet askerleri de uçurumdan aşağı düşmüştü. Büyüden sonra İskelet Askerleri çığ gibi düşüyordu. Bunun sonucunda öğrenciler üst kata çıkan merdivenleri görmüşlerdi. Bu onların kılıçlarını savurmaya itecek tek kurtuluş yoluydu!

“Millet! Pes etmeyin, elinizden geleni yapın! Ben yolu açacağım!”

 【Yükselen Parlama】 düşmanı yırtıp geçerken bu sözleri söyledi. Kouki’nin sergilediği karizma öğrencilerin moralini yerine getirdi.

“Çocuklar! Bunca zamandır neler yapıyordunuz? Eğitimi hatırlamaya çalışın! Aynı anda gruplara ayrılın! Ahmaklar!”

Herkesin güvendiği komutanın geri dönüşü ve düşmanları yok eden eşsiz beceri  【Yükselen Parlama】. Normalde güvenilir sesin yanı sıra bunların hepsi bir araya geldiğinde azalan moral  yeniden dirilmeye başlamıştı. Bedenleri artık uyuşuk hissetmiyordu ve zihinleri de temizlenmişti. Ama gerçekte bunun nedeni Kaori’nin Sakin Zihin büyüsünün etkisiydi. Belirli bir zamana kadar sakinleşme büyüsü ve Kouki’nin performansı süper etkili olmuştu!

İyileştirme büyüsü konusunda yüksek eğilimi olan herkes yaralıları tedavi etmeye başlamıştı. Büyülere yüksek eğilimi olanlar arka tarafta bir büyü hazırlamaya başladı. Savunmaya yüksek eğilimi olanlar ön tarafta öncü görevini aldı. Saldırı yerine savunmaya odaklanmışlardı.

İyileştirilen şövalyeler de mücadeleye katıldı ve karşı saldırı için işaret verildi. Büyüyen bir dalga gibi düşmanlarının üzerlerine büyülerini kullandılar. Düşmanlar şaşırtıcı bir oranda yok edilmişti ve nihayetinde iskeletlerin ortaya çıkma oranını da geçmişlerdi.

Yakında, merdivenlere giden yol açılacaktı.

“Millet ilerleyin! Merdivenlerin önüne güvenli bir nokta oluşturmalıyız!”

Kouki bağırır bağırmaz hücum etmeye başladı. Tamamen iyileşen Shizuku ve Ryutaro da onu yakından takip ediyordu. Etraflarını saran İskelet Askerleri sıcak bir bıçakla tereyağını keser gibi kestiler. Sonunda kuşatmayı kırmışlardı. Arkalarında İskelet Askerleri merdivenlere giden yolu kapatmak istemişlerdi ama Kouki’nin büyüsü yüzünden etrafa uçmuşlardı.

Sınıf arkadaşları şaşkın bir şekilde Kouki’ye bakıyordu, doğal bir şeydi. Merdivenler gözlerinin önündeydi ve oraya tek seferde gitmek istedikleri anlaşılıyordu.

“Millet, bekleyin! Nagumo-kun’a yardım etmeliyiz! Şu canavarı, bunca zamandır tek başına tutuyordu!”

Kaori’nin sözlerini duyan sınıf arkadaşları şüpheci bir ifade ortaya çıkardı. . Bunun imkansız olduğunu düşünüyorlardı, sonuçta Hajime “değersiz” olarak yaftalanmıştı. Ancak kafaları karışmış sınıf arkadaşları köprünün diğer tarafına baktığında Hajime’nin gerçekten de orada olduğunu görmüşlerdi.

“N-ne, orada neler oluyor?”

“Şu şeytanın… üst gövdesi köprüye gömülmüş ?”

Komutan Meld kuşkuyla yüzleşen öğrencilere baktıktan sonra emirler vermeye başladı.

“Bu doğru! O çocuk, geri çekilmemizi sağlamak için o canavarla yüzleşiyor! Öncüler! Siz İskelet Askerlerin üstesinden geleceksiniz! Artçılar! Uzun menzilli büyülerinizi hazırlayın! Çocuğun büyü gücü her an tükenebilir, koşmaya başladığı zaman aynı anda saldıracağız! Behemoth’u durdurmak zorundayız!”

Öğrenciler sesin yankılanmasıyla kendilerini hazırladılar ama aralarından bazıları gönülsüzce merdivenin tarafına bakıyordu. Onları suçlayamazdınız neredeyse ölüme yaklaşıyorlardı. Oraya yönelmeleri için bir saniye bile yeterliydi, olabildiğince hızlı bir şekilde güvenli bir yere gitmek istiyorlardı ve bunu istemeleri de normaldi. Ancak Komutan Meld acele etmeleri için bağırdığında artık tereddüt etmediler ve savaş alanına geri döndüler. Aralarında Hiyama Daisuke de vardı. Hiyama bütün bunlara neden olduğu için dehşete kapılmıştı ve olabildiğince kısa bir sürede bu yerden uzaklaşmak  istiyordu.

Fakat o gün ki olay aklına geldi. Holward da kaldıkları sırada meydana gelen olay zindana girmeden önceki gün yaşanmıştı. Endişesi yüzünden yatakta dönüp duruyordu bu yüzden tuvalete gittikten sonra dışarıya çıkıp biraz temiz hava almak istemişti . Serinletici ve rahatlatıcı rüzgarı hissettikten sonra sakinleşip odasına geri dönecekti. Ancak geri dönerken Kaori’yi geceliğiyle gördü. İlk defa Kaori’yi bu şekilde görüyordu ve içgüdüsel olarak saklandı ardından da nefesini tuttu. Kaori onu fark etmeden yanından geçti.

Hiyama merakına engel olamadı ve Kaori’yi belli bir odanın önünde durup kapıya çalıncaya kadar takip etti. Kapının açılmasıyla diğer tarafta görünen kişi… Hajime’ydi. Hiyama’nın beyni durdu*. Kaori’yi seviyordu ama onun için yeterince iyi olmadığını düşünüyordu. Kouki’yle kendisini karşılaştırırken onun seviyesinde olmadığını fark etti ve pes etti.(Ç.N: Burayı ben de anlamadım olmayan bir şey nasıl durabildi?!)

Ama Hajime farklı, fapfarklı bir hikayeydi. Hajime onun için aşağılık biriydi, en azından Hiyama böyle düşünüyordu. Bu yüzden Hajime’yi sürekli Kaori’nin yanında görmek ona saçma geliyordu. ‘Eğer durum buysa bunun anlamı ben yeterince iyiyim demek değil mi?’ Hiyama böyle bir şey düşünürken delirip delirmediğini arada kendine soruyordu. Ama Hiyama bunu ciddi bir şekilde düşünüyordu, Hajime’ye olan kini devam etmiş doruk noktasına ulaşmıştı. Muhtemelen Grantz Kristalini kullanarak Kaori’yi kazanmaya çalışmıştı, sabırsızca davranmasının nedeni buydu.

Hiyama tüm bu olanları hatırladı ve Behemoth’u tek başına tutan Hajime’ye baktı. Aynı zamanda Kaori’nin ellerini birleştirip onun kurtulması için dua ettiğini de görmüştü… yavaş yavaş yüzünde karanlık bir gülümseme belirdi.


Tam bu sırada Hajime büyü gücünün tükendiğini hissetmişti. Çoktan elindeki bütün büyü yenileyici hapları kullanmıştı. Hızlıca geriye doğru bir bakış attı ve herkesin çoktan geri çekildiğini fark etti. Şimdiden formasyona girmişlerdi ve büyülerini hazırlıyorlardı. Behemoth hâlâ mücadele ediyordu, eğer Hajime dönüşüm becerisini durdurursa büyük ihtimalle Behemoth içinde olduğu durumdan kurtulması birkaç saniye sürerdi. Bu süre zarfında Hajime’nin araya mesafe koyması gerekiyordu.

 Alnındaki terler boncuk boncuk akarak gözlerine giriyordu. Aşırı derecede gergindi hatta kalbi şimdiye kadar hiç bu kadar şiddetli atmamıştı ve atmaya da devam etmemişti. Hajime geri çekilmek için mükemmel bir fırsat bulmaya çalışıyordu.

Aynı zaman zarfında köprüde çatlaklar artmaya başlamıştı. Hajime 【Dönüşüm】 büyüsünün son damlasını da Behemoth’u sınırlandırmak için kullandı. Bundan sonra da koşmaya başladı.

Hajime koşmaya başladıktan beş saniye sonra zemin yarılmaya başladı. Behemoth zemini parçaladı ve ayağa kalkarken öfkeyle kükredi. Gözlerindeki öfkeli bakış yanılmıyordu. Kendisini küçük düşüren düşmanı bulmak için çevreyi taradı ve Hajime görüş alanına girdi. Behemoth tekrardan kükredi ama bu seferki daha öncekilerden kat be kat daha yüksek sesteydi. Hajime’ye yetişmek pahasına bastığı yerleri parçalayıp geliyordu bunun için dört uzvunu da en işe yarar şekilde kullanıyordu.

Ancak bir sonraki anda, her türlü büyü saldırısı üzerine doğru geldi. Sanki geceleyin gökyüzünde kayan yıldızlar gibiydi, tam anlamıyla bir büyü bombardımanıydı! Herhangi bir hasar verememelerine rağmen Behemoth’un ilerlemesini yavaşlatıyorlardı.

Başarabilirim! Hajime kendinden emindi, kafası eğik bir şekilde ve düşmemeye dikkat ederek ileri atıldı. Dürüst olmak gerekirse başının üstünden geçen ölümcül büyüler hiç de iyi hissettirmiyordu. Sanki büyüler her an ona çarpacak gibiydi. Ancak sınıf arkadaşlarının bu kadar düşük ihtimalli bir hata yapacaklarına inanmıyordu. Koşmaya devam etti, görünüşe göre Behemoth’la arasında otuz metre fark açılmıştı. Hajime içgüdüsel olarak yanağını gevşetti. Ancak tam bu sırada ifadesi dondu.

Sonsuz büyü atışları arasında, küçük bir ateş topu eğik bir açıyla geliyordu… Hajime’nin koştuğu tarafa doğru düşüyordu. Bu, açıkça ona doğru hedeflenmişti.

(Neden!?)

Şüphe, şaşkınlık, korku, umutsuzluk, endişe, güven, hayal kırıklığı gibi bütün bu hisler Hajime’nin aklından geçiyordu, şaşkınlıktan gözleri açılmıştı. Hemen durup yerde kaymasına rağmen alev topu tam önüne düştü. Alev topunun oluşturduğu şok dalgası yüzünden geriye fırladı. Doğrudan darbeden kaçınmasına ve hiçbir iç kanama riski almamasına rağmen sadece yarım daire kanalları* zarar görmüştü. Denge duyusu düzensizleşmeye başladı.(Ç.N: Yarım daire kanalları kulakta bulunan bir yapıdır. Dengeyi sağlamakta beyincikle birlikte görev yapar.)

Ayağa kalktı ve hiç durmadan birkaç adım attı ancak… yere düştü. Behemoth’un bombardıman atışları tarafından sonsuza kadar yavaşlatılması imkansızdı. Hajime ayağa kalktığı sırada arkasından bütün odayı sarsan bir kükreme duyuldu. Hajime kafasını arkasına çevirmeden edemedi. Üçüncü kez boynuzları tutuşmaya başlamıştı, Behemoth öfkeden kanlanmış gözleriyle Hajime’ye bakıyordu. Sonrasında kalkan benzeri kıpkırmızı kafasını kaldırdı ve Hajime’ye doğru yüklendi.

Ne yapacağı belli olmayan ve karaltısı gözüken bu canavarı, Behemoth’u uzaktan gören sınıf arkadaşları, ne endişelerini gizleyebiliyor, ne de öfkeyle çığlık atmaktan geri kalıyorlardı.

Hajime atlamak için gücünün son damlasını da topladı. Sonrasında Behemoth’un öfke dolu boynuz saldırısı köprüye vurdu. Saldırı tüm köprüyü salladı. Merkez üssü olarak bu noktadan itibaren köprüde korkunç çatlaklar oluşmaya başladı. Köprü çatırdayan bir ses çıkardı.

Ve sonunda… köprü yıkıldı.

Bu tür saldırıları art arda karşıladıktan sonra köprü buna daha fazla dayanamadı ve pes etti.

“Guaaa!?”

Behemoth acı bir şekilde kükredi ve umutsuzca düşmemek için eğilmiş olan taş köprüye defalarca pençe attı. Ancak defalarca sarıldığı ve pençelediği yer de çöktü. Sonunda Behemoth esrarengiz uçuruma yuvarlandı. Behemoth’un ölüm sancıları hâlâ yankılanıyordu.

Hajime bir şekilde kaçmak için yerde emekledi ama tutunduğu her yer onun dokunmasıyla parçalarına ayrılıyordu, bunu sürekli tekrarladı ama her yer birbiri ardınca parçalanmaya devam ediyordu.

(Ah, bu hiç iyi değil…)

Böyle düşünürken bakışlarını diğer taraftaki sınıf arkadaşlarına çevirdi. Hajime, Kaori’nin Kouki ve Shizuku tarafından tutulduğunu görüyordu. Diğer sınıf arkadaşlarına gelince bir kısmı dehşete düşmenin etkisiyle sararmış bir yüz ifadesi takınıyordu, bazılarıysa gözlerini kaçırıyor yada ağızlarını kapatıp şaşırmış gözlerle ona bakıyorlardı. Meld ve şövalyeler de mahcup bir ifade takınmışlardı.

Ve sonunda Hajime’yi tutan taş iskele de dayanamayıp çöktü. Hajime yukarıya doğru bakarken uçuruma doğru düştü. Elini yavaş yavaş büzülen ışığa doğru uzattı…


https://youtu.be/moN3UhCUNkE
-Bölümle Alakasız Müzikler Serisi-
~6~

Cidden çok çalıştım :d bölüm yetişti hâlâ inanamıyorum. Maruchi’ye beni gaza getirdiği için teşekkürler 😅

Bence aksiyonlu ve güzel bir bölümdü, uzun olması da cabası…

Artık olaylar daha da ilginçleşecek, bakalım Hajime’nin başına nasıl olaylar gelecek 🙂

Hafta içi bir bölüm daha gelecektir. Bölüm kısa +3000 filan artık bu tür rakamlar bana az geliyor hele ki bu bölümü çevirmeyi bitirdikten sonra…

Yorum ve görüşlerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum 😊

Not: Bu hafta cidden çok fazla iskelet kelimesi geçti… Artık birdaha görmemek dileğiyle…