After The Big Bang - Bölüm 4
Bu sözleriden sonra konferansta bulunan herkes için bir kez daha büyük şok yaratmıştı.
Kıyameti koparmaya kararlı Tanrı’ya karşı gelmiş o günahkar gerçekten yeryüzüne mi inmişti?
“Doğrusu, dünyanın pek çok köşesindeki insanlar bu kehanete inanmayabilirler, çünkü bu inanç sadece Airen dininin mensuplarına özgü bir inanç ve bu kehanete inanmak, Airen dininin temel prensiplerinden biri ve ben buna inanıyorum.”
Prenses Elena, duyduklarına inanamıyordu. İmparator’un bu konuşması ve dünya genelinde yaşanan gerginlikler arasında, bu sözler basında geniş yer bularak insanlarda korkularını uyandıracaktı.
Bu konuyla ilgili bütün detayları önünüzde ki kağıtlarda görebilirsiniz. Bu konuda somut adımlar atmanızı ve gerekli çözümleri acilen uygulamaya koymanızı rica ediyorum. Bu konu hayati önem taşıyor.
Kağıtta yazanlar, tarikat üyelerinin sızdığı yerleri, özellikle ordu, emniyet, yargı ve çeşitli devlet kurumlarını detaylı bir şekilde listeliyordu.
Atlas konuşmasını bitirir bitirmez, Thule Cumhuriyeti’nin Başkanı Elroy, konuşmak için izin aldı.
Gergin olan ortam daha da gerilemişti çünkü iki kutuplu dünyanın mimarileri tekrardan karşı karşıya gelecekti.
Konferans başkanı, sakince elini
Başkan Elroy’a uzatarak konuşma sırası verdi.
“Bugün, bizi bir araya toplayarak bu ciddi konuyla ilgili bizi bilgilendirdiği için Batı İmparatorluğu’nun Yücesi Atlas Grimaldi’ye teşekkür ederim bu konferansta bulunan ülkelerin birçoğunun halklarının bu kehanete inandığını hepimiz biliyoruz. Aziz Eleanor’un kurmuş olduğu ülkenin ve mezhebin lideri olarak biz de bu kehanete inanıyoruz…”
“Batı İmparatorluğu’nun Yücesi Atlas Grimaldi’yi, bu ciddi konuyu konferansa taşıyarak bizi bilgilendirdiği için öncelikle teşekkür etmek isterim. Bu salondaki birçok ülkenin halklarının, Aziz Eleanor’un kurduğu ülkenin ve ailenin lideri olarak biz de dahil olmak üzere, bu kehanete inanıyor olduğunu biliyoruz…”
“Ancak, İmparator Atlas, iddialarınızın tüm dünyada yankı uyandıracağını ve kanıt olmadan kaosa yol açabileceğini biliyor olmalısınız.”
Atlas Başkan Elroy’un söylediklerini gülümseyerek onayladı.
“Bununla birlikte hepimiz biliyoruz ki bu kişi dünyaya inseydi, Batı İmparatorluğu ve Thule Cumhuriyeti’nde bulunan yarı tanrılarımızın kalpleri bir güneş gibi parlardı. Hangi aklınızla bunu yapıp, biz Airen dininin temsilcileri Nell ve Eleanor aileleri olarak duyurmamız gereken şeyi siz kendiniz yapmaya kalkıyorsunuz? Bu yaşansaydı, konferansa gerek kalmadan tüm dünyaya duyururduk.”
İmparator Atlas, söylenenlere karşılık, “Bu ihanetkar, bizim bilmediğimiz bir yol bularak bizi kandırıyor olabilir” dedi.
Başkan Elroy geriye yaslanarak, “Bu saçmalık!” dedi.
İmparator Atlas, ciddi bir yüzle, “Kehanetler, onun son derece zeki bir manipülatör olduğunu söylüyordu. Bunu aklınızdan çıkarmayın.” diyerek herkese baktı.
“İmparator Atlas, bu kehanetin doğruluğundan şüphe duyan çok kişi var.”
Gergin ortamda temsilciler ve liderler iki tarafın iddialarını dinlerken, Yornya İmparatorluğu Veliaht Prensi Akira Shiden ve başbakan, konuşmanın ortasına girdi.
Atlas, Başkan Akira’ya yönelik düşüncelerini onaylarcasına başını salladı ve, “Bu konuda gerekli önlemleri almanızı şiddetle tavsiye ederim.” diye ekledi.
Konferansta muhabirler, kimi korkuyla, kimi işine odaklanarak konuşmaları kaydediyordu.
Prenses Elena, konferansta konuşma yapacaktı ancak duydukları onu öyle bir endişeye kapamıştı ki, farkında olmadan sessiz kalıp ellerini ovuşturuyordu.
***
Uzun süren tartışmalar ve alınan kararların ardından, 5 saatlik Birleşmiş Devletler Birliği konferansı nihayet sona ermişti.
İmparator Atlas ve Prenses Elena, altın saraydan ayrılıp helikoptere bindikleri sırada, Elena babasına dönerek, “Baba, söylediklerin doğru mu? Bu nasıl olabilir?” diye sordu.
“Sakinleş Elena önce helikopterin havalanmasını bekle”
Elena başını yere eğerek helikopterin havalanmasını bekledi.
Birkaç dakika sonra helikopter havalandı ve imparatorluk sarayına doğru yol aldı.
Atlas kızına bakarak sorduğu soruyu, “Evet, dediklerimde ciddiydim Elena.” diyerek onayladı.
“Baba, ne oluyor? Belirsiz bırakma, bana açıkça söyle!”
“Bir rüya gördüm”
“Anlamadım ne rüyası?”
“Rüyamda birisi gelmişti…”
İmparator Atlas’ın gözleri kapanırken, yüzünde derin bir düşünce belirdi. Başını eğerek, “Rüyada kendimi varoluşun en karanlık köşesinde bulmuştum. Bilincim açık olmasına rağmen, bu sonsuz boşlukta tutsak kalmış gibiydim…”
Yanlarındaki sessiz koruması Nikolai Eriat, rüya konusunu bilmediğinden olsa gerek, İmparator’u pür dikkat dinliyordu.
“Rüyanın neye benzediğini anlamaya çalıştığım sırada, siyah saçlı ve boylarıma yakın birisi ortaya çıktı. Sol gözü kan kırmızısı, sağ gözü ise maviydi. Kendine has şekle sahip kırmızı gözünden akan enerji korkunçtu sanki nefes alıp veren bir Tanrı gibiydi…”
İmparator, rüyasını hatırlarken derin bir nefes alıp verdi ve oldukça ciddi bir ifadeye büründü.
“Onun gelişiyle beraber bedenim hareketsiz kaldı, sanki zincirlere bağlanmış gibiydim. Yavaş adımlarla, çok yavaş adımlarla bana yaklaşıyordu.”
Bu sözlerden sonra imparator gözlerini açtı ve başı öne eğik bir şekilde yere baktı.
“Bana yaklaştı elini alnıma koydu ve gözlerinde uğursuz bir parıltıyla gülümseyerek ‘Şimdi en büyük korkularını öğrenelim, Atlas’ dedi o anda zihnimde kopan fırtına sanki beynimi, etimi, kemiklerimi adeta parçalara ayrılıp ince bir toz bulutuna dönüşüyormuş gibi hissettim.”
Yavaşça başını kaldıran İmparator, kızı Elenaya bakıp sözlerine devam etti.
“O an, geçmişte kaybettiklerimle ve şimdi kaybetmekten en çok korktuğum şeyleri gördüğünü anladım.”
Prenses Elena söylenenleri hâlâ anlayamamış bir şekilde, “Peki o kişi kim, baba?” diye sordu.
“kehanetteki kişiydi o.”
“Nasıl eminsin bu kadar baba gördüklerin kâbustan ibaret olabilir.”
“Yaşadığım deneyim o kadar gerçekçiydi ki, daha önce hiç kimsenin enerjisinin beni bu denli etkilediğini hissetmemiştim. Bu, basit bir kabus olmaktan çok öte bir şeydi.”
“…”
“Belki Kehanette bahsedilen kişi o olmayabilir ama son yaşanan hadiseler, gördüklerimle bağlantılı bir şeyler döndüğünü gösteriyor.”
Nikolai merakla, “Majesteler O kişi korkularınızı öğrendikten sonra ne oldu?” diye sordu.
Korkularımı ayna gibi yansıtan gözlerinin derinliklerinde bir gülümsemeyle, ‘Yücelerin Yücesinin eskiden kaybettiği çok şey olmuş belli ki,’ dedi. Soğuk bir sesle bu sözleri sarf ettikten sonra birkaç adım geriye giderek karanlıklara karıştı. Uzun süre hareketsizce kaldım, yaşadıklarımın ağırlığı altında ezilirken sonunda uyanabilmiştim.”
“Peki ne olacak baba?”
“Bu rüyayı gördüğümden beri bir ay geçti ve içimden bir ses, yakında onu tekrar göreceğimi söylüyor. Bu yüzden son haftalarda bunun için hazırlıyorum.”
“Onu göreceğim derken, kastettiğin şey savaşmak mı baba?”
“Evet.”
“Korkuyorum baba…”
Atlas, Elena’nın başını nazikçe okşayarak, prensesin endişeli gözlerine baktı ve sıcak bir gülümsemeyle, “Korkma, her şey yoluna girecek.” dedi.
-Devam Edecek-