After The Big Bang - Bölüm 9
Prenses, avuçlarını hızla açtı ve imparatorun karnına doğru patlayıcı bir enerji fırlattı.
İmparator, kılıcını hızla kaldırarak enerjiye doğru savurdu ve onu tek bir hamlede ikiye böldü.
İmparator, kılıcını ışık hızında enerjiye doğrulttu ve tek bir kesikle patlayıcı gücü kolaylıkla ikiye ayırdı.
İkiye ayrılan enerji hızla imparatorun sağ ve sol tarafına doğru yayıldı. Anında parlayan ışık huzmeleri, havayı delip geçerken, enerji dalgaları gök gürültüsünü andıran bir patlamayla patlayarak zemini salladı ve etrafı yıkıcı bir güçle boğuldu.
Prensesin planı tam da buydu; böylesine büyük bir patlamanın İmparatora zarar vermeyeceğini biliyordu. Asıl amacı, dikkatini dağıtmaktı. Patlamanın gürültüsüyle birlikte bir anda ileri atıldı, hızla imparatora doğru hamle yaptı.
Kılıcı enerjiyle parıldayan prenses, hızla sağa doğru savurdu ve kılıcından çıkan yıkıcı güç, ormanı ikiye bölecek kadar güçlü bir enerji dalgası şeklinde ileri fırladı.
“Yeterli değil.”
Duyduğu sesle prenses bir anda geri çekildi. Yönelttiği enerji, sanki bir hiçmiş gibi, dumanların arasında kayboldu.
Prenses, ne olacağını hemen kavrayarak dişlerini sıktı ve “Lanet olsun.” diye fısıldadı.
Ardından, hızla ellerini havaya kaldırarak etrafında parıldayan bir enerji bariyeri yarattı.
Ve tam o anda güneşi andıran alevler prensesin etrafını sardı.
Kılıçların keskin çığlıkları ormanda yankılanırken, savaş alanı adeta cehenneme dönüştü.
“Güneşin ateşi, yıldızların alev topuna dönüşmüş özüdür; o, bu gök ateşlerinin ve alevlerin ilahi yansıması. O, Varoluşun ilk sınırlarını aşan bir ruhun ateşi, varoluşun efendisi.”
İmparatorun sözleri, arenada bulunan herkesin kafasında yankılanırken İzak, yaklaşan tehlikeyi fark ederek Freya’yı dürttü.
Freya, işaret parmağını keserek arenayı çevreleyen güçlü bir bariyer oluşturdu. Kanlı çizgilerle kolundaki sembolleri hızla işaret etti ve bir anda etrafı saran koruyucu bir kalkan belirdi.
Kulaklarda yankılanan bir sesle imparator, “Kızıl Cehennem.” dedi.
Kızıl Cehennem Yeteneği, İmparator’un en güçlü ikinci yeteneğidir.
Bu yetenek, ona ateşin en yıkıcı formlarını kullanma gücü verir ve geniş bir alanı etkisi altına almasını sağlar.
Bu alanın içine giren her şey, metali bile eritecek kadar yüksek sıcaklıktaki ateşin sürekli ve yoğun saldırıları altında kalır. İmparator, binlerce dereceye ulaşan bu alevleri manipüle ederek devasa alev dalgaları yaratabilir, alevlerden barajlar inşa edebilir ve düşmanlarını ateş duvarları ile kuşatabilir.
Alan içindeki her şey, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda zihinsel olarak da karşı koyulması neredeyse imkânsız bir baskı yaratan bu yakıcı ateşin etkisi altında kalır. Ateşe yaklaşmak bile havanın kavrulmasına ve anında alevler içinde kalmaya yol açabilir. İmparator, bu bölgede ateşi istediği anda yeniden alevlendirebilir, böylece düşmanların kaçış yollarını kesip onları çaresiz bırakabilir.
Prenses, o an gözlerini büyüttü. Güçlü bariyerinin çatlama seslerini duymayı beklerken, hiç ummadığı bir şey oldu.
Bariyer, sanki cehennemden kopup gelen bir ateş dalgası tarafından sarılmış gibiydi; çatlamak yerine, hızla erimeye başladı.
Parlak ve yoğun ısı, koruyucu duvarını anbean eritiyordu, damlalar halinde akan ışık parçaları, zeminde buharlaşarak kayboluyordu.
Prenses, bu karşı konulamaz güç karşısında içindeki dehşeti bastırmaya çalışırken, bariyerin eriyen son parçaları da yok oldu. Karşısında beliren devasa alevler, ona artık hiçbir şeyin güvende olmadığını söylüyordu.
“Nerdesin baba?”
O an alevlerin arasından İmparator belirdi.
Normalde tüm bedenini kaplaması gereken ateş, sadece iki elinin parmaklarının arasından fışkırarak görünüyordu.
Bu durum, İmparator’un gücünün sadece küçük bir kısmını kullandığını açıkça ortaya koyuyordu. Ateş, ellerinden çıkan birer kıvılcım gibi parlıyor, çevresindeki her şeyi saran yoğun ısının sadece bir bölümünü sergiliyordu. İmparator’un soğukkanlı ve kararlı duruşu, prensesin içindeki dehşeti daha da derinleştiriyordu.
“Bu kadarına karşılık verebileceğini biliyorum Elena.”
Elena, kanının gücünü kullanarak kılıcını yoğun bir enerjiyle doldurdu. Ardından, etrafındaki alevleri bastırmak için kılıcını sertçe yere sapladı. Bu hareketle birlikte, etrafında aniden beliren soğuk hava, zemini buzla kaplamaya başladı.
Buzlar prensesi korumak için hızla etrafını sararken, imparatorun sıcak alevleri onları eritip yok ediyordu.
İzak ve Freya, imparatorla kızın düellosunu izlerken hem hayranlık hem de şaşkınlık içindeydiler.
“Bu bir düello için fazlasıyla tehlikeli değil mi?”
İmparatorun alevleri prensesin buzullarıyla çarpışıyor, iki zıt güç amansız bir savaşa tutuşuyordu.
Buzun eriyip suya dönüşmesi ve ardından suyun hızla kaynayıp buharlaşması saniyeler içinde gerçekleşiyordu.
Prenses, kılıcını yerden hızlıca çekti ve buzla kaplı kılıcıyla İmparator’a doğru hızla ilerledi.
Kılıcın keskin buzları ışıldıyor, her hareketiyle hava donuyordu. Prenses, bir dizi ani ve güçlü darbeyle İmparator’a yaklaşırken, çevresindeki buzul parçaları yere çarpıyor ve etkileyici bir patırtı çıkarıyordu.
Kılıcının her vuruşu, donmuş hava akımlarıyla birleşip, adeta bir fırtına gibi etrafa yayılıyordu.
İmparator, hızla yaklaşan bu ölümcül saldırıya karşı koyarken, her yönüyle müthiş bir hız ve kesinlik sergileyen Prenses’in akıl almaz saldırıları altında sıkışıp kalmış gibiydi.
İmparator, kendini korurken ateşi ustaca yönlendirdi ve kılıcının hareketiyle birlikte, alevler aniden Prenses’in arkasından patladı, alevler kıvrılarak etrafı sarhoş eden bir sıcaklık yarattı.
Lakin prenses, arkasından yaklaşan alevlere tepki vermekte gecikmedi. Hızla kılıcını savurdu ve buz gücünü kullanarak, arkasında dev bir buzul kalkanı oluşturdu.
Bu buz kalkanı, ateşin şiddetli ısısını keserken, Prenses’i korumak için güçlü bir koruyucu duvar gibi yükseldi.
Buz, alevlerle çarpışırken patlayıcı bir buhar bulutuna dönüştü, bu da ateşin etkisini zayıflatarak Prenses’i daha fazla zarar görmekten korudu. Prenses, bu kalkanın arkasında hızla geri çekilirken, çevresindeki buzul parçaları ve buhar, İmparator’un ateşini geçici olarak engelleyerek ona bir saniyelikte olsa nefes alma fırsatı verdi.
İmparator, hiç durmadan ileri atıldı ve Balle ateşleyerek buz kalkanını parçaladı.
İmparator’un parmaklarının arasında fışkıran alevler, hızla yayılıp bütün kolunu kaplayacak kadar sardı.
Alevler yükseldi ve ortamın kavurucu sıcaklığı daha da arttı.
İmparator hızla yaklaşırken, Prenses’in oluşturduğu bütün buzlar aniden çözülmeye başladı. Alevlerin etkisiyle buzlar hızla eriyip sulara dönüştü, etrafa yayılan bu buhar yoğun bir sis bulutu oluşturdu.
Yoğun sis arasında, Prenses ve İmparator kılıçlarını çarpıştırırken, ateşin yoğun sıcaklığı Prenses’in acı çekmesine neden oluyordu.
Kılıçların metalik çığlığı, sisin içindeki gerilimi artırırken, Prenses’in buzla kaplı kılıcı ateşin etkisiyle ısınarak ellerini yakıyordu.
Her darbe, Prenses’in ağrı içinde gerilmesine yol açıyor, ateşin kavurucu sıcaklığı, mücadelesini daha da zorlu hale getiriyordu. İmparator’un kılıcı, ateşin gücüyle parlıyor ve her vuruşta Prenses’in direncini kırmak için daha da şiddetle vuruyordu.
“Yeter artık!”
Prenses öfkeyle gözlerini kıstı ve bir anda yerin altından onlarca sivri buz kütlesi fırladı.
İmparator, prensesin fırlattığı sivri buz kütlelerini fark eder etmez çevik bir hamleyle geriye sıçradı. Buzlar zemini delip hızla yükselirken, o aralarından kıvrak hareketlerle sıyrılıp güvenli bir mesafeye çekildi.
“Bu kadarıyla kurtulamazsın.”
İmparator, sakin ve soğuk bir ifadeyle elini kaldırdı, parmaklarını hafifçe aralayıp yukarıya doğru açtı. Bu basit ama güçlü hareketin ardından, ellerinden alevler daha da yükseldi.
İmparator etrafına tehditkâr bir sıcaklık yayılırken, eliyle dokunduğu buz kütlelerini bir bir eritip prensesin yanına doğru hızla ilerlemeye başladı.
Prenses, yakıcı ateşlerin ortasında cesaretini toplayarak kılıcına dokundu. Alevlerin sıcaklığı etrafını sararken, kılıcının soğuk metalini hissetmek ona bir nebze rahatlama sağladı.
“Yer yüzünün soğuk gecesi…”
“Demek şimdi bunu kullanacaksın.”
“…sadece seninle şekil buldu; buzulları biçimlendiren ve gecelerin karanlığına anlam katan yalnızca sen oldun.”
İmparator tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi ve prensese hızla yaklaşmaya devam etti.
Prensesin sözlerinden sonra arena, soğuk ve buz gibi bir karanlığa büründü; her yeri kaplayan derin bir gece sessizliğiyle boğuldu.
“Ebedi Gece Krallığı.”
-Devam Edecek-