Elitler Sınıfı - Kısa Hikayeler - Arisu Sakayanagi’nin Gündelik Hayatı
Arisu Sakayanagi’nin Gündelik Hayatı: Kağıt Karıştırma Sınavının Perde Arkası
Spor festivalini sürekli rüyalarımda görür oldum. Kaç kez gördüğümü hatırlamıyorum bile.
Sıkıcı ve bitmek tükenmek bilmeyen yarışmaların çoğu rüyalarımdan tamamen yitip gitti. Yalnızca bir yarışma hariç, son uzun bayrak yarışı rüyalarımda yavaş yavaş; ama düzenli olarak beliriyor.
Aynı rüyayı görüyorum; çünkü o sahneyi içten içe tekrar görmek istiyorum. Ya da izlemem gerektiğine inanıyorum. …başka nedenim yok. Bunun sebebi büyük ihtimalle zihnimin derinliklerinde etkilenmiş olmam…
O, öğrenci konseyi başkanı Horitika ile eşit yetenekteydi…
Hayır, benim açımdan kolay bir mücadeleydi.
Kısacık bir an için, onun siluetini görünce, sıkıcı gündelik yaşamım tamamen değişti. Aynı bir çiçeğin aniden açması gibi…
D sınıfından, Ayanokouji Kiyotaka… Silueti zihnimin derinliklerine kazınmıştı, onu kafamın içinden söküp atması mümkün değildi.
Gözlerimi yavaş bir şekilde açtım.
Sakince, hafifçe ılık bir nefes verdim. Güneş, yavaş yavaş batıyordu.
Galiba bu ıssız yerde uyuklamışım.
‘’Onu elde etmeyi arzuluyorum.’’
Aşık, el değmemiş bir kız gibi, sık sık Ayanokouji’yi düşünüyorum.
Neden D sınıfına yerleştirmişler diye kafa yormanın manası yoktu. Bu okulda düşmanım/rakibim olarak yer alması yeterdi.
“Hehe.”
İşte bu çok güzel oldu. Bir mucize oldu hatta.
‘’Hakikaten böyle bir yerde uyuyabiliyorsun!’’
Şaşırmış bir ses tonuyla bana laf atan yanı başımdaki kişi, bizim sınıftan Masumu idi.
Kollarını bağlamış bir şekilde bana hoşnutsuz baktı.
‘’Sen de biraz kestirsen nasıl olur?Burası şaşırtıcı derecede rahatmış.’’
‘’Kestirmenin sırası değil. Konu nedir, beni neden çağırdın? Erkenden dönmek istiyorum.’’
Masumi amma da sabırsız. Cidden, keşke anın tadını çıkarmayı öğrense.
Laubali tavırlarımı bırakıp onunla ciddi ciddi konuşmalıydım, yoksa çekip gidecek. Hemen lafa girdim.
“Dönem sonu sınavları, çok yakında başlayacak, düzenli ders çalışabildin mi?“
“Çalışıyorum. 60-70 civarında ortalama yapıyorum.”
“Mahsuru yoksa, sana öğretebilirim. Tek başıma sana ders verebilirim.“
‘’Benimle dalga geçmesene.’’
Ciddiydim, ama Masumi iğrenmiş bir ifade ile kafasını salladı.
‘’Akademik başarın ile hava atmana gerek yok. Bunu söylemek için beni buraya çağırdıysan şayet, ben gidiyorum.‘’
‘’Ders bittikten sonra sınıftaki vaziyet neydi?’’
‘’Vaziyet? Gayet normal. Sınava ciddiyetle hazırlanmıyor muyuz, plan bu değil miydi?’’
‘’Ya diğerleri?’’
‘’Katsugari’gil mi?’’ B sınıfına karşı mücadele ettiğimiz için yakınıp duruyorlar. Zaten bunun farkındasın. Eğer bana sorarsan, ben de, hedef olarak D sınıfını veya C sınıfını seçmek daha doğru olacaktı. .”
Masumi, hoşnutsuz bir tavır sergiledi. B sınıfını doğrudan hedef alma konusunda şüpheleri var gibiydi.
‘’Eğer bu doğrudan yüzleşmeyi kaybedersek, bize yetişebilirler.’’
‘’Bunu dert etmene gerek yok. Puanlarımızı geçmedikleri sürece, onların yetişmesi bir tehdit oluşturmuyor. İnsanlar umutları oldukça müddetçe, o umuda tutunurlar. Bize var güçleriyle yetişmeye çalışmazlarsa eğer, bu okul hayatı sıkıcı olur.’’
Doğrusu, geçilsek bile herhangi bir sorun olmazdı. Ancak, bu sözler büyük ihtimalle Masumi’nin yüreğini yakacaktı. Bu yüzden içimden söyledim.
Ne de olsa, A sınıfının öğrencileri pozisyonlarını korumak için ellerinden geleni yapmak istiyorlar.
‘’İdrak edemiyorum. Neyin ilgi çekici ve sıkıcı olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. A sınıfının pozisyonunu korumak öncelik olmalı. Şimdiye dek senden farklı tutum sergileyen Katsuragi’nin tayfasının önüne taş koyup sınıf içerisinde savaş çıkarttın. Ama bunun da sonu geldi. Senin tayfa savaşını kazandın. Artık birlikte çalışmanın zamanı geldi.’’
İlk tanıştığımızda konuşkan olmayan Masumi, son zamanlarda sohbetleri daha eğlenceli hale gelmişti.
Önceki kibirli tavrından hoşlanmasam da, ne var ki bir arkadaş olarak bu tavrı daha iyi.
‘’Katsuragi ile birlikte çalış, olması gereken de bu. Sınıfı ortak yürütün.’’
A sınıfının mükemmel ve kaçamaklı politikaları tamamlandığı sürece, bu insan gücü başka yerlere tahsis edilebilir.
Gözümüzü B sınıfına çevirebilseydik icabına bakması nispeten daha kolay olurdu.
‘’Neden bu tip şeylere kulak vermek zorundayım ki? Pardon ama acele edip ağzındaki baklayı çıkartır mısın?’’
‘’Biraz yüzün gülsün. Bugün Katsuragi ile konuşacağız.’’
‘’Katsuragi ile?’’
Masumi boş bir alana baktı.
‘’Evet. Birlikte çalışıp çalışmayacağımız konusunda münakaşa edeceğimizden dolayı, bence sağ kolum olarak sende katılmalısın.
Saat, kararlaştırdığımız buluşma zamanı olan 17:30’a geliyordu. Muhtemelen zamanı gelmişti.
Kendisini, buluşma zamanından 1 dakika erken gösterdi. Yanında getirdiği kişi de İnoue idi.
‘’Neden bizi böyle bir yere çağırdın ki?’’
Katsuragi ağzını açmadan evvel, Inoue biraz sert bir ses tonuyla sormuştu.
Anlaşılan tetikte kalma ihtiyacı duyuyorlar.. Şimdiye dek olanlar göz önüne alındığında şaşırtıcı değil.
‘’Bugün sana, dönem sonu sınavlarının bitişi konusunda bir kez daha danışmak istiyorum.’’
‘’Danışmak? Taktiklerini çoktan belirlemedin mi?’’
’Katsuragi, bir şeyi münakaşa etmeye gerek yok dercesine kollarını bağladı.
‘’Hâla B sınıfına saldırma fikrinin bir hata olduğuna inanıyor musun?’’
Keşke fikrini değiştirmiş olsa.
‘Hala öyle düşünüyorum. Eğer ben olsaydım D veya C sınıfını hedef alırdım.’’
Hala sabit fikirliydi.
‘’Beklendiği üzere Katsuragi, çok sıkıcısın. Zaten hep sıkıcıydın.’’
‘’Sıkıcı he. Doğrusun. Ben böyle biriyim. İnkar etmeyeceğim, her zaman istikrar peşindeyim. Ama bu istikrar, zafere ulaşmak için her zaman optimum çözüm oldu.
‘’Eğer optimal çözümünse herhangi bir itirazım yok.’’
‘’Ona ne desem kar nafileydi. Prensiplerine sadık olmak bir güçtür. Ama bana göre bu tür bir güç aşırı sıkıcı. Ben, bu yollardan 10 yıl önce geçtim...
‘’ Ne demeye çalışıyorsun? Neyin peşindesin?’’
İnoue üzerine alınmışçasına sinirlendi.
Katsuraki’yi bir hayli destekliyor gibiydi daha doğrusu, bir arkadaş olarak takınması gereken tavır buydu herhalde.
‘’Seni tatmin edecek tek kişi şu garip çocuk Ryuuen’dir herhalde.’’
‘’Belki de. İchinose ve senin gibi insanlar ilgimi çekmiyordur.’’
Doğrusu, Ryuuen enteresan bir şekilde yetenekli bir insan. Ona benzer bir sürü insan var. Ancak sadece çok küçük bir kısmı göze batıyor.
‘’Ryuuen, bu okulda beni eğlendiren tek kişi olabilir.’’
‘’Fakat, artık ilgimi çeken birisi değil o.’’
Ayanokouji Kiyotaka ile karşılaştığımdan beri, gözüm ondan başkasını görmüyor.
‘’Yöntemlerin bir çok insanı talihsizliğe sürükleyecek, ben böyle düşünüyorum.’’
‘’Belki de öyle olacak.’’
Onu doğrudan yendiğim sürece, A sınıfına bir bağlılığım yok.
B sınıfına düşsek bile umurumda olmazdı. Şu anda düşündüğüm şey bu.
‘’Onu yendiğim sürece, ‘’okuldan ayrılmayı bile hesaba kattım.
Bu durumda, Katsuragi ve A sınıfı öğrencileri için bir talihsizlik sayılabilir.
‘’Aslında sana, A sınıfını seçme kararından pişman olup olmadığını sormak istiyorum. Ancak sana bir bakınca, seninle iyi anlaşmam mümkün değil.’’
‘’Bu sefer katsuragi kabullendi ama bir dahaki sefere böyle olmayacak!’’
‘’Peki ne yapmak istiyorsunuz? Hâla benimle savaşmak mı istiyorsunuz?’’
‘’Elbette! A sınıfının yalnızca bir lideri olabilir ve o da Katsuragi!’’
Inoue-kun’un bağırmasına kıyasla, Katsuragi sakince söyledi.
‘’Hayır. Daha fazla savaşa gerek yok. Liderlik yarışından çekilmek istiyorum.’’
‘’Katsuragi, sen ciddi misin?’’
Inoue-kun duyduklarına inanması zormuşçasına kafasını çevirdi. Oldukça sarsılmış gözüküyordu.
‘’Esasen sınıfın lideri olmak istediğim için sınıfa rehberlik etmedim. A sınıfına en iyi taktikleri kullanarak yarar sağlamayı amaçlıyordum. Bu yüzden bu davranışları takındım. Ek olarak Sakayanagi, tek bir nedenle, iç çatışmaya itiraz etmedim o da yanıldığını düşündüğümden dolayıydı. Ama sınıf puanlarının bu noktaya kadar düştüğünden dolayı birilerinin sorumluluk olması lazım. ‘’
Ve sorumluluk, A sınıfına liderlik yapan Katsuragi’nin omuzlarında.
‘’Bir dakika bekle. Eğer durum buysa, o zaman sorumluluğu üstlenen kişi Sakayanagi olacaktır. Zira o, sınıfı anlamsız bir şekilde perişan edip aşağı çekti.’’
‘’ sorumluluğu ona yıkamazsın, yanlış kararlar aldığım inkar edilemez bir gerçek.’’
Katsuragi, birdenbire pişman bir ifadeye büründü.
birçok defa savunmaya geçmek düşmana kuyu kazmak için fırsat verdiği doğruydu.
Ama onun en çok pişmanlık duymasına ve duygularını açığa çıkartmaya iten şey, ıssız adada yaşanan, en büyük etkiyi bırakan olaydır. Yine de burada, ‘’o anlaşmadan’’ bahsetmedim.
Yine de bunun yeterli olmayacağını hissetsem de, okulu bırakmak istediğini söylersen olayın rengi değişir.
‘’Bu konuşma bitti.’’
Sohbetimiz başlayalı çok olmasa da, Katsuragi çoktan gitmeyi planlamıştı.
‘’Katsuragi, şu andan itibaren A sınıfına benim politikalarımı takip ederek liderlik yapmanı istiyorum.’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Savaş taktiklerinin seçiminde sana harbiden karşı çıktım. Ama inanıyıorum ki senin yöneticilik yeteneklerin seni yeni bir bakış açısıyla değerlendirmemi sağladı. Eğer benim sağ kolum olarak davranırsan, o zaman sınıftaki pozisyonun sarsılmaz. Ayrıca Inoue gibi insanlar senin yönetimine candan itaat edeceklerdir.’’
‘’Ne ender bir davet. Ama bırak ta reddedeyim. Sana itaat etmek istesem, aramızda fikir ayrılığı olmazdı. Müsadenle.’’
‘’Sana kim itaat etmek ister ki!’’
Inoue de bu sözü söyledi. İşbirliğine dayalı bir ilişki kurmak istiyorum. Ama onlarla ilişkilerimi koparmakla son buldu.
Şu andan itibaren benimle fikir anlaşmazlığı yaşamayacak ve bana sızlanmayacak. Onun mücadele ruhunu kaybettiğini görüyorum.
İlerde bana dokunmayacak, ileri geri söz dahi etmeyecekti. Mücadele ruhunu kaybettiğini görmek kolay olmakla beraber, beni de epey zahmetten kurtarmış oldu.
‘’Böylesi iyi mi ki?’’
Mücadeleyi bıraktığı için, arkadan saldırmayacağım. Dahası, Katsuragi’ye karşı çıkmamın tek nedeni biraz zaman öldürmek istememdi.
Bir süreden beri, gelecek planlarım var. Artık ona ihtiyacım yok.
‘’O zaman görevim bitti mi?’’
‘’Doğrusu, artık Katsuragi’yi izlemene gerek kalmadı. Fakat işin bitmedi, sıra Ayanoukoji’yi takip etmede.’’
‘’Ayanokouji ile kastın bayrak yarışındaki mi? D sınıfındaki o çocuk hakkında niye bu kadar endişelendin ki?’’
‘’Merak mı ettin?’
‘’Hiçte bile. İşte yine senin kötü huyun.’’
‘’Haha, demek beni çözmüşsün.’’
Bu kelimeleri söylediğim an Masumi san yakamdan tuttu.
Ardından bana, can düşmanıymışım gibi bakış attı.
‘’Senin gibi birine asla onaylamayacağım. Benim harbiden midemi bulandırıyorsun.’’
‘’çok garipsin. Kendini iyi biri falan sanıyorsun herhalde??’’
Yanımdaki bastonu aldım ve Masumi’nin boynuna ittim.
‘’Eğer isteseydim seni anında gömerdim hani?’’
“Guu!”
‘’Uuu!’’
İnsanlar ne kadar çok havalı, ihtişamlı gözükmeye çalışırlarsa çalışsınlar, eğer açık verdilerse asla bu açığı gizleyemezler.
Bu kızın ipleri benim elimde…
“Sonuç olarak sen göze çarpan birisin, lütfen bu tutumunu kaybetme”
“…ne zaman yakamdan düşeceksin??”
“Söylemesi zor.Ruh halime bağlı çok çalışırsan?“
“Yapamayacağım şeyler var. Dezavantajlı durumum sürekli hareket etmeme engel oluyor. “
Masumi’nin sağ kolum olarak hareket edip, çalışmasına ihtiyacım vardı.
“En kısa zamanda cehennemi boylaman dileğiyle.“
Sinirlenerek çekip gitti, Masumi. Arkadan dikkatlice izledim, sevimli bir yanı olduğunu düşündüm.
“Ara sıra onunla uğraşmak ilginç. bu günlerdeki mutluluğum sonsuza kadar sürse, harika olurdu.’’
Bu tamamen Ayanokujiye bağlı …
Onu gördüğüm güne kıyasla Ayanokouji ne kadar da büyümüş dört gözle bekliyorum.
“Sıkıcı günlük hayatımın değişmesini diliyorum.”
**
Çeviren: Recep
Düzenleyen : fatoshisme