Elitler Sınıfı - Kısa Hikayeler - Karuizawa Kei- Eros’un Oku
Eros’un Oku [Ç.N: 7.5 Cildinin finalinin Kei’nin bakış açısıyla aktarımıdır]
Çok büyük bir karar aldım ve ağzımdan çıkan lafı da geri çekemem artık.
“Şayet…..Yousuke-kun ile ayrılırsam…..senin için hala işe yarar biri olarak kalır mıyım?”
Normal şartlarda benim… Karuizawa Kei’nin, böyle bir seçim yapması imkansızdı.
“Üçüncü dönem başladığında herkes şaşıracak bence.”
Huzursuz olduğum için, insanların nasıl tepki vereceğini mırıldanarak belirttim.
“Olabilir.”
Yousuke-kun için kızların sıraya gireceği, ilginç bir kargaşa hakim olacaktır.
“Sence o başka biriyle çıkar mı?”
“Ben, Yousu………yani Hirata-kun’u tanımıyorum bile. Bazen senin gibi karizmatik olabiliyor. Benimle sevgili numarasına devam ettiği müddetçe, kimseyle görüşüp tanışma şansı olmayacak.”
Yalan söylüyordum ama ayrılacağımız gerçekti. Diğer kızlara haksızlık ettiğimin farkındaydım. Ona olan alışmışlığımı değiştirmek için öncelikle ona ‘Yousuke-kun’ değil de ‘Hirata-kun’ diye hitap etmeye başlayacağım.
“Ona artık Hirata demeye başlamışsın ama ya ben?”
Kendim bile farkında değilim ona ilk adıyla, Kiyotaka, demeye başladığımdan. Ona Hirata-kun demeye başlayacağım için, Kiyotaka da bana bariz bir soru yöneltti.
“Ahh……..sana hitabımı değiştirmem lazım yani?”
“Öyle demek istemedim. Bana istediğin gibi hitap edebilirsin.”
Bu sözlerinin ardından biraz duraksayıp mırıldandı.
“Güzel bir şans olabilir.”
Ona sürekli ilk adıyla, Kiyotaka, dememe rağmen, hiç rahatsız olmamıştı. Ardından bir anlığına benim için kader ağlarını ördü ve :
“Ben de sana artık ‘Kei’ derim.”
Ben de sana artık ‘Kei’ derim. Ben de sana artık ‘Kei’ derim. Ben de sana artık ‘Kei’ derim. Ben de sana artık ‘Kei’ derim….. bu sözler kafamın içinde yankılanıyor, kalbim küt küt atıyordu.
Hyuruhyuruhyuru~
Sanki bir anda gökten bir ok hızla aşağı indi. Kiyotaka’dan Satou-san’a ulaşmasını istediğim ok. Fakat bu ok, saplanması gereken kişiye değil de….bana saplandı.
“Tauwa!”
Bir anda ürperdim, oku kalbimde hissediyorum.
“….tauwa derken?”
Kiyotaka, ağzımdan çıkan refleksle söylediğim sözleri tekrarladı.
“N-n-n-neeeeee! Kiyotaka, bana adımla seslenmek nerden çıktı?”
“Sen adımla seslenince garip hissediyorum. Karşılıklı olsun istedim.”
Hayır, hayır, hayır. Haklı da olsan…insan bir sinyal çakar. Kalp var bende!!!!!!!!!
Zonklayan, pardon küt küt atan kalp atışlarım o kadar çok yüseldi ki—- Kiyotaka duyacak diye endişelenmeye başladım! Paniklememi görmezden gelerek Kiyotaka konuşmasına devam etti.
“Bu arada, çifte randevu tuzağı Satou’dan çıktı, değil mi?”
Tam beklediğim gibi. Kiyotaka çoktan çifte randevu tuzağından haberdarmış. Şaşkınlığımı gizleyerek onu biraz daha oyalamaya çalıştım.
Biraz daha ileri gitmeye çalışacağım.
“N-ne? Tuzak derken?”
“Sen arada sırada açık verdin, Satou da garip davranıyordu.”
“Ahh—….Sen de fark ettin demek? Satou-san çok belli etti yahu.”
Konu az çok değişince, sakinleşebildim. Fuu, fuu. Şimdi daha iyiyim.
“Bu arada… benim de sana noel hediyem var.”
“Ehh? Şaka mı bu?”
Sürpriz ataklar devam ettikçe kalbim dayanmıyor! Bugün aynı zamanda benim de bayramım herhalde. Arada bir derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum.
“Yalan söyledim.”
“Huh? Canın dayak istiyor herhalde?”
Bu ani çıkıştan sonra düşüş çabuk oldu. Kiyotaka’ya sertçe baktım. Yoksa benimle dalga mı geçiyor?
“Aslında normal sıradan bir hediye. Belki ihtiyacın bile yoktur.”
“….ne? X Eczanesi yazıyor üstünde? Dalga mı geçiyorsun benimle?”
Bana ne verirse versin, sevinmem diyordum ki—— paketin içini açıp baktığımda… Beklediğim ile içinden çıkanlar, çok farklıydı.
“Soğuk ilacı ve reçete mi……..?”
Basit bir hediye olsaydı bari diye içimden geçirirken, bir gariplik sezdim. Neden böyle şeyler veriyordu?
“Reçeteyi çöpe at gitsin.”
Bu sözleriyle merakım daha çok arttı. Kafama takılan soruya da reçeteye bakınca cevap buldum.
“Ama… reçetede 23 aralık, 10.55 yazıyor....”
Bugün alınmış değildi. İnsan ihtiyacı olduğunda alır soğuk ilacını hani.. Şaşırdım.
“İlaçları alıp yurda dönerken, Satou ile seni Keyaki AVM’de gördüm. Çifte randevunun ilk sinyalini böylece almış oldum. Dahası, senin yatak döşek yattığını sanıyordum ama yanılmışım.”
“Yani.. bu yüzden beni hiç aramadın…...”
Bana karşı soğuk davranmasının sebebi… beni umursamıyor olmasından değildi yani..?!
“Maske de takmıyordun. Gayet sağlıklı görünüyordun.”
N-ne?!!! Bu ne demek şimdi!!
“Ma-madem endişelendin benim için… odama gelebilirdin ya da …en azından telefon edip halimi hatrımı sorabilirdin.”
“Yurtta odana gelemem de.. telefon edersem de, bana iyi numarası yaparsın diye düşündüm. Zayıf noktanı göstermekten pek hoşlanmıyorsun ya hani.”
Ne yani!!!!! Beni düşünmüş mü?!! Yüzüm kıpkırmızı kesildi. Acilen kendime bir tokat atıp hayata dönmeliyim.
Çatı katı vakasından beri… Kiyotaka’nın aklında ben varmışım!!!! Benim için endişeleniyormuş. Bana bir şeyler oluyor galiba!!
Aaaaaaaaaaaaa, mou, aaaaaaaaaa!
İçim kıpır kıpırdı. Midemde kelebekler uçuyor, yüzüm kızarıyordu.
Artık kabullenmenin zamanı gelmişti. Gönlümü bu çocuğa kaptırdığımı tüm benliğimle hissediyordum.
Az önceki ok, kalbimi tam onikiden vurmuştu. Aşk tanrısı Eros’un okunu artık çekip çıkarmam mümkün değildi.
Bana zorbalık eden birine aşık olmam doğru muydu gerçekten?..
Kafamdaki karmaşanın yanı sıra, bu soruların yersiz olduğunun da farkındaydım. Bu okun gücüne karşı gelmem mümkün değildi.
Ben…ben…. Kiyotaka’ya—–aşık olmuştum, ateş bacayı çoktan sarmıştı.
Sadece kabullenmem gecikmişti o kadar.
Çeviren: fatoshisme