Elitler Sınıfı - Kısa Hikayeler - Kei - Yeni Deneyim
Cilt 7.5 – Kei – Yeni Deneyim
Büyük ve kocaman bir okyanus önümde duruyor.
Geride bırakıldığım yer, işte bu ıssız ada.
“Aaah……gidiyor…….”
Sanki bu garip hissi yaşayan ben değilmişim gibiydim. Yavaş yavaş küçülüp gözden kaybolan yolcu gemisine bakakaldım.
Yaz tatilim inanılmaz bir deneyime dönüştü..
Dürüst olmak gerekirse, şimdi ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Çünkü 4 tarafı denizle çevrili bu ıssız adadan nasıl kurtulacağıma dair hiçbir fikrim yok.
Etrafta gemi, uçak ve telefon falan yok. Bu da yetmezmiş gibi, üzerimde mayo var ve hava karardığında üşüyüp grip olma ihtimalim var.
Ama ne endişeli ne de panik halindeyim. Aksine, bu an sonsuza dek sürseydi ne kadar muhteşem olur diye düşünüyorum.
Neden diye soruyorsan şayet, sebebi çok basit: Yanımda oturan çocuğun varlığı.
O yanımdayken, bana kol kanat olacağını, beni koruyup kurtaracağını biliyorum.
Yeni bir deneyim yaşıyorum sadece.
Bundan emin olduğum için hiç endişe duymuyorum.
“Hey, Kiyotaka. Neredeyiz? Gördüğüm kadarıyla, sadece dağlar ve deniz var…….Saçma bir yerde mahsur kalmış olabilir miyiz? Tazmanya gibi mesela.”
“Tazmanya ıssız bir ada değil…? Ayrıca, bu kadar küçük olmasının imkânı yok.”
“Anladım.”
“Japonya’dayız. Uzakta gördüğün dağ var ya. İşte o, Fuji dağı.”
“Fuji dağı, Hani şu ünlü Fuji dağı mı?”
“O zaman, bu adadan kolayca kaçabiliriz.”
“Maalesef o kadar kolay değil. Kendi başımıza oraya gitmek için tek bir yol var, o da yüzmek.”
Çok kötü değilim ama yüzecek gücüm yok.
O sırada, bir şahin adadan uçtu ve hızla Fuji Dağı yönünde uçtu.
Muhtemelen, kısa sürede karaya ulaşır.
“Kanatlara sahip olmak harika olmalı, değil mi?”
Bunu söyleyerek, Kiyotaka’ya baktım.
Gözlerini Fuji Dağı’na doğru dikmiş. Ben de ona açık bir soru sormaya karar verdim.
“Yapabilir misin…Yani oraya kadar yüzebilir misin, Kiyotaka?”
“Dürüst olmak gerekirse, tek başıma karaya kadar yüzebilirim. Hayatta kalma olasılığı göz önüne alındığında, güneş hala batmamışken, şimdi yüzmeye başlamak en iyisi.”
“Ah—-düşündüğüm gibi……harikasın.”
Ama Kiyotaka şu an yüzmek için harekete geçmiyordu.
“Benim yüzümden mi duruyorsun?”
“Seni burada yalnız bırakmak doğru olmaz. Ormanda vahşi hayvanlar olabilir ve gece kendini koruyamayabilirsin.”
“Üzgünüm, Kiyotaka. Hep yoluna taş koyuyorum.”
“Yok, böyle düşünme.”
“Bunu söylemene sevindim. Ama……senin hayatta kalmanı istiyorum.”
“Tek sağ kalmayı asla kabul etmiyorum. Sadece ikimizin hayatta kalabileceğimiz bir plan, kabul edilmeye layık.”
Bir sıcaklık bastığını hissettim.
“Neden beni bu kadar önemsiyorsun?”
Cevabı duymaktan biraz korksam da, cesurca sormaya çalıştım.
Ve bunu yaptığımda, Kiyotaka gözlerimin içine baktı ve hiç tereddüt etmeden cevap verdi.
“Çünkü benim için değerli bir partnersin.”
Vücudumu bir soğuk kaplayınca, Kiyotaka bana sarıldı.
Yeni bir deneyim….
İkimiz de mayolarımızı giydiğimiz için, bedenlerimiz birbirleriyle yakın temas halindeydi.
“H-Hayır. Biz bu tarz partner değiliz…….!”
Onun bana sarılmasına engel olmaya çalıştım ama Kiyotaka beni bırakmadı.
“O zaman ikimiz..bu tarz partnerler olmalıyız. Değil mi?”
“…….a-ama……….”
Yavaş yavaş, direncim zayıflıyordu. Ortadan yok olabilsem, tam bu sırada yok olmak isterdim.
“Kei………”
Kiyotaka’nın yüzü gözümün önündeydi.
“Kiyotaka………”
İkimiz birbirimize bakıyoruz. Bedenlerimiz ve kalplerimiz arasındaki mesafe yavaşça küçülmeye başladı.
Ve sonra— guu~
…Açlıktan midem guruldadı.
“!”
Bir anda romantik atmosferi yok edebilecek bir ses patlak verdi.
Kiyotaka iğrense, garipsemeyeceğim. Bu saçma durumu sakince kabul etti.
“Ye bunu, Kei.”
Eline bir şey alıp bana uzattı.
Bana verdiği şeyi nereden aldı acaba?
“Patlıcan mı ??”
“Bu ıssız adaya özgü bir patlıcan. Bunu yersen açlıktan kurtulmana yardımı dokunur.”
“T-teşekkür ederim. Ama neden bir patlıcan……patlıcan?”
Fuu~ Bir şey fark ettim.
Fuji Dağı’nı uzaktan görebiliyordum. Daha önce uçup giden Şahini de.
Ve patlıcan.
Duyduğuma göre bu Yeni Yılın ilk gününde herkesin merakla beklediği bir şey.
Ayrıca, patlıcanı düşündüğümde, dünya büyük bir değişime uğradı. Yanımda oturan Kiyotaka da bu değişimden etkilendi ve onun kayboluşunu izledim.
“Fark ettin mi? Bu senin Hatsuyumen. Ne ideal bir Hatsuyume, tebrikler Kei.” (Ç.N: yeni yılın ilk rüyası)
“Hatsuyume……… yani hepsi rüya mıydı?”
Kiyotaka, yanımdan kayboldu. Rahatladım. Issız bir adada mahsur kalmam sadece bir rüyaymış.
Ama bu, o anın da bir rüya olduğu anlamına geliyor.
Başka bir deyişle, bu romantik atmosfer de bir süre içinde gitmiş olacak.
Az kalsın öpüşüyorduk…her şey birazdan silinip gidecek.
Kiyotaka’yı yakalamak için elimiz uzatsam da ne fayda… Kiyotaka artık yanımda değil.
Kiyotaka’nın akıntıya karşı vahşice yüzdüğünü gördüm bir an. Gökyüzüne kafamı çevirdim ve bir anda ıssız ada ortadan kayboldu.
“Aaaaah bekle. Bekle, Hatsuyumem! İlk öpücüğüm gidiyor!”
Çığlık atsam bile, artık çok geç. Bilincim hızla gerçek dünyaya geri çekildi.
Gözlerimin önünde bildiğim bir tavan belirdi. Her zamankinden farklı olmayan bir sabaha uyanmışken, rüyamda paniklediğime inanamıyorum.
…kalbim hızla atıyor.
“Hayır, hayır……hey, rüyam…. neden bir öpücük için bu kadar çaresizsin, böyle rüyalar görüyorsun?………!?”
Aslında, her zaman sakin kalmak için çaba gösteriyorum ve bu kadar kolay bir öpücük istemeyeceğim.
Sevdiğim çocuk olsa bile, ona yalvarmayacağım.
Rüyalarımızda bile hala hayal edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz bir sürü şey var…
Sanırım bu en çılgın rüyamdı.
Hatsuyumemde göreceğim şeyin bu olacağını nasıl tahmin edebildim ki?
“Hatsuyume, ha…….”
Hatsuyume’um Masayumeye dönüşebilir mi ……… olamaz değil mi?
Bu süper utanç verici rüyayı sadece kendime saklayalım, kimseye anlatmamalıyım.
Ç. T: Masayume, yeni yılın ilk rüyası olan Hatsuyume ile karşılaştırıldığında ‘gerçek olan bir rüya’ dır.
Çeviren: Darkmatter