Elitler Sınıfı - Cilt 0 - Bölüm 1: Ayanokouji Atsuomi'nin Monoloğu
Ayanokouji Atsuomi’nin Monoloğu
Zenginlik, yoksulluk; Finansal eşitsizlik.
Yüksek eğitimli, düşük eğitimli; Eğitim eşitsizliği.
Kentsel ve kırsal alanlar; Bölgesel eşitsizlik.
Dezavantajlı gençler, ayrıcalıklı yaşlılar; Kuşaklar arası eşitsizlik.
Japonya eşitsizlikler ile yaşayan bir toplumdur. Bunlar bahsettiğim örneklerden sadece birkaçı.
Tıpkı cennet ve cehennem arasındaki farklar gibi.
Unutmamanız gereken nokta şu ki tüm gerçekler stabil değildir. Yoksullar zengin olabileceği gibi, zenginler de fakir düşebilir.
Örneğin, eğer yaşadığınız bölgeyi sevmiyorsanız, şehre taşınabilirsiniz.
Mantığı anlamama rağmen elimde hiçbir şey yoktu. kırsal kesimde doğmuştum, son derece fakir ve acınacak derecede eğitimsizdim.
Bana bahşedilmiş bir yetenek yoktu. Sıkı çalışan biri de değildim.
Eğer beni güçlü bir dövüşçü yapacak bir özellik söylemem gerekseydi, bu gençliğim olurdu.
Fakat, bundan en iyi şekilde yararlanamadım ve zamanımın çoğunu tembellik yaparak geçirdim.
Yavaş tempolu bir hayatım olduğu söylenebilir.
Beni bekleyen parlak bir gelecek yoktu.
Sefil bir hayat sürecekmişim gibi görünüyordu ama ben geleceğin kapısını kendi ellerimle araladım.
Çünkü bende diğerlerinden daha büyük bir şey vardı. Sürekli büyüyen ve dizginleyemediğim “hırsım”
Yükseleceğim ve bu ülkenin en tepesinde duracağım.
Bu mentalite ile bugüne kadar hayatımı yaşamaya devam ettim. Bu hırs
hayatım boyunca beni ayakta tutan tek şeydi.
Yirmi beş yaşıma geldiğimde ilk sıkıntımla karşılaştım.
Yarı zamanlı işlerde çalışarak üç milyon yen biriktirmiştim.
Bu parayla bir politikacı olacak ve Japon parlamentosunun bir üyesi haline gelecektim.
Böylece büyük bir zenginlik ve prestij yaratacaktım.
Ne kadar da kısa süreli ve ucuz bir hayal.
Seçimleri hafife aldım ve feci şekilde kaybettim.
Hepsi bu kadar olsaydı şanslı sayılırdım ama belirlenen barajı bile geçemediğim için, biriktirmek için kendimi paraladığım üç milyonun hepsine el koydular.
Hükümet sadece yoksulluğu çözmeye çalışmıyordu, aynı zamanda
Temiz bir siyasi ortam yaratmak, azalan doğum oranıyla mücadele etmek, maaşları yükseltmek ve “Savaşa Hayır” hareketi için çalışmalar yapıyordu.
Ben de çok düşünmeden ortaya koyabileceğim böyle güzel şeyleri vadedersem seçilmem zor olmaz sanmıştım.
Ancak bu sığ ve aptalca bir fikir olurdu. Herkes böyle sığ düşünceler üretebilir.
Aslında seçimleri kazanmak için önemli olan hangi topluluğua üye olduğunuz, kimin altında çalıştığınız.
Bu düşmanlarınızı ve müttefiklerinizi ayırt edemediğiniz uzun bir oyundu.
Peki sonra ne oldu?
Düştüğümü mü düşündünüz?
İktidar partisi olan “Yurttaşlar Partisi”‘ne katıldım ve bir politikacı olarak ilk adımlarımı atmaya başladım.
iki yıl sonra, bir kez daha bir seçimde adımı öne çıkardım ve kazandım.
İki yıl içinde, öyle bir konuma gelmeyi başarmıştım ki tüm hayatımı, kalbimi ve ruhumu siyasete adamak mümkündü.
Bu beni kazanan yapmış olabilir, ancak benim hedefim bu değildi.
Öncelikle, siyaset dünyası o kadar kolay değil: Daha doğeusu, bazı açılardan en derin ve en karanlık dünya idi.
Ne kadar hırslı olduğum bir yana, ben parlamentonun destek ya da gücü olmayan genç bir üyesiydim sadece.
İktidara gelebilen insanların çoğu genelde ikinci ve üçüncü sınıf insanlardır.
Doğuştan buna hakkı olan türden insanlar, Büyük politikacıların oğulları.
Cahil, aptal ve içinde bulundukları tehlikenin farkında olmayan politikacılar.
Gece gündüz televizyonda yavan boş sözlerini tekrarlayıp duanlar.
Bazen şov dünyasından siyasete bile geçiş yapıyorlar, Sadece yüzlerini ve isimlerini kullanan bu insanların çoğu sadece maskottan ibaret, ama yine de benim gibi “sahip olmayan” birinden daha fazla potansiyele sahipler.
Bu çok ironik değil mi.
Bir politikacı olarak nasıl isim yapabilirdim?
Seçeneklerim kısıtlıydı.
Başlangıçta, kimsenin yapmak istemediği kirli işleri üstlenmek zorundaydım.
Eğer başarısız olursam siyasi kariyerim derhal yarıda kesilecek ve bazı durumlarda ceza kanunları hakkımda suç duyurusunda bulunulacaktı.
Kimsenin yapmak istemediği bu kirli görevleri üstlenmede inisiyatif alarak, parti içindeki varlığımı yavaş yavaş güçlendirdim.
Bütün bunların Sonunda,”Naoe-sensei,”nin gizli kılıcı olarak tanınıyordum.
Kendisi Yurttaş Partisi’ndeki birçok grubu birleştiren kişi.
Bu yolda her türlü kötülüğü işlemek için hiç tereddüt etmedim.- reşit olmayan kızları pazarlama, rüşvet ve casusluk…. düşman kuruluşlar için faaliyetler vb.
Bu proje bana emanet edildiğinde, doğru ve yanlış arasındaki sınırlar başarı uğruna ortadan kaldırılmıştı.
Yakuza ya da daha küçük çetelerle işbirliği yapıp şiddet yöntemlerine de başvurdum.
Dinlenecek zamanım yoktu ve kendimi zorlamaya devam ettim.
Çok geçmeden Parti içinde söz sahibi olmaya başladım ve 36 yaşımda bir ayağım iktidarda oldu.
Fakat…
bundan sonra, siyaset dünyasının tam merkezine erişmek için.
Yeni başarılara ve kural ihlallerine ihtiyacım vardı.
Çeviren: dk