Karabasan - Bölüm 3
Hastayken hayat daha bir garip oluyor değil mi?
Burnunuzdan akan o yeşil mukus sinirinizi bozuyor. Sanki iki gün boyunca uyumadan
çalışmışsınız gibi vücudunuzdaki bütün eklemleriniz sizi yataktan kaldıramayacak kadar
güçsüzleşiyor ve ağrıyor. Vücudunuzun dışı yandığı halde sanki buz dolu suya girmiş gibi
üşüyorsunuz.
Tabi ki bunlar fiziksel şeyler, işin daha garibi fiziksel şeylerin aksine duygularınızda
değişiyor. Daha bir hassaslaşıyoruz ve nedeninin bilmediğim halde nostaljiyi daha yakından
hissediyoruz.
Ahhhhh ben bu yaz sıcağında nasıl hasta oldum ya.
…
Okuldan çıktıktan sonra faturaları ödemek için 5.bloğa doğru gittim. Hasta olduğumdan
dolayı bayağı bir halsiz hissediyordum. Tabi ki üstüme bir de sahra çölündeymişiz gibi
sıcaklar gelince insanın yolda düşüp bayılası geliyordu.
Geçtiğim sokakta ben ve tahmini otuzlarında olan ve üstünde iş kıyafetleri olan bir adamdan
başka kimse yoktu. İkimizde ters yönde yürüdüğümüz için bu karşılaşmamız sadece beş ya da
on saniye sürdü. Sonrasında sokak benim için ıssızlaştı.
Bu boş sokakta bazı evler dolu bazıları da boş gibi hissettiriyordu. Aslında bazen gözüm ve
aklım bir eve kitlenir. Aklımdan sorular geçmeye başlar. Acaba bu evde yaşayan kişi nasıl
biri, anlatacak nasıl hikayeleri var veya yüzü nasıl gibi sorular. Neyse boş verin.
5.Bloktan hemen sağa döndükten sonra yüz metre ilerde faturacıyı gördüm. İçerisini gösteren
camlı kapıyı ittirip içeriye doğru bir adım attım.
İçeri girdiğim anda vücudumu güzel bir ferahlık kapladı. Sanırsam köşedeki klimadan dolayı
olmalı.
Duvarlar beyazla sarı karışımı bir renkti, yerler mermerdendi. Sanırsam temizlik işini iyi
yapıyorlar. Yere baktığımda kendi yansımamı rahatça görebiliyordum. Kendi yansımama o
kadar dalmıştım ki tavanda ki siyah gölgeyi görmem biraz zaman almıştı.
Gördüğüm gibi hızla kafamı kaldırdım ve tavana baktım. Hiçbir şey yoktu. Gözlerimi tavanın
her yerinde gezdirdikten sonra tekrar yerdeki yansımaya baktım. Bu sefer sadece ben
gözüküyordum.
Yeniden kendi yansımama dalmamamı sağlayan şey karşımdaki görevlinin bana seslenmesi
oldu.
“Hey, siz iyi misiniz acaba?”
Kafamı kaldırdım, birkaç saniye kendime gelmeyi bekledikten sonra sıranın bana geldiğini
fark ettim ve karşımdaki görevliye doğru yürüdüm.
“Özür dilerim, şu faturaları ödeyecektim.”
…
Faturaları ödedikten sonra faturacıdan çıktım ve eve döndüm.
…
“Ben geldim.”
Dedim ayakkabılarımı çıkarırken fakat kimse cevap vermedi.
Babamın zaten işte olduğunu biliyordum, annem de bir yere gitmiş olmalı. Herhalde
komşulardan birine ziyarete gitmiştir.
Ayaklarımı tahta zemine bastıktan sonra yerden bir gıcırtı sesi yükseldi. Bunun nedeni evin
çok fazla sessiz olmasıydı.
Böyle anlarda, küçüklüğümde bile, nedensiz şekilde çok sessiz olmaya çalışırdım. O
sessizliği bozmak hep bana korku verirdi.
Parmak uçlarımda odama doğru gitmek için üst kata çıktım. Odamın kapısı kapalıydı. Hala
sessizce davranmaya çalıştığım için kapı kolunu olabildiğince hafif bir şekilde çevirdim.
Kapıyı açtığımda odam sabahki haliyle aynı şekilde duruyordu. Sadece perdeler kapalı
olduğu için içerisi biraz karanlıktı ve daraltıcı bir hava veriyordu.
Perdeleri açtıktan sonra içeri güneş ışınları hücum etti ve odanın içerisi turuncumsu bir hal
aldı. Bu bana birazcık günbatımını hatırlatıyordu. Işıklar odaya girdiğinde gözlerimi elimle
siper ettim ve gözelerimin ışığa alışması için birkaç saniye öyle bekledim.
Yatağıma oturup cebimden telefonu çıkardım. Rehber uygulamasına tıklayıp arama bölgesine
“Annem” yazdım ve arama tuşuna bastım. Telefon dokuz ya da on saniye çaldıktan sonra
açıldı.
“Alo, anne.”
Bir anda açılan telefon dikkatimi toplamamı sağladı.
“Efendim tatlım.”
“Neredesin, komşuya mı gittin?”
“Evet, Mairu teyzenlerdeyim Rumi. Evin Anahtarları yanımda istersen uyuyabilirsin ve açsan
dolapta senin için sabah koyduğum kızarmış tavuklardan biraz daha var onları ısıtıp
yiyebilirsin.”
Ben daha sormadan bütün sorularımı cevaplamıştı…
“Tamam anne… Görüşürüz.”
Telefonu kapattım ve üstümü başımı bile değiştirmeden yatağıma uzandım.
Aslında kafamda birazcık yorulmuş bedenimi dinlendirdikten sonra üstümü başımı değişip
uyumak vardı fakat bunu düşünürken gözlerimin çoktan kapandığının farkına bile
varamamıştım.
Uyuya kaldım.
Bilincim yerine geldikten sonra, uyuya kaldığımı fark etmediğim için, hızlıca gözümü açtım.
Odanın içinde vuran turuncu gün ışıklarından eser kalmamıştı.
Gece yarısı uyanmıştım.
Fakat bir şeyler farklı hissettiriyordu.