Bilge Okuyucu - Bölüm 46 – Yaklaşan Savaş (5)
Bölüm 46 – Yaklaşan Savaş (5)
Tiyatrodan aşağı indikten sonra direkt Myeongdong istasyonuna, bizimkilerden Lee Hyunsung ve Yoo Sangah ile yola çıktık. Dongmyo istasyonu önemliydi, önemli olmasına ama burada bir işi halletmemiz şarttı.
Myeongdong temsilcisini öldürüp bayrağını almıştım, onun boş istasyonunu gidip ele geçirmem gerekiyordu.
Lee Hyunsung endişeli bir ses tonuyla sordu:
“Üçümüz yeterli…olacak mı dersin?”
“Kavga-dövüş olmayacak. Sadece kaderlerini belirleyeceğiz. Ortada kalırlarsa, ölecekler.”
Grupların arasında kalan gezginlerin sonu belliydi: ölüm.
Chungmuro istasyonunu terk eden o arazi sahiplerinden farkları kalmayacaktı. Acı bir son onları bekliyordu.
Myeongdong İstasyonuna vardığımızda beklenmedik bir manzara ile karşılaştık.
Myeongdong İstasyonundakiler çoktan alt edilmişti: Korkunç bir manzara vardı..
Myeongdong İstasyonuna yakın bir yerde dikilen birkaç kişiyi gördüm. Fakat öfkeyle Hoehyeong İstasyonuna doğru harekete geçtiler. Altlarında bisiklet vardı. Yakalayamazdık.
Sanki geleceğimizi biliyorlardı?… birkaç gariplikle karşılaşıp duruyorum.. hayırdır inşallah.
Lee Hyunsung : “Onlar kimdi? Burada ne olmuş böyle?”
“Ben de bilmiyorum.”
“Dokja, sen bile bilmiyorsan eğer…”
Lee Hyunsung gergin bir halde yutkundu. Myeongdong İstasyonun bayrak deliği boştu ama.
[Myeongdong İstasyonunun bir temsilcisi bulunmuyor.]
[Bu istasyonu ele geçirmek istediğine emin misin?]
Bayrak taşıyıcının içine bayrağı yerleştirip çektim. Ardından benimkine benzer bir bayrak belirdi.
[Myeongdong İstasyonunu işgal ettiniz.]
[İşgal ettiğiniz istasyonu, ana merkeziniz veya bayrak çalınmadığı sürece, elinizden kimse alamaz. ]
[Kontrolünüz altındaki istasyonlar: Chungmuro (Ana merkez), Myeongdong]
[Kırmızı bayrağın başarısı artıyor.]
Kırmızı bayrağın rengi koyuya çaldı.
[Yeni bir istasyon işgal etmenizle etkiniz arttı.]
[Gizli senaryo geldi!]
[Kral yolu başladı!]
+
[Gizli Senaryo – Kral yolu]
Kategori: Gizli
Zorluk: A
Görevler: Belirlenen süre içerisinde 10 İstasyonu ele geçir.
Süre: 10 gün
Ödül: ‘Kral’ yeteneği.
Başarısızlık: Günlük bir istasyon ele geçiremediğiniz sürece, siz ve grup üyeleriniz ölüme mahkum edilecektir.
+
Şimdi naneyi yediğimiz senaryoya geldik, çok şükür..
Bu raddeye kadar geldiğimize göre, artık dönüş yok.Kral adaylarının önünde iki seçenek var: Ya kral olacaklar, ya ölecekler..
[Kral adayı yola çıktı!]
Şimdi asıl mücadele başlıyor işte.
* * *
Chungmuro’ya dönüp grup üyelerini bir araya topladım. Olan biteni onlara anlattım.
Jung Heewon şaşkın şaşkın bakarken, Lee Hyunsung kafası karışık bir halde bakıyordu. Yoo Sangah her zamanki gibi gergindi.. he he.
“Çok zor bir senaryoya benziyor… Dokja, başarabilecek miyiz?”
“Hallederiz.”
Gizli senaryoyu kıskanmak yerine endişeliydiler.. salaklar mı yoksa saflar mı anlayamadım harbiden.
Lee Hyunsung : “Dokja, kral adayı olduğu için mutluyum.”
“Sağ ol.”
“Şimdi sana Padişahım çok yaşa diyecek miyiz?”
Jung Heewon’un sözleri….
“Kalsın, istemez.”
“Padişahım, yeni senaryoya göre şuan hedef seçip yola koyulmuş olmamız gerekmiyor mu? Kölelerinin hayatını düşünün, efendimiz..” Jung Heewon iğneleyici sözler söyleyerek laf soktu…
Başımı salladım.
“Bize saldıranları bulmalıyız önce. Dongmyo’ya gidiyorum. Jung Heewon, Lee Hyunsung. Benimle geliyor musunuz?”
Yoo Sangah, şaşkınlıkla elini kaldırdı.
“Ya ben…”
“Yoo Sangah, sen burada kal..”
“Ah, öyle mi?… ben aslında…”
Yoo Sangah’ın sesindeki titreklikten ne düşündüğünü az çok anladım. Işe yaramaz olduğunu falan sanıyor büyük ihtimalle.
Jung Heewon gibi bir yeteneği yoktu, Lee Hyunsung kadar da güçlü değildi. Gilyoung gibi sürpriz yumurta da değildi…
“Yoo Sangah.”
“…Efendim?”
Eski hayatındaki başarıları burada onun ayağını kaydırır hale gelmişti.. kıskanılacak kadar iyiydi ama burada o yetenekleri aşağılık kompleksine dönmeye başladı sanki.
“Yoo Sangah, herkes her şeyi yapacak diye bir şey yok.”
“Biliyorum.” Yoo Sangah gayri ihtiyari gülümsedi.
Ona öğüt verir gibi olmak istemediğim için kelimelerimi özenle seçtim.
“Metroda söylediklerini hatırlıyor musun? Dokja senin hayatın okuyucu gibiyse ben de.”
“Fildişi gibi olacağım, evet. Hatırlıyorum. Hatta not almıştım telefonuma.”
Birden bire gülüp mutlu oldu. Garipsedim ama kötü değildi.
“Yoo Sangah, senin de burada işlerin var. Baygın Gilyoung’u burada yalnız bırakamayız. Gong Pildu’ya göz kulak olup buradaki gergin insanlara yardımcı olacak birine ihtiyacımız da var.”
Yoo Sangah şaşırıp baka kaldı.
“Hoehyeon güçleri de her an gelebilir. Gong Pildu yeterli olacaktır ama Yoo Sangah, senin gizli ipin de işe yarayacak..”
“Ba-başarabilir miyim sence…?”
Yoo Sangah’ın kendine güveni zedelenmiş belliydi..
“Hey, arkadaşlar… Yoo Sangah’a görev vereceğim. Ne dersiniz?”
Lee Hyunsung ile Jung Heewon, kafa sallamadan önce tereddüt ettiler.
“Olur.”
“Padişahımız… ne derse o olur…”
Bu kız kendini komik falan mı sanıyor?
[Temsilcilere özel bir yeteneği kullanıyorsunuz.]
[Chungmuro İstasyonu temsilcisi Kim Dokja, üyelerinden biri olan Yoo Sangah’a yetkilerinin bir kısmını devrediyor.]
[Yoo Sangah, Chungmuro İstasyonun Vekili olarak seçildi.]
[Yoo Sangah, sizin adınıza grup üyelerine ceza verebilir.]
Yoo Sangah’ın gözleri kocaman açıldı. Verdiğim yetkiyi beklemiyordu herhalde.
“Böyle bir görevi…”
“Sana güveniyorum, Yoo Sangah.”
Söylediklerimde samimiydim. Bu iş için biçilmiş kaftan çünkü.
Yoo Sangah, insan kaynakları departmanındaki en iyi elemandı…
“Oh, gözünü arkada bırakmayacağım.”
Yoo Sangah önümde başını eğdikten sonra kafasını kaldırdı. Gözleri yaşlı idi.
* * *
Doğu tarafındaki tünele yöneldik. Dongmyo’ya gidebilmek için 3 istasyondan geçmemiz gerekiyordu. Baygın Kang Ilhun’u yanımıza almayı ihmal etmedik tabii ki. Bu çocuğu yanımızda baygın taşımak külfetti evet, ama karşılaşacağımız kişileri tanıması için ona mecburduk.
Chungmuro’ya arkamı dönüp baktığımda, Yoo Sangah’ın tiz sesini duydum.
“Herkes, bir arada toplansın!”
Tam beklediğim performansı sergiliyor, hay maşallah. Çoktan etrafına insanları toplamış onlara görevler yağdırıyordu. Nöbetçiler belirledi galiba. Insanlar farklı yönlere doğru dağılmaya başladı. Bazı itiraz sesleri de yükseldi.
[Chungmuro İstasyonunun vekili Yoo Sangah, ceza uyguluyor.]
Birkaç çığlık sesi geldi arkasından…üstesinden gelir herhalde.
Jung Heewon : “İyi oldu. Yoo Sangah bayağı üzgündü.”
“Onu mutsuz diye seçmedim ki. Başaracağına inandığım için seçtim.”
“…Ah, öyle mi? Ya ben, ya ben?”
“Cellat işi var, hazırım dersen hemen başla?”
“…Seni var ya.”
Jung Heewon homurdandıktan sonra kafasını çevirdi. Az önceki espirilerine saysın artık.
“Ya çatıdaki eşkıyaya ne demeli? Orada bırakıp geldik?”
“Oh, Yoo Jonghyuk’u mu kast ediyorsun?”
“He, adı öyle bir şeydi ya.”
“Sorun çıkmaz.”
“Onu yakından tanıyor gibisin?’
“Şey…”
“Heewon, küçük kardeşin var mıydı?”
“…? Evet. Ne oldu ki?”
“Erkek mi kız mı?”
“Erkek.”
“Kaç yaşında?”
“Benden bir yaş küçük.”
“Erkek kardeşinin olması nasıl bir duygu peki?”
“Can sıkıcı yahu. Annem yerine hep onu okula ben bırakıyordum…”
Jung Heewon, bu sözlerinden sonra geçmişi özler gibi havaya baktı.
“Fakat onun için endişelenmeden de edemiyorsun, değil mi?’
“Eh, arada kan bağı var…”
“Ben de aynı durumdayım.”
“Dokja, senin de mi kardeşin var?”
“Hayır. Yoo Jonghyuk’tan bahsediyorum.”
“Ah…”
“Peki ya sen nasıl hissediyorsun kardeşin hakkında?”
“Ondan nefret ediyorum ki.. onun yüzünden kaç kişiyle kavga ettim.”
HKY’deki tek okuyucu ben değilim ki. 10.bölüme kadar okuyan pek çok kişi vardı. 50.bölüme kadar okuyan da yaklaşık 12 okuyucu vardı.
Kim Namwoon’u seven bir çocukla deli gibi kavga etmiştim. Acaba yorumlarda klavye delikanlılığı yaptığım zamandan birileri var mı burada?.. belki de onlardan biriyle karşılaşmaya gidiyorumdur kim bilir.
“Bu ne samimiyet yahu.”
Lee Hyunsung’un sözleriyle, Jung Heewon’a çok yakın bir halde yürüdüğümü fark ettim.
Jung Heewon gülümsedi.
“Ne oldu, asker amca? Kıskandın mı yoksa?’
“Hrmm. Yok yahu…”
Lee Hyunsung, erkek lisesini bitirdikten sonra orduya katılmıştı diye hatırlıyorum? Nedense onun adına üzülmeden edemiyorum.
“Dongdaemun Tarih ve Kültür Parkı İstasyonuna geldik galiba.”
Girişten istasyon gözüküyordu. Uzakta da olsa…
Tünelden ayrılmadan gergin bir halde ilerlemeye devam ettik. Hani, bir sürpriz tuzağa düşeriz diye… endişe hakimdi.
Jung Heewon mırıldandı.
“Nöbetçi bile yok be.”
Etrafta kimse olmaması demek bayrak savaşının çoktan bittiği anlamına geliyordu. Etrafa bakınıp bu olaydan emin olunca, bayrak deliğine doğru ilerledik.
[Bu istasyon, Dongmyo İstasyonu tarafından ele geçirildi.]
[Bu istasyonu ele geçirmek istiyorsanız, Dongmyo İstasyonunu ya da bayrak tutucuyu ele geçirmeniz gerekmektedir.]
Kang Ilhun’un vücüdü hareketlenmeye başladı. Hali bir garipti titriyordu. Ağzını kapattığımız bezi çıkarmamla bağırması bir oldu.
“O-olamaz…!”
“…Ne oldu?”
“D-Dongdaemun… Dongdaemun İstasyonu…!”
Kang Ilhun’un kekelemesi ile, ağzından tükürükler fırladı. Bir gariplik hissederek refleks olarak ona dokundum.
[Karakter Kang Ilhun, artık bir gezgin.]
Kang Ilhun’un Dongdaemun’a olan bağlılığı değişti demek.
Jung Heewon sordu, “Ne oluyor?”
“Dongdaemun İstasyonu elden çıkmış ya. Olay bu.”
“…Ha?”
Evet. Şimdi taşlar oturdu. Bilgi sızdıranlar bir şeyler planlamıştı.. ve işler tıkırında ilerliyordu onlar için.
“…Çifte tuzağa düştük kısacası.”
Myeongdong ile Dongdaemun gruplarını özellikle bizim istasyona salmışlardı. Orada öleceklerinden emin oldukları için. Ana güçler istasyonu terk ettiktne sonra da buraları ele geçirmişlerdi.
Myeongdong İstasyonundaki gezginler de bu yüzdendir..
Fakat… bizim kazanacağımızı nerden biliyorlardı?.. beni bilmeleri imkansız ki..
Chungmuro İstasyonun 3.seferdeki temsilcisi…
…ah, evet. Işte bu. Asıl hedef ben değilim ki. O pislikti.
Eminim artık. Kahinler bu planı…
Lee Hyunsung tepki verdi, “Gelenler var.”
Bir grup insanın ayak sesleri geliyordu, Dongdaemun tünelinden. Yaklaştıkça ellerinde iyi silahlar olduğunu fark ettim.
C seviye ve üzeri ürünler vardı. Böyle güçlü bir grup kurmak da… her babayiğidin harcı değildir.
Grubun ortasındaki adam lafa girdi. Zayıf olmasına rağmen kollarında boynunda çeşitli silahlar asılıydı.
“ Kang Ilhun, canım? Bu yaptığın oldu mu şimdi?”
Kang Ilhun titremeye başladı. Ağzından köpük gelmesiyle bayılması bir oldu…
Yoksa, bu adam…?
[Karakter listesi aktif.]
[Bu karakteri, karakter listesinde göremezsiniz.]
[Bu karakter, listede yer almıyor.]
Şaşırdık mı? Hayır.
“Kendinizi tanıtmayacak mısınız beyler, bayanlar…”
Grup üyeleri silahlarını çekmeye başladı. Hazır ola geçtiler.
“Chungmuro’dan geldik.”
“Chungmuro mu?”
Anında bir uyarı mesajı aldım.
[Birisi üzerinizde Keşfet yeteneğini kullanıyor.]
[Dört Duvar, Keşfet yeteneğini engelledi!]
Adam bir anda şaşıp kaldı. Bakışlarını bana çevirmeden önce tereddüt ettiği belli oluyordu.
“…Adım ne demiştin?”
Jung Heewon ile Lee Hyunsung’a bir bakış attıktan sonra adama dönerek gülümsedim.
Ağır ve soğuk bir ses tonuyla cevap verdim.
“Ben, Yoo Jonghyuk.”